SARHOŞLUK VEREN ŞEYLER (EŞRİBE)

Şarabın ve benzerlerinin fenâlığı sayısızdır. İçki kullananlar, ilk önce kendi nefislerinin zararlarına çalışmış olurlar. Çünkü bu yüzden vücutları erir, sıhhatleri bozulur, servetleri ellerinden çıkar, kendileri için en büyük nimet olan kıymetli akılları belirli bir zaman için yok olur. İnsan için akıl, hürriyet, vakar ve temkin en büyük birer nimettir. İnsan bu sâyede haklarını korur, herkesin kendisine hürmet etmesine mazhar olur, her türlü tasarrufa ehil bulunur. Hiçbir insan, bir an için olsa bile bu nimetlerden mahrum olmaya katlanamaz. Halbuki bir sarhoş, aklını güzelce kullanamaz. Halkın kendisini hafif görmesine hedef olur. İçkinin maddi ve mânevi zararları devamlı elemler, kederlerdir. Özellikle âhiret mesuliyeti çok büyüktür. Sarhoş eden maddeler âile hayatı için de çok zararlıdır. İçki yüzünden âile hayatında pek çok geçimsizlik baş gösterir. Âilelerin refahına sarf edilmesi lâzım olan servetler, vakitler çok kere içki yolunda mahvolur ve içki yüzünden bir takım tedâvisi mümkün olmayan hastalıklar meydana gelerek âile fertlerinin hayatına ve dünyâya gelecek çocuklarının bedenlerine tesir eder. Nesil, cılız yetişir. Âile saadeti söner gider. İçki, öldürücü bir zehirdir, insanı yavaş yavaş zehirler, ölüme götürür. Bunu kullananlar yavaş yavaş intihara karar vermiş kimseler yerindedirler. İntihar ise, aklen ve dînen yasaktır. İnsanları bundan menetmek lâzımdır. Böyle bir intihara cüret eden kimse hakkında bir cezâ verilmesi menfaat ve hikmet gereklerinden olduğu gibi kendisinin Allah’ın bir emâneti olan hayatına, malına, şerefine tecâvüz eden ve sonuç olarak kendi âile fertlerinin refah ve saadetine ve bağlı bulunduğu toplumun düzenine zarar ve ziyân veren bir şahıs hakkında cezâ verilmesi de menfaat ve hikmet gereği bulunmuştur.

Müslümanlığın ilk devresinde içki henüz helal idi. Ashâb-ı Kirâm bâzı zamanlarda içerlerdi. Daha sonra haram olduğuna dair Âyet-i Kerîme nâzil oldu. İleride bu husus ayrıntılı olarak anlatılacaktır.

İçki iki kısımdır: Birincisi; hamrdır (şaraptır). İkincisi; şaraptan başka sarhoşluk veren diğer içkilerdir. ″Şarap″ lügatta; içilen herhangi bir sıvı maddenin ismidir. Gerek helal olsun, gerek haram olsun. Zamanımızda şarap lafzı, yaş üzüm suyundan yapılan herkesçe bilinen içkide kullanılır. Fıkhî bir terim olarak da şarap; pişirilmeksizin kendi kendine kaynayıp kabaran, kuvvetlenip sarhoş edici bir hâle gelen yaş üzüm suyudur. İmam-ı Âzam’a göre; böyle bir üzüm suyu köpüğünü atmadıkça, içen kişiye had vurulması hususunda şarap sayılmaz. Kaynaması, kuvvetlenmesinin başlangıcıdır. Tam şarap hâline gelmesi, köpüğünü atmasıyla olur. Bulanıklıktan sâfi olması da köpüğünü atmasına bağlıdır. Çünkü şarabın hükümleri kesindir. Şüphe ile sâbit olmaz. Köpüğünü attığı zaman şüphe kalkar. Şarap içene had (hür için seksen, köle için kırk değnek) vurulur. Şarabı helal itikat eden, kâfir olur. Nihâye’de böyle zikredilmiştir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; pişmemiş yaş üzüm suyunun kaynayıp kuvvetlenmesiyle şarap olmuş olur. Köpüğünü atması şart değildir. Fakat kaynayıp kabarması ve kuvvetlenmesi ise, ittifakla şarttır. Bu vasıflar bulunmadıkça şarap olmuş olmaz. Yaş üzüm suyunun kaynayıp kabarması ve kuvvetlenmesi ile sarhoş edici hâle gelip içenler arasında düşmanlık ve kin düşmekte ve namaz kılmaktan alıkoymakta yeterli sıfatlardır. Köpüğünü atma vasfı sarhoşluğun meydana gelmesinde tesiri bulunan bir sıfat değildir.

