İNŞİKÂK SÛRESİ

Bu sûre 25 âyettir. Mekke döneminde nâzil olmuştur. İlk âyetinde kıyâmet koparken semânın yarılacağı bildirildiği için ismini, bu yarılma olayını ifade eden ″İnşikâk″ kelimesinden almıştır.


﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm.

﴿ اِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْۙ ﴿١﴾ وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۙ ﴿٢﴾ وَاِذَا الْاَرْضُ مُدَّتْۙ ﴿٣﴾ وَاَلْقَتْ مَا ف۪يهَا وَتَخَلَّتْۙ ﴿٤﴾ وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۜ ﴿٥﴾

1-5. Gök yarıldığı zaman* ve Rabbinin kudretine lâyık olduğu üzere boyun eğdiği zaman,* yeryüzü uzatılıp dümdüz olduğu zaman* ve kendinde saklı olan şeyleri dışarı atıp boşaldığı zaman* ve Rabbinin kudretine lâyık olduğu üzere boyun eğdiği zaman, herkes amelinin karşılığını görür.

İzah: Kıyâmet koptuktan sonra yeryüzünün tekrar yaratılarak uzatılıp dümdüz olacağına dair Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

وَتُمَدُّ الْأَرْضُ مَدَّ الْأَدِيمِ (ه حم ك عن عبد اللّٰه بن مسعود)

″Yeryüzü, derinin uzatılma­sı gibi uzatılır.″[1]

Bu hususta İbn-i Abbas ve İbn-i Mes’ud Radiyallâhu anhum da: ″Ayrıca yerin düzlüğü artırılır, genişli­ği şu kadar şu kadar olacaktır. Çünkü bütün yaratılmışlar hesap için onun üzerinde duracaktır″ diye buyurmuşlardır.

Mahşer, bu dünyâ değildir. Bu dünyânın yerine yaratılan ve çok daha büyük olan bir âlemdir. Allah’u Teâlâ hesap için herkesi orada toplayacaktır. Yine bu hususta Sûre-i İbrâhîm, Âyet 48 ve izahına bakınız.


[1] Sünen-i İbn-i Mâce, Fiten 33; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 3375; Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 3405; 8867.


﴿ يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ اِنَّكَ كَادِحٌ اِلٰى رَبِّكَ كَدْحًا فَمُلَاق۪يهِۚ ﴿٦﴾

6. Ey insan! Şüphesiz sen, Rabbine kavuşmak için çabalayıp durursun. Nihâyet O’na kavuşursun.

İzah: Dahhâk Hazretleri, bu Âyet-i Kerîme’de: ″Rabbine kavuşmak için çabalayıp durursun″ diye geçen kısmı açıklarken, ″Bu çabalardan maksat, Allah için yapılan amellerdir″ diye buyurmuştur.[1] Yani, Ey insan! Allah’ın rızâsını bulmak ve kendisine kavuşmak için ibâdet ve taat yolunda çalışırsan, sen O’na kavuşursun, demektir.

Bâzı müfessirler de bu Âyet-i Kerîme’yi şöyle izah etmişlerdir: Ey insan! Şüphesiz ki sen, Rabbine doğru giden bir yolda çalışıp çabalı­yorsun. Sonra sen yaptığın amelle O’nun karşısına çıkacaksın. O halde amellerin, seni O’nun gazabından uzaklaştıran ve rızâsına eriştiren bir amel olsun. O’nu gazaplandıran bir amel olmasın. Yoksa helâk olursun.


[1] Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 15, s. 307-308.


﴿ فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ۙ ﴿٧﴾ فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَس۪يرًاۙ ﴿٨﴾ وَيَنْقَلِبُ اِلٰٓى اَهْلِه۪ مَسْرُورًاۜ ﴿٩﴾ وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ وَرَٓاءَ ظَهْرِه۪ۙ ﴿١٠﴾ فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًاۙ ﴿١١﴾ وَيَصْلٰى سَع۪يرًاۜ ﴿١٢﴾ اِنَّهُ كَانَ ف۪ٓي اَهْلِه۪ مَسْرُورًا ﴿١٣﴾ اِنَّهُ ظَنَّ اَنْ لَنْ يَحُورَۚ ۛ ﴿١٤﴾ بَلٰىۚ ۛ اِنَّ رَبَّهُ كَانَ بِه۪ بَص۪يرًاۜ ﴿١٥﴾

7-15. O zaman amel defteri sağ eline verilen kimsenin,* hesabı kolayca görülür* ve ehline sevinçli olarak döner.* Amel defteri arkasından verilen kimse ise,* artık ölmek ister* ve alevli ateşe atılır.* Şüphesiz ki o, dünyâda iken ehlinin yanında sevinç içindeydi.* Şüphesiz ki o, Rabbine aslâ dönmeyeceğini sanıyordu.* Evet, elbette dönecektir. Şüphesiz ki, Rabbi onu görüyordu.

