Mâzereti Olmadığı Halde Cuma Namazını Kılmayanların Durumu:

″Mâzereti olmayan bir kimse, Cuma namazını kılmayıp, evinde öğle namazını kılsa, namazı her ne kadar câiz ise de tahrimen mekruhtur. Yani kıldığı öğle namazı geçerlidir. Fakat mâzereti olmadığı halde bilerek Cuma namazını terkettiği için günah işlemiş olur. İmam Züfer; câiz olmaz, demiştir. Bunun aslı da vakitteki, yani öğle vaktindeki farzın hangisi olduğu hususundaki ihtilaftır. Bu hususta İmam-ı Âzam ve İmam Ebû Yusuf dediler ki; ″Bu vakitte farz olan namaz öğlen namazıdır. Lâkin kul, Cuma namazını bu vakitte edâ etmekle; öğlen namazı kılma mükellefiyeti üzerinden kalkmıştır. İmam Muhammed’e göre ise, öğle vaktinin farzı; Cuma ve öğlen namazlarından herhangi birisidir. İkisinden biri belirlenmiş değildir. Hangisini kılarsa, vaktin farzı olur. Çünkü ikisinden birini edâ etmekle, o vaktin farzını yerine getirmiş olur. Bu da gösteriyor ki; farz olan ikisinden biridir. İmam Züfer’e göre; asıl olan farz, Cuma namazıdır. Öğlen Cumadan bedel gibidir. Cumaya kudreti varken bedele (öğle namazına) dönmek aslâ câiz değildir.[1]

Bizim için delil; asıl farz, bütün insanlar için öğle namazıdır. Çünkü ibâdet herkesin gücü nispetindedir. Namaz kılmakla mükellef olan kimsenin öğle namazı kılmaya gücü yeter. Çünkü öğle namazını tek başına kılabilir. Fakat Cuma namazının bir takım şartları vardır. Bu şartlar oluşmadıkça, Cuma namazı sahih olmaz. Bu itibarla herkesin Cuma namazı kılmaya gücü yetmez. Eğer asıl olarak Cuma namazı farz olsaydı, herkese gücünün dışında olan şey teklif edilmiş olurdu. Şu kadar var ki, Cuma namazının şartları bulunan kimse, Cuma namazını kılıp öğle namazını kılmamakla emredilmiştir.[2]

Eğer bu kimse, öğleyi kıldıktan sonra Cumaya yetişmek üzere bulunduğu yerden ayrılırsa, İmam-ı Âzam’a göre kıldığı öğle batıl olur. İmâmeyn’e göre ise, Cuma namazına imamla birlikte başlayıncaya kadar bâtıl olmaz.

Mükellef olan bir Müslümanın mâzereti olmadığı halde Cuma namazını terketmemesi gerekir. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyurmuştur:

مَنْ تَرَكَ ثَلاثَ جُمُعَاتٍ مِنْ غَيْرِ عُذْرٍ كُتِبَ مِنَ الْمُنَافِقِينَ (طب عن أسامة)

″Özürsüz olarak üç Cumayı terk edenler, münâfıklar zümresinden yazılır.″[3]

مَنْ تَرَكَ ثَلَاثَ جُمَعٍ تَهَاوُنًا بِهَا طَبَعَ اللّٰهُ عَلَى قَلْبِهِ (د ن عن ابى الجعد الضمرى)

″Kim önemsemeyerek üç Cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler.″[4]

Bir kimse Cuma günü imamla beraber namaza başlasa, sonra sabah namazı borcu olduğunu hatırlasa, o kimsenin hemen Cuma namazından ayrılıp, borcu olan sabah namazını kazâ etmesi gerekir. Sabah namazını kazâ ettikten sonra imama yetişebilirse Cumada ona uyar, eğer yetişemezse, öğle namazını kılar. Çünkü Cuma namazını kaçıran bir kimsenin öğle namazını kılması gerekir. Bu konuda Cuma namazı veya başka bir namaz eşittir. Zîrâ namazlarını tertip üzere düzenli kılan kimsenin namazda sırayı bozmaması gerekir. O kimse sabah namazını kılmadığı aklına geldiği halde Cumayı imamla beraber kılarsa, bu onun için yeterli olmaz; onun önce sabahı kazâ etmesi, sonra da öğle namazını kılması gerekir. Bu görüş, İmam-ı Âzam ve İmam Ebû Yusuf’a göredir ve fetvâ da bu yöndedir. İmam Muhammed ise şöyle buyurmuştur: Bu kimse eğer Cumayı kaçıracağından korkuyorsa, Cumayı kılar, sonra hatırlamış olduğu namazları bundan sonra kazâ eder. Çünkü Cuma namazı farz bir namaz olup, o ancak imam ile beraber yeterli olur. Böylece o kimse imamla beraber kılmayı kaçırırsa Cumayı kaçırmış olur.[5]


[1] Mevsilî, Kitâb’ul-İhtiyâr, 1/111.

[2] Mültekâ Tercümesi, c. 1, s. 122-123.

[3] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 425; Kenz’ül-İrfan, Hadîs No: 940.

[4] Sünen-i Ebû Dâvûd, Salât 205; Sünen-i Nesâî, Cuma 3.

[5] Kitâb’ul-Asl Tercümesi (Osman Eskioğlu), s. 186-187.