Şarap; kitap, sünnet, icmâ-i ümmet ve ma’kûl (akıl) ile haramdır. Kitap ile haram olması Allah’u Teâlâ’nın Sûre-i Mâide, Âyet 90-91’de geçen şu buyruğudur:

″Ey îman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın amelinden olan murdar bir şeydir. Bunlardan sakının ki, felah bulasınız.* Muhakkak şeytan, içki ve kumarla aranıza buğuz ve düşmanlık sokmak ve sizi zikrullahtan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz bunlardan vazgeçtiniz değil mi?″

Bu âyetlerin nüzul sebebi hakkında şu hâdise nakledilmiştir:

اللّٰهُمَّ بَيِّنْ لَنَا فِي الْخَمْرِ بَيَانًا شَافِيًا فَنَزَلَتْ الْآيَةُ الَّتِي فِي الْبَقَرَةِ فَدُعِيَ عُمَرُ فَقُرِئَتْ عَلَيْهِ فَقَالَ عُمَرُ اللّٰهُمَّ بَيِّنْ لَنَا فِي الْخَمْرِ بَيَانًا شَافِيًا فَنَزَلَتْ الْآيَةُ الَّتِي فِي النِّسَاءِ {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقْرَبُوا الصَّلَاةَ وَأَنْتُمْ سُكَارَى} فَكَانَ مُنَادِي رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَقَامَ الصَّلَاةَ نَادَى لَا تَقْرَبُوا الصَّلَاةَ وَأَنْتُمْ سُكَارَى فَدُعِيَ عُمَرُ فَقُرِئَتْ عَلَيْهِ فَقَالَ اللّٰهُمَّ بَيِّنْ لَنَا فِي الْخَمْرِ بَيَانًا شَافِيًا فَنَزَلَتْ الْآيَةُ الَّتِي فِي الْمَائِدَةِ فَدُعِيَ عُمَرُ فَقُرِئَتْ عَلَيْهِ فَلَمَّا بَلَغَ فَهَلْ أَنْتُمْ مُنْتَهُونَ قَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ انْتَهَيْنَا انْتَهَيْنَا (د ن ت عن عمر)

Hz. Ömer: ″Ey Al­lah’ım! İçki hakkında bize faydalı bir delil indir″ diye duâ etti. Bunun üzerine, ″Ey Resûlüm! Senden içki ve kumar hakkında sorarlar. De ki: ″Onların her birinde büyük günah vardır ve insanlar için onlarda bâzı menfaatler de vardır. Halbuki onların günahları, menfaatlerinden daha büyüktür…″ diye geçen Sûre-i Bakara, Âyet 219 nâzil oldu. Hz. Ömer çağırılıp kendisine bu âyet okununca yine, ″Ey Al­lah’ım! İçki hakkında bize faydalı bir delil indir″ diye duâ etti. Bunun üzerine, ″Ey îman edenler! Sarhoş olduğunuz halde ne dediğinizi bilinceye kadar namaz kılmayın…″ diye geçen Sûre-i Nisâ, Âyet 43 nâzil oldu. Bu âyetin nüzulünden sonra Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in müezzini namaz için kamet edince, ″Sarhoş iken namaza yaklaşmayın″ diye ilan etti. Hz. Ömer çağırılıp bu âyet kendisine okununca yine, ″Ey Al­lah’ım! İçki hakkında bize faydalı bir delil indir″ diye duâ etti. Bunun üzerine de, ″Ey îman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın amelinden olan murdar bir şeydir. Bunlardan sakının ki, felah bulasınız.* Muhakkak şeytan, içki ve kumarla aranıza buğuz ve düşmanlık sokmak ve sizi zikrullahtan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz bunlardan vazgeçtiniz değil mi?″ diye geçen Sûre-i Mâide, Âyet 90-91 nâzil oldu. Hz. Ömer çağrılıp bu inen âyetler sonuna kadar okununca, Hz. Ömer: ″Vazgeçtik, vazgeçtik″ dedi.[1]

İçki içmenin haram olduğuna dair çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir. Bunlardan bâzıları şöyledir:

إذَا وَضَعَ الرَّجُلُ قَدَحًا فِيهِ خَمْرٌ عَلَى يَدِهِ لَعَنَتْهُ مَلَائِكَةُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ فَإِنْ شَرِبَهَا لَمْ تُقْبَلْ صَلَاتُهُ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً وَإِنْ دَاوَمَ عَلَيْهَا فَهُوَ كَعَابِدِ الْوَثَنِ.