İzah: Sûre-i İnşikâk, Âyet 7-8 ile ilgili olarak Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

″Yâ Resûlallah! Ben Kur’ân’da en şiddetli olan âyeti biliyorum″ dedim. ″Yâ Âişe! O hangi âyettir?″ diye sordu. Ben de: ″… Her kim bir kötülük işlerse, onun cezâsını görür…[1] diye geçen âyet olduğunu söyledim. Bunun üzerine buyurdu ki: ″Yâ Âişe! Bir Mü’mine bir musîbet hattâ bir diken dahi isâbet eder ve o da buna sabrederse, onun amellerinin en çirkinlerine karşılık keffâret olur (o günahlardan hesaba çekilmez). Mahşer günü günahlarından dolayı hesaba çekilen kimse ise mutlaka azap görür.″

قَالَتْ أَلَيْسَ اللّٰهُ يَقُولُ {فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسِيرًا} قَالَ ذَاكُمْ الْعَرْضُ يَا عَائِشَةُ مَنْ نُوقِشَ الْحِسَابَ عُذِّبَ (د عن عائشة)

Bunun üzerine Hz. Âişe annemiz: Allah’u Teâlâ, Sûre-i İnşikâk, Âyet 7-8’de: ″O zaman amel defteri sağ eline verilen kimsenin,* hesabı kolayca görülür″ diye buyurmuyor mu? diye sordu. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de: ″O, amellerin Allah’ın huzurunda arzedilmesidir. Kulun günahlarından dolayı hesaba çekilmesi değildir. Yâ Âişe! İnceden inceye hesaba çekilen kimse azâba uğratılır″ buyurdu.[2]

Yine Âyet-i Kerîme’de, ″Amel defteri arkasından verilen kimse ise,* artık ölmek ister″ diye buyrulmaktadır. Amel defterleri arkadan verilen kimsenin, sağ eli boynuna bağlanacak ve sol eli arkaya çevrilecektir. Böylece amel defterini sol eliyle arkadan alacaktır. Allah’u Teâlâ bu gibi insanların amel defterlerini bâzı âyetlerde sol taraflarından bâzı âyetlerde de arkalarından alacaklarını zikretmiştir.


[1] Sûre-i Nisâ, Âyet 123.

[2] Sünen-i Ebû Dâvud, Cenâiz 1.


﴿ فَلَٓا اُقْسِمُ بِالشَّفَقِۙ ﴿١٦﴾ وَالَّيْلِ وَمَا وَسَقَۙ ﴿١٧﴾ وَالْقَمَرِ اِذَا اتَّسَقَۙ ﴿١٨﴾ لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَنْ طَبَقٍۜ ﴿١٩﴾ فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَۙ ﴿٢٠﴾ وَاِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْاٰنُ لَا يَسْجُدُونَۜ (سَجْدَه) ﴿٢١﴾

16-21. Yemin olsun şafağa,* geceye ve kapladığı şeylere* ve dolunay hâlindeki aya ki,* şüphesiz siz, halden hâle geçeceksiniz!* O halde onlara ne oluyor da îman etmiyorlar?* Ve onlara Kur’ân okunduğu zaman, secde etmiyorlar? (Secde âyetidir)

İzah: Âyet-i Kerîme’de: ″Şüphesiz siz, halden hâle geçeceksiniz!″ diye buyrulmaktadır. Yani muhtelif hayat safhaları geçireceksiniz. Evvela, bir nutfeden yaratılmış, sonra bir insan sûretinde dünyâya çıkarılmış idiniz, hayatta oldukça sıhhat ve hastalık gibi, servet ve ihtiyaç gibi muhtelif hâllere mâruz olursunuz. Daha sonra da ölecek ve mahşerde tekrar hayata kavuşup lâyık olduğunuz yerlere sevk edileceksiniz. İşte bu bir hakikattir.[1]


[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’ân-ı Kerîm Meâli Âlîsi ve Tefsîri, c. 8, s. 4000.


﴿ بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُكَذِّبُونَۘ ﴿٢٢﴾ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَۘ ﴿٢٣﴾ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ ﴿٢٤﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ ﴿٢٥﴾

22-25. Bilakis o kâfirler, (Kur’ân’ı) yalanlıyorlar.* Allah’u Teâlâ, onların kalplerinde gizledikleri şeyleri çok iyi bilir.* Ey Resûlüm! Artık onları elim bir azap ile müjdele.* Ancak îman edip sâlih amellerde bulunanlar müstesnâ. Onlar için tükenmez bir mükâfat vardır.