GERİ DÖNÜŞÜ OLAN BOŞAMA (RİC’Î TALÂK):

Ric’î talâk; kocaya yeni bir nikâha ihtiyaç olmadan açık lafızlarla boşadığı karısına üç âdet müddeti olan iddet içinde dönme imkanı veren boşamadır. Kişi, karısını ric’î olarak bir veya iki talâk ile boşadığı zaman, eğer kadının iddeti daha bitmemiş ise, kadın istemese bile kocası onu bir daha nikâhı altına alabilir. Zîrâ Allah’u Teâlâ Sûre-i Bakara, Âyet 231’de: ″Zevcelerinizi boşadığınızda, iddetleri tamam olacağı zaman, ya iyilikle tutun ya da iyilikle bırakın…″ diye buyurarak, ″Eğer kadın isterse″ diye bir kayıt koymamıştır. Ancak kocasının ona dönüş yapabilmesi için iddetinin daha bitmemiş olması gerekir.[1] Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de Hz. Hafsa’yı boşamıştı. İddet müddeti henüz bitmemişken, Allah’ın emri üzerine onu tekrar nikâhına almıştır. Bu hususta Ukbe İbn-i Âmir el-Cühenî Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

طَلَّقَ حَفْصَةَ فَبَلَغَ ذَلِكَ عُمَرَ بن الْخَطَّابِ، فَوَضَعَ التُّرَابَ عَلَى رَأْسِهِ، فَقَالَ: مَا يَعْبَأُ اللّٰهُ بِكَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ بَعْدَ هَذَا، فَنَزَلَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلامُ، فَقَالَ: إِنَّ اللّٰهَ تَعَالَى يَأْمُرُكَ أَنْ تُرَاجِعَ حَفْصَةَ رَحْمَةً لِعُمَرَ (طب عن عقبة بن عامر الجهنى)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in, (Hz. Ömer’in kızı) Hz. Hafsa’yı boşadığı haberi Hz. Ömer b. el-Hattab’a ulaştığında, başına toprak saçarak dedi ki: ″Bundan sonra Allah’u Teâlâ sana önem vermeyecek Ey Hattab’ın oğlu!″ Bunun üzerine Cebrâil Aleyhisselâm inip Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’e; ″Allah’u Teâlâ, Ömer’e rahmet olarak Hafsa’yı geri döndürmeni emrediyor″ dedi.[2] Bu husus Hz. Ömer b. el-Hattab Radiyallâhu anhu’dan da şöyle nakledilmiştir:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَلَّقَ حَفْصَةَ ثُمَّ رَاجَعَهَا (ه عن عمر بن الخطاب)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Hafsa’yı boşamış sonra ona geri dönüş yapmıştır.″[3]

Ric’î talâkın iki defa olduğuna dair Allah’u Teâlâ Sûre-i Bakara, Âyet 229’da şöyle buyurmaktadır:

″Ric’î (geri dönüşü olan) boşama iki defadır. Bunlardan sonraki hüküm, ya iyilikle tutmak ya da güzellikle bırakmaktır. Zevcelerinize verdiğiniz mehri onlardan geri almak size helâl olmaz. Şâyet erkek ve kadın, Allah’ın hudûdunu hakkıyla koruyamamaktan korkarsa, siz de onların Allah’ın hudûdunu hakkıyla yerine getiremeyeceklerinden korkarsanız, kadının fidye vererek (mehrini iade ederek) kocasından ayrılması ve erkeğin de bu fidyeyi alması günah değildir. Allah’ın hudûdu budur. Onu çiğneyip aşmayın. Allah’ın hudûdunu çiğneyip aşanlar zâlim olurlar.″

Bu Âyet-i Kerîme’nin nüzul sebebine dair Hz. Âişe annemizin şöyle dediği nakledilmiştir:

Erkek hanımınıboşamak isteyince, hemen boşuyordu. Erkek, yüz ve hattâ daha çok kereler deboşamış olsa, iddeti içerisinde iken, döndüğü takdirde kadın yine de onun hanımı olmaya devam ediyordu. Bu hâl şu hâdiseye kadar devam etti. Bir adam: ″Vallâhi! Seni ne tam boşayacağım ne de himâyeme alacağım, ebedî şekilde böyle tutacağım″ dedi. Kadın: ″Bu nasıl olur?″ deyince, adam: ″Seni boşayacağım, iddetin bitmek üzere iken geri döneceğim ve bu böylece devam edip gidecek″ dedi. Kadın, bunun üzerine Hz. Aişe’ye gidip durumu haber verdi.

