BAKARA SÛRESİ

﴿ اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ ﴿٢٨٥﴾

285. Resûl, Rabbinden kendisine indirilene îman etti, Mü’minler de îman ettiler. Hepsi de Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve Peygamber-lerine îman ettiler ve ″Biz, O’nun Peygamberlerinden hiçbirinin arasını (hak Peygamber oldukları hususunda) ayırmayız″ dediler ve ″İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz! Bizi bağışla, bizim varacağımız yer Sensin″ dediler.

İzah: Mü’minler, biz bütün Peygamberleri tasdik ediyoruz. Onların bir kısmına îman edip diğerlerini inkâr ederek, Yahudi ve Hristiyanların yaptıkları gibi, onlar arasında ayrım yapmayız, derler.

Îman esaslarının neler olduğu hususunda Hz. Ömer Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Cibril Hadisi’nde:

Cebrâil Aleyhisselâm insan sûretinde gelerek, Resûlü Ekrem’e bâzı sorular sormuştur. Bunlardan biri de: ″Yâ Muhammed! Bana îmandan haber ver?″ sorusudur. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, bu soruya cevap olarak şöyle buyurmuştur:

أَنْ تُؤْمِنَ بِاللّٰهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ (م د ن حم عن عمر بن الخطاب)

″Îman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allah tarafından olduğuna inanmaktır.″[1]

Bundan dolayı Ehl-i Sünnet itikâdına göre, burada sayılan hususlar îmanın şartları olarak kabul edilmiştir. Bu Hadis-i Şerif’te de açıkça geçtiği üzere Cenâb-ı Hakk’a îman etmenin altışartı vardır. Her kim bu altı maddeden hepsine inandım, yalnız birine inanmadım derse, kâfir olur. Bunların hepsine inanmak farzdır. Farzı inkâr da küfürdür.Îmanın altı şartı şöyledir:

آمَنْتُ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلُهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ مِنَ اللّٰهِ تَعَالَى وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.

Birincisi: Allah’a inanmaktır. Allah’u Teâlâ, birdir ve O’ndan başka ibâdete lâyık kimse yoktur.

İkincisi: Meleklere inanmaktır. Melekler vardır, her biri bir vazifede ve ibâdettedir.

Üçüncüsü: Kitaplara inanmaktır. Cenâb-ı Hakk’ın kullarına indirdiği kitapları vardır, kendisinin sözüdür. Her ne emir ile nehiy söyler ise doğrudur.

Dördüncüsü: Peygamberlere inanmaktır: Allah’u Teâlâ peygamberler göndermiştir. Onların kimi Resûl, kimi Nebî’dir. Büyükleri; Âdem, Nûh,İbrâhim, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed Aleyhimüsselâm’dır. Her bir Peygamber, bir Esmâ’nın mazharıdır. Esmâ’ul-Hüsnâ ne kadar ise, o kadar Peygamber meşrebi vardır. Her bir Peygamber meşrebinde evliyâ vardır. Bu evliyâlar da kıyâmete kadar gelecektir. İşte Mü’minler, gönderilen bütün Peygamberlere aralarında ayrım yapmaksızın aynı şekilde îman etmek zorundadırlar.

Buradan anlaşılan, îman bakımından Peygamberler arasında ayrım yapmak câiz değildir. Ancak fazilet ve derece bakımından üstün olanlar vardır. Bu husus Sûre-i Bakara, Âyet 253’te: O Resullerin bâzısını bâzısı üzerine üstün kıldık…diye geçmektedir.

Beşincisi: Âhiret gününe inanmaktır. Muhakkak bu dünyânın sonu gelecek, harap olacaktır. Gökler, yıldızlar, ay, güneş bunların hepsi altüst olup yok olacaktır. Sonra mahşer kurulacaktır. Mahşer, bu dünyâ değildir. Fakat bu dünyâ harap olup, yok olduktan sonra yeniden yaratılan gâyet büyük bir âlemdir. İnsanlar ölür ama ruhları ölmez. Allah’u Teâlâ kullarını başka vücut ile mahşere getirecektir. Orada hesap görülür ve zerre kadar hayır işleyen, orada hayrının karşılığını hazırlanmış bulur.Şer işleyen de, onu hiç kaybolmamış olarak bulur. Ameli iyi olanlar Cennete, ameli kötü olanlar da Cehenneme giderler. Bu husus Sûre-i Zilzâl, Âyet 7-8’de de şöyle geçmektedir: ″İşte her kim zerre kadar bir hayır işlemiş ise, onun mükâfatını görecektir.* Her kim de zerre kadar bir şer işlemiş ise, onun cezâsını görecektir.″

Altıncısı: Kadere; hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır. Cenâb-ı Hakk, hayır ve şerri, kulun iyi yahut kötü niyetine göre yaratır. Hepsi O’nun takdiri ile olur. Kul, hayra lâyık olur ise hayır,şerre lâyık olur iseşer verir.


[1] Sahih-i Müslim, Îman 1; Sünen-i Ebû Dâvud, Sünnet 17; Sünen-i Nesâî, Îman 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 346. Bu hâdise Sahih-i Buhârî’de benzer lafızlarla Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu’dan da nakledilmiştir (Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 47).