NAMAZLARIN ÇEŞİTLERİ VE REK’ATLARI:

Namazlar; farz, vâcip, sünnet ve müstehab olarak dörde ayrılır. Aklı yerinde olan ve büluğ çağına eren her Müslümanın günde beş defa belli vakitlerde belli rek’atlarla kılacağı namazlar, farz-ı ayn’dır. Cuma namazı da bu kısımdandır. Vitir ve Bayram namazları vâciptir. Farz namazlardan önce veya sonra yahut hem önce, hem de sonra kılınan namazlar ise sünnettir. Terâvih namazı da böyledir. Diğer vakitlerde sâdece Allah’ın rızâsı için kılınan ve nâfile denilen bir kısım namazlar da sünnet veya müstahabdır. Duhâ (kuşluk), Evvâbin ve Teheccüd namazı gibi.

Namazların rekâtlarına gelince; sabah namazının iki rek’at sünneti ve iki rek’at farzı vardır. Öğle namazının dört rek’at ilk sünneti, dört rek’at farzı ve iki rek’at son sünneti vardır. İkindi namazının dört rek’at önce kılınan sünneti ve dört rek’at farzı vardır. Akşam namazının üç rek’at farzı ve sonra kılınan iki rek’at sünneti vardır. Yatsı namazının dört rek’at ilk sünneti, dört rek’at farzı ve iki rek’at son sünneti vardır. Vitir namazı da üç rek’attan ibârettir. İmam Şâfii’ye göre ise, vitir namazını kılan kimse dilerse bir rek’at, üç rek’at, beş rek’at, yedi rek’at, dokuz rek’at veya on bir rek’at kılar. On bir rek’at üzerine ziyâde etmez. Vitir namazının üç rek’at olduğuna dâir Hanefilerin delili, İbn-i Mes’ud Radiyallâhu anhu’dan:

اَلْوِتْرُ ثَلَاثٌ كَالْمَغْرِبِ.

″Vitir namazı, akşam namazı gibi üç rek’attır″[1] diye rivâyet olunan Hadis-i Şerif’tir. Vitir namazı bir selâmla üç rek’attır. Çünkü Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:

كَانَ يُوتِرُ بِثَلَاثٍ لَا يُسَلِّمُ إلَّا فِي آخِرِهِنَّ.

″Vitri üç rek’at kılar, ancak son rek’atta selâm verirlerdi.″[2]

Namaz kılan vitrin her rek’atında Fâtiha ile bir sûre okur. Bu hususta Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ şu Hadis-i Şerif’i nakleder:

كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُوتِرُ بِثَلَاثٍ يَقْرَأُ فِي الْأُولَى بِسَبِّحْ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى وَفِي الثَّانِيَةِ بِقُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ وَفِي الثَّالِثَةِ بِقُلْ هُوَ اللّٰهُ أَحَدٌ (المسند للامام الاعظم ابى حنيفة رحمه اللّٰه عن عائشة ن عن ابن عباس وأبى بن كعب)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, vitir namazını üç kılar ve (çoğunlukla) birinci rek’atta A’lâ Sûresi’ni, ikinci rek’atta Kâfirûn Sûresi’ni, üçüncü rek’atta da İhlas Sûresi’ni okurdu.[3] Bu sûreleri, vitir namazında okumak sünnettir.

Üçüncü rek’atta rükûya varmadan, Kunût duâsı[4] okunur. İmam Şâfii’ye göre ise, yalnız Ramazan ayının on beşinden sonra Kunût duâsı rükûdan sonra okunur.

İmam-ı Âzam’ın mezhebinde Kunût’un yeri, sâdece vâcip olan vitirde, üçüncü rek’atta rükûdan öncedir, denilerek vâcip olduğu vurgulanmıştır.

