EVLENİLMESİ HARAM OLAN KADINLAR (MUHARREMÂT):

Evlenilmesi haram olan kadınlar on bir kısımdır:

1- Yakınlık bakımından haram olanlar: Anneler, kızlar, kız kardeşler, halalar, teyzeler, erkek kardeşin kızları, kız kardeşin kızları.

Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i Nisâ, Âyet 23’te şöyle buyurmuştur:

″Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyze-leriniz, erkek kardeşlerinizin kızları ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, zevcelerinizin anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz zevcelerinizin diğer kocasından olan kızları ile evlenmek size haram kılındı. Kendisiyle zifafa girmediğiniz zevcelerin kızlarıyla evlenmekte ise vebal yoktur. Kendi oğullarınızın zevceleriyle evlenmek ve (neseben yahut süt kardeş olan) iki kız kardeşi birlikte almak dahi sizin için haram kılındı. Câhiliye devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah’u Teâlâ çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.″

İster anne, ister baba tarafından olsun bütün nineler de anne hükmündedir. Çünkü anne deyimi, onları da kapsar. Zîrâ Ümm (anne) kelimesi, asıl (kök) mânâsına gelmektedir. Bint (kız) ise, fer’î (dal) mânâsına gelmektedir. Yahut onlarla evlenmenin haram olması icmâ ile sâbittir. Hala, teyze ve kardeş deyimleri de genel olup, anne baba bir, yalnız baba bir veya yalnız anne bir olanların hepsini kapsar.

Erkeğe; ne kadar aşağı inerse insin kızları ve oğullarının kızları, kız kardeşleri, kız kardeşlerinin kızları, erkek kardeşlerinin kızları haram olur.

2- Sıhriyet (evlenme ile meydana gelen akrabalık) bakımından haram olanlar; karısının annesi, karısının kızı, babasının karısı, oğlunun karısı.

Allah’u Teâlâ Sûre-i Nisâ, Âyet 22’de şöyle buyurmaktadır:

″Babalarınızın evlendiği kadınlar ile evlenmeyin. Câhiliye devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz bu, çok çirkin ve Allah’ın gazabını gerektiren bir iştir ve kötü bir yoldur.″

Erkeğe; gerek cinsel ilişkide bulunsun gerek bulunmasın karısının annesi, kendisine cinsel ilişkide bulunduğu karısının kızı haramdır. Ancak cinsel ilişkide bulunmadan kadını boşasa yahut karısı ölse, o kadının önceki kocasından olan kızını alması haram değildir. Yine erkeğe; ne kadar yukarı çıkarsa çıksın, babasının karısı ve baba tarafından dedelerinin karıları, ne kadar aşağı inerse insin, oğlunun karısı ve torunlarının karıları haramdır.

3- Müsâhere (hısımlık) bakımından haram olanlar; karısının önceki kocasından olan kızı ve karısının annesi kocasına haram olduğu gibi, kocanın oğlu ve babası da kadına haramdır. Müsâhere bakımından haramlık; meşrû olan nikâh yoluyla olduğu gibi zinâ, dokunma ve tenâsul uzvuna bakma yoluyla da gerçekleşir.

Hanefilere göre; zinâ, müsâhere bakımından haramlığı gerektirir. Bir erkek bir kadınla zinâ ederse, erkeğe o kadının usûl ve furûu haram olur. O kadın da erkeğin usûl ve furûuna haram olur.[1] Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

مَنْ زَنَى بِامْرَأَةٍ حَرُمَتْ عَلَيْهِ أُمُّهَا وَابْنَتُهَا.

″Bir kadınla zinâ eden kimseye, o kadının annesi ve kızı haram olur″[2] buyurmuştur.