فَسَكَتَتْ عَائِشَةُ حَتَّى جَاءَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَخْبَرَتْهُ فَسَكَتَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَتَّى نَزَلَ الْقُرْآنُ {الطَّلَاقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ} قَالَتْ عَائِشَةُ فَاسْتَأْنَفَ النَّاسُ الطَّلَاقَ مُسْتَقْبَلًا مَنْ كَانَ طَلَّقَ وَمَنْ لَمْ يَكُنْ طَلَّقَ (ت عن عائشة(

Hz. Âişe, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem gelinceye kadar cevap vermedi. Gelince de durumu ona anlattı. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de sükût etti. Derken Allah’u Teâlâ bu konuda: ″Ric’î (geri dönüşü olan) boşama iki defadır. Bunlardan sonraki hüküm, ya iyilikle tutmak ya da güzellikle bırakmaktır…″ diye devam eden Sûre-i Bakara, Âyet 229’u indirdi. Hz. Âişe dedi ki: ″O günden itibaren insanlar bu yeni talâka yöneldiler, boşayan daboşamayan da.″[4]

Talâkın ric’î olabilmesi için bir takım şartlar vardır. Bunlar şöyledir:

1- Talâk, tam ayrılığı gerektiren bir lafızla yapılmamalıdır.

2- Talâk, mal karşılığı yapılmış olmamalıdır.

3- Talâkın sayısı, üç olmamalıdır.

4- Talâk, kadına cinsel ilişkide bulunduktan sonra yapılmış olmalıdır.

5- İddet içinde kocası, karısına dönmüş olmalıdır.

6- Talâk, şiddet ifade eden sözlerle olmamalıdır.[5]

Bir kimse, karısını bu şartlar dairesinde boşarsa ric’î talâk vâki olmuş olur. Bu kimse, isterse iddet içinde karısına dönüş yapabilir, yani nikâhını devam ettirebilir. Ancak giden talâk geri gelmez, ric’î de olsa karısını boşadığı anda o talâkı gitmiş olur. Kişinin üç talâk hakkı vardır.

- Bir kimse karısını, kadını boşamakta kullanılan açık lafızlarla yahut kinâye lafızlarından olan; ″Sen say″, ″Rahmini temizle″ ve ″Sen birsin″ ifadelerinden biriyle üç talâktan az yani bir veya iki talâkla boşar, talâk şiddet ifade eden sözlerden biri ile yani, ″Sen kuvvetli bir talâkla″ yahut ″Geniş bir talâkla boşsun″ gibi vasıflandırmaz ve talâk mal karşılığında, yani ″Ben seni bin lira karşılığında boşadım″ gibi olmazsa, iddet içinde kadın istemese bile kocasının karısına dönmesi vardır.

- Bir kimse, ric’î talâk ile boşamış olduğu karısına iddet içinde belirli sözlerden meselâ; kadın yanında ise, ″Sana döndüm″, kadın yanında değil ise, ″Karıma döndüm″, ″Karımı tuttum″, kadın yanında ise, ″Sen benim yanımda olduğun gibisin″, ″Sen benim karımsın″ ve buna benzer sözlerden biriyle dönebileceği gibi, şehvetle yapışma, öpme, kadının tenâsul uzvuna bakma gibi bir fiil ile de kadına dönebilir. Kadına dönüşün sözle yapılması, döndüğüne dair şâhit getirmesi ve bildirmesi müstehabdır. İddet bittikten sonra kocası, karısına; ″Ben sana iddet içinde dönmüştüm″ dese, kadın da onu tasdik etse, dönüş sahih olur. Zîrâ iki tarafın birbirini doğrulamalarıyla nikâh sâbit olunca, dönüşün sâbit olması daha evlâdır. Eğer karısı, kocasını tasdik etmezse, dönüş sahih olmaz. Çünkü kişi, bu sözü kadının iddeti bittikten sonra söylediği için şüphe altında bulunur.

Eğer kişi, karısına; ″Ben sana döndüm″ dese, karısı da cevap olarak; ″İddetim bitmiştir″ dese, İmam-ı Âzam’a göre; yeminiyle kadın tasdik edilir, dönüş sahih olmaz. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre; dönüş sahihtir.

- Câriyenin kocası, iddet bittikten sonra, ″İddet içinde ben sana dönmüştüm″ dese, câriyenin efendisi kocasını tasdik edip, câriye yalanlasa, İmam-ı Âzam’a göre; câriyenin sözü kabul edilir, dönüş sahih olmaz. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise, efendisinin sözü kabul edilir. Zîrâ câriye, efendinin mülküdür. Fakat kocasını câriye tasdik edip, efendi yalanlasa, ittifakla söz efendinin olup, dönüş sahih olmaz. Câriyenin kocası; ″Sana döndüm″ dese, câriye; ″İddetim bitmiştir″ dese, kocası ile efendisi iddetin bittiğini inkâr etseler, câriyenin sözü kabul edilir. Zîrâ câriye, iddetin bittiğinden emin ve iddetin geçtiğini bilmektedir.