İmam Şâfii’ye göre; sabah namazının ikinci rek’atının rükûsundan sonra Kunût duâsı okunur. Bunu Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in yaptığı bir uygulamaya dayandırır. Hanefilerde okunmamasının sebebi ise, İbn-i Mes’ud Radiyallâhu anhu’dan nakledildiğine göre; Resûlü Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin daha sonra bu uygulamayı terk etmesidir. Bu da hükmünün kaldırıldığına delildir. Bu sebeple vitir namazından başka hiçbir namazda Kunût duâsı okumak câiz değildir.[5]

Vitir namazı Hanefilere göre vâcip, diğer üç mezhebe göre müekked sünnettir. Hanefilere göre vâcip olduğuna işâret, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

اَلْوِتْرُ حَقٌّ فَمَنْ لَمْ يُوتِرْ فَلَيْسَ مِنَّا. اَلْوِتْرُ حَقٌّ فَمَنْ لَمْ يُوتِرْ فَلَيْسَ مِنَّا. اَلْوِتْرُ حَقٌّ فَمَنْ لَمْ يُوتِرْ فَلَيْسَ مِنَّا (د عن بريدة عن أبيه)

″Vitir namazı haktır. Kim bunu kılmazsa bizden değildir. Vitir namazı haktır. Kim bunu kılmazsa bizden değildir. Vitir namazı haktır. Kim bunu kılmazsa bizden değildir[6] Hadis-i Şerif’idir.

Vitir namazının Hanefi Mezhebi’nde vâcip kabul edilmesi, İmam-ı Âzam’a göredir. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

إنَّ اللّٰهَ زَادَكُمْ صَلَاةً وَهِيَ الْوِتْرُ فَصَلُّوهَا فِيمَا بَيْنَ صَلَاةِ الْعِشَاءِ إِلَى صَلَاةِ الْفَجْرِ. (حم أبي تميم الجيشاني)

″Allah’u Teâlâ namazlarınıza bir tâne daha eklemiştir. O da vitir namazıdır. Onu yatsı ile fecrin doğuşu arasında kılın″[7] Hadis-i Şerif’i de, İmam-ı Âzam’ın görüşünü teyid etmektedir. Zîrâ hadis emirdir, emir de vücub içindir. Bunun içindir ki, vitir namazı vaktinde kılınmadığı zaman kazâsı icmâ ile lâzım gelir. Bu namazın vücubu yani vâcip oluşu, sünnet ile sâbittir. Vitir namazında ayrı bir ezan bulunmayışının nedeni de yatsı namazının vaktinde kılınmasıdır. Çünkü yatsı namazının ezan ve kameti ona da yeterli olur. İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf’a göre ise, vitir namazı, müekked sünnettir. Onlar da: ″Bu namazın sünnet olduğunu gösteren bir çok belirtileri vardır. Nitekim onun için ayrı bir ezan yoktur ve vâcip olduğunu inkar eden kâfir olmaz″ demişlerdir. Sonuç olarak vitir namazında, İmam-ı Âzam’ın görüşü tercih edilmiştir.

Ayrıca Cuma namazı; dört rek’at ilk sünneti, iki rek’at farz namaz hükmünde olan hutbe, iki rek’at farzı, dört rek’at son sünneti, dört rek’at Zuhr-i Âhir ve iki rek’at vaktin sünneti olmak üzere on sekiz rek’attır. Bayram namazları da ikişer rek’attır. Terâvih namazı da yirmi rek’attır ve müekked sünnettir. Diğer nâfile namazlar da en az ikişer rek’attır. İleride bu konuların ayrıntısı anlatılacaktır.

