Kişi Hangi Mezheptense Ona Göre Hareket Etmeli:

″Ben, Hanefi mezhebindenim″ demenin mânâsı; ″Ben, İmam-ı Âzam’ı imam edindim, onun Kur’ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şeriflerden anlayıp çıkardığı meseleleri kabul ettim ve onun sözüyle ameli seçtim″ demektir.[1] İşte ″Ben Hanefi veya Hanbeli yahut Şâfii veyahut Mâliki mezhebindenim″ demek, onların fetvalarını kabul ettim demektir. Ben bu mezheplerden birine tâbiyim diyerek, onların bâzı fetvalarını alıp bâzısını almamak doğru değildir. Kişi hangi mezhepten ise, ona tâbi olup ona göre hareket etmelidir.

İstisnâi olan zarûri durumlarda, diğer hak mezhepten birinin görüşüne göre hareket edilebilir. Zîrâ yapılan bir ibâdette, sonradan kendi mezhebine uymayan, fakat diğer mezhepte olduğu anlaşılan bir durumda, o yapılan ibâdetin kazâsı gerekmez. Meselâ; bir kimse kendi mezhebine göre kıldığı namazın sahih olduğunu zanneder de, sonra mezhebine göre o namazın bâtıl olduğu anlaşılır, fakat diğer bir mezhebe göre sahih olduğu meydana çıkarsa, o diğer mezhebi taklid etmesi ve o namazla yetinmesi câizdir. Rivâyete göre; İmam Ebû Yusuf, hamamda yıkanarak Cuma namazını kılmış, sonra hamamın kuyusunda ölü bir fare bulunduğunu haber vermişler. İmam Ebû Yusuf; ″Biz, Medineli kardeşlerimizin (mâliki) görüşüyle amel etmiş olduk, onlara göre su, iki kulle miktarını buldu mu pislik taşımaz″ demiştir.[2]


[1] Mızraklı İlmihal, Sayfa 7.

[2] İbn-i Âbidîn, Redd’ül-Muhtar Tercümesi, c. 1, s. 95.