Kayıp Kimsenin Ölümüne Hükmedilmesi:

- Kaybolan kimsenin ömründen akrânı ve emsâli yaşamayacak kadar zaman geçerse, bâzı âlimler; ″Ömründen doksan sene″, bâzı âlimler de; ″Yüz yirmi sene geçmesidir″ demişlerdir. Zîrâ yüz yirmi sene, ömrün sonudur. İmam Ebû Yusuf’a göre; yüz senedir. Tercih edilen görüşe göre, hâkimin rey’ine (görüşüne) bırakılır. Kaybolan kimsenin ömründen yaşıtları yaşamayacak kadar zaman geçince, kendi malı hakkında ölümüyle hükmolunur. Kaybolan kimsenin ölümüne hükmolunduğunda, karısı ölüm için iddet bekler. Çünkü hükmen ölüm, hakikaten ölüm gibi itibar olunur.[1]

- Ölümüne hükmedilen mefkûd (yeri ve hayatta olup olmadığı bilinmeyen kimse), malları taksim edildikten ve karısı evlendikten sonra sağ olarak gelirse, vârislerdeki mallarını alabilir. Fakat harcanmış olanları tazmin ettiremez ve karısını ikinci kocasından ayıramaz.[2]

İmam Mâlik ise, Hz. Ömer’in ilk uygulamasını temel alarak; ″Aradan dört yıl geçtikten sonra hâkim, onları birbirinden ayırır ve kadın ölüm iddetini bekledikten sonra istediği kimse ile evlenebilir″ demiştir.


[1] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 360; Fetvâyi Hindiyye, c. 14, s. 510.

[2] el-Fetâva’l-Hindiyye, c. 2, s. 300.