Şer’î Mahkemede Hazır Olup Olmayanlar Üzerine Yapılan Şâhitlikler:

- Şâhitler, hâkimin huzurunda bir dâvalının aleyhine şâhitlik etseler, hâkim o şâhitlerin şâhitlikleriyle hükmeder. Hâkim bu hükmünü, mahkemede dâvalara dair sicillât denilen deftere; ″Şöyle hüküm verdim″ yahut ″Benim yanımda şöyle sâbit oldu″ diye yazar. Eğer şâhitler, dâvalı hazır değilken şâhitlik etmişlerse karar verilmez. Çünkü mahkemede hazır bulunmayanın aleyhine karar vermek câiz değildir. Ancak dâvalının bulunduğu şehirdeki hâkimin, göz önünde bulundurarak karar vermesi için şâhitlerin ifâdelerini kendisine gönderir. Yani kendisi bulunmayan bir şahıs aleyhine bir kimse tarafından, bir şehrin mahkemesinde açılan dâva ve getirilen şâhitleri o şehir kadısının dinleyip, bu şâhitlerin şâhitliklerinin kabul edileceğini inceledikten sonra, bunu açıklamak üzere o şahsın bulunduğu şehrin hâkimine bir mektup göndererek, bu mektuba göre hükmetmesini ister. Buna ″Hâkimin hâkime mektubu″ denildiği gibi, ″Kitâb-ı hükmî″ de denir. Bu kitâb-ı hükmî, hakikatte bir şehirden diğer şehre aktarmaktan ibârettir. Zîrâ dâvacının asıl şâhitleri, dâvalının bulunduğu şehre giderek orada aleyhine şâhitlik edecek bir durumda bulunmayabilirler. Bu usulün kabulü, dâvalara kolayca bakılması ve çözülmesi hususunda kolaylığa vesiledir.

- Bir hâkimin diğer bir hâkime mektubu; şüpheli durumlarda hükmü ortadan kalkan hadler (şer’î cezâlar) ve kısaslarda geçersizdir. Fakat borç, akâr (tarla, ev, dükkan gibi gayr-i menkuller), nikâh, neseb, gasp, inkâr edilen emânet ve inkâr edilen mudârebe gibi şüphe ile düşmeyen şeylerde kabul edilir. Çünkü bütün bunlar, borç hükmündedir. Borç ise, görülmeksizin sırf târif edilmekle de öğrenilebilir. Bu durum, taşınır mallarda (menkullerde) ise geçersizdir. Çünkü onların gösterilmesi gerekir. İmam Muhammed’e göre; hâkimin, diğer bir hâkime mektubu, taşınır mallarda da kabul edilir. Müteahhirîn (sonraki fıkıh ulemâsı) bu görüştedir ve fetvâda İmam Muhammed’in görüşü üzere verilir. Zîrâ halkın buna ihtiyaçları olduğu için câiz olmuştur.

- Hâkimin, hâkime yazdığı mektup hükümet tarafından tâyin edilmiş hâkim tarafından yazılmış olmalıdır. Kendisine mektup yazdığı hâkim de o sırada hâkim bulunmalıdır. Bu hâkimin mektubunun kabul edilmesi için; dâvacının, dâvalının, asıl şâhitlerin, bu mektubu yazan hâkimin ve kendisine gönderilen hâkimin bilinmeleri şarttır.

Gönderilen mektup, ancak iki erkeğin veya bir erkek ile iki kadının şâhitliğiyle geçerli olur. Hâkim yazdığı mektubu, muhtevâsını bilmeleri için bu mektuba şâhitlik edecek kimselere okur, eğer onlara okumazsa, mektubun içinde yazılmış olanları onlara bildirir. Bu mektuba şâhitlik edecek kimselerin isimlerini de yazar. Sonra bu mektubu, o şâhitlerin huzurunda mühürler ve mektubu onlara teslim eder. Bu mektuba şâhitlik edeceklere, ″Şuhûd-i tarîk (yol şâhitleri)″ denilir. Bu hususlar, İmam-ı Âzam ile İmam Muhammed’e göredir. İmam Ebû Yusuf’a göre ise, kendisine mektup yazılan hâkimin isminin ve babasının isminin yazılması şart olmayıp; ″Bu mektubum, Müslümanların hâkimlerinden kendisine ulaşan hâkime″ diye yazılması yeterli olur. Yalnız şâhitlerin bu mektubun, hâkim tarafından yazılan mektub olduğuna şâhitlik yapmaları şarttır. İmam Ebû Yusuf, hâkimlik yaptığı için bunlarla yetinilmesini câiz görmüştür. İmam Serahsî, İmam Ebû Yusuf’un görüşünü seçmiştir. Haber, gözle görme gibi değildir. İmam Ebû Yusuf, hâkim olmadan ve hüküm vermenin hallerini görmeden önce onun görüşü de İmam-ı Âzam ile İmam Muhammed’in görüşleri gibi idi.

- Mektup, kendisine gönderilen hâkime ulaştığında onun mührüne bakar, onu dâvalının huzurunda ancak iki erkeğin yahut bir erkek ile iki kadının, ″Bu mektubun falan hâkimin mektubu olduğuna, o hâkimin mahkemede bu mektubu kendilerine okuyup mühürledikten sonra teslim ettiğine″ şâhitlik yapmalarıyla kabul eder. İmam Ebû Yusuf’a göre; şâhitlerin; ″Bu mektup, falan hâkimin mektubudur ve onun mührüdür″ demeleri yeterlidir. Yoksa, ″Mahkemede bize okuyup, mühürledikten sonra teslim etti″ demeleri şart değildir. İmam Ebû Yusuf’tan; ″Mektubun mühürlü olmasının da şart olmadığı″ rivâyet edilmiştir.

- Şâhitler, mektubun içindekine şâhitlik ettiklerinde, hâkim onu açıp dâvalıya okur, mektubun içinde olan şeyi, dâvalının vermesine hükmeder. Yazılan mektup gönderilen hâkime ulaşmadan önce, mektubu yazan hâkim ölür yahut vazifeden çıkarılırsa, gönderilen mektup geçersiz olur. Ancak mektubu yazan hâkim, kendisine mektup yazdığı hâkimin isminden sonra; ″Bu mektubun, Müslümanların hâkimlerinden kime ulaşırsa″ diye yazarsa; yazanın ölmesiyle yahut azledilmesiyle bu mektup hükümsüz olmaz. Dâvalının ölmesiyle de mektup hükümsüz olmaz. Bu mektup, ölen dâvalının vârisleri üzerine geçerli olur. Çünkü vârisleri, dâvalının yerine geçmişlerlerdir.

- Hâkimin, hâkimliği zamanında kendi bölgesinde kul haklarından bir hakkın başkası üzerinde bulunduğunu bilirse; şâhitsiz o hakkı, haksız olan kimseden alıp, hak sahibine vermesi câizdir.