İmam Şâfii; zinâ, müsâhere bakımından haramlığı gerektirmez. Zîrâ zinâ, haramdır. Hısımlık da nimettir. Nimet ise, haram ile kazanılmaz, demiştir. Hanefiler de diyor ki: Cinsel ilişki zinâ da olsa, çoğunlukla gebelik ve doğuma yol açtığı için onunla erkek ile kadının, anne ve kızı arasında ve kadın ile erkeğin, baba ve oğlu arasında bir parça hâsıl olur. Yani çocuk, cinsel ilişki vâsıtasıyla cinsî münâsebette bir parçadır. Zîrâ çocuk, hem erkeğe hem kadına nisbet olunur. Kadının usûl ve füruu (ne kadar yukarı çıkarsa çıksın ataları ve ne kadar aşağı inerse insin çocuk ve torunları), erkeğin usûl ve furûu gibidir. Bu takdirde erkeğin kendi parçası olan çocuğuna cinsel ilişkide bulunması haramdır. Bu haramlığa sebep çocuktur, çocuğa sebep ise cinsel ilişkidir. Bu takdirde, müsâhere bakımından haramlığa sebep çocuktur, zinâ değildir. Fakat cinsel ilişki olan zinâ, seferin meşakkat yerine geçmesi gibi çocuğun yerine geçmiştir. Bir şey başka bir şeyin yerine geçince, o şey kendi sıfatıyla söylenir. Teyemmümde toprak gibi. Gerçekte toprak temizleyici değildir. Fakat suyun yerine geçtiğinden, suyun sıfatı olan temizleyici sıfatı ile sıfatlanır.

İmam Şâfii, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

اَلْحَرَامُ لَا يُحَرِّمُ الْحَلَالَ.

″Haram, helali haram kılmaz″[3] Hadis-i Şerif’inden yola çıkarak hüküm vermiştir. Hanefilere göre ise, bu Hadis-i Şerif’in ifade ettiği mânâ ile amel edilerek delil gösterilemez. Çünkü haram, helali haram eder. Bir damla şarap, az suyun içine düşse suyun hepsi haram olur. Ama Atâ Radiyallâhu anhu’dan nakledildiğine göre; bu Hadis-i Şerif; ″Bir kimse, bir kadına zinâ etse sonra o kadınla evlense, önce yapmış olduğu zinâ, helal olan nikâh akdini haram kılmaz″ mânâsındadır ve başka mânâya ihtimâli uzaktır.

- Müsâhere bakımından haramlık cimâ yapmak sebebi ile sâbit olduğu gibi şehvetle dokunmak ve ferce bakmak sebebi ile de sâbit olur. Yani kadın veya erkekten birisi diğerine şehvetle dokunsa ve erkek şehvetle kadının fercine veya kadın şehvetle erkeğin tenâsul uzvuna baksa, aynı şekilde müsâhere bakımından haramlık meydana gelir; erkeğe kadının kızı ve annesi, kadına da erkeğin oğlu ve babası haram olur. Zîrâ Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

مَنْ نَظَرَ إِلَى فَرْجِ امْرَأَةٍ بِشَهْوَةٍأَوْلَمَسَهَا بِشَهْوَةٍ حَرُمَتْ عَلَيْهِ أُمُّهَا وَابْنَتُهَا وَحَرُمَتْعَلَى ابْنِهِ وَأَبِيهِ.

″Bir kadının fercine şehvetle bakan veya o kadına şehvetle dokunan bir erkeğe o kadının annesi ve kızı haram olur. O kadın da erkeğin oğluna ve babasına haram olur.″[4]

مَنْ نَظَرَ إلَى فَرْجِ امْرَأَةٍ لَمْ تَحِلَّ لَهُ أُمُّهَا وَلَا ابْنَتُهَا (مصنف أبن أبى شيبة عن أم هانى)

″Bir kadının fercine bakan kimseye, o kadının annesi ve kızı helal olmaz.″[5]

مَنْ مَسَّ اِمْرَأَةً بِشَهْوَةٍ حَرُمَتْ عَلَيْهِ اُمُّهَا وَابْنَتُهَا.

