BAYRAM NAMAZLARI:

Kendilerine Cuma namazı farz olan kimselere, Ramazan ve Kurban Bayram namazlarını kılmak vâciptir. Cuma namazının sıhhat ve edâ şartları Bayram namazları için de geçerlidir. Ancak Cuma’nın hutbesi farzdır, namazdan önce okunur. Bayram namzlarının hutbesi ise sünnettir, bu da namazdan sonra okunur. Bu hususta İbn-i Ömer Radiyallâhu anhumâ şöyle anlatmıştır:

كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ يُصَلُّونَ فِي الْعِيدَيْنِ قَبْلَ الْخُطْبَةِ ثُمَّ يَخْطُبُونَ (ت عن ابن عمر)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer Ramazan ve Kurban bayramı namazlarını hutbeden önce kılarlar, sonra hutbe okurlardı.″[1]

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, Medîne-i Münevvere’ye teşrif buyurduklarında, Medîne halkının senede iki gün eğlence, sevinç günleri olduğunu görmüş ve bunun üzerine Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللّٰهَ قَدْ أَبْدَلَكُمْ بِهِمَا خَيْرًا مِنْهُمَا يَوْمَ الْأَضْحَى وَيَوْمَ الْفِطْرِ (د هم عن أنس)

″Allah’u Teâlâ, size o iki günün yerine, bunlardan daha hayırlı olan Kurban bayramı ve Ramazan bayramını ihsan etmiştir.″[2]

Bir günde iki bayram bir araya gelse, yani bayram Cuma gününe rastlarsa Bayram namazı da Cuma namazı da terk edilmez.[3]

Bu husus İmam Muhammed’in Câmi’us-Sağir adlı eserinde şöyle geçmektedir:

عِيدَانِ اجْتَمَعَا فِي يَوْمٍ وَاحِدٍ فَالْأَوَّلُ سُنَّةٌ وَالثَّانِي فَرِيضَةٌ وَلَا يُتْرَكُ وَاحِدٌ مِنْهُمَا (فى الجامع الصغير)

″Bir günde iki bayram bir araya geldi. Bunlardan birincisinin namazı sünnet, ikincisinin namazı farzdır. O ikisinden hiçbiri terkedilemez″ Yani birincisinin namazı sünnetin bildirmesiyle vâcip oldu. Çünkü zikredilen ifadenin devamında ″O ikisinden hiçbiri terkedilemez″ denmesi, Bayram namazının vâcip olduğunu gösterir.[4]

Hanefi mezhebine göre; Bayram Cuma gününe rastladığı takdirde, şehir ahâlisine Cuma namazı vâciptir, Bayram namazını kılmakla Cuma namazı düşmez. Zîrâ Hanefilerde; Cuma namazında olduğu gibi Bayram namazının da şehirde veya şehir hükmünde olan yerde ve sadece bir yerde kılınması şarttır.

Şâfii mezhebine göre; şehir ahâlisinden, Bayram namazının kılınması ile Cuma namazı düşmez, köylerden gelenlerden düşer, Bayram namazını kılan dilerse, Cumayı beklemeden geri dönebilir, Cumayı terkedebilir.[5]

Bu hususta Ebû Ubeyd Radiyallâhu anhu şöyle nakletmiştir:

شَهِدْتُ الْعِيدَ مَعَ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ فَكَانَ ذَلِكَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فَصَلَّى قَبْلَ الْخُطْبَةِ ثُمَّ خَطَبَ فَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ هَذَا يَوْمٌ قَدْ اجْتَمَعَ لَكُمْ فِيهِ عِيدَانِ فَمَنْ أَحَبَّ أَنْ يَنْتَظِرَ الْجُمُعَةَ مِنْ أَهْلِ الْعَوَالِي فَلْيَنْتَظِرْ وَمَنْ أَحَبَّ أَنْ يَرْجِعَ فَقَدْ أَذِنْتُ لَهُ (خ عن أبى عبيد)

″Ben Hz. Osman ile bir Bayramda beraberdim. Bayram günü, Cuma günü ile aynı güne rast gelmişti. Hz. Osman, hutbeden önce Bayram namazını kıldırdı. Sonra hutbe verdi ve hutbesinde şöyle buyurdu: ″Ey insanlar! Bugün iki bayramın bir araya geldiği bir gündür. Medîne’nin Avâli bölgesinde oturup da Cuma namazını beklemek isteyen beklesin, Bayram namazından sonra evine dönmek isteyene de evine dönmesi için izin verdim.″[6]

