MİRAS ÂYETLERİ:

Nisâ Sûresi, Âyet 11, 12 ve 176 miras âyetleridir. Ferâiz ilmini öğrenmek için, öncelikle bu âyetlerin iyi anlaşılması gerekir. Şimdi bu âyetleri sırası ile inceleyelim:

Çocukların miras taksimi hakkında Allah’u Teâlâ Sûre-i Nisâ, Âyet 11’de şöyle buyurmaktadır:

Allah’u Teâlâ size, çocuklarınız hakkında miras taksimini şöyle emreder: ″Çocuklarınızdan bir erkeğin hissesi, iki kızın hissesi kadardır. Çocuklarınız, yalnız kız çocuğu olur ve bunlar ikiden fazla olursa, mirasınızın üçte ikisi onlarındır. Eğer bir kızdan ibâret olursa, mirasın yarısı onundur.[1] Ölenin çocuğu varsa, anne ve babasından her birine mirasın altıda biri verilir. Ölenin hiç çocuğu olmayıp, yalnız anne ve babası olursa, üçte biri annesine verilir,[2] ölenin kardeşleri de var ise, annesine yalnız altıda bir verilir.[3] Bu taksim, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve borcu ödendikten sonra yapılır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin (dünyâda ve âhirette) sizin için hayırlı ve faydalı olduğunu bilmezsiniz. Allah’ın ferâizi (miras emri) böyledir. Şüphesiz Allah’u Teâlâ her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.″

Bu Âyet-i Kerîme’nin nüzul sebebi, Câbir b. Abdullah Radiyallâhu anhu’dan şöyle anlatılmıştır:

جَاءَتْ امْرَأَةُ سَعْدِ بْنِ الرَّبِيعِ بِابْنَتَيْهَا مِنْ سَعْدٍ إِلَى رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ اللّٰهِ! هَاتَانِ ابْنَتَا سَعْدِ بْنِ الرَّبِيعِ، قُتِلَ أَبُوهُمَا مَعَكَ يَوْمَ أُحُدٍ شَهِيدًا، وَإِنَّ عَمَّهُمَا أَخَذَ مَالَهُمَا فَلَمْ يَدَعْ لَهُمَا مَالًا، وَلَا تُنْكَحَانِ إِلَّا وَلَهُمَا مَالٌ، قَالَ: يَقْضِي اللّٰهُ فِي ذَلِكَ فَنَزَلَتْ آيَةُ الْمِيرَاثِ، فَبَعَثَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى عَمِّهِمَا فَقَالَ: أَعْطِ ابْنَتَيْ سَعْدٍ الثُّلُثَيْنِ، وَأَعْطِ أُمَّهُمَا الثُّمُنَ، وَمَا بَقِيَ فَهُوَ لَكَ (ت ه حم عن جابر بن عبد اللّٰه)

Sa’d b. Rebî’nin hanımı, Sa’d’dan olan iki kızıyla beraber Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldi ve ″Yâ Resûlallah! Bu ikisi Sa’d b. Rebî’nin kızlarıdır. Babaları Uhud’da sizinle birlikte savaşırken şehit edildi. Amcaları bunların mallarını aldı ve bunlara hiçbir mal bırakmadı. Malları olmadığı için de bu çocuklar evlenemezler″ dedi. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Bu konuda Allah hüküm verecektir″ buyurdu.

Hz. Câbir dedi ki:

- Sonra miras âyeti nâzil oldu ve Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem kızların amcasına haber gönderip çağırttı ve ona: ″Sa’d’ın iki kızına üçte iki, annelerine sekizde bir ver ve kalanı senindir″ buyurdu.[4]

Eşlerin mirastaki hisselerine dair de Allah’u Teâlâ Sûre-i Nisâ, Âyet 12’de şöyle buyurmaktadır:

Eğer ölen zevcelerinizin çocuğu olmazsa mirasının yarısı,[5] çocuğu olursa dörtte biri sizindir. Bu taksim, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve borcu ödendikten sonra yapılır. Eğer sizin çocuklarınız olmazsa, mirasınızın dörtte biri, çocuklarınız olursa, mirasınızın sekizde biri zevcelerinizindir.[6] Bu taksim, yaptığınız vasiyet yerine getirildikten ve borcunuz ödendikten sonra yapılır. Bir erkek veya kadın vefât eder, çocuğu ve babası olmayıp anneleri bir olan bir erkek veya bir kız kardeşi olursa, bunlardan her birine mirasın altıda biri verilir. Erkek ve kız kardeş birden fazla olursa da, mirasın üçte biri aralarında eşit olarak taksim edilir.[7] Bu taksim, zarar kastı olmaksızın yapılmış olan vasiyetin yerine getirilmesinden ve borcun ödenmesinden sonra yapılır. Allah’ın emri böyledir. Allah’u Teâlâ her şeyi bilendir, Halîm’dir (cezâ vermekte acele etmez).

Bir kimse sağlıklı iken malını istediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir. Ancak kişi ölüm döşeğinde iken artık miras hukuku uygulanır. O kimse vârisler hâriç, ancak malının üçte birini vasiyet edebilir.[8]

Vasiyet bahsinde de geçtiği üzere; kötürüm, çolak, felçli veya veremli olan kimsenin yapmış oldukları hibe, bu hastalıktan ölecekleri korkulmayıp hastalıkları devam ederse, mallarının hepsinden itibar edilir. Eğer bu hastalıklardan ölecekleri korkulur ve uzun zaman geçmeden de ölürlerse, yapmış oldukları hibe, mallarının üçte birinden itibar edilir. Zîrâ bu hastalıklar, müzmin (ne kadar süreceği belli olmayan) hastalıklardır.

Vasiyetin, vârislerin haricinde malın üçte birinden fazla olamayacağına dair Sa’d b. Mâlik Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

عَادَنِي رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنَا مَرِيضٌ فَقَالَ أَوْصَيْتَ قُلْتُ نَعَمْ قَالَ بِكَمْ قُلْتُ بِمَالِي كُلِّهِ فِي سَبِيلِ اللّٰهِ قَالَ فَمَا تَرَكْتَ لِوَلَدِكَ قُلْتُ هُمْ أَغْنِيَاءُ بِخَيْرٍ قَالَ أَوْصِ بِالْعُشْرِ فَمَا زِلْتُ أُنَاقِصُهُ حَتَّى قَالَ أَوْصِ بِالثُّلُثِ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ (ت ن عن سعد بن مالك)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, ben hasta iken ziyaretime geldi ve ″Vasiyet ettin mi?″ diye sordu. ″Evet,″ dedim. ″Ne kadar vasiyet ettin?″ dedi. ″Malımın tamamını Allah yolunda vakfettim″ deyince, bana: ″Çocuklarına ne bıraktın?″ dedi. ″Onlar iyidirler, ihtiyaçları yoktur″ dedim. Buyurdu ki: ″Onda birini vasiyet et.″ Ben bunu çok az buldum, devamlı olarak oranı artırmaya çalışıyordum, nihâyet üçte bir deyince: ″Üçte birde dur. Hattâ üçte bir de çoktur″ buyurdu.[9]

Kişinin, miras düşen kimselere vasiyet yapamayacağına dair de Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللّٰهَ قَدْ أَعْطَى كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ فَلَا وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ (ت ن عن عمرو بن خارجة)

″Şüphesiz Allah’u Teâlâ, her hak sahibine hakkını verdi. Bu sebeple vârise vasiyet yoktur.″[10]

Ayrıca Âyet-i Kerîme’de geçen: ″Bu taksim, zarar kastı olmaksızın yapılmış olan vasiyetin yerine getirilmesinden ve borcun ödenmesinden sonra yapılır″ buyruğuna bakıldığında, sıra olarak önce vasiyet sonra borç ibâresi geçmektedir. Bu hususta Hz. Aliden şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَضَى بِالدَّيْنِ قَبْلَ الْوَصِيَّةِ، وَأَنْتُمْ تُقِرُّونَ الْوَصِيَّةَ قَبْلَ الدَّيْنِ (ه عن على)

″Şüphesiz ki Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, ölen kimsenin borcunun vasiyetten önce ödenmesine hükmetti. Halbuki siz Kur’ân’da sıra olarak vasiyeti borçtan önce okumaktasınız.″[11]

