Kadir Gecesi:

Kur’ân-ı Kerîm, Ramazan ayının içerisinde olan mübârek Kadir Gecesi’nde indirilmiştir. Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i Kadir, Âyet 1-5’te şöyle buyurmaktadır:

″Şüphesiz ki, Biz Kur’ân’ı Kadir Gecesi’nde indirdik.* Ey Resûlüm! Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin?* Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.* O gecede melekler ve Ruh (Cebrâil), Rablerinin izniyle her bir emir için iner de iner.* O gece, tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmettir.

Bu husus Sûre-i Bakara, Âyet 185’te de şöyle geçmektedir:

Ramazan ayı, insanlara doğru yolu gösteren ve açık âyetler hâlinde hakkı bâtıldan ayıran Kur’ân’ın nâzil olduğu aydır...″

Bu hususta İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ da şöyle buyurmuştur:

أُنْزِلَ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً إِلَى سَمَاءِ الدُّنْيَا فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ ثُمَّ نَزَلَ بَعْدَ ذَلِكَ فِي عِشْرِينَ سَنَةً (ك عن ابن عباس)

″Kur’ân, Kadir Gecesi’nde dünyâ semâsına bir defada, bir bütün olarak indirilmiş, sonra yirmi senede nâzil olmuştur.″[1]

Ehl-i Sünnet âlimlerinin kabul ettiği görüşe göre; Kadir Gecesi, Ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir. Bu hususta Zirr b. Hubeyş Radiyallâhu anhu şöyle nakletmiştir:

سَأَلْتُ أُبَيَّ بْنَ كَعْبٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ فَقُلْتُ إِنَّ أَخَاكَ ابْنَ مَسْعُودٍ يَقُولُ مَنْ يَقُمْ الْحَوْلَ يُصِبْ لَيْلَةَ الْقَدْرِ فَقَالَ رَحِمَهُ اللّٰهُ أَرَادَ أَنْ لَا يَتَّكِلَ النَّاسُ أَمَا إِنَّهُ قَدْ عَلِمَ أَنَّهَا فِي رَمَضَانَ وَأَنَّهَا فِي الْعَشْرِ الْأَوَاخِرِ وَأَنَّهَا لَيْلَةُ سَبْعٍ وَعِشْرِينَ ثُمَّ حَلَفَ لَا يَسْتَثْنِي أَنَّهَا لَيْلَةُ سَبْعٍ وَعِشْرِينَ فَقُلْتُ بِأَيِّ شَيْءٍ تَقُولُ ذَلِكَ يَا أَبَا الْمُنْذِرِ قَالَ بِالْعَلَامَةِ أَوْ بِالْآيَةِ الَّتِي أَخْبَرَنَا رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهَا تَطْلُعُ يَوْمَئِذٍ لَا شُعَاعَ لَهَا (م ت عن زر بن حبيش)

Ben, Übeyy b. Ka’b Radiyallâhu anhu’ya dedim ki: Kardeşin Abdul­lah b. Mes’ud Radiyallâhu anhu şöyle diyor: ″Kim bir sene boyunca geceleri namaz kılarsa, Ka­dir gecesine rastlar.″ Übeyy b. Ka’b Radiyallâhu anhu dedi ki: ″Allah’u Teâlâ, Ebû Abdurrahman’a mağ­firet buyursun. O bu gecenin Ramazan’ın son on gününde olduğunu ve bunun yirmi yedinci gece olduğunu biliyor. Fakat o, insanların buna bel bağ­lamamasını istemiştir. Daha sonra da kat’i bir şekilde yemin ederek, o ge­cenin yirmi yedinci gece olduğunu ifade etti.″ Ben ona: ″Ey Ebu’l-Münzir (bu ifade, Übeyy b. Ka’b’ın künyesidir) neye dayanarak bunu söylüyorsun?″ dedim. Şöy­le dedi: ″Bunu Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in bize haber verdiği delile dayanarak haber veriyorum ki; o gün güneş (gözleri kamaş­tıracak kadar) bir parıltısı olmaksızın doğar.″[2]

Yine nakledildiğine göre; Hz. Ömer, Ashâb-ı Kirâm’ın ileri gelenlerine Kadir Gecesi’yle ile ilgili so­ru sorması üzerine onlar: ″En iyi bilen Allah’tır″ diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Ömer, İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’ya: ″Ey İbn-i Abbas! Sen ne dersin?″ diye sordu. O da, [Sûre-i Mü’minûn, Âyet 12-17[3] ve Sûre-i Abese, Âyet 27-31[4]den hareketle] şöyle dedi:

يَا أَمِير الْمُؤْمِنِينَ إِنَّ اللّٰه تَعَالَى خَلَقَ السَّمَوَات سَبْعًا وَالْأَرَضِينَ سَبْعًا وَخَلَقَ اِبْن آدَم مِنْ سَبْع وَجَعَلَ رِزْقه فِي سَبْع فَأَرَاهَا فِي لَيْلَة سَبْع وَعِشْرِينَ فَقَالَ عُمَر رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ أَعْجَزَكُمْ أَنْ تَأْتُوا بِمِثْلِ مَا أَتَى هَذَا الْغُلَام الَّذِي لَمْ تَجْتَمِع شُؤُون رَأْسه (فى مسند ابن ابى شيبة)

″Ey Mü’minlerin Emiri! Al­lah’u Teâlâ gökleri yedi, yeri yedi olarak yaratmıştır. Âdemoğlunu da yediden yarat­tığı gibi, onun rızkını da yedi şeyde kılmıştır. Görüşüme göre Kadir Gecesi, Ramazan’ın son on gününün yedinci gecesi olan yirmi yedinci gecedir.″ Bu cevap üzerine Hz. Ömer, orada bulunanlara dedi ki: ″Henüz daha yaşını, başını almamış bu gencin dediğinin bir benzerini söylemekten acze mi düştünüz?″[5]

İşte bu sebeple bütün Müslümanlar tarafından Ramazan’ın yirmi yedinci gecesi, Kadir gecesi olarak kutlanmakta ve ihyâ edilmektedir.

Kadir gecesinin fazileti hakkında da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

فَاِذَا كَانَ لَيْلَةُ الْقَدْرِ يَأْمُرُ اللّٰهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلامَ فَيَهْبِطُ فِي كَبْكَبَةٍ مِنَ الْمَلائِكَةِ وَمَعَهُ لِوَاءٌ أَخْضَرُ إِلَى الأَرْضِ فَيُرَكِّزُ اللِّوَاءَ عَلَى ظَهْرِ الْكَعْبَةِ وَلَهُ سِتُّ مِائَةِ جَنَاحٍ مِنْهَا جَنَاحَانِ لا يَنْشُرُهُمَا اِلَّا فِى لَيْلَةِ الْقَدْرِ فَيَنْشُرُهُمَا فِى تِلْكَ اللَّيْلَةِ فَيَتَجَاوَزَانِ الْمَشْرِقَ وَالْمَغْرِبَ وَيَحُثُّ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلامَ الْمَلائِكَةَ فِى هَذِهِ الْأُمَّةِ فَيُسَلِّمُونَ عَلَى كُلِّ قَائِمٍ وَقَاعِدٍ وَمُصَلٍّ وَذَاكِرٍ فَيُصَافِحُونَهُمْ وَيُؤَمِّنُونَ عَلَى دُعَائِهِمْ حَتَّى يَطْلَعَ الْفَجْرُ فَاِذَا طَلَعَ الْفَجْرُ نَادَى جِبْرِيلُ: مَعَاشِرَ الْمَلائِكَةِ الرَّحِيلُ ، فَيَقُولُونَ: يَا جِبْرِيلُ فَمَا صَنَعَ اللّٰهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِى حَوَائِجِ الْمُؤْمِنِينَ مِنْ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ؟ فَيَقُولُ: اللّٰهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى نَظَرَ اِلَيْهِمْ فِي هَذِهِ اللَّيْلَةِ فَعَفَا عَنْهُمْ وَغَفَرَ لَهُمْ اِلَّا أَرْبَعَةً فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَهَؤُلاءِ الأَرْبَعَةُ: رَجُلٌ يُدْمِنُ الْخَمْرَ وَعَاقُّ وَالِدَيْهِ وَقَاطِعُ رَحِمٍ وَمُشَاحِنٌ قِيلَ: يَا رَسُولَ اللّٰهِ مَا الْمُشَاحِنُ؟ قَالَ: هُوَ الْمُصَارِمُ (عن ابن عباس)