Bayram gecelerini ibâdetle geçirmek, Bayram günlerinde erken kalkmak, misvak kullanmak, yıkanıp gusletmek, güzel kokular sürünmek, halince en güzel elbiselerinden giyinmek müstahaptır. Bayram, sevinç ve biraraya gelme günü olduğu için tertemiz olunmalıdır. Nakledildiğine göre; ″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, Ramazan bayramında namaza çıkmadan evvel bir şey yer ve her iki bayramda da yıkanır, mübârek ağzını misvaklar ve güzel kokular sürerlerdi.″[7] Yine Enes Radiyallâhu anhu’dan; ″Resûlü Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem, (Ramazan bayramı için) Bayram namazına gitmeden önce üç, beş veya yedi hurma yerlerdi″[8] diye nakledilmiştir. Ancak Kurban Bayramında, Bayram namazı kılınıncaya kadar bir şey yenilmemesi müstehaptır. Zîrâ nakledildiğine göre: ″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, Kurban bayramında namazdan önce bir şey yemeyip, namazdan sonra kurban etinden yemiştir.″[9] Bayramlarda güzel elbise giyinmeyle ilgili olarak da, ″Peygamber Efendimizin tilki postu veyahut yünden mamul bir cübbesi vardı. Bayramlarda da onu giyerdi″[10] diye nakledilmiştir.

Fakirlerin gönül rahatlığı ile namaza gidebilmeleri için Ramazan bayramında namaza gitmeden önce fıtır sadakasını vermek mendûptur. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem böyle yaparlardı. Sadaka-i Fıtır’ın sonra verilmesi de câizdir. Fakat efdal olan acele verilmesidir.

Bayram günü namaz kılınacak yere sükûnetle gitmek mendûptur. İmam-ı Âzam Ebû Hanife’ye göre; Ramazan Bayramında namaza gidilirken yolda gizlice tekbir getirmek mendûptur. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise, tekbiri açıktan almak mendûptur. Bu iki imam, namaza giderken açıktan tekbir getirmeyi, Kurban bayramına kıyas etmişlerdir. Çünkü Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Kurban bayramı namazına giderken tekbir getirirdi. İmam Ebû Hanife; Kurban bayramı tekbir getirme günleri olduğu için, şeriat ancak o gün namaza giderken tekbir getirmeyi uygun görmüştür. Ramazan bayramı ise öyle değildir, demiştir. Burada Hanefi mezhebinde İmam-ı Âzam’ın kavli tercih edilmiştir. Ancak kurban bayramında her üç imamımıza göre tekbiri açıktan almak mendûptur.

Namazdan sonra da mümkün ise başka bir yoldan eve dönülmesi mendûptur. Zîrâ İbn-i Ömer Radiyallâhu anhumâ şöyle buyurmuştur:

كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْخُذُ يَوْمَ الْعِيدِ فِي طَرِيقٍ ثُمَّ يَرْجِعُ فِي طَرِيقٍ آخَرَ (د عن ابن عمر)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, bayram namazına giderken bir yoldan gider, dönerken başka bir yoldan dönerdi.″[11]

Bayram namazlarından önce nâfile namaz kılınmaz. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem namaza son derece düşkün olmakla beraber bayram namazlarından önce nâfile namaz kılmamışlardır.[12] Bayram namazlarının kılındığı yerde, camide ve nerede olursa olsun bayram namazlarından önce nâfile namaz kılınmaz. Hz. Ali Kerremallâhu veche, bayram namazının kılındığı yere geldiğinde birtakım insanların nâfile namaz kıldıklarını görmüş ve ″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında bilmediğimiz bu namaz nedir?″ diye sormuş. Hz. Ali’ye: ″Onları namazdan menetmez misin?″ dediklerinde Hz. Ali: ″Bir kulu namaz kılmaktan menetmeyi hoş görmem″ diye buyurmuş. Böylece namazlarını kıldıktan sonra uyarılmaları gerektini vurgulamıştır.

Bayram namazlarının vakti, sabahleyin güneş yükselip de kerâhet vakti çıktıktan itibaren başlar[13] ve güneşin istivâ (tam ortada bulunma) zamanına kadar sürer.[14]

Ramazan bayramı namazının özürsüz ertesi güne bırakılması câiz değildir. Ramazan bayramı namazı, herhangi bir özür sebebiyle birinci günün istivâ zamanına kadar kılınmazsa, meselâ havanın bulutlu olması, zevâl vaktinden sonra şâhitlerin Ay’ı gördüklerine şehâdet etmesi, hava bulutlu olup Bayram namazı kılındıktan sonra namazın zevalden sonra kılındığının anlaşılması gibi hallerde Bayram namazı ikinci günün istivâ zamanına kadar kılınır. İkinci günde kılınamazsa özür devam etse bile, artık üçüncü gün kılınamaz. Kurban Bayramı namazı ise, bir özürden dolayı birinci gün kılınamazsa, ikinci gün kılınır. İkinci gün de bir özür sebebiyle kılınamazsa üçüncü gün istivâ zamanına kadar kılınır. Ancak üçüncü günden sonra kılınması câiz değildir. Kurban bayramı namazının özürlü, özürsüz ikinci güne ve üçüncü güne bırakılması da câizdir. Çünkü Kurban Bayramı namazı kurban kesme vaktine bağlıdır. Fakat özürsüz olarak Bayram namazının tehir edilmesiyle günahkâr olunur.