″Bir kadına şehvetle dokunan kimseye, o kadının annesi ve kızı haram olur.″[6]

İmam Şâfii: Şehvetle dokunmak veya tenâsul uzvuna bakmak cinsel ilişki gibi değildir. Bundan dolayı bu dokunmak ve bakmakla oruç, ihram bozulmaz, gusül lâzım olmaz. Bu takdirde müsâhere bakımından haramlık sâbit olmaz. Hanefiler ise diyor ki: Şehvetle dokunmak veya bakmak, cinsî yakınlığa sebep ve dâvet edici olduğu için, ihtiyaten onun hükmündedir, yani şehvetle dokunma veya bakma, cinsel ilişki yerine geçer. Bu mahremiyetin meydana gelmesi için esas olan, kadının dış tenasül organına bakmak değil de, iç tenasül organına bakmasıdır. Bu görüş İmam Ebû Yusuf’tan nakledilmiştir. Sahih olan da budur. Kitab’ul-İhtiyâr’da böyle geçmektedir. Âlimlerimiz; ″Bir kadın ayakta iken fercine bakılırsa, müsahere hürmeti sâbit olmaz. Ancak kadın dayanarak oturmuş olduğu halde fercin içine bakılırsa, bu haramlık sâbit olur. Fetevâyı Kâdıhân’da da böyledir.[7] Tahavî; şehvetle öpüp dokunmanın müsâhere hürmetini gerektirdiği hususunda selefin (Sahâbe ve Tâbiin’in) icmâ ettiklerini nakletmiştir.

Dokuz yaşından küçük olan kız, şehvet sahibi değildir. Fetvâ da bunun üzerinedir. Buna göre; müsâhere hürmeti bu kıza dokunmak ve bakmakla sâbit olmaz. Ama yaşlı bir kadın, bunun gibi değildir, bu durumlarda onda müsâhare hürmeti sâbit olur.

İmam-ı Âzam ve İmam Muhammed’e göre; bir erkek, cinsel ilişkide bulunulmayacak derecede küçük bir kız çocuğu ile cinsel ilişkide bulunursa, o kızın annesiyle nikâhlanabilir. İmam Ebû Yusuf ise, o erkek annesiyle nikâhlanamaz, demiştir. Ama cinsel ilişkide bulunulacak derecede bir kız çocuğu ise, o kızın annesinin, o erkeğe haram olacağı hususunda icmâ vardır. İmam Ebû Yusuf’un bu meseledeki görüşünün gerekçesi şudur; o erkek o küçük kızla cinsî münâsebette bulunmuş olduğundan dolayı, büyük yaştaki bir kadınla cinsî münâsebette bulunmuş gibi o kadının annesi, o erkeğe haram olur. İmam-ı Âzam ile İmam Muhammed’in bu meseledeki görüşlerinin gerekçesi de şudur; küçük yaştaki kızla cinsî münâsebette bulunmak, çocuk sahibi olmak için değildir. Bu sebeple de bu temas livata gibidir. Ama yaşı büyük kadınla yapılan cinsî münasebet neticesinde kadının hâmile kalma ihtimali vardır.[8]

Şehvetin sınırı; erkeğin bakarken veya dokunurken zekerinin sertleşmesi, sert ise; daha da sertleşmesidir. Buruk ve iktidarsızın ise, kalbinde şehevî arzu duyması veya duymakta ise, bu duygunun artmasıdır. Üzerinde elbise varken kadına dokunur veya ellerse, bu elbise kadının tenindeki sıcaklığın erkeğin eline ulaşmasına mâni olursa, mahremiyet sabit olmaz, mâni olmazsa, sabit olur. Bir erkek öpmek için bir kadının elini şehvetle tutar ama öpmezse, o kadın o erkeğin oğluna yine haram olur. Bir erkek bir kadının saçına şehvetle elini sürerse; o kadının annesi ve kızı o erkeğe haram olur. Çünkü saç da o kadının bedeninin bir parçasıdır.

Bir kimse, ince bir örtü veya bir cam arkasından bir kadının fercine bakmış olsa, eğer ferci açıkça görünürse, müsâhere bakımından haramlık sâbit olur. Ancak bir kimse, aynada bir kadının fercini görmüş olsa ve ona şehvetle baksa, bu adama o kadının annesi de kızı da haram olmaz. Çünkü bu erkek o kadının fercini görmemiştir, gördüğü onun aynadaki aksidir. Bir havuzun kenarında veya bir köprünün üzerinde oturan bir kadının ferci, suyun içinde görünse, bir erkek de ona şehvetle bakmış olsa, müsâhere sebebiyle haramlık sâbit olmaz.[9]

4- Süt emme sebebiyle haram olanlar; süt anne, süt nineler, süt kardeşler, süt kardeşlerin çocukları, süt hala ve teyze, süt amca ve dayılar gibi kişilerdir. Nesep ile haram olanlar, süt emme sebebiyle de haramdır. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اِنَّ اللّٰهِ حَرَّمَ مِنَ الرَّضَاعِ مَا حَرَّمَ مِنَ النَّسَبِ (ت عن على)

″Allah’u Teâlâ nesep ile haram ettiğini, süt ile de haram etti.″[10]

Bu hususta geniş bilgi için ″Süt Emme″ bahsine bakınız.