″Bir adam eline şarap kadehini alınca, gökteki ve yerdeki melekler ona lânet eder. İçkiyi içerse, kırk gece namazı kabul edilmez ve içki içmeye devam ederse, puta ibâdet eden gibi olmuş olur.″[2]

يَشْرَبُ نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي الْخَمْرَ يُسَمُّونَهَا بِغَيْرِ اسْمِهَا (د ن عن محيريز)

″Ümmetimden bir kısmı içki içerler ve onlara değişik isimler verirler.″[3]

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يَقْعُدْ عَلَى مَائِدَةٍ يُشْرَبُ عَلَيْهَا الْخَمْرُ (در عن جابر)

″Kim Allah’a ve âhiret gününe îman ediyorsa, üzerinde içki içilen bir sofraya oturmasın!″[4]

لُعِنَتْ الْخَمْرُ عَلَى عَشْرَةِ أَوْجُهٍ بِعَيْنِهَا وَعَاصِرِهَا وَمُعْتَصِرِهَا وَبَائِعِهَا وَمُبْتَاعِهَا وَحَامِلِهَا وَالْمَحْمُولَةِ إِلَيْهِ وَآكِلِ ثَمَنِهَا وَشَارِبِهَا وَسَاقِيهَا (ه عن ابن عمر)

″İçkiye, on yönden lânet edilmiştir: İçkinin kendisine, onu imâl edene, imâl etmek isteyene, satıcısına, müşterisine, taşıyana, taşıttırana, kazancını yiyene, içene ve içirene.″[5]

إِنَّ الْخَبَائِثَ جُعِلَتْ فِي بَيْتٍ فَأُغْلِقَ عَلَيْهَا, وَجُعِلَ مُفْتَاحَهَا الْخَمْرَ، فَمَنْ شَرِبَ الْخَمْرَ وَقَعَ بِالْخَبَائِثِ (مصنف عبد الرزاق عن أبان)

″Bütün pislikler bir eve konuldu ve bu evin kapısı kilitlendi. Bu evin anahtarı da içki kılındı. Kim içkiyi içerse, o pisliğin içine düşer.″[6]

اَلْخَمْرُ أُمُّ الْخَبَائِثِ وَمَنْ شَرِبَهَا لَمْ يَقْبَلِ اللّٰهُ مِنْهُ صَلَاةً أَرْبَعِينَ يَوْمًا فَإِنْ مَاتَ وَهِىَ فِى بَطْنِهِ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً (قط طب عن عبد اللّٰه بن عمرو بن العاص)

″İçki, kötülüklerin anasıdır. Her kim içki içerse, Allah’u Teâlâ onun kırk gün namazını kabul etmez. Karnında içki olduğu halde ölürse, câhiliye ölümü üzere ölmüş olur.″[7]

İçki hakkında Hz. Osman Radiyallâhu anhu da şöyle buyurmuştur:

اجْتَنِبُوا الْخَمْرَ فَإِنَّهَا أُمُّ الْخَبَائِثِ إِنَّهُ كَانَ رَجُلٌ مِمَّنْ خَلَا قَبْلَكُمْ تَعَبَّدَ فَعَلِقَتْهُ امْرَأَةٌ غَوِيَّةٌ فَأَرْسَلَتْ إِلَيْهِ جَارِيَتَهَا فَقَالَتْ لَهُ إِنَّا نَدْعُوكَ لِلشَّهَادَةِ فَانْطَلَقَ مَعَ جَارِيَتِهَا فَطَفِقَتْ كُلَّمَا دَخَلَ بَابًا أَغْلَقَتْهُ دُونَهُ حَتَّى أَفْضَى إِلَى امْرَأَةٍ وَضِيئَةٍ عِنْدَهَا غُلَامٌ وَبَاطِيَةُ خَمْرٍ فَقَالَتْ إِنِّي وَاللّٰهِ مَا دَعَوْتُكَ لِلشَّهَادَةِ وَلَكِنْ دَعَوْتُكَ لِتَقَعَ عَلَيَّ أَوْ تَشْرَبَ مِنْ هَذِهِ الْخَمْرَةِ كَأْسًا أَوْ تَقْتُلَ هَذَا الْغُلَامَ قَالَ فَاسْقِينِي مِنْ هَذَا الْخَمْرِ كَأْسًا فَسَقَتْهُ كَأْسًا قَالَ زِيدُونِي فَلَمْ يَرِمْ حَتَّى وَقَعَ عَلَيْهَا وَقَتَلَ النَّفْسَ فَاجْتَنِبُوا الْخَمْرَ فَإِنَّهَا وَاللّٰهِ لَا يَجْتَمِعُ الْإِيمَانُ وَإِدْمَانُ الْخَمْرِ إِلَّا لَيُوشِكُ أَنْ يُخْرِجَ أَحَدُهُمَا صَاحِبَهُ (ن عثمان)

