Altın ve Gümüş Takı:

- Kadınların altın, gümüş ve diğer mücevherler ile süslenip, bezenmeleri câizdir, fakat erkeklere câiz değildir.

Erkeklerin süslenme maksadıyla olmaksızın mühürlü gümüş yüzük, gümüşlü kemer, gümüş yaldız işlemeli kılıç kullanmaları câizdir. Mühürlü gümüş kullanmalarının câiz olduğuna dair çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir. Enes Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te:

كَانَ خَاتَمُ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ وَرِقٍ وَكَانَ فَصُّهُ حَبَشِيًّا (ت ن عن أنس)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in mühür olarak kullandığı yüzüğü gümüşten olup, yüzüğün kaşı Habeş taşından idi″[1] diye buyrulmuştur. Ayrıca Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in; yüzüğünü genellikle sağ eline, bâzen de sol eline taktığı ve yüzüğü orta parmakla şehâdet parmağına takmayı yasakladığı nakledilmiştir.[2]

Yine Muâz Radiyallâhu anhu’dan nakledilen bir Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

أَنَّهُ كَانَ لَهُ خَاتَمٌ مِنْ فِضَّةٍ وَنَقْشُهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا نَقْشُ خَاتَمِك يَا مُعَاذُ؟ فَقَالَ: مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ فَقَالَ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ: آمَنَ كُلُّ شَيْءٍ مِنْ مُعَاذٍ حَتَّى خَاتَمُهُ ثُمَّ اسْتَوْهَبَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ مُعَاذٍ فَوَهَبَهُ مِنْهُ فَكَانَ فِي يَدِهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إلَى أَنْ تُوُفِّيَ.ثُمَّ كَانَ فِي يَدِ أَبِي بَكْرٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ إلَى أَنْ تُوُفِّيَ ثُمَّ كَانَ فِي يَدِ عُمَرَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ إلَى أَنْ تُوُفِّيَ ثُمَّ كَانَ فِي يَدِ عُثْمَانَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ حَتَّى وَقَعَ مِنْ يَدِهِ فِي الْبِئْرِ فَأَنْفَقَ مَالًا عَظِيمًا فِي طَلَبِهِ فَلَمْ يَجِدْهُ.

Muâz Radiyallâhu anhu’nun gümüşten bir yüzüğü vardı ve üzerine ″Muhammed’un Resûlullah″ nakşedilmiş idi. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem ona: ″Ey Muaz! Yüzüğünün nakşı nedir?″ diye sorunca, Muâz Radiyallâhu anhu; ″Muhammed’un Resûlullah’tır″ diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Muaz’ın her şeyi îman etmiştir, hattâ yüzüğü bile″ diye buyurduktan sonra, ″Yüzüğü, bana hibe eyle″ dediklerinde, Muâz Radiyallâhu anhu da, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’e yüzüğü hibe etti. Bu yüzük, Peygamber Efendimiz, dünyadan âhirete irtihal edinceye kadar mübârek parmağında kaldı. Ondan sonra Hz. Ebû Bekir’e verildi. O da dünyadan ayrılıncaya kadar onu parmağından çıkartmadı. Ondan sonra da Hz. Ömer kullandı ve o da dünyadan ayrılınca, ondan Hz. Osman’a geçti. Hz. Osman, bu yüzüğü kullanırken kuyuya düşürdü. Çıkarılması için çok para sarf edildiği halde bu yüzük bulunamadı.[3] O vakitten sonra aralarında ihtilaf, karşılıklı vâki olup, şehit oluncaya kadar bu ihtilaf devam etmiştir.

Enes Radiyallâhu anhu’dan nakledilen bir Hadis-i Şerif’te:

كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا دَخَلَ الْخَلَاءَ نَزَعَ خَاتَمَهُ (ت ن عن أنس)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, tuvalete gireceği zaman, üzerindeki yazıdan dolayı mühür olan yüzüğünü çıkarırdı″[4] diye buyrulmuştur.

Yüzüğün taşında altın çivi bulunması câizdir. Ama bir miskalden (4 gramdan) fazla olmamalıdır.

- Elbiseyi altın yahut gümüş telle işlemek câizdir. Çünkü bunlar, elbiseye tâbidir, bunlara mahsus bir hüküm yoktur.

- Sallanan bir dişi, gümüş telle bağlamak câizdir. İmam-ı Âzam’a göre; sallanan dişi, altın telle bağlamak câiz değildir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; sallanan bir dişin altın veya gümüş telle bağlanması câizdir.

