ASR SÛRESİ

Bu sûre 3 âyettir. Mekke döneminde nâzil olmuştur. İsmini, ilk âyetinde geçen ″Asr″ kelimesinden almıştır.

Bu sûre hakkında şu hâdise nakledilmiştir:

كَانَ الرَّجُلَانِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا الْتَقَيَا لَمْ يَفْتَرِقَا حَتَّى يَقْرَأَ أَحَدُهُمَا عَلَى الْآخَرِ: وَالْعَصْرِ إِنَّ الإِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ، ثُمَّ يُسَلِّمَ أَحَدُهُمَا عَلَى الْآخَرِ (طب عن أبي مدينة الدارمي)

″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Ashâbından iki kişi karşılaştığı zaman, biri diğerine Asr Sûresi’ni sonuna kadar okumadan ayrılmazlardı. Okuduktan sonra da biri diğerine selâm verip öyle ayrılırlardı.″[1]


[1] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 1366; Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 15, s. 596.


﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm.

﴿ وَالْعَصْرِۙ ﴿١﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ ﴿٢﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿٣﴾

1-3. Asr’a yemin olsun ki,* şüphesiz insan, elbette zarardadır.* Ancak îman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnâ.

İzah: Âyet-i Kerîme’de geçen ″Asr″; ikindi zamanına yemin ederim, demektir. Bir diğer görüşe göre de, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, dünyâ yaşamının ikindi vaktinde gönderilmiştir. Yani, Hz. Âdem’den kıyâmete kadar olan süreyi bir gün olarak görürsek, Peygamber Efendimiz bu günün ikindi vaktinde gönderilmiştir. O Asr-ı Saadet’e yemin ederim, demektir.

Allah’u Teâlâ buyuruyor ki: Ben asr’a yemin ederim ki, insanların hepsi zarar etmektedir, gece gündüz kendi kesesinden harcayıp yiyen; hazır malını yiyip, çalışmayıp zarar gören gibidir.

Ancak îman edip sâlih ameller işleyenler zarar etmezler, onlar dâimâ yükselmektedir ve Allah’a sevilmektedirler. Onlar, Rablerinin in’amına, ihsânına, Cennetine ve Cemâline nâil olurlar. Bunlar, birbirlerine hakkı tavsiye ederler; dâimâ hakkı tanıtmak, bildirmek ve öğretmek isterler ve hakkı söylerler. Haklı olan sözü kabul ederler. Bir de, ″Hepiniz elinizden geldiği kadar haram yemeyin, hak ve hukuka riâyet edin, birbirinizin aleyhinde söylemeyin, Allah’a sevilecek işte bulunun ki, Allah’u Teâlâ sizi sevsin″ diye hakkı tavsiye ederler. Ve bunlar, sabrı da tavsiye ederler. Bir kimse belâya düşmüş ve ona sabredemiyorsa: ″Sabret, sabrın sonu şöyle iyidir, sabredene Allah’u Teâlâ şöyle yardımcıdır″ der; hakkı tavsiye eder ve sabrı tavsiye eder. İşte Benim hâlis kullarım onlardır.