Rüşd:

Lügatta; doğru yolu bulup gitme, doğru yolda gitme, doğru düşünme, akıl sahibi olma, bâliğ olma, büluğa erme, erginlik ve olgunluk gibi anlamlara gelmekte, kavram olarak da maddî veya manevî olarak doğru yola girmek demektir. Fıkıh terimi olarak ise doğru yolu bulma, akıllı davranma, akıl ve ruh bakımından olgunlaşma, iyilikleri elde edebilecek olgunlukta olma; malını korumak için gerekli tedbirleri alan ve saçıp savurmaktan korunan kimsenin vasfı anlamında bir İslâm hukuku terimidir. Bu vasfa sahip olan kişiye reşid denir. Kısaca reşid; kişinin mâli işlerde tasarruf edebilecek güce, olgunluğa gelmesi demektir. Sûre-i Nisâ, Âyet 6’da: ″Yetimleri, evlilik çağına erinceye kadar deneyin. Eğer kendilerinde rüşd görürseniz, hemen mallarını kendilerine teslim edin…″ diye buyrulmaktadır. Reşit olma büluğ ile başlar. Eğer kişi, büluğ çağına girmesine rağmen reşit değilse, bunun en son sınırı İmam-ı Âzam’a göre yirmi beştir. Bu yaşa gelmiş olan bir kimse, reşit değilse bile malı ona teslim edilir. Ancak İmâmeyn’e göre, reşit olmadıkça mal teslim edilmez. Büluğ yaşı ise alt sınırı kızlarda dokuz, erkeklerde on iki yaştır. Üst sınırı da İmam-ı Âzam’a göre kızlarda on yedi, erkeklerde on sekiz yaş; İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise her iki cins için on beş yaştır.

İşte yetim bir çocuk da rüşde ermeyip olgun bir hâle gelmemişse, malını verdiğin zaman onun kıymetini bilmeyip hebâ edebilir. Onun için rüşd ve olgunluk görülmeden, yetimlere mallarının teslim edilmemesi âyette emredilmiştir.