- Taştan, tunçtan, altından, demirden mühürlü yüzük kullanmak câiz değildir. Câmi’üs-Sağîr’de; ″Mühürlü yüzük, ancak gümüşten câizdir, görüşü taştan, tunçtan, altından ve demirden mühürlü yüzüğün haram olmasına delildir″ denilmiştir. Bu hususta nakledilen Hadis-i Şeriflerde şöyle buyrulmuştur:

أَنَّهُ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ رَأَى عَلَى رَجُلٍ خَاتَمَ صُفْرٍ فَقَالَ مَا لِي أَجِدُ مِنْك رَائِحَةَ الْأَصْنَامِ وَرَأَى عَلَى آخَرَ خَاتَمَ حَدِيدٍ فَقَالَ مَا لِي أَرَى عَلَيْك حِلْيَةَ أَهْلِ النَّارِ وَرُوِيَ عَنْ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ رَجُلًا جَلَسَ إلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَلَيْهِ خَاتَمُ ذَهَبٍ فَأَعْرَضَ عَنْهُ فَقَامَ ثُمَّ عَادَ وَعَلَيْهِ خَاتَمُ حَدِيدٍ فَقَالَ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ هَذَا شَرٌّ مِنْهُ هَذِهِ حِلْيَةُ أَهْلِ النَّارِ.

Peygambermiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, bir adamın parmağında tunçtan bir yüzük gördü ve adama hitâben; ″Ben sende put kokusu buluyorum″ buyurdu. Başka bir adamın da parmağında demirden yüzük gördü ve o adama hitâben de; ″Ben sende Cehennem ehlinin ziynetini görüyorum″ buyurdu. Yine İbn-i Ömer Radiyallâhu anhumâ’dan da rivâyet edilmiştir ki; bir adam, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in huzuruna gelip oturdu. Parmağında altın yüzük vardı. Resûlü Ekrem ondan yüz çevirdi, o kimse kalkıp gitti, sonra geri döndü, bu defa parmağında demir yüzük vardı. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Bu, ondan daha fenadır, bu Cehennem ehlinin ziynetidir″ buyurdu.[5]

Bâzı âlimler; ″Yeşim taşından mühürlü yüzük edinmek mübahtır″ demişlerdir. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in akikten mühürlü yüzüğü vardı. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

تَخَتَّمُوا بِالْعَقِيقِ فَإِنَّهُ لَا يُصِيبُكُمْ غَمٌّ مَا دَامَ عَلَيْكُمْ.

″Akikten yüzük takının, çünkü o sizin üzerinizde bulunduğu müddetçe size gam, keder isâbet etmez.″[6]

تَخَتَّمُوا بِالْعَقِيقِ فَإِنَّهُ مُبَارَكٌ (هب طب وابن عساكر عن عائشة)

″Akikten yüzük takının, çünkü o mübârektir.″[7]

Padişah ve kadıdan başkalarının mühürlü yüzük kullanmamaları efdaldir. Zîrâ bu ikisinden başkalarının böyle yüzüğe ihtiyaçları yoktur.

- Gümüşle süslü kaplardan yemek yemek, su içmek, gümüşle bezenmiş koltuk, divan gibi şeyler üzerinde oturmak câizdir. Yalnız böyle kapların yemek yerken, su içerken gümüşlü tarafı ağza almamak, böyle oturulacak şeylerin gümüşlü tarafına oturmamak şartıyla, İmam-ı Âzam’a göre; kullanılmaları câizdir. İmam Ebû Yusuf’a göre; gümüşlü taraftan yenilsin yenilmesin, içilsin içilmesin, oturulsun, oturulmasın böyle kapların mutlak sûrette kullanılması mekruhtur. Bu hususta İmam Muhammed’den iki rivâyet vardır; bir rivâyette, İmam-ı Âzam ile aynı görüştedir. Diğer rivâyette de İmam Ebû Yusuf ile aynı görüştedir.

Bir gün Abbasi halifelerinden Ebû Cafer’in meclisinde İmam-ı Âzam ve asrın âlimleri hazır iken, gümüşle süslü kaplardan yenilip içilmesi hususunda bir mevzu ortaya atılır. Orada bulunan bütün âlimler, böyle kaplardan yenilip içilmesinin mekruh olduğunu ifade ederler. Fakat İmam-ı Âzam bir şey söylemez. İmam-ı Âzam’a bu hususta ″Siz ne dersiniz?″ diye sorulunca; ″Gümüşlü tarafı ağıza alınmazsa, mekruh değildir, ağza alınırsa mekruhtur″ diye cevap verir. Bunun üzerine oradaki âlimler; ″Bu konuda mekruh olmamasına deliliniz nedir?″ diye sorunca, İmam-ı Âzam; ″Bir kimsenin parmağında gümüş yüzük bulunsa, bu kimse avucuyla su içse, mekruh olur mu?″ diye oradaki âlimlere sorduğunda, hepsi sükut etmişler. Abbâsi halifesi Ebû Câfer, İmam-ı Âzam’ın cevabına hayran kalmıştır.


[1] Sünen-i Tirmizî, Libâs 14; Sünen-i Nesâî, Ziynet 79.

[2] Sünen-i Tirmizî, Libâs 44; Sünen-i Nesâî, Ziynet 80; Râmuz’ul-Ehâdîs, s. 550/12, 13; 543/4.

[3] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 202; el-İnâye, Şerh’ul-Hidâye, c. 14, s. 225.

[4] Sünen-i Tirmizî, Libâs 15; Sünen-i Nesâî, Ziynet 54.

[5] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 202; Sünen-i Tirmizî, Libas 43; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 6393; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 17287.

[6] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 203.

[7] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 17285; Beyhakî, Şuab’ul-Îman, Hadis No: 6088.