″İçki içmekten uzak durun, çünkü o kötülüklerin anasıdır. Sizden önceki ümmetler arasında ibâdetle meşgul olan bir adam vardı. Fahişe bir kadın ona meyletti ve hizmetçisini göndererek; şâhitlik için seni istiyoruz, diye onu çağırttı. O hizmetçiyle beraber onun yanına kadar geldiler. Her bir kapıdan içeri girince hizmetçi kapıları kilitliyordu. Sonunda güzel bir kadının yanına geldi kadının yanında bir çocuk, bir kap içerisinde de içki vardı. Kadın o gelen adama: ″Allah’a yemin olsun ki ben seni şâhitlik için çağırmadım, ya benimle ilişki kurarsın veya bu içkiden içersin veya bu çocuğu öldürürsün″ diye çağırdım. Adam: ″Öyleyse bana bir kadeh içki ver″ dedi. Kadın bir kadeh içki verdi, adam tekrar ver dedi ve sarhoş olunca kadınla zinâ etti, çocuğu da öldürdü. İşte bu olaydan ibret alıp içkiden uzak durun! Allah’a yemin ederim ki, içki ile îman bir arada durmaz; biri girerse, diğeri çıkar.″[8]

Bu hususta Dahhâk Hazretleri de şöyle buyurmuştur:

مَنْ مَاتَ مُدْمِنًا لِلْخَمْرِ نُضِحَ فِي وَجْهِهِ بِالْحَمِيمِ حِينَ يُفَارِقُ الدُّنْيَا (ن عن الضحاك)

″Kim içki tiryakisi olarak ölürse, son nefesinde dünyâdan ayrılırken, yüzüne Cehennem suyu serpilir.″[9]

İçkinin icmâ-i ümmetle haram olması; Ümme-i Muhammed haram olduğu üzere ittifak ettiklerindendir. İcmâ-i ümmet ise, kuvvetli delildir. İçkinin ma’kûl (akıl) ile haram olması; içkinin azı, çoğuna sevk eder, bu sıfat içkinin özelliklerindendir. Çünkü içkinin lezzeti çoğundadır.

- Tılâ dahi haram olur. Tılâ; kaynatılıp üçte ikisinden azı uçan (üçte birinden fazlası kalan) üzüm suyudur. İmam Zeylaî Rahimehullah, Muhît’ten; ″Tılâ, müsellesten bir isimdir. ″Müselles″; üçte ikisi uçup, üçte biri kalıncaya kadar kaynatılan yaş üzüm suyudur″ diye nakletmiştir. Doğru olan budur. Zîrâ rivâyet olunmuştur ki, Ashâbın büyükleri; üçte ikisi uçup, üçte biri kalıncaya kadar kaynatılan üzüm suyundan içerlerdi.

Yaş üzüm suyu kaynatılıp, yarısı uçarsa buna ″Munassaf″, daha az kaynatılırsa buna da ″Bâzik″ adı verilir. Tılâ olsun, müselles olsun, munassaf olsun, gerekse bâzik olsun, bunlar kabarıp kuvvetlenirse, haram olurlar. İbn-i Abbâs Radiyallâhu anhumâ’dan, ″Bâzik″ hakkında sorulduğunda, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

اَلْبَاذِقُ وَمَا أَسْكَرَ فَهُوَ حَرَامٌ.

″Bâzik ve her sarhoş edici madde haramdır″[10] Hadis-i Şerif’ini rivâyet etmiştir. Böyle olunca; tılâ, munassaf ve bâzikin her biri haramdır.

Hanefi ulemâsı der ki; ″Yaş üzüm suyu az ısıtılıp su gibi berrak kalırsa, şarap gibi haram olur. Bunlar içeni coşturur, azı da çoğuna sevk edicidir. Bunun için fâsıklar güruhu bir araya toplanıp bunları içerler, ama müselles bunlar gibi olmayıp su gibi ince değildir, azı da çoğuna sevk edici değildir.″

″Seker″ dahi haramdır. Seker; pişirilmeden kendi kendine kaynayıp kabaran sarhoş edici hâle gelen yaş hurma suyudur. ″Nakî-i Zebîb″ de haramdır. Nakî-i zebîb; kendi kendine kaynayıp kabaran ve kuvvetlenip sarhoş edici bir hâle gelen pişirilmemiş kuru üzüm suyudur. Ama soğuk suya ıslanan kuru üzüm kendi kendine kaynayıp kabararak ve kuvvetlenerek sarhoş edici bir hâle gelmezse, haram olmaz. ″İbn-i Abbâs Radiyallâhu anhumâ, kuru üzümü ıslatıp birinci, ikinci ve üçüncü günün akşamına kadar kendisi içerdi ve hizmetçilere de içirirdi″[11] diye rivâyet edilmiştir.