- Ric’î talâk ile boşanmış kadın son âdetinde, yani üçüncü âdet hâlinde on gün geçtikten sonra kanı kesilirse, henüz yıkanmamış olsa bile iddeti bitmiş olur. Eğer on gün geçmeden kanı kesilirse, yıkanmadıkça yahut üzerinden bir namaz vakti geçmedikçe veya su bulunmayınca teyemmüm edip namaz kılmadıkça iddeti bitmiş olmaz. Çünkü hiçbir âdet hâli on günden fazla sürmediği için, on gün geçtikten sonra kan kesilince üçüncü âdet hâli bitmiş olur ve onun bitimiyle de kadının iddeti biter. Fakat on gün geçmeden kan kesilirse, bir daha akması muhtemel olduğu için kadının ya gerçekten yıkanması yahut yıkanmanın yerine geçmek üzere tam bir namaz vaktinin aradan geçmesi veya teyemmüm edip namaz kılması gerekir ki, iddeti bitmiş sayılabilsin. İmam Muhammed; ″Namaz kılmasa bile kadın teyemmüm eder etmez iddeti bitmiş olur. Çünkü su bulunmadığı zaman teyemmüm mutlak bir temizlenme olup yıkanma ile sâbit olan bütün hükümler onunla da sâbit olur. Bunun için teyemmüm de yıkanma gibidir″ demiştir. İmam-ı Âzam ile İmam Ebû Yusuf ise, ″Teyemmüm gerçekte temizleyici olmayıp tersine olarak kirleticidir. Ona zarûret hâlinde ancak temizleyicilik hükmü verilmiştir. İddetin bitiminde ise zarûret yoktur″ demişlerdir. Ancak kadın Müslüman olmayıp Hristiyan veya Yahudi olursa, kanının kesilmesi yeterlidir. Çünkü bu kadın, Müslüman olmadığı için ona ne gusül, ne de namaz vâcip değildir ki, ondan fazla olarak bir şey beklensin. Eğer on günden önce temizlenen kadın yıkansa, bir âzâsından az bir yerini unutup o yer kuru kalsa, kadının iddeti bitmiş olur. Ama bir âzâsını veya bir âzâsından fazlasını unutup o yer kuru kalsa, kadının iddeti bitmiş olmaz. Mazmaza ve istinşaktan herbiri bir âzâdan az sayılır. İmam Ebû Yusuf’tan bir rivâyette; ″Bir âzâ gibidir, yani kocası, kadın bunları yıkamayı unutursa dönebilir″ demiştir.

- Bir kimse, karısını hâmile iken yahut doğum yaptıktan sonra boşarsa, ″Ben onunla cinsel ilişkide bulunmadım″ dese bile onu bir daha nikâhı altına alabilir. Zîrâ söylediği doğru dahi olsa, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

اَلْوَلَدُ لِلْفِرَاشِ... (خ م عن عائشة وأبى هريرة)

″Çocuk, kimin döşeğinde doğarsa onundur″[6] diye buyurduğu için kadının hâmile kalması yahut doğum yapması onu yalanlar.

- Eğer kişi, karısıyla halvet-i sahihada yani kadınla cinsî münâsebette bulunması mümkün olan, hiç kimsenin göremeyeceği kapalı bir ortamda bulunduğu halde; ″Ben onunla cinsel ilişkide bulunmadım″ diye söyler ve ondan sonra kadını boşarsa, o kadına geri dönüş hakkı olmaz. Zîrâ ric’î talâk ancak kadınla cinsî münâsebette bulunmuşsa mümkün olur. Ama koca bu mülkiyeti kesinleştiren cinsî münâsebette bulunmadığını ikrâr etmiştir. Fakat mehrin hükmü böyle değildir. Halvet-i sahiha gerçekleştiği için mehrin tamamını vermesi gerekir. Kadının başka biriyle evlenebilmesi için de iddet beklemesi gerekir. Bir kimse karısını gerdeğe girmeden evvel üç talâk ile boşarsa; kadın üç talâk ile tamamen boş olur. Eğer bir talâkı kastederek boşamışsa, bu bâin talâk olur. Bu kimsenin iki talâk hakkı daha olduğu için, isterse kadınla tekrar evlenebilir. Ancak kadının buna razı olması ve kadına da tekrar mehir vermesi şarttır.

- Bir kimse, karısına; ″Çocuk doğurursan boş ol″ dese, kadında bir çocuk doğursa, altı aydan sonra bir çocuk daha doğursa, ikinci çocuk ile koca, karısına dönmüştür. Zîrâ karısı, birinci çocuğu doğurmakla boşanmış olduğu için iddet vâcip olmuştu. Hemen sonra ikinci çocuk, iddet içinde olan cinsel ilişkiden meydana gelmiş olur. Yani birinci doğum ile kadın bir talakla boşanmış ve kocası bundan sonra iddet süresi içerisinde kendisiyle cinsel ilişkide bulunmakla ona tekrar dönmüş olur.