Oğlu, kızı, oğlunun oğlu veya kızı, annesi, babası, dedesi olmayan ve bu durumda ölenlerin, anne ve babaları bir veya yalnız babaları bir olan kardeşleri varsa, bunlarla ilgili hüküm için de Sûre-i Nisâ, Âyet 176’da Allah’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Ey Resûlüm! Senden, çocuğu ve babası olmayan kimselerin miras taksimi hakkında fetvâ istiyorlar. De ki: ″Bu konu hakkındaki fetvâyı Allah’u Teâlâ şöyle veriyor: Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür ve bir kız kardeşi bulunursa,[12] bıraktığı malın yarısı kız kardeşindir.[13] Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona mirasçı olur.[14] Eğer ölenin, iki (veya daha fazla) kız kardeşi varsa, bıraktığı malın üçte ikisi kız kardeşlerindir.[15] Eğer kardeşler erkek ve kız olursa, erkek kardeşe, iki kız kardeşin payı kadar verilir. Mirasın taksiminde hatâ etmemeniz için Allah’u Teâlâ miras ahkâmını beyan eder. Allah’u Teâlâ, her şeyi bilendir.″

Anne ve babaları bir olanlar, babaları bir olanlardan önceliklidir. Eğer bunlar yoksa, babaları bir olan kardeşler devreye girer. Bu hususta Hz. Ali Kerremallâhu veche şöyle buyurmuştur:

إِنَّكُمْ تَقْرَءُونَ هَذِهِ الْآيَةَ {مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ} وَإِنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَضَى بِالدَّيْنِ قَبْلَ الْوَصِيَّةِ وَإِنَّ أَعْيَانَ بَنِي الْأُمِّ يَتَوَارَثُونَ دُونَ بَنِي الْعَلَّاتِ الرَّجُلُ يَرِثُ أَخَاهُ لِأَبِيهِ وَأُمِّهِ دُونَ أَخِيهِ لِأَبِيهِ (ت عن على)

Allah’u Teâlâ’nın Sûre-i Nisâ, Âyet 12’de: ″Bu taksim, zarar kastı olmaksızın yapılmış olan vasiyetin yerine getirilmesinden ve borcun ödenmesinden sonra yapılır″ diye geçen buyruğunu sıralama olarak önce vasiyet, sonra borcun ödenmesi şeklinde okuyorsunuz. Fakat bilesiniz ki, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem vasiyetin yerine getirilmesinden önce borçlarının ödenmesine hükmetti. Anne ve babaları bir olan kardeşler, ölen kardeşlerine mirasçı olurlar. Bunlar varken anneleri ayrı olup babaları bir olan kardeşler mirasçı olamazlar. Erkek olan kişi, anne ve babaları bir olan erkek kardeşine, babaları bir olan erkek kardeşinden önce vâris olur.[16] Bu sebeple aynı şekilde anne ve babaları bir olan kız kardeşler, babaları bir olan kız kardeşlerden mirasa daha evlâdırlar.[17] Ayrıca bir meselede, ölen kimsenin baba bir olan kız kardeşleri, anne-baba bir olan bir kız kardeşi ile beraber bulunduklarında mirastan altıda bir (1/6) hisse alırlar. Bu durumda anne-baba bir olan bir kız kardeş yarım (1/2) hisse alır. Mirasta normal şartlarda redd[18] gibi bir durum olmadıkça, aynı sınıftan kadınların alabileceği en fazla hisse üçte ikidir (2/3’tür). Mirastan hissesi olan kadınlar iki veya daha fazla olduğunda, bu hisseden geriye artan olmayacağı için baba bir olan kız kardeşlere bir hisse kalmaz. Ancak kız bir tane olursa, yarım (1/2) hisse alacağı için, geriye altıda bir (1/6) hisse artacaktır (2/3-1/2=1/6). İşte bu artan altıda bir (1/6) hisseye, ″Üçte ikiye (2/3’e) tamamlama″ mânâsında ″Sülüseyn’in tekmilesi″ denir.

