Abdestin Âdâbı:

Âdâb, edeb’in çoğuludur. Buna ″Müstehab veya ″Mendûb″ da denir. Bunları yapan sevap kazanır, yapmayan ise kınanmaz. Abdest âdâbının başlıcaları şunlardır:

1- Namaz vakti girmeden önce abdest alıp hazır bulunmak müstehabdır. Ancak özür sahibi olanlar müstesnâdır.

2- Kudreti varken abdest suyunu kendi alıp kendi dökmek, başkasından yardım almamak müstehabdır. Bununla beraber bir emre dayanmayıp sevgi ve saygı neticesi olarak bir talebe hocasının, bir hizmetçi Efen­disinin, bir çocuk babasının veya bir kimse hürmet ettiği kim­senin eline abdest için su dökse abdesti alan abdest âdâbına muhalefet etmiş olmaz.

3- Abdest alırken kıbleye dönmek müstehabdır.

4- Abdestte dökülen suların üzerine sıçramaya­cak sûretle yüksek bir yerde bulunmak veya havlu tutunarak elbiseyi abdest suyunun damlalarından ko­rumak müstehabdır.

5- Niyeti lisanla söylemek müstehabdır.

6- Ağzına, burnuna sağ el ile su vermek ve bur­nunu sol el ile sümkürmek müstehabdır.

7- Yüz, el ve ayaklarda yıkanması farz olan hu­dudu biraz geçmek müstehabdır.

8- Abdestin nihâyetine kadar niyeti hatırda tut­mak ve her uzvu ″Besmele″ ve ″Kelime-i Şehâdet″ ile yıkamak müstehabdır.

9. Suyu azaltmayarak her üç yıkayışta abdest âzâsından su damlayacak miktarda su kullanmak müstehabdır.

10- İbrik ile alınıyorsa ibriği sol tarafına koymak ve abdestten sonra abdest aldığı ibrik veya maş­rapayı doldurup öyle bırakmak müstehabdır.

11- Abdest alıp namaz kıldıktan sonra abdesti bo­zulmadan, başka bir ibâdet için tekrar abdest tâ­zelemek müstehabdır.

12- Parmaktaki geniş yüzüğü oynatmak müstehabdır. Yüzük dar ise bunu oynatmak zaten farzdır.

Ebû Rafî Radiyallâhu anhu, şöyle buyurmuştur:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إِذَا تَوَضَّأَ حَرَّكَ خَاتَمَهُ (ه عن عبيد اللّٰه بن أبي رافع عن أبيه)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem abdest aldığı zaman yüzüğünü (altı iyice ıslansın diye) oynatırdı.″[1]

13- Abdest alınan suyun artanından kıbleye karşı ayakta biraz içerek;

اَللّٰهُمَّ اجْعَلْنِي مِنَ التَّوَّابِينَ وَاجْعَلْنِي مِنْ الْمُتَطَهِّرِينَ.

″Allâhümmecalnî minettevvâbîne vecalnî minelmutetahhirîn (Allah’ım! Beni her günah işledikçe tevbe eden ve günahtan kaçınıp tertemiz bulunan sâlih kullarından kıl) diye duâ etmek müstehabdır.

Ayakta su ancak iki yerde içilir. Biri abdesten sonra, diğeri de Zemzem suyunu içerken.

Abdestten artan sudan içmenin fazileti hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اَلشُّرْبُ مِن فَضلِ وُضُوءِ الْمُؤْمِنِ فِيهِ شِفاءٌ مِن سَبعِينَ دَاءً أَدْنَاهُمُ الْهَمُّ (الديلمى عن أبى أمامة و عبد اللّٰه بن بسر)

″Mü’minin abdest suyunun artığından içmekte, en aşağısı üzüntü olan yetmiş hastalığa karşı şifâ vardır.″[2]

14- Mümkün olursa (vesveseden kurtulmak için) abdestten sonra şalvarına biraz suyu serpmek müstehabdır.

Bu hususta şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِذَا بَالَ يَتَوَضَّأُ وَيَنْتَضِحُ (د الحكم بن سفيان الثقفي)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, küçük abdestini bozduğu zaman abdest alır ve eteğine su serperdi.″[3]

Abdest aldıktan sonra avucuna su alır, üzerine su serper. Küçük abdest bozan (idrar yapan) kimse üzerine aynı şekilde su serpse çok iyi olur.

