Namazdan Sonra Musâfaha:

Cemaatle namaz kılınıp tesbihatı tamamlandıktan sonra, mescitte veya namaz kılınan herhangi bir yerde cemaatin musâfaha yaparak ayrılması sevaplıdır.

Hüccet’ül-İslâm adlı eserde Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in, mescitte Hızır Aleyhisselâm ile musâfaha yaptığı ve bunun Peygamber Efendimizin sünneti olduğu ve yapana Hızır Aleyhisselâm sevabı verildiği şöyle nakledilmiştir:

Resûlü Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ebû Süfyan’ın evinden çıktım, ikin­di vaktinde mescide girdim. Boyu ve boynu uzun, kaşı çatık bir kişi mescide gelip dört rek’at namaz kıldı. Mihraba yaklaştım. O kişiye nazar ettim. Namazdan sonra iki elini kaldırdı, ağlayarak duâ etmeye başladı. Ben de elimi kaldırıp âmin dedim. Duâdan sonra sağ elini bana uzattı, elimi hafifçe tutup selâm verdi. Elimi üç kere salladı, sonra mescitten çıkıp gitti. Ben o kişinin bu hareketine taaccüb ettim, dedi. Sonra Resûlü Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Ali Radiyallâhu anhu’nun hâne-i saadetlerine gitti: ″Yâ Ali! Mescitte bir kişi gördüm, namaz kıldı. Sonra elimi tuttu ve üç kerre salladı. Daha sonra mescitten çıkıp gitti″ dedi. O anda Cebrâil Aleyhisselâm gelip:

- Yâ Muhammed! Hakk Teâlâ sana selâm edip buyurdu ki: ″Mescid-i Saadette elini tutan yiğidi tanıdın mı?″ Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Hayır, bilemedim″ dedi. Cebrâil Aleyhisselâm: ″O gördüğün kişi Hızır idi. Seni ziyaret etmeye gelmişti″ dedi.

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: ″Yâ Ali! Hızır Aleyhisselâm’ın sünneti sana vasiyet olsun. Her kim bu minval üzere musâfaha eylese Hakk Teâlâ, o kişiye Hızır sevabı misli kadar sevap verir. Her bir parmağına bir yıllık ibâdet sevabı verilir. Bu kişiler birbirinden ayrılana kadar Hakk Teâlâ ikisinin de günahlarını af ve mağfiret edip, her günahına bedel bir sevap yazılır.″[1]

Musâfaha yapmanın faziletine dair Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ فَسَلَّمَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا عَلَى صَاحِبِهِ وَ تَصَافَحَا نَزَلَتْ بَيْنَهُمَا مِأَةُ رَحْمَةٍ لِلبَادِئِ تِسْعُونَ وَ لِلمُصَافِحِ عَشَرَةٌ (هب الحكيم وأبو الشيخ عن عمر)

″İki Müslüman karşılaştıklarında, birbirine selâm vererek musâfahalaşırsa aralarına yüz rahmet iner. Bunun doksanı önce selâm verip musâfahalaşana, onu ise musâfaha eden ikinci şahsadır.″[2]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

اِنَّ الْمُؤْمِنَ اِذَا لَقِىَ الْمُؤْمِنَ فَسَلَّمَ عَلَيْهِ وَأَخَذَ بِيَدِهِ فَصَافَحَهُ تَنَاثَرَتْ خَطَايَاهُمَا كَمَا يَتَنَاثَرُ وَرَقُ الشَّجَرِ (طس عن حذيفة بن اليمان)

″Mü’min Mü’min ile karşılaştığında ona selâm vererek musâfaha yaptığı zaman, her ikisinin günahları hazan olmuş ağaç yapraklarının döküldüğü gibi dökülür.″[3] Bu Hadis-i Şerif açıklanırken ″Musâfaha″ şöyle tanımlanmıştır: ″Musâfaha, el tutuşmaktır ki, bu da hakkında ihtilaf edilmeyen bir sünnet-i kadîmedir.″[4] Âlimler, musâfahanın iki elle yapılması gerektiğini söylemişlerdir. Bâzı âlimler de sağ elle yapmak yeterlidir demişlerdir. Musâfaha sırasında Salavât-ı Şerife getirilir.

Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz mescitte musâfaha yapmışlardır. Zîrâ Kâ’b Radiyallâhu anhu’nun affedildiğine dair Sûre-i Tevbe, Âyet 118 nâzil olunca, o zât şöyle buyurmuştur:

حَتَّى دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَاِذَا رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَالِسٌ حَوْلَهُ النَّاسُ فَقَامَ اِلَىَّ طَلْحَةُ بْنُ عُبَيْدِ اللّٰهِ يُهَرْوِلُ حَتَّى صَافَحَنِى وَهَنَّأَنِى (خ م حم عن كعب)

″Nihâyet mescide girdiğimde Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem oturmuş ve etrafını da Ashâb çevrelemişti. Hemen Talha b. Ubeydullah kalktı, koşarak geldi. Benimle musâfaha etti ve beni kutladı.″[5]


[1] İmam Gazâli, Hüccet’ul-İslâm, s. 19-20.

[2] Beyhakî, Şuab’ul-Îman, Hadis No: 7823; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 25245.

[3] Rudânî, Câm’ul-Fevâid, Hadis No: 7723; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 442/5.

[4] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, c. 4, s. 435-436.

[5] Sahih-i Buhârî, Vesâye 16, Cihat 103, Menâkib 23; Sahih-i Müslim, Tevbe 9, (53).