Namazları ilk kılanlar hakkında şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

أَنَّ رَجُلًا مِنْ الْأَنْصَارِ سَأَلَ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ صَلَاةِ الْفَجْرِ: مَنْ صَلَّاهَا أَوَّلًا؟ فَأَخْبَرَهُ أَنَّ مَنْ صَلَّاهَا أَوَّلًا آدَمُ عَلَيْهِ السَّلَامُ وَالظُّهْرَ صَلَّاهَا إِبْرَاهِيمُ عَلَيْهِ السَّلَامُ حِينّ نَجَّاهُ اللّٰهُ تَعَالَى مِنْ نَارِ نَمْرُودٍ وَالْعَصْرَ صَلَّاهَا يَعْقُوبُ عَلَيْهِ السَّلَامُ حِينَ أَخْبَرَهُ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ بسَلَامَةٍ يُوسُفُ عَلَيْهِ السَّلَامُ وَالْمَغْرِبَ صَلَّاهَا دَاوُدُ عَلَيْهِ السَّلَامُ حِينَ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَصَلَاةِ الْعَتَمَةِ صَلَّاهَا يُونُسُ ابْنِ مَتَّى عَلَيْهِ السَّلَامُ حِينَ أَخْرَجَهُ اللّٰهُ مِنْ بَطْنِ الْحُوتِ كَالْفَرْخِ الَّذِى لَا رِيشَ لَهُ.

Ensardan bir kimse, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e: ″Sabah namazını en evvel kılan kimdir?″ diye sorunca, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle cevap vermiştir: ″Sabah namazını en evvel Âdem Aleyhisselâm kıldı. Öğlen namazını Allah’u Teâlâ Hazretleri kendisini Nemrud’un ateşinden kurtardığında İbrâhim Aleyhisselâm kıldı. İkindi namazını kendisine Cebrâil Aleyhisselâm oğlu Yusuf Aleyhisselâm’dan haber verdiğinde Yâkub Aleyhisselâm kıldı. Akşam namazını Allah’u Teâlâ Hazretleri kendisinin tevbesini kabul ettiğinde Dâvud Aleyhisselâm kıldı. Yatsı namazını Allah’u Teâlâ Hazretleri kendisini tüysüz ve kanatsız kuş yavrusu gibi balığın karnından çıkardığında Yunus Aleyhisselâm kıldı.″[8]

Vitir namazı hakkında da şu rivâyet anlatılmıştır:

″Mîraç Gecesi Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Mescid-i Aksâ’da bütün Peygamberlere imam oldu ve onlara iki rek’at namaz kıldırdı. Mûsâ Aleyhisselâm Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’den Sidre-i Müntehâ’ya vardığı zaman kendisi nâmına bir rek’at namaz kılmasını istedi. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Mîraçta, Sidre-i Mühtehâ’ya çıktığında, onun nâmına bir rek’at namaz kıldı. Buna bir rek’at da kendisi için ilâve etti. Namaz iki rek’at oldu. Cenâb-ı Hakk Teâlâ kendisine bir rek’at daha kılmasını emretti. Böylece namaz, akşam namazı gibi vitir (tek) oldu. İşte Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem üçüncü rek’atı kıldığı sırada Fâtiha ve zamm-ı sûre okudu. Rükûya gideceği zaman Cehennemi gördü. Cehennem ehli kömür gibi simsiyah olmuştu. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem bu halde kendisinden geçti ve elleri çözülüverdi. Hemen Cebrâil Aleyhisselâm geldi, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in üzerine Kevser suyundan döktü. Böylece Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem kendine geldi. Tekbir alıp kunût duâlarını okudu. Kunût duâsında, Cehennemden ve Cehennem ehlinden Allah’a sığındı.″


[1] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 93.

[2] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 93.

[3] İmam-ı Âzam Ebû Hanife, Müsned, Hadis No: 154/77; Sünen-i Nesâî, Kıyâm’ul-Leyl 37; Süne-i Tirmizî, Salât 230.

[4] ″Kunût duâsı″ hakkında ″Namazın vâcipleri″ bölümünde 13. maddeye bakınız.

[5] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 94.

[6] Sünen-i Ebû Dâvud, Vitir 1; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 2980.

[7] Ahmed b. Hanbel, Hadis No: 22731; Sünen-i Ebû Dâvud, Vitr 1; el- Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 148.

[8] Günyet’üt-Tâlibîn, c. 2, s. 140.