- Bir kimse, karısına; ″Doğum yaptığın zaman benden boşsun″ der ve kadın doğum yaptıktan sonra ikinci kez de doğum yaparsa, kadını bir daha nikâhı altına almış olduğuna hükmedilir. Eğer bir kimse, karısına; ″Her ne zaman çocuk doğurursan boş ol″ dese, kadın birinci doğumu yapınca boşanmış ve iddete girmiş olur. Bu süreçte adam karısıyla ilişkiye girdiğinde tekrar ona dönmüş olur. İkinci çocuk doğduğunda, kadın tekrar ikinci talâkla boş olmuş oldu ve yine iddete girdi. Bu süre içerisinde adam tekrar kadınla birlikte olunca, onu yine kendine döndürmüş oldu. Üçüncü çocuk doğduğunda da kadın bu sefer üçüncü talâkla boş olur ve kadın artık kocasına haram olur. Kadın artık aybaşı halleriyle iddete girmiş olur, üç âdet görmekle iddetini tamamlar.

- Ric’î talâk ile boşanan kadın süslenir. Çünkü henüz aralarında nikâh bağı vardır. Kocasının onu geri alması da müstehabdır. Süslenmek ise geri alınmasına yardımcı olduğu için meşrûdur.

- Ric’î talâk ile karısını boşayan kimse, karısını kendine döndürme niyetinde değilse, karısından izin almadan yanına girmemelidir. Habersiz yanına girdiğinde, kadın çıplak bulunup kadının tenâsül uzvuna bakmasıyla kadına dönmüş sayılacağından, kadının iddetinin uzaması lâzım gelir ki, kadına bu yüzden zarar vermiş olur.

- Ric’î talâk ile karısını boşayan kimse, kadına dönmedikçe onunla yolculuk edemez. Allah’u Teâlâ’nın Sûre-i Talâk, Âyet 1’de: (İddetleri sona erinceye kadar) onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Eğer açık bir kötülük yapmışlarsa müstesnâ″ diye geçen buyruğu, ric’î talâk ile iddet bekleyen kadınlar hakkında nâzil olmuştur.

- Hanefilere göre; ric’î talâk, cinsel ilişkiyi haram kılmaz. İmam Şâfii ile İmam Mâlik’e göre ise, ric’î talâk ile boşanmış olan kadına cinsel ilişkide bulunmak haramdır. Zîrâ nikâh mülkü şarttır. O şart ise, talâkla ortadan kalkmıştır. Bu hususta Hanefilerin delili ise, Allah’u Teâlâ’nın Sûre-i Bakara, Âyet 228’de: ″Boşanmış kadınlar, kendi kendilerine üç hayız müddeti beklesinler. Bunlardan hâmile olanlar, Allah’a ve âhiret gününe îman ediyor iseler, onların rahimlerinde Allah’ın yarattığını gizlemeleri helâl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almaya daha çok hak sahibidirler…″ diye geçen buyruğudur. Bu Âyet-i Kerîme’de kadınların kocaları denilmesi hakikat olunca, kadınla koca arasında evlilik bağının mevcut olduğunu göstermektedir. İkisinin arasında evlilik ittifakla mevcut olunca, cinsel ilişki helaldir. Ancak cinsel ilişki olursa, bu durum erkeğin, kadına tekrar dönmüş olduğu anlamına gelir.

- Ric’î talâk ile boşanan kadının iddeti tamamlanmadığı sürece, erkeğin iddet süresince, mesken temini ve yeme, içme ve giyim gibi nafakalarını karşılaması gerekir. Erkeğin bu sorumluluğunun devam ettiği hususunda ulemâ arasında ittifak vardır. Bâin talâk ile boşama meydana geldiğinde de Hanefilere göre; yine erkeğin iddet süresince, mesken temini ve yeme, içme ve giyim gibi nafakalarını karşılaması gerekir. İddetin bitmesi ile bu yükümlülük sona erer. Ancak kadın hâmileyse, hâmilelik süresince nafakasının karşılanması erkeğin sorumluluğundadır.


[1] Hidâye Tercümesi, c. 2, s. 98.

[2] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 14221; Rudânî, Cem’ul-Fevâid, Hadis No: 4421.

[3] Sünen-i İbn-i Mâce, Talâk 1.

[4] Sünen-i Tirmizî, Talâk 16; İmam Mâlik, Muvatta, Talâk 80.

[5] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 267.

[6] Sahih-i Buhârî, Buyû 3; Sahih-i Müslim, Radâ 10; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 240/4.