… Kadir gecesi olduğunda Allah’u Teâlâ’nın emriyle, Cebrâil Aleyhisselâm bir yeşil sancakla meleklerden büyük bir topluluk içinde yeryüzüne inip, o sancağı Kâbe’ye diker. Cebrâil Aleyhisselâm’ın altı yüz kanadı vardır. Bunları ancak Kadir gecesi açar. Bunları açtığı zaman, doğuyu batıyı aşar. Daha sonra Cebrâil Aleyhisselâm meleklere şu emri verir: ″Ümmet-i Muhammed’in arasına girin.″ Böylece melekler, Ümmet-i Muhammed’in arasına girerler ve onların arasına girdikleri zaman, her ayakta durana, namaz kılana, Allah’ın zikrini edene selâm verir, el sıkışırlar. Bu arada duâ edenlerin duâlarına, ″Âmin″ derler. Bu durum, tan yeri ağarıncaya kadar böyle devam edip gider. Tan yeri ağardıktan sonra Cebrâil Aleyhisselâm meleklere şöyle seslenir: ″Ey Allah’ın dostları! Yolculuk var.″ Bunun üzerine yeryüzüne inen melekler: ″Ey Cebrâil! Allah’u Teâlâ Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’in ümmetinden Mü’minler hakkında ne muâmele eyledi?″ diye sorarlar. Cebrâil Aleyhisselâm da şu cevabı verir: ″Allah’u Teâlâ onlara rahmet nazarı ile baktı ve kendilerini affetti. Ancak şu dört zümre hâriç: Devamlı şarap (alkollü içki) içenler, anne ve babasına âsi olanlar, akrabalık bağlarını koparanlar ve Bid’at ehli olup İslâm cemaatini ve ümmetini terk edip onlardan ayrılanlar.″[6]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

مَنْ قَامَ لَيْلَةَ الْقَدْرِ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ (حم خ د ت ن م حب عن ابى هريرة)

″Bir kimse inanarak ve mükâfatını umarak Kadir gecesini ibâdetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.″[7]

Kadir gecesi yapılacak duâ ile ilgili olarak Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ’dan nakledilen bir Hadis-i Şerif’te, o şöyle buyurmuştur:

قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّٰهِ أَرَأَيْتَ اِنْ عَلِمْتُ أَيُّ لَيْلَةٍ لَيْلَةُ الْقَدْرِ مَا أَقُولُ فِيهَا ؟ قَالَ: قُولِى اَللّٰهُمَّ اِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى (ت عن عائشة)

Yâ Resûlullah! Hangi gecenin Kadir gecesi olduğunu anlarsam, o gecede ne diyeyim?″ diye sordum. ″-Allah’ım! Şüphesiz Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni affet!- diye duâ et″ buyurdu.[8]


[1] Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 2833.

[2] Sahih-i Müslim, Sıyam 40 (220 Sünen-i Tirmizî, Tefsir’ul-Kur’ân 87.

[3] Sûre-i Mü’minûn, Âyet 12-17: ″Şüphesiz ki Biz, insanı hâlis çamurdan yarattık.* Sonra onu sağlam bir karargâhta (rahimde) bir nutfe (sperm) kıldık.* Sonra nutfe’yi alaka (embriyo), sonra alaka’yı et parçası, sonra et parçasını kemik hâline getirdik. Sonra kemiği etle kapladık, sonra insanı bambaşka bir varlık hâline getir­dik. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, çok yücedir.* Sonra siz, bunun ardından elbette ölürsünüz.* Sonra da şüphesiz ki, siz mahşer günü diriltilirsiniz.* Yemin olsun ki Biz, üzerinizde yedi yol (yedi kat gök) yarattık. Biz, yarattıklarımızdan gâfil değiliz.″ İşte yerde bitenlerin yedisi insan ve biri de hayvanlar içindir.

[4] Sûre-i Abese, Âyet 27-31: ″Böylece orada (buğday ve arpa gibi) taneler bitirdik* ve üzüm, yonca,* zeytin, hurma,* sık ağaçlı bahçeler,* meyveler ve otlaklar bitirdik.″ İşte yerde bitenlerin yedisi insan ve biri de hayvanlar içindir.

[5] İmam Kurtubî, el-Câmi’u li-Ahkam’il-Kur’ân, c. 12, s. 110-111.

[6] Gunyet’üt-Tâlibin, c. 2, s. 8.

[7] Sahih-i Buhârî, Savm 6; Sünen-i Nesâî, Savm 39; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 436/11.

[8] Sünen-i Tirmizî, Daavât 84; Sünen-i İbn-i Mâce, Duâ 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 24215.