İki Kişinin Ellerinde Bulunan Herhangi Bir Şey Hakkında Dâvalaşması (Zilliyet Dâva Etmesi):

- İki kimse, bir elbise hakkında dâva edip çekişse; o elbise birinin sırtında bulunsa, diğeri de o elbisenin kolundan tutsa, o elbise, üzerinde bulunan kimsenin olur. Zîrâ elbiseyi giyen kimsenin o elbisedeki tasarrufu, o elbisenin kolundan tutan kimsenin tasarrufundan daha açıktır.

- Bir atın üzerinde olan kimse ile o atın geminden tutan şahıstan her birisi, o atın kendisinin olduğunu dâva etse, o at, üzerinde bulunan kimsenin olur. Çünkü atın üzerinde bulunan kimsenin, o atta tasarrufu, geminden tutan şahsın tasarrufundan daha açıktