Nâbî’nin Kasidesi:

Tasavvuf ehli olan Nâbi, Osmanlı döneminde hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yola çıkmış. Kâfile Medine-i Münevvere’ye yaklaşınca, devlet erkanının başındaki bulunan yetkili kişiye kâfilede bulunanların fazla saygı, hürmet gösterdiklerini gören Nâbî, Ravza-i Mutahhara’ya yaklaşıldığından dolayı ona gösterilen hürmet ve saygının Resûlullah Efendimizin makâmına karşı bir terk-i edep ve saygısızlık olduğunu düşünerek, onu ve erkânını uyarma ihtiyacı duyup şu kasideyi yazmıştır:

Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ’dır bu

Nazargâh-ı İlâhîdir, Makâm-ı Mustafâ’dır bu

Habîb-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazilette

Teveffuk kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu

Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil

Amâdan açtı mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu

Felekte mâh-ı nev bâbü’s-selâm’ın sîne-çâkidir

Bunun kandili cevzâ matlâ-ı nûr-i ziyâdır bu

Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha

Metâf-i kutsiyândır, bûsegâh-ı Enbiyâdır bu

Mânâsı:

- Edebi terk etmekten sakın, zîrâ burası Allah’ın sevgilisi olan Peygamber Efendimizin bulunduğu yerdir. Burası Hakk Teâlâ’nın nazar ettiği ev ve Muhammed Mustafa Sallallâhu aleyhi ve sellem’in makâmıdır.

- Burası Cenâb-ı Hakk’ın sevgilisinin istirahat ettiği yerdir. Fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk’ın arşının bile üstündedir.

- Bu mübârek yerin mukaddes toprağının parlaklığından yokluk karanlıkları sona erdi. Yaratılmış olanlar iki gözünü körlükten açtı. Zîrâ burası kör gözlere şifâ veren sürmedir.

- Gökyüzündeki ay, onun selâm kapısının yüreği yaralı âşığıdır. Gökyüzündeki cevzâ (oğlak yıldızı), o Peygamberin nûrundan doğmaktadır.

- Ey Nâbî! Bu dergâha edebin şartına riâyet ederek gir. Zîrâ burası büyük meleklerin etrafında pervane olduğu ve Peygamberin hürmetle eğilerek öptüğü tavaf yeridir.

Kâfile sabah namazına yakın Medine’ye ulaşmış. Sabah ezanından önce Medine’deki bütün minarelerden Nâbî’nin yolda söylemiş olduğu bu kasidenin okunduğunu duyduklarında, Nâbî ve onun uyardığı devlet erkânı hayret içinde kalmışlar. Onların başında bulunan yetkili kişi, Ravza-i Mutahhara’nın dört minaresinden selâ veren müezzinleri daha sonra çağırttırıp onlara; ″Siz bu kasideyi nerden öğrendiniz?″ diye sormuş. Müezzinlerin dördü de: ″Bu gece Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizi rüyâmızda gördük, bize sabah ezanından önce bu kasideyi okumamızı söyledi″ diye cevap vermişler.