Açlıktan Ölecek Durumda Olan Kimselerin Durumu:

Bir kimse aç kalıp, kendisini ölümden kurtaracak miktar helal bir şey bulamazsa, haram olan bir şeyden ölmeyecek kadar yiyip, içebilir. Hattâ bir kimse aç kalıp, kendi kendine ölmüş bir hayvanın etinden yemese yahut oruç tutup ölünceye kadar yemese, günahkâr olur. Çünkü kendi nefsini bilerek öldürmüştür. Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i Bakara, Âyet 173’te şöyle buyurmaktadır:

″Şüphesiz O, size murdar olarak ölen hayvanları, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası için kesilen hayvanları haram etti. Fakat çâresiz kalan kimsenin, isyan etmeden ve zarûret ölçüsünü aşmadan (ölmeyecek kadar) bunlardan yemesinde bir günah yoktur. Muhakkak ki Allah’u Teâlâ çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.″[1]

Böyle olunca eğer bir kimse açlıktan ölecek duruma gelirse, o zaman haram olan şeylerden açlığını giderecek kadar yemesi mübah kılınmıştır. Ancak zarûret hâlinde bulunan çâresiz, aç bir kişinin insan eti yiyebileceği ve yiyeme­yeceği hakkında âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Hanefi mezhebine göre; insan etinin yenilmesi câiz değildir. Hattâ bir adam diğerine, ″Elimi kes, ye″ dese, o dahi helâl olmaz. İnsan eti mecbur kalındığında da mübah olmaz. Çünkü insan, şerefli bir varlıktır. Bu sebeple onun yiyecek olarak kullanılması câiz değildir.[2] Nitekim Allah’u Teâlâ Sûre-i İsrâ, Âyet 70’te: ″Yemin olsun ki Biz, Âdemoğlunu üstün bir varlık kıldık. Onları karada ve denizde (çeşitli vâsıtalarla) taşıdık. Onlara leziz ve temiz rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın birçoğuna üstün kıldık″ diye buyurmuştur.

Hasta olan bir kimse ilaç kullanmayıp ölse, günahkâr olmaz. Çünkü ilaçların ona şifâ vereceği belli değildir.


[1] Yine bakınız: Sûre-i Mâide, Âyet 3; Sûre-i En’am, Âyet 119, 145; Sûre-i Nahl, Âyet 115.

[2] İbn-i Âbidîn, Redd’ül-Muhtar, c. 15, s. 318.