Sonuç olarak mirasta taksimin nasıl olacağını Allah’u Teâlâ, Sûre-i Nisâ, Âyet 11, 12 ve 176’da tafsilatlı olarak beyan etmiştir. Âyet-i Kerîme’de belirtilmeyen bâzı hususlar da Hadis-i Şeriflerde beyan edilmiştir. Meselâ; Hanefi mezhebine göre; Zev’il-Erhâm da mirastan hak alır. ″Zev’il-Erhâm″; Ashâb-ı Ferâiz’den yani mirastan hisseleri âyet ve hadisle belirlenmiş olan vârislerden ve asabeden hiç mirasçısı olmayan kimselerin, kendisine en yakın olan diğer dayı, teyze, hala gibi kan bağı olan akrabalarının onun malına mirasçı olmalarıdır.


[1] Mirasın diğer kısmı babaları ve amcaları gibi asabeden bulunuyorsa onlara düşer. Eğer bunlar da bulunmazsa tamamı kızlara verilir.

[2] Gerisi babaya verilir.

[3] Gerisi babaya verilir. Baba yaşamıyor ise, altıda bir anneye, geri kalan da kardeşlerine verilir ki, erkek kardeşe üçte iki ve kız kardeşe de üçte bir hisse verilir.

[4] Sünen-i Tirmizî, Ferâiz, 3; Sünen-i İbn-i Mâce, Ferâiz, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 14270.

[5] Diğer yarısı da, kadının asabeden olan akrabalarına veya diğer yakın akrabalarına ait olur. Onlardan da hiçbirisi bulunmazsa da, beyt’ül-mala kalır. Meselâ: Bir kadının kocasıyla bir de amcası bulunsa, bıraktığı malının yarısı kocasına, diğer yarısı da amcasına verilir.

[6] Ölen kim­senin çocuğu olmaz ve bir kaç ta­ne zevcesi olsa da sâdece dörtte bir alma hakları vardır. Yâni, bir kadın olsa hakkı dörtte birdir. İki, üç, dört kadın olsa da dörtte bir alırlar ve onu aralarında taksim ederler.

[7] Yani bir erkeğin veya bir kadının babası, çocuğu olmayıp da; kardeşleri veya amcaları gibi vârisleri tarafından mirasına konuluyor da o vefât etmiş olanın ana tarafından bir erkek kardeşi veya bir kız kardeşi bulunuyorsa o anne bir erkek veya kız kardeşten her birine de mirastan altıda bir hisse vardır. Burada oğlan ile kız kardeşler eşittir. Eğer bu anne bir erkek kardeşler ile kız kardeşler birden fazla iseler mirasın üçte birinde ortaktırlar. Mirasın kalanı da diğer ashâb-ı ferâiz’den ve asabeden olanlara ait olur.

[8] Yine bir kimse sağlıklı iken, ben öldükten sonra diyerek vasiyette bulunursa, bu kişinin durumu da ölüm döşeğindeki kişinin durumu gibidir.

[9] Sahih-i Buhârî , Vesâya 2; Sünen-i Nesâî, Vesâya 3.

[10] Sünen-i Tirmizî, Vesâya 5, Sünen-i Nesâî, Vesâya 5.

[11] Sünen-i İbn-i Mâce, Vesâyâ 7.

[12] Yani anne ve babaları bir veya yalnız babaları bir olan bir kız kardeşi bulunursa, demektir.

[13] Yani bir kimse çocuğu veya babası bulunmaksızın ölüp de kendisinin anne ve babaları bir veya yalnız babaları bir kız kardeşi bulunursa, o kız kardeş için, o ölünün mirasının yarısı verilir. Kalan miras da asabeden kimsesi var ise ona verilir, yok ise o da bu kız kardeşe redd yoluyla ait olur. Bu, İmam-ı Âzam’ın mezhebine göredir.

[14] Yani, başka vârisi bulunmayınca mirasın tamamına hak sahibi olur.

[15] Geri kalan eğer başka hiçbir mirasçısı yoksa tamamı kızlara kalır.

[16] Sünen-i Tirmizî, Ferâiz 5; Sünen-i İbn-i Mâce, Ferâiz 10; Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 8110.

[17] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 295-296.

[18] Redd: Ashâb-ı Ferâiz’den olanların (belirli pay sahiplerinin), mirastan paylarını almalarından sonra artan miktarın, asabenin bulunmaması durumunda payları oranında yine onlara dağıtılmasını ifade eder.