5- İki kız kardeşi gerek nikâh, gerek cinsel ilişkiyle bir arada bulundurmak haramdır. İster nesep, ister süt emme bakımından olsun, isterse bâin talâk veya ric’î talâk ile boşanmış olup iddet beklerken olsun iki kız kardeşi bir nikâh altında toplamak haramdır. Birbirinin kız kardeşi olan iki câriye de cimâ ile bir arada toplanmaz. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلَا يَجْمَعَنَّ مَاءَهُ فِي رَحِمِ أُخْتَيْنِ.

″Kim Allah’a ve âhiret gününe îman etmişse, suyunu iki kız kardeşin rahmine toplamasın.″[11]

Bir kimse, cinsel ilişkide bulunduğu câriyenin kız kardeşiyle evlense, diğerini satmak yahut başkasına nikâhlamak veya bir kimseye hibe etmek sûretiyle kendi mülkünden çıkarmadıkça, evlenmiş olduğu kız kardeşine cinsel ilişkide bulunması helal değildir. Zîrâ nikâhlı kadın, kendisiyle cinsel ilişkide bulunulmasa bile, kendisiyle cinsel ilişkide bulunulmuş kadın hükmündedir. Bu sebeple nikâhladığı kadınla da cinsel ilişkide bulunamaz. Zîrâ kız kardeşiyle cinsel ilişkide bulunduğu için, eğer onunla da bulunursa, iki kız kardeşi bir arada kullanmış olur. Fakat câriye ile ilişkide bulunmamış ise, onunla bulunabilir. Çünkü bu durumda ikisini bir arada bulundurmuş sayılmaz. Zîrâ câriye, kendisiyle cinsel ilişkide bulunulmuş kadın hükmünde değildir.

Yine bir kimsenin iki kız kardeşi kendileriyle cinsî münâsebette bulunmaksızın câriye olarak satın alıp kendi mülkiyeti altında bulundurması câizdir. Zîrâ bu hususta geçen âyet ve hadisten maksat; iki kız kardeşle cinsî münâsebette bulunmanın haramlığıdır. Bu hususta icmâ edilmiştir.

Bu hususta asıl kaide şudur; bu kadınlardan biri erkek tasavvur edilse, bunların aralarında nesep veya süt emme sebebinden nikâh câiz olmuyorsa, bu durumda olan kadınların, bir erkeğin nikâhı altında toplanmaları da câiz olmaz.[12]

Bir kimsenin, karısı ile onun nesep veya süt emme bakımından halası veya teyzesini nikâhı altında toplaması da câiz değildir. Bu hususta da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَا يُجْمَعُ بَيْنَ الْمَرْأَةِ وَعَمَّتِهَا وَلَا بَيْنَ الْمَرْأَةِ وَخَالَتِهَا (خ عن أبى هريرة)

″Bir kadınla onun halası, yine böyle bir kadınla onun teyzesi birlikte ni­kâh olunmaz.″[13]

Erkeğin, bir kadın ile onun kızını nikahı altında toplaması haramdır. Nitekim Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem hanımlarına:

فَلَا تَعْرِضْنَ عَلَيَّ بَنَاتِكُنَّ وَلَا أَخَوَاتِكُنَّ (م ن عن ام حبيبة بنت أبى سفيان)

″Sakın bana kızlarınızı da kız kardeşlerinizi de teklif etmeyin″[14] diye buyurmuştur. Ancak kişi, bir kadın ile onun önceki kocasının başka bir kadından olan kızını nikâhı altında bir araya getirebilir. Çünkü iki kadın arasında akrabalık bağı yoktur.

