NASR SÛRESİ

Bu sûre 3 âyettir. Mekke-i Mükerreme’nin fethi zamanında nâzil olmuştur. İlk âyetinde geçen ve Allah’u Teâlâ’nın, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e nusratından dolayı, ismini bu anlama gelen ″Nasr″ kelimesinden almıştır. Bu sûreye ″İzâcâe Sûresi″ de denilmiştir.


﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm.

﴿ اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ ﴿١﴾ وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اَفْوَاجًاۙ ﴿٢﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا ﴿٣﴾

1-3. Ey Resûlüm! Allah’ın yardımı ve fethi geldiği zaman* ve insanların bölük bölük İslâm Dîni’ne girdiğini gördüğün vakit,* Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir.

İzah: Bu sûre hakkında İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ şu hâdiseyi anlatmıştır:

كَانَ عُمَرُ يُدْخِلُنِي مَعَ أَشْيَاخِ بَدْرٍ فَكَأَنَّ بَعْضَهُمْ وَجَدَ فِي نَفْسِهِ فَقَالَ لِمَ تُدْخِلُ هَذَا مَعَنَا وَلَنَا أَبْنَاءٌ مِثْلُهُ فَقَالَ عُمَرُ إِنَّهُ مَنْ قَدْ عَلِمْتُمْ فَدَعَاهُ ذَاتَ يَوْمٍ فَأَدْخَلَهُ مَعَهُمْ فَمَا رُئِيتُ أَنَّهُ دَعَانِي يَوْمَئِذٍ إِلَّا لِيُرِيَهُمْ قَالَ مَا تَقُولُونَ فِي قَوْلِ اللّٰهِ تَعَالَى إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُ فَقَالَ بَعْضُهُمْ أُمِرْنَا أَنْ نَحْمَدَ اللّٰهَ وَنَسْتَغْفِرَهُ إِذَا نُصِرْنَا وَفُتِحَ عَلَيْنَا وَسَكَتَ بَعْضُهُمْ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا فَقَالَ لِي أَكَذَاكَ تَقُولُ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ فَقُلْتُ لَا قَالَ فَمَا تَقُولُ قُلْتُ هُوَ أَجَلُ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْلَمَهُ لَهُ قَالَ إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُ وَذَلِكَ عَلَامَةُ أَجَلِكَ {فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا} فَقَالَ عُمَرُ مَا أَعْلَمُ مِنْهَا إِلَّا مَا تَقُولُ (خ عن ابن عباس)

Hz. Ömer, beni de Bedir’e katılmış bulunan Ashâb-ı Kirâm ile (istişâre meclislerinde) içeriye alırdı. Birileri bundan alınmış olacak ki, şöyle dedi:

- Bunun aramızda ne işi var. Bizim de onun yaşında çocuklarımız vardır. Hz. Ömer onlara:

- O sizin de konumunu bil­diğiniz bir kimsedir. İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ devamla dedi ki:

- Günün birinde Hz. Ömer, yine beni çağırıp içlerine aldı. Sonra anladım ki, o gün Hz. Ömer beni onlara göstermek için çağırmış. Onlara şu: ″Ey Resûlüm! Allah’u Teâlâ’nın nusrat ve fethi sana geldiği″ diye devam eden Nasr Sûresi hakkında ne dersiniz? diye sordu. Bâzıları:

-Bize nusrat ve fetih verildiği zaman Allah’a hamd etmemiz ve Allah’tan bağışlanma dilememiz emrolundu, dediler. Bâzıları da sükût etti, bir şey söylemedi. Hz. Ömer bana:

-Sen de mi böyle söylüyorsun Yâ İbn-i Abbas? dedi. Ben:

-Hayır, dedim.

-Ya ne diyorsun? dedi. Ben:

-O, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in ecelidir. Allah’u Teâlâ, bunu kendisine bildirdi de: ″Ey Resûlüm! Allah’ın yardımı ve fethi sana geldiği zaman* ve insanların bölük bölük İslâm Dîni’ne girdiğini gördüğün vakit,* Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir″ diye buyurdu, dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer de:

- Benim bilmekte olduğum da ancak senin söylemekte olduğun şeydir, dedi.[1]

Yine bu sûre hakkında İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ şu Hadis-i Şerif’i nakletmiştir:

لَمَّا نَزَلَتْ إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُ قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نُعِيَتْ إِلَيَّ نَفْسِي بِأَنَّهُ مَقْبُوضٌ فِي تِلْكَ السَّنَةِ (حم عن ابن عباس)

Nasr Sûresi nâzil olunca Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Kendi ölümüm kendime bildirildi″ buyurdu ve bu sûrenin indiği yılda ru­hunun alınacağını beyan etmiş oldu.[2]

Yine İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ şu hâdiseyi anlatmıştır:

لَمَّا نَزَلَتْ "إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُ" دَعَا رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَاطِمَةَ، فَقَالَ:إِنَّهُ قَدْ نُعِيَتْ إِلَيَّ نَفْسِي، فَبَكَتْ، فَقَالَ لَهَا: لا تَبْكِي فَإِنَّكِ أَوَّلُ أَهْلِي لاحِقٌ بِيفَضَحِكَتْ فَرَآهَا بَعْضُ أَزْوَاجُ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَقَالَتْ لَهَا: رَأَيْتُكِ بَكَيْتِ وضَحِكْتِ، قَالَتْ: إِنَّهُ قَالَ لِي:قَدْ نُعِيَتْ إِلَيَّ نَفْسِيفَبَكَيْتُ، فَقَالَ:لا تَبْكِينَ، فَإِنَّكِ أَوَّلُ أَهْلِي لاحِقٌ بِيفَضَحِكْتُ. (طب عن ابن عباس)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Fâtıma’yı çağırdı ve ona: ″Ölüm haberim bana bildirildi″ dedi. Bunun üzerine Hz. Fâtıma ağladı. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Ağlama, çünkü bana ilk kavuşacak sensin″ dedi. Bunun üzerine Hz. Fâtıma güldü. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in hanımlarından bâzıları da onun güldüğünü gördüler ve ″Ey Fâtıma! Önce ağladığını daha sonra da güldüğünü gördük″ dediler. Hz. Fâtıma dedi ki: O bana, ölümünün kendisine bildirildiğini söyledi. Ben bunun üzerine ağladım. Sonra O: ″Ağlama, çünkü bana ilk kavuşacak olan sensin″ dedi. Bunun için de güldüm.[3]


[1] Sahih-i Buhârî, Tefsir-i Nasr 2.

[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 1777.

[3] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 11739, 18460; Sünen-i Dârimî, Mukaddime 14.