ABDEST:

Abdest, belli organları usulüne göre yıkamak ve meshetmekten ibaret olan bir temizliktir. Namaz gibi birtakım dîni vazifeleri yerine getirmek için abdest almak gerekir. Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, Kâbe’yî tavaf edemez, Mushaf-ı Şerif’i bitişik olmayan bir kılıf içinde bulunmadıkça eline alamaz, Kur’ân’ın tamamına veya bir âyetine dahi el süremez; bunlar haramdır. Fakat Kur’ân’ı ezber olarak veya karşıdan Mushaf’a bakarak okuyabilir. Aklı olan ve büluğ çağına eren her Müslüman, lüzumu hâlinde abdest almakla yükümlüdür.

Allah’u Teâlâ Sûre-i Mâide, Âyet 6’da şöyle buyurmaktadır:

″Ey îman edenler! Namaza kalkacağınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın ve başlarınızı mesh edin. Ayaklarınızı da topuklara kadar yıkayın…″

İbn-i Abbas, Ebû Mûsâ el-Eş’arî ve İbrâhim en-Nehâi Hazretleri gibi birçok ulemâ, bu Âyet-i Kerîme’de kişi abdestsiz iken namaza kalktığı zaman abdest alması emredilmiştir. Şâyet kişi namaza kalkmadan önce abdestli ise, yeniden abdest alması gerekmez, diye açıklamışlardır.

Bu hususta Süleyman b. Bureyde, babasından şu Hadis-i Şerif’i nakletmiştir:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَّى الصَّلَوَاتِ يَوْمَ الْفَتْحِ بِوُضُوءٍ وَاحِدٍ وَمَسَحَ عَلَى خُفَّيْهِ فَقَالَ لَهُ عُمَرُ لَقَدْ صَنَعْتَ الْيَوْمَ شَيْئًا لَمْ تَكُنْ تَصْنَعُهُ قَالَ عَمْدًا صَنَعْتُهُ يَا عُمَرُ (م عن سليمان بن بريدة عن ابيه)

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem (Mekke’nin) fetih günü beş vakit namazı bir abdest ile kıldı ve mestleri üzerine mesh etti. Bunun üzerine Hz. Ömer Radiyallâhu anhu Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e: ″Yemin olsun ki sen, bundan evvel yapmadığın bir şeyi yaptın″ dedi. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de: ″Bunu kasten yaptım, Yâ Ömer! (Câiz olduğunu beyan etmek için böyle yaptım)″ diye buyurdu.[1]

Fakat Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in abdestli olmasına rağmen, tekrar abdest aldığına ve bunun mükâfatına dair çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir.

Bu hususta Ebû Esed b. Amr Hazretleri şöyle buyurmuştur:

سَأَلْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنْ الْوُضُوءِ فَقَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتَوَضَّأُ لِكُلِّ صَلَاةٍ وَكُنَّا نُصَلِّى الصَّلَوَاتِ بِوُضُوءٍ وَاحِدٍ (خ عن ابى اسد بن عمرو)

Enes b. Mâlik Radiyallâhu anhu’ya abdest hakkında soru sordum. Bana şöyle dedi: ″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, her bir farz namaz için ayrı bir abdest alırdı. Biz ise bir abdestle birçok namaz kılardık.″[2]

Abdullah İbn-i Zeyd Radiyallâhu anhu’dan nakledilen diğer bir Hadis-i Şerif’te de şöyle geçmektedir:

تَوَضَّأَ مَرَّتَيْنِ مَرَّتَيْنِ وَقَالَ هُوَ نُورٌ عَلَى نُورٍ (عن عبد اللّٰه بن زيد)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, iki defa üst üste abdest aldı ve ″Bu, nûr üzerine nûrdur″ buyurdu.[3]

″Abdest âyeti hicretten sonra Medîne’de nâzil olmuştur. Namaz ise ittifakla hicretten önce Mekke’de farz olmuştur. Bu takdirde abdest âyeti inmeden önce abdestsiz namaz kılınmış olması gerekmez mi?″ diye sorulursa; ″Abdest gerçekte Mekke’de farz olmuştur. Fakat âyetle sâbit olması Medîne’dedir″ diye cevap verilir. Bu hususta Usâme Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

″Cebrâil Aleyhisselâm, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e gelerek vahiy ile abdest almayı öğretmiştir. Peygamberimiz abdesti bitirince, mübârek avuçlarıyla su alıp iki mübârek uylukları arasına saçmıştır.″[4] Bu hadis, abdestin Mekke’de farz olduğuna, fakat âyetinin Medîne’de indirildiğine delildir. Kısaca abdestin Mekke’de farz olması, Allah’ın ilmi ve ilhâmı ile olmuştur.

Denilmiştir ki: ″Âdem Aleyhisselâm Cennette buğdayı yediğinde, yüzü ile buğdaya yönelmiş, eliyle almış, eliyle başına dokunmuş ve ayağıyla yürümüştü. Tevbesi kabul olduğu zaman, günahkâr âzâlarını yıkaması, başına dokunduğu için başını meshetmesi ilhâm olundu.″ Âlimlerden çokları; ″Abdest âzâlarının yıkanmasının hikmeti budur″ diye buyurmuşlardır.[5]

Abdestin fazileti hakkında da Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in çok sayıda Hadis-i Şerif’i vardır Bunlardan bâzıları şöyledir:

مَنْ تَوَضَّأَ كَمَا أُمِرَ وَصَلَّى كَمَا أُمِرَ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ (حب عن عقبة بن عامر)

″Her kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namaz kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.″[6]

اِذَا تَوَضَّأَ اَحَدُكُمْ فَهُوَ فِى صَلَاةٍ مَا لَمْ يُحْدِثْ.

″Sizden (Mü’minlerden) bir kimse dâimâ abdestli bu­lunmak niyetiyle abdest alır ise, abdesti bozulmadıkça namazda bulunmuş gibi sevap kazanır.″[7]

مَنْ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ خَرَجَتْ خَطَايَاهُ مِنْ جَسَدِهِ حَتَّى تَخْرُجَ مِنْ تَحْتِ أَظْفَارِهِ (م عن عثمان بن عفان)

″Bir kimse güzelce abdest alırsa, tırnaklarının altına kadar vücudundan günahları dökülür.″[8]

إِنَّ أُمَّتِي يُدْعَوْنَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ غُرًّا مُحَجَّلِينَ مِنْ آثَارِ الْوُضُوءِ فَمَنْ اسْتَطَاعَ مِنْكُمْ أَنْ يُطِيلَ غُرَّتَهُ فَلْيَفْعَلْ (خ عن أبى هريرة)

Şüphesiz ki benim ümmetim, mahşer gününde abdest izlerinden dolayı yüzleri, elleri ve ayakları nurlu olarak çağrılacaktır.[9]


[1] Sahih-i Müslm, Tahâret 25 (86 Nûr’ul-Beyan, c. 1, s. 207; Tefsir-i Tibyan, c. 1, s. 429; Şemseddin Serahsî, el-Mebsut, c. 1, s. 6.

[2] Sahih-i Buhâri Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 162.

[3] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3613

[4] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 9.

[5] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 9.

[6] Sünen-i Nesâî, Tashâret 109; Sahih-i İbn-i Hibban, Hadis No: 1048; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 147, 3896.

[7] Kenz’ül-İrfan, Hadis No: 48.

[8] Sahih-i Müslim, Taharet 11 (33).

[9] Sahih-i Buhâri, Vudû 3.