İmam-ı Âzam’a göre; yaş üzüm suyunun şarap olması için, pişirilmeden kendi kendine kaynayıp kabarması ve kuvvetlenip köpüğünü atması şart olduğu gibi, kuru üzüm suyunun ve yaş hurma suyunun da haram olması için köpüğünü atması şarttır. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; bunların haram olması için köpüklerini atması şart değildir.

Yalnız tılâ, bâzik gibi bu sayılan şeylerin haram olması, şarabın haram olmasından derece itibariyle aşağıdır. Şarap, galiz (ağır) necasettir. Yani, pis olduğuna dair hakkında şer’î bir delil bulunup, pis olmadığına dair başka delil bulunmayandır. Diğer sarhoş edici maddelerin galiz necâset veya hafif necâset olması hususunda ihtilaf olunmuştur. Bir rivâyette, galiz necasettir. Diğer bir rivâyette, hafif necasettir. Yani ihtilaf edilmesi; pis olduğuna dair hakkında şer’î bir delil bulunmakla beraber, pis olmadığına dair de delil bulunmasından dolayıdır.

- Şarabın helal olduğuna itikat eden kimse kâfir olur. Çünkü şarabın haram olduğu, kesin delille sâbittir. Şaraptan başka sarhoş eden maddelerin helal olduğuna itikat eden kimse kâfir olmaz. Çünkü bunların haram olması içtihad iledir.

- Şarabın haram olması kesin delille sâbit olduğu için, kendi isteğiyle şaraptan bir damla içilmesinden dolayı, sarhoş olunmasa bile had (seksen değnek) vurulur. Şaraptan başka sarhoş edici maddelerden birinin isteyerek içilmesinden meydana gelen sarhoşluktan dolayı had tatbik edilir. Sarhoş olmayacak kadar içildiğinde had vurulmaz. Çünkü bunların haram olması içtihad iledir.

- İmam-ı Âzam’a göre; şaraptan başka diğer sarhoş edici maddelerin satışı câizdir. Bunları telef eden de öder. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; şaraptan başka diğer sarhoş edici maddelerin satışı câiz değildir. Bunları telef eden de ödemez.

Şarabın satılması ittifakla câiz değildir. Şarabı döken de ittifakla ödemez. Şarabın satılmasının câiz olmaması, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

إِنَّ الَّذِي حَرَّمَ شُرْبَهَا حَرَّمَ بَيْعَهَا (م ن عن ابن عباس)

″Şarabın içilmesini haram kılan Zât-ı A’lâ, onun satışını da haram kılmıştır″[12] Hadis-i Şerif’iyle sâbittir. Zîrâ Allah’u Teâlâ şarabı haram kılınca, kendisinden faydalanılmasını da mübah kılmamıştır.

- Şarap veya diğer haram olan içkiler kaynayıp kabararak sarhoş edici bir hâle geldikten sonra, üçte ikisi gidinceye kadar kaynatılsa bile helal olmaz. Çünkü yaş üzüm suyunu kaynatmak haram olmasını önlemek içindir. Yoksa haram olduktan sonra onun haramlığını kaldırmak için değildir. Fakat şarap ve diğer içkiler üçte ikisi kaynayıncaya kadar kaynatıldıktan sonra içildiğinde sarhoş etmezse had vurulmaz. Kuru hurma suyu ile kuru üzüm suyu biraz kaynatılınca kuvvetlense bile sarhoş etmedikçe helaldir. Çünkü Ashâb-ı Kirâm kaynatılmış kuru üzüm ve kuru hurma sularını içerlerdi. Pek çok meşhur Sahabeden bunların helal olduğu kavlen (sözle) ve fiilen nakledilmiştir. Hattâ İmam-ı Âzam; ″Kaynatılmış kuru hurma suyu ile kuru üzüm suyunun helal olduğuna itikat etmek vâciptir. Şüphe edilirse, Sahabeyi fâsıklığa nisbet etmek lâzım gelir″ demiştir. İhtiyâr sahibi; ″Kuru hurma suyu ile kuru üzüm suyu kaynatılıp vücuda kuvvet olsun diye içilirse, helaldir. Eğlence ve neşe maksadıyla içilirse, haramdır″ demiştir. İmam Muhammed bir rivâyette; ″Mutlaka haramdır″ demiş, bir rivâyette de; ″Haram ve helal olmasında tevakkuf etmiştir, yani duraklamıştır.

- Gerek kaynatılsın, gerek kaynatılmasın bal, incir, buğday, arpa, darı, halîtan (karışık olarak azca pişirilmiş kuru hurma ile kuru üzüm şurubu), kuru hurma, kuru üzüm şurupları ve üçte ikisi uçuncaya kadar yaş üzüm şırası kaynayıp kuvvetlenerek sarhoş edici bir hâle gelmedikçe, eğlence ve neşe maksadıyla içilmedikçe mübahdırlar.