Bu hususta Enes Radiyallâhu anhu’dan şu hâdise nakledilmiştir:

Bir şevval ayında hava bulutlu olup, Ashâb-ı Kirâm o gün oruç tuttular. Zevâlden sonra birkaç kişi Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in huzuruna gelerek, ″Ay’ı gördük″ diye şehâdet ettiler. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, Ashâb-ı Kirâm’a oruçlarını bozmalarını emretti. ″Yarın Bayram namazını kılarız″ diye emir ve tembih ettiler. ″Eğer Bayram namazının zevâlden sonra kılınması câiz olsaydı, Resûlü Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem namazı ertesi güne ertelemezdi″ diye rivâyet olunmuştur.[15]

Arafe günü Arafat’ta duranlara benzemek için bir yere toplanmak Hanefilere göre güzel görülmemiştir. Çünkü Arefe günü, Arafat’ta durmak, o yere mahsus bir ibâdet olup, başka yerde yapılmaz.

Bir kimse Kâbe-i Muazzama’dan başka bir mescidin etrafını tavaf etse, Allah’a sığınırız, o kimsenin küfre varmasından korkulur.

Kurban kesecek kimse, tırnaklarını ve saçlarını kesmeyi geciktirir. Bunu yapmak mendûptur.[16]Yani kurbanını kestikten sonra tırnaklarını ve saçını keser. Bu hususta daha geniş bilgi için ″Kurban″ bahsine bakınız.


[1] Sünen-i Tirmizî, İydeyn 2.

[2] Sünen-i Ebû Dâvud, Salât 242; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 11568, 12362, 13131.

[3] Şâfii mezhebine göre; belde ahâlisinden, Bayramın kılınması ile Cuma düşmez, köylerden gelenlerden düşer, Bayram kılan dilerse, Cumayı beklemeden geri dönebilir, Cumayı terkedebilir.

[4] el-Mevsilî, Kitâb’ul-İhtiyâr, 1/113.

[5] Ahmed b. Hanbel ise, bu durumda Bayram kılan kimse, bölge halkından da olsa, köyden de gelse farketmez, Cuma üzerinden düşer, sâdece öğle namazı kılarlar, demiştir. Onun delili ise; ″Şu gününüzde iki bayram bir araya geldi. Dileyene Bayram namazı Cuma için de yeterlidir. Biz her ikisini de kılacağız″ diye geçen Hadis-i Şerif’tir. (Sünen-i Ebû Dâvud, Salat 217, Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3042)

[6] Sahih-i Buhâri, Edâhi 16; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3043.

[7] Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 192.

[8] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 124; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3046, 3047; Sahih-i Buhârî, İydeyn 4; Sünen-i Tirmizî, İydeyn 9.

[9] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 125. Bu husus Büreyde Radiyallâhu anhu’dan da şöyle nakledilmiştir: كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَخْرُجُ يَوْمَ الْفِطْرِ حَتَّى يَطْعَمَ وَلَا يَطْعَمُ يَوْمَ الْأَضْحَى حَتَّى يُصَلِّيَ ″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Ramazan bayramında yemek yemeden evden çıkmazdı. Kurban bayramında ise, namazı kılıncaya kadar bir şey yemezdi.″ (Sünen-i Tirmizî, İydeyn 9; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3047): Hz. Ali de şöyle buyurmuştur: ″مِنْ السُّنَّةِ أَنْ تَخْرُجَ إِلَى الْعِيدِ مَاشِيًا وَأَنْ تَأْكُلَ شَيْئًا قَبْلَ أَنْ تَخْرُجَ

″Bayram namazına yaya gitmen, çıkmazdan önce bir şeyler yemen sünnettendir.″ (Sünen-i Tirmizî, İydeyn 9; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3047). Binekle de gidilebilir. Ancak yürüyerek gitmek efdaldir, denilmiştir.

[10] Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 192.

[11] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3049; Sünen-i Ebû Dâvud, Salat 254; Sünen-i Tirmizî, İydeyn 8.

[12] Sünen-i Tirmizî, İydeyn 6; Sünen-i Ebû Dâvud, Salat 247.

[13] Güneşin doğmasından bir mızrak boyu yükselmesine kadar olan zamandır ki; güneşin doğmasından elli dakika geçinceye kadar olan vakittir.

[14] İstivâ (zeval vakti), yani güneş tam tepede bulunduğu vakittir. Güneş tepe noktasından öğle vaktine kadar yaklaşık otuz dakikadır.

[15] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 125.

[16] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 169.