15- Abdestin sonunda dünyâ kelâmı konuşadan bir, iki veya üç kere Kadir Sûresi’ni okumak müstehabdır.

Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ قَرَأَ فِى اَثَرِ وُضُوئِهِ اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ فِى لَيْلَةِ الْقَدْرِ مَرَّةً وَاحِدَةً كَانَ مِنَ الصِّدِّيقِينَ وَمَنْ قَرَأَهَا مَرَّتَيْنِ كُتِبَ فِى دِيوَانِ الشُّهَدَاءِ وَمَنْ قَرَأَهَا ثَلَاثًا حَشَرَهُ اللّٰهُ مَحْشَرَ اْلاَنْبِيَٓاءِ (الديلمى عن انس)

″Kim her abdestin ardında bir kere Kadir Sûresi’ni okursa, sıddîkler zümresine dâhil olur. Kim iki kere okursa, şehitler listesinde yer alır. Kim üç kere okursa, Peygamberlerle birlikte haşredilir.″[4]

16- Abdest bittikten sonra kıbleye karşı durup şehâdet kelimelerini okumak müstehabdır.

Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ تَوَضَّأَ فَاَسْبَغَ وُضُوئَهُ ثُمَّ قَالَ عِنْدَ فَرَاغِهِ مِنْ وُضُوئِهِ سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ اَسْتَغْفِرُكَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ خُتِمَ عَلَيْهَا بِخَاتِمٍ فَوُضِعَتْ تَحْتَ الْعَرْشِ فَلَمْ تُكْسَرْ اِلَى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ (ابن السنى عن أبى سعيد)

Kim erkanına riayet ederek güzel bir abdest alırsa bitiminde ″Subhânekellâhümme ve bihamdik. Eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk (Allah’ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, Sana hamd ederim, Senden başka ilah olmadığına şâhitlik ederim, Senden af dilerim ve Sana tevbe ederim) derse, bu mühürlenip arşın altına konur, kıyamete kadar açılmaz.[5]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

مَنْ تَوَضَّأَ هَكَذَا وَلَمْ يَتَكَلَّمْ ثُمَّ قَالَ أَشْهَدُ أَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَ(أَشْهَدُ) أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ غُفِرَ لَهُ مَا بَيْنَ الْوُضُوءَيْنِ (قط عن عثمان بن عفان)

Her kim abdest alır ve dünyâ kelamı konuşmaksızın ″Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh. Ve (eşhedü) enne Muhammed’en abduhû ve Resûlüh (Allah’tan başka ilah olmadığına, ortağı olmayıp tek olduğuna ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Resûlü olduğuna şâhitlik ederim)″ derse, iki abdest arasındaki günahları affolunur.[6]

17- Abdestten sonra kerahet vakti değilse iki rek’at nâfile namaz kılmak müstehabdır.

Bu hususta Ukbe b. Âmir Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

Biz, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in yanında iken kendi işimizi kendimiz görürdük. Kendi develerimizi de sırayla güderdik. (Bir gün) deve gütme sırası bende idi. Develeri akşamleyin ağıllarına götürdüm. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem halka hitap ederken yetiştim şunları söylediğini işittim:

مَا مِنْ كُمْ مِنْ اَحَدٍ يَتَوَضَّأُ فَيُحْسِنُ وُضُوءَ ثُمَّ يَقُومُ فَيَرْكَعُ رَكْعَتَيْنِ، يُقْبِلُ عَلَيْهِمَا بِقَلْبِهِ وَوَجْهِهِ اِلَّا فَقَدْ أَوْجَبَ فَقُلْتُ: بَخٍ بَخٍ مَا أَجْوَدَ هَذَهِ فَقَالَ رَجُلٌ بَيْنَ يَدَىَّ الَّتِى قَبْلَهَا يَا عُقْبَةُ أجْوَدُ مِنْهَا، فَنَظَرْتُ فاِذَا هُوَ عُمَرُ ابنُ الخَطَّابِ قُلْتُ: مَاهَى يَا أَبَا حَفْصٍ؟ قَالَ اِنَّهُ قَالَ آنِفًا قَبْلَ أَنْ تَجِئَ: مَا مِنْكُمْ مِنْ أحَدٍ يَتَوضَّأُ فَيُحْسِنُ الْوُضُوءَ ثُمَّ يَقُولُ حِينَ يَفْرَغُ مِنْ وُضُوئِهِ: أَشْهَدُ أَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ اِلَّا فُتحَتْ لَهُ أبْوَابُ الجَنَّةِ الثَّمَانِيَةُ يَدْخُلُ مِنْ أَيِّهَا شَاءَ. (د عن عقبة بن عامر)