Müselles; üçte ikisi uçuncaya kadar kaynatılan yaş üzüm şırasıdır. Bu kaynayıp kabararak kuvvetlense bile, İmam-ı Âzam ile İmam Ebû Yusuf’a göre; helaldir. Ama İmam Muhammed, İmam Mâlik ve İmam Şâfii’ye göre; haramdır. Bunlar Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

كُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ (خ عن معاذ بن جبل)

″Her sarhoş eden şey haramdır″[13] Hadisi-i Şerif’ine sarılmışlar ve yine Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

مَا أَسْكَرَ كَثِيرُهُ فَقَلِيلُهُ حَرَامٌ (د ن ه عن جابر بن عبد اللّٰه)

″Çoğu sarhoşluk veren şeyin azını da yasaklayıp haram kılıyorum″[14] diye geçen Hadis-i Şerif’ini delil getirmişlerdir. ″Bir testisi sarhoşluk veren içkinin, bir yudumu da haramdır″ diye rivâyet edilmiştir. Zîrâ sarhoşluk veren şey, aklı giderir. Böyle olunca şarap gibi, azı da çoğu da haram olur.

İmam-ı Âzam ile İmam Ebû Yusuf’un delili de; Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

حُرْمَةُ الْخَمْرِ لِعَيْنِهَا.

″Şarabın kendisi haramdır″[15] Hadis-i Şerif’idir. Şaraptan başka içkilerin haram olması, sarhoş edici oldukları içindir. Şarabın azının haram olması, azı çoğuna sevk edici olduğu içindir. Bundan dolayı şarabın azını içen kimseye, çoğunu içmiş hükmü verilmiştir. Ama üçte ikisi gidinceye kadar kaynatılan yaş üzüm şırası su gibi sıvı olmayıp katı olduğundan dolayı azını içmek, çoğunu içmeyi dâvet edici değildir ve bu müselles haddı zâtında gıdadır, mübah olarak bâki kalmıştır.

Kuru hurma, kuru üzüm, halîtan, bal, incir, buğday, arpa, darı şuruplarını içen kimse sarhoş olsa, bu kimseye had (seksen değnek) vurulup vurulmamasında iki rivâyet vardır. Bir rivâyete, had vurulur, diğer rivâyette had vurulmaz. En sahih görülen haddin vâcip olmasıdır. Çünkü zamanımızdaki fâsıklar haram olan içkileri içmek için toplandıkları gibi, bunları içmek için de toplanırlar. Bundan dolayı sarhoş olduklarında da bir çok fenâlıkları yaparlar. Bu takdirde kötülüğü ortadan kaldırmak için yahut kötülüğü azaltmak için had vâcip olur.

Kuru hurma, kuru üzüm, halîtan, bal, incir, buğday, arpa, darı şuruplarından birini içip sarhoş olan kimse karısını boşasa, bunlar haramdır diyen zâta göre; bunları içmekten menetmek için o kimsenin karısı boş olur. Bunlar helaldir, diyen zâta göre; o kimsenin karısı boş olmaz. Bunlar helaldir diyen zâta göre; bunlardan sarhoş olup karısını boşayan kimse uyku hâlinde karısını boşayan kimse gibi olmuş olur. İmam Muhammed’e göre; bunlar sarhoşluk verecek bir hâle gelince, artık bunların azını da çoğunu da içmek her hâlükârda haramdır. İmam Muhammed’e göre; bunlardan herhangi birinden sarhoş olup karısını boşayan kimsenin karısı boş olur. Fetvâ, İmam Muhammed’in görüşüne göredir. İmam Muhammed ile İmam-ı Âzam ve İmam Ebû Yusuf arasındaki ihtilaf, bunların yalnız sarhoşluk vermeyecek miktarını bedene kuvvet vermek maksadıyla içen kimse hakkındadır. Yoksa neşe ve eğlence amacıyla içen kimse hakkında bunlar ittifakla haramdır. Ebû Hafs-ı Kebîr’den, müsellesten (üçte ikisi uçuncaya kadar kaynatılan yaş üzüm suyundan) sorduklarında, ″İçilmesi helal değildir″ diye cevap vermiş, kendisine; ″İmam-ı Âzam ile İmam Ebû Yusuf’a muhalefet ettin″ demişler. Ebû Hafs Rahimehullah da; ″Ben onlara muhalefet etmedim, onlar bedene kuvvet vermek maksadıyla içilmesini helal görmüşlerdir. Ama insanlar onu fenalık ve eğlence için içiyorlar″ demiştir.[16]