6- Mülkiyet sebebiyle haram olanlar; bir erkek kendi mülkiyetinde olan câriyesiyle, bir kadın da kendi mülkiyetinde olan kölesi ile evlenemez. Mülk ile nikâhın bir arada toplanması haramdır. Buna göre; hür olan Müslüman erkek ve kadın, başkasının mülkiyeti altındaki câriye ve köle ile belli şartlar dahilinde evlenebilirse de kendi mülkünde bulunan câriye ve köle ile evlenemez. Kölenin bir kısmına sahip olmak da bu meselede tamamına sahip olmak gibidir, onunla da evlenemez.

Bir erkeğin câriyesiyle, mükâtebesiyle[15], müdebberesiyle[16], ümmü velediyle[17] veya bir kısmına başkasının sahip bulunduğu câriyesi ile nikâhlanması câiz olmaz. Fetevâyı Kâdıhân’da da böyledir.[18]

Bir kimse, eğer kendi mülkiyetinde olan bir câriyeyi hürriyetine kavuşturursa, o zaman onunla evlenebir. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ كَانَتْ لَهُ جَارِيَةٌ فَعَالَهَا فَأَحْسَنَ إِلَيْهَا ثُمَّ أَعْتَقَهَا وَتَزَوَّجَهَا كَانَ لَهُ أَجْرَانِ (خ عن أبى موسى)

″Kimin bir câriyesi olur da ona (İslâm’ı) öğretir ve güzel davranır, sonra onu âzat edip hürriyetine kavuşturur ve onunla evlenirse, ona iki ecir vardır.″[19]

7- Biri olduğu için diğeri nikâhlanamayan kadınlar; câriyenin, hür bir kadın üzerine veya beraber yahut hür kadın boşandıktan sonraki iddet içerisinde nikâhla alınması câiz değildir. Hür bir kadının veya bir câriyenin, diğer bir câriye üzerine veya beraber yahut boşandıktan sonraki iddet esnâsında nikâhlanması ise câizdir. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَا تُنْكَحُ الْأَمَةُ عَلَى الْحُرَّةِ وَتُنْكَحُ الْحُرَّةُ عَلَى الْأَمَةِ (ابن أبى شيبة عن على وعبد الرزاق جابر بن عبد اللّٰه)

″Hür kadın üzerine câriye nikâhlanamaz. Ama câriye üzerine hür kadın nikâhlanabilir.″[20]

8- Küfür sebebiyle haram olanlar; ateşe tapan Mecûsiler, yıldızlara tapan Sabiiler ve putperest kadınlar ile nikâhlanmak ve bunlar câriye olduklarında kendileriyle cinsî münâsebette bulunmak haramdır. Kitâb’ul-İhtiyâr’da böyledir.[21] Bunlar hakkında Allah’u Teâlâ Sûre-i Bakara, Âyet 221’de: ″Müşrik kadınları, îman etmedikçe nikâh etmeyin″ diye buyurmuştur. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

سُنُّوا بِهِمْ سُنَّةَ أَهْلِ الْكِتَابِ غَيْرَ نَاكِحِي نِسَائِهِمْ وَلَا آكِلِي ذَبَائِحِهِمْ (ابن أبى شيبة وعبد الرزاق عن عبد الرحمن بن عوف)

″Onlara Ehl-i Kitap muâmelesi yapın. Ancak kadınlarıyla evlenmeyin, kestikleri hayvanların etlerini yemeyin.″[22]

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında müşriklerden câriye edinilerek bunlara cinsî münâsebette bulunulması, bunların sonradan Müslüman olmalarından kaynaklanmıştır.

Putlara tapanlar, güneşe, yıldızlara tapanlar, sûretler yapıp onlara tapanlar ile zenâdika, bâtiniyye, ibâhiyye ve saire gibi itikâdı küfür olan bütün mezheplerin mensupları da nikâhı câiz olmayanlara dahildir. Feth’ul-Kadir’de de böyledir.[23]

Ehl-i Kitap kadınlarla nikâhlanmak ise câizdir. Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i Mâide, Âyet 5’te: ″… Ehl-i Kitap’tan olan hür ve iffetli kadınlarla evlenmeniz de size helâldirdiye buyurmaktadır. Bu Âyet-i Kerîme mutlak olduğu için, zımmî[24] kadın ile harbî[25] kadın aynıdır. Bunun gerekçesi de mutlak olduğu için, hür kadın ile câriye de aynıdır. Dolayısıyla Müslüman erkeklerin; harbî veya zımmî, hür veya câriye olsun, Ehl-i Kitap olan kadınlarla nikâhlanmaları câizdir. Serahsî’nin ″Muhiyt″ adlı eserinde de böyledir.

