Bu sûre 11 âyettir. Mekke döneminde nâzil olmuştur. İsmini, ″Kıyâmet″ anlamına gelen ″Kâria″ kelimesinden almıştır.
﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ﴾
Bismillâhirrahmânirrahîm.
﴿ اَلْقَارِعَةُۙ ﴿١﴾ مَا الْقَارِعَةُۚ ﴿٢﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْقَارِعَةُۜ ﴿٣﴾ يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ ﴿٤﴾ وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِۜ ﴿٥﴾ فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُۙ ﴿٦﴾ فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۜ ﴿٧﴾ وَاَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُۙ ﴿٨﴾ فَاُمُّهُ هَاوِيَةٌۜ ﴿٩﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا هِيَهْۜ ﴿١٠﴾ نَارٌ حَامِيَةٌ ﴿١١﴾ ﴾
1-11. Kâria,* nedir o kâria?* Ey Resûlüm! Kâria’nın (kıyâmetin) ne olduğunu bilir misin?* O gün insanlar, çırpınıp dağılan pervâneler[1] gibi olur,* dağlar da atılmış renkli yünler gibi olur.* İşte o gün, iyi amelleri ağır gelen,* râzı olduğu bir yaşayış içindedir.* İyi amelleri hafif gelen ise,* onun anası (sığınacağı yer) Hâviye’dir.* Ey Resûlüm! Hâviye’nin ne olduğunu bilir misin?* O, harâreti şiddetli olan bir ateştir.
İzah: Âyet-i Kerîme’de geçen ″Hâviye Cehennemi″ hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
أَنَّ الْمَوْتَى يَسْأَلُونَ الرَّجُلَ يَأْتِيهِمْ عَنْ رَجُلٍ مَاتَ قَبْلَهُ فَيَقُولُ ذَلِكَ مَاتَ قَبْلِي أَمَا مَرَّ بِكُمْ؟ فَيَقُولُونَ لَا وَاللّٰهِفَيَقُولُ إِنَّا لِلّٰهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ ذُهِبَ بِهِ إِلَى أُمِّهِ الْهَاوِيَةِ فَبِئْسَ الْأُمُّ وَبِئْسَ الْمُرَبِّيَةُ (القرطبى, الجامع لأحكام القرآن عن ابى هريرة)
Ölüler, kendilerine gelen bir ölüye ondan önce ölmüş birisini sorarlar. Bu kişi: ″O şahıs benden önce ölmüştü; size uğramadı mı?″ der. Onlar: ″Allah’a yemin olsun ki hayır″ derler. Bu sefer: ″İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. O, Hâviye meskenine götürüldü. O ne kötü bir meskendir, ne kötü bir terbiyecidir″ der.[2]
Yine Cehennem ateşi hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
نَارُكُمْ هَذِهِ الَّتِي يُوقِدُ ابْنُ آدَمَ جُزْءٌ مِنْ سَبْعِينَ جُزْءًا مِنْ حَرِّ جَهَنَّمَ قَالُوا وَاللّٰهِ إِنْ كَانَتْ لَكَافِيَةً يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَالَ فَإِنَّهَا فُضِّلَتْ عَلَيْهَا بِتِسْعَةٍ وَسِتِّينَ جُزْءًا كُلُّهَا مِثْلُ حَرِّهَا (م عن ابى هريرة)
″Sizin şu Âdemoğlunun yaktığı ateş, Cehennem sıcağının yetmişte biridir.″ ″Yâ Resûlallah! Vallâhi, bu kadarı dahi yeterli idi″ dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: ″O Cehennem ateşi, buna (dünyâ ateşine) altmış dokuz kat daha üstündür. Her bir katı bunun gibidir.″[3]
Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:
مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَوْقَدَ نَارًا فَجَعَلَ الْجَنَادِبُ وَالْفَرَاشُ يَقَعْنَ فِيهَا وَهُوَ يَذُبُّهُنَّ عَنْهَا وَأَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ عَنْ النَّارِ وَأَنْتُمْ تَفَلَّتُونَ مِنْ يَدِي (م عن جابر)
″Benim durumum ile sizin durumunuz, bir ateş yakıp da çekirgelerin, kelebeklerin gelip içine düştüğü, kendisi de onları düşmesin diye önlemeye çalıştığı bir kimsenin durumuna benzer. Ben sizlerin ateşe düşmemeniz için bellerinizden yakalayıp çekmeye ve ateşe düşmenizi önlemeye çalışıyorum, siz ise benim elimden kurtulup kaçıyorsunuz.″[4]
[1] Pervâne: Küçük kelebek türü kanatlı böceklerin, geceleri bir ışık gördüğünde, şuursuzca ona doğru gidip o ışığın etrafında dönüp dönüp çarparak kendini helak etmesidir.
[2] İmam Kurtubî, el-Câmi’u li-Ahkam’il-Kur’ân, c. 20, s. 167; Yine bakınız: Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 3927; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 3792.
[3] Sahih-i Müslim, Cennet 13 (29 Sahih-i Buhârî, Bed’ul-Halk 10; İmam Mâlik, Muvatta, Cehennem 1; Sünen-i Tirmizî, Sıfat-ı Cehennem 7.
[4] Sahih-i Müslim, Fedâil 6.