- Şarabın içine tuz, sirke veya başka bir şey atmak suretiyle şarap sirke olsa, bu sirke helaldir. İmam Şâfii’ye göre; helal değildir. Zîrâ bu hususta nakledilen bir Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سُئِلَ عَنْ الْخَمْرِ تُتَّخَذُ خَلًّا فَقَالَ لَا (م عن أنس)

Resulullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e; ″Şarabı sirke yapalım mı?″ diye sorulunca, ″Yapmayın″ diye buyurdu.[17] Yine Enes Radiyallâhu anhu’dan nakledilen bir diğer Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

أَنَّ أَبَا طَلْحَةَ سَأَلَ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ أَيْتَامٍ وَرِثُوا خَمْرًا قَالَ أَهْرِقْهَا قَالَ أَفَلَا أَجْعَلُهَا خَلًّا قَالَ لَا (د عن أنس)

Ebû Talhâ Radiyallâhu anhu, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e; ″Bir yetim için şarap miras kalmıştır, ne yapalım?″ diye sorduğunda, ″Onu dökün″ buyurdu. Ebû Talhâ Radiyallâhu anhu; ″Yâ Resûlallah! Onu sirke yapalım mı?″ diye sorduğunda da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem; ″Yapmayın″ diye buyurdu.[18]

İmam Şâfii; ″Şarap içine atılan bir şey, şarap içerisine düşer düşmez pis olur. Pis olan bir şey, pis olan başka bir şeyi temiz yapamaz. Bunun benzeri, bir kimse miras olarak mal bırakacak olan bir şahsı öldürse, mirastan mahrum olur. Çünkü doğrudan doğruya haram işlemiştir. Yine bir kimse Harem-i Şerif’te av avlasa, onu yemesi helal olmaz. Harem-i Şerif’in avını haram olan yerden helal olan yere çıkarsa, o avı tekrar haram olan yere götürmesi vâciptir. Eğer avın kendisi Harem-i Şerif’ten dışarı çıkarsa, bu takdirde onu avlamak helal olur″ demiştir.

Bu hususta Hanefilerin delili; Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

نِعْمَ الْإِدَامُ الْخَلُّ (د ت ه عن جابر)

″Sirke ne güzel katıktır″[19] Hadis-i Şerif’idir. Bu Hadis-i Şerif, nasıl yapılırsa yapılsın, sirkenin her çeşidini kapsar. Şarabın sirke olması, şarabın kötülük vasfını giderici, iyilik sıfatını isbat edicidir. Sirke safrayı teskin eder, şehveti kırar ve gıda olur. Şarabı, sirke yapmak mübahtır.

- Dübbâ (tabak), hanten (kırmızı yahut yeşil testi), müzeffet (ziftli kap), nakîr (iyice kabuğu soyulan ve güzelce içi oyulan hurma ağacı) adlarındaki kapların içine nebiz (hurmadan ve kuru üzümden çıkarılan bir çeşit şurup) konulmasında bir sakınca yoktur. Bu kaplardan nebîz içmek İslâmiyetin ilk zamanlarında yasak edilmişti. Herhangi bir meyve şırasının bu kaplardan birinde şarap olmayacağından kimse emin değildi. İçki de yeni haram kılınmıştı. Bundan dolayı yalnız tulumlara konulan nebîzin içilmesine müsaade edilmişti. Çünkü bunlardaki nebîz, kolay kolay içki olmaz, içki olduğu zaman da (köpüreceğinden) tulum patlar, bu sûretle içindekinin hâli belli olurdu. Aradan uzun zaman geçip içkinin haram kılındığı her tarafa yayıldıktan ve bu bütün Müslümanların kalplerine yerleştikten sonra, bu kaplara nebîz konulmasının hükmü kaldırılarak deriden olsun, toprak veya ağaçtan yapılsın bütün kaplara nebîz konulmasına müsaade buyrulmuştur.

Bu kaplara önce şarap konulup bundan sonra nebîz konulsa, eğer bu kaplar eskiyse üç defa yıkamakla temiz olur. Eğer bu kaplar yeniyse, İmam Muhammed’e göre; temiz olmaz. Zîrâ yeni olan bu kaplar, şarabı içmişlerdir (içerisine geçmiştir). İmam Ebû Yusuf’a göre; her yıkayışta kurutmak şartıyla üç defa yıkandığı takdirde temiz olur. Bu mesele, sıkılmaları mümkün olmayan pis olmuş şeyler kâbilindendir. Bâzı âlimler; ″İmam Ebû Yusuf’a göre; bu kapların içine şarabın rengi, tadı, kokusundan eser kalmayıp sâfi su akıncaya kadar birkaç defa su doldurulup çıkarıldığında temizlenmiş olduğuna hükmolunur″ demişlerdir.