Bir Müslüman, Ehl-i Kitap olan bir kadınla evlendiği zaman, onu kiliseye veya havraya göndermez, buralara gitmesine mâni olur. Sirâc’ül-Vehhâc’da da böyledir.[26]

Âyet-i Kerîme’de geçtiği üzere, Ehl-i Kitap’tan iffetli olan kadınlarla evlenmek helâl kılınmıştır.


[1] Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebîr, c. 11, s. 241; Beyhakî, es-Sünen’ül-Kübrâ, c. 3, s. 389; Serahsî, Mebsut, c. 11, s. 107. Yani bir kimse, bir kadınla zinâ etse, o kadının annesi, annesinin annesi ve ne kadar yukarı giderse gitsin onların da anneleri ile; kızı, kızının kızı ve ne kadar aşağı giderse gitsin, onların da kızları bu adama haram olur. Aynı şekilde o zinâ olunan kadın da, zinâ eden erkeğin babasına, babasının babasına ve ne kadar yukarı giderse gitsin onların da babalarına; oğluna, oğlunun oğluna ve ne kadar aşağı giderse gitsin onların oğullarına haram olur. Feth’ul-Kadir’de de böyledir.

[2] Mevsılî, Kitâb’ul-İhtiyâr, 3/110.

[3] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 216.

[4] Mevsılî, Kitâb’ul-İhtiyâr, III/110.

[5] İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 304; Serahsî, Mebsut, c. 5, s. 481; Bedâi’us-Sanâi, . 5, s. 420; Tebyîn’ul-Hakâik Şerh-u Kenz’ud-Dekâik, c. 5, s. 241.

[6] Mültekâ Tercümesi, c. 1, s. 216; Tebyîn’ul-Hakâik Şerhu Kenz’ud-Dekâik, c. 5, s. 241.

[7] Fetevâyı Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 278.

[8] Mevsilî, Kitâb’ul-İhtiyâr, III/111.

[9] Fetevâyı Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 278.

[10] Sünen-i Tirmizî, Radâ l; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 5669.

[11] Mülteka Tercümesi, Mevkûfat, c. 1, s. 214-219; Kitâb’ul-İhtiyâr, 3/107.

[12] Fetavâyı Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 287.

[13] Sahih-i Buhârî, Nikâh 28.

[14] Sahih-i Müslim, Radâ’ 4; Sünen-i Nesâî, Nikâh 44.

[15] Mükâteb: Hür olması için bir bedel ile anlaşma yapılan köledir.

[16] Müdebber: Sahibinin ″Ölümümden sonra hürsün″ demesi gibi tek taraflı irâde beyanı verdiği köledir.

[17] Ümmü veled: Efendisinden çocuk doğuran câriyedir.

[18] Fevâyı Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 300.

[19] Sahih-i Buhârî, Köle âzat etme 14; Sünen-i İbn-i Mâce, Nikâh 42; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 18743, 18880.

[20] Serahsî, Mebsut, c. 5, s. 460; Kitâb’ul-İhtiyâr, 3/108; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 288; Abdurrezzak, Musannef, Hadis No: 13089.

[21] Yine bakınız: Fetevâyi Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 297.

[22] el-İnâye Şerh’ul-Hidâye, c. 4, s. 364; Kitâb’ul-İhtiyâr, III/109; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 112; Abdurrezzak, Musannef, Hadis No: 10025.

[23] Fetvâhi Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 297.

[24] Zımmî: İslâm idaresi altında yaşayan gayr-i müslim. Burada anlatılan zımmî ise, Ehl-i Kitaptan olanlardır.

[25] Harbî: Harp yurdundaki yani dâr’ul-harp bölgesindeki bir gayr-i müslim. Burada kastedilen de harp yurdundaki Ehl-i Kitap’tır.

[26] Fetevâyi Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 297.