Harp Yurdunda (Dâr’ul-Harpte) Zekât:

Bir kimse harp yurdunda (dâr’ul-harpte)[1] Müslüman olsa ve orada birkaç yıl kalsa; zekâtın farz olduğunu bilmesine rağmen, zekâtını vermemişse, İslam ülkesine geldiğinde kendisinden devlet geçen yılların zekâtını almaz. Ama Allah’u Teâlâ’nın emrini yerine getirmediğinden dolayı kendisine zekâtını vermediği yılların zekâtını vermesi için fetvâ verilir.

Zekâtın farz olduğunu bilmiyorsa, İmam Züfer’in dışındaki Hanefi imamlarına göre; zekâtını vermediği yılların zekâtını vermesi gerekmez. İmam Züfer’in söylediği kıyas deliline dayanır. Çünkü bu kişi, Müslüman olmakla İslam'ın bütün hükümlerini kabul etmiştir. Zekâtın farz oluşunu bilmeyişi günahı savma açısından mazerettir. Ama zekâtın nedeni bulunduktan sonra, o farzı düşürmeye hiçbir şey mazeret değildir.

Diğer Hanefi imamları ise istihsana göre davranmışlar ve şöyle demişlerdir: Dinin hitabının ona yönelişi, o hitabın kendisine ulaşmasına bağlıdır. Görmez misin; Kuba halkı, kıble Kâbe’ye doğru çevrildikten sonra Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılıyorlardı. Bu da kendileri için câiz görülmüştü. Çünkü kıblenin değiştiği haberi kendilerine ulaşmamıştı. Yükümlülük güce göredir. Hüküm kendisine ulaşmayan birisinin, o hükmün gereğini yapma gücü yoktur. Sanki onun hakkında hitap (hüküm) inmemiş gibidir. Bu, şundandır; harp yurdunda hitap yaygın değildir. Harp yurdunda İslâmi hükümler yaygın değillerdir ki hükmün yayılması ulaşma yerine sayılsın.

Bir Müslüman harp yurduna emanla (güvenceyle) girip orada iki yıl kalsa; hem geride ülkesinde bıraktığı hem de orada kazandığı malları için zekât vermesi gerekir. Çünkü o, nerede olursa olsun İslam’ın hükümlerini yerine getirmekle yükümlüdür.

Bir kişi malının zekâtını, o yıl devletin görevlendirdiği bir zekât memuruna verdiğine yemin etse ve gelen başka bir memur zekâtı almasa, ama birkaç yıl sonra adamın yalan söylediği ortaya çıksa, devlet o yılın zekâtını ondan alır. Çünkü onun zekât alma hakkını isbat eden neden gerçekleşmiştir. Diğer kul haklarında olduğu gibi zekât, yalan yere yapılan yeminle düşmez. Geciktirme, sabit olan alma hakkını düşürmez. Onun için o zekâtı alır.


[1] Harp Yurdu (dâr’ul-harp): Müslümanlar ile aralarında bir sulh anlaşması olmayıp düşman korkusunun hâkim olduğu kâfir yurdu anlamına gelmektedir.