- Şarabın tortusunu içmek, tarağı tortuya bulaştırıp saç sakal taramak mekruhtur. Tortunun saç ve sakal kıllarını güzelleştirmekte tesiri vardır. Şarabın tortusunu içene, sarhoş olmadıkça had vurulmaz. Hanefilere göre; şarabın tortusu, şarap hükmünde değildir. İmam Şâfii’ye göre; tortuyu içene, sarhoş olmasa bile had vurulur. Çünkü bir damla şarap bile, had vurulmasını gerektirir. Bu tortunun içinde ise, bir çok şarap damlaları vardır. Hanefilerin delili; bir damla içmekle insan tabiatı harama meylettiği için, şeriat ondan menetmiştir. Tortuyu içmekte ise, tabiat ona meyletmez. Bilakis ondan nefret eder. Bu takdirde tortu şarap olmadığından, başka içkilere benzemiştir. Bundan dolayı had, ancak sarhoş olmakla vurulur.

- Şaraptan faydalanmak câiz değildir. Zîrâ necâsetle (pis olan şeyle) faydalanmak haramdır. Şarapla herhangi bir yaranın tedâvisi câiz değildir. Hayvanın yarasının da şarapla tedâvi edilmesi câiz değildir. Zîrâ bu da, faydalanma nevîndendir.

Çocuk olsa bile, insana tedâvi için şarap içirilmesi câiz değildir. Çünkü Allah’u Teâlâ; neciste şifâ kılmamıştır. Şarapla iğne yapmak da câiz değildir. Tenâsül uzvuna akıtmak da câiz değildir. Nihâye’de; ″Müslüman, adâletli bir doktorun bir hastalığın tedâvisi için mübah bir ilaç bulunmayıp, şarap gibi haram olan şeylerle tedâvi edilmesinde şifâ ümidi vardır″ diye tavsiyesi üzerine haram bir şeyle zarûret miktarı tedâvi câiz olur″ diye zikredilmiştir.

- Şarapla mutlak surette hayvanlar da sulanmaz. Bâzı âlimler; ″Şarap ile hayvanlar sulanmak istenildiğinde şarabın hayvanlara götürülmesi câiz değildir. Fakat hayvanlar şarap tarafına sürülürse, bunda bir sakınca yoktur″ demişlerdir. Hulâsa; âlimlerden bâzısı, ″Hayvanı şarap tarafına götürmekte bir sakınca yoktur. Ama şarabı hayvanlara taşımak mekruhtur. Nitekim leşi, köpeğe taşımak mekruhtur. Köpeği leş tarafına sevketmekte bir sakınca yoktur″ demişlerdir.

- Şarap tortusunu, sirkeye atmakta bir sakınca yoktur. Fakat sirkeyi şarap tortusuna götürmelidir. Yoksa şarap tortusunu sirkeye götürmeme-lidir. Bunların hepsinde şarap; leş, köpeğe taşınırsa, leşe yaklaşmak lâzım gelir. Bu ise mekruhtur. Şarap tortusu sirkeye taşınırsa, yine şaraba yaklaşmak lâzım gelir. Şarabı hayvanlara taşımak da bunlar gibidir. Bâzı âlimler; ″Fare kediye götürülmez, fakat kedi fareye götürülür″ demişlerdir. Bu da yukarıda geçenler kâbilindendir.


[1] Sünen-i Nesâî, Eşribe 1; Sünen-i Ebû Dâvud, Eşribe 1; Sünen-i Tirmizî, Tefsir’ul-Kur’ân 6.

[2] Serahsî, Mebsut, c. 27, s. 121-122.

[3] Sünen-i Nesâî, Eşribe 41; Sünen-i Ebû Dâvud, Eşribe 6.

[4] Sünen-i Dârimî, Eşribe, 4.

[5] Sünen-i İbn-i Mâce, Eşribe 6.

[6] Abdurrezzâk es-San’ânî, Musannef, Hadis No: 17068.

[7] Sünen-i Dârekutnî, Hadis No: 4669, 4672; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 1543.

[8] Sünen-i Nesâî, Eşribe, 44.

[9] Sünen-i Nesâî, Eşribe, 45.

[10] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 221.

[11] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 221.

[12] Sahih-i Müslim, Musâkât 12; Sünen-i Nesâî, Buyû’ 91.

[13] Sahih-i Buhâri, Edeb 78.

[14] Sünen-i Nesâî, Eşribe 24; Sünen-i Ebû Dâvud, Eşribe 5; Sünen-i İbn-i Mâce, Eşribe 11.

[15] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 222.

[16] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 222.

[17] Sahih-i Müslim, Eşribe 2.

[18] Sünen-i Ebû Dâvud, Eşribe 3.

[19] Sünen-i Ebû Dâvud, Et’ime 41; Sünen-i Tirmizî, Et’ime 35; Sünen-i İbn-i Mâce, Et’ime 33.