″Sizden biriniz abdesti güzelce alır, sonra kalbi ve yüzüyle (sırf Allah rızâsı için, huşû ile) yönelerek iki rek’at namaz kılarsa, Allah’u Teâlâ o kimsenin Cennete girmesine kesinlikle hükmeder.″ Dedim ki: ″Oh oh, ne güzel şey.″ Önümde bulunan bir kimse de: ″Ey Ukbe! Bundan önceki bundan daha da güzeldi″ dedi. Bir de baktım ki bu, Ömer b. el-Hattab Radiyâllahu anhu’dur. ″Ey Ebû Hafs! Bundan öncekiler neydi?″ dedim. O da: ″Sen gelmeden biraz önce Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Sizden biriniz güzelce abdest alır, abdestini aldıktan sonra da: ″Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh. Ve eşhedü enne Muhammed’en abduhû ve Resûlüh (Allah’tan başka ilah olmadığına, ortağı olmayıp tek olduğuna ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Resûlü olduğuna şâhitlik ederim)″ derse, o kimseye Cennetin sekiz kapısı açılır, istediğinden girer buyurdu″ diye cevap verdi.[7]

Yine abdesten sonra kılınan nâfile namazı hakkında İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ şöyle buyurmuştur:

Mîraç gecesinde, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Cennete de gitmişti. Orada iken kendilerini tâkip eden bir ayak sesi duyar ve onun ne olduğunu sorar. Cebrâil Aleyhisselâm: ″O ses, Bilal’in ayak sesleridir″ der.[8] Nitekim Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Mîraçtan dönünce, Hz. Bilal’e şöyle buyurdu:

يَا بِلَالُ حَدِّثْنِي بِأَرْجَى عَمَلٍ عَمِلْتَهُ عِنْدَكَ فِي الْإِسْلَامِ مَنْفَعَةً فَإِنِّي سَمِعْتُ اللَّيْلَةَ خَشْفَ نَعْلَيْكَ بَيْنَ يَدَيَّ فِي الْجَنَّةِ قَالَ بِلَالٌ مَا عَمِلْتُ عَمَلًا فِي الْإِسْلَامِ أَرْجَى عِنْدِي مَنْفَعَةً مِنْ أَنِّي لَا أَتَطَهَّرُ طُهُورًا تَامًّا فِي سَاعَةٍ مِنْ لَيْلٍ وَلَا نَهَارٍ إِلَّا صَلَّيْتُ بِذَلِكَ الطُّهُورِ مَا كَتَبَ اللّٰهُ لِي أَنْ أُصَلِّيَ (م عن ابى هريرة)

″Ey Bilal! Müslüman olduğundan beri işlediğin ve sen en çok menfaat ümit ettiğin ameli bana söyler misin? Çünkü ben, bu gece Cennette ön tarafımda senin ayakkabılarının sesini işittim!″ Bilal Radiyallâhu anhu dedi ki: ″Ben, İslâm’da nazarımda daha çok menfaat umduğum şu amelden başkasını işlemedim: Gece olsun, gündüz olsun abdest aldığım zaman, mutlaka (iki rek’at abdest namazı) bana kılmam yazılan (farz gibi gördüğüm) bir namaz kılarım.″[9] Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Cennette senin ayakkabılarının seslerini işitmeme sebep budur″ buyurdu.[10]


[1] Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâret 54.

[2] Râmûz’ul-Ehâdîs, 215/18.

[3] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 64; Tirmizî, Tahâret 38.

[4] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 438/7.

[5] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 414/6; Kenz’u-Ummal, Hadis No: 26077, 26080.

[6] Sünen-i Dârukutnî, Tahâret 33, Hadis No: 314. Kenz’u-Ummal, Hadis No: 26057; 26888.

[7] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 65; Sünen-i Tirmizî, Tahâret 41.

[8] Nebhânî, Huccetullâhi Alel Âlemîn fî Mûcizât-ı Seyyide’l-Murselîn, c. 1, s. 489.

[9] Sahih-i Müslim Fedâil’us-Sahâbe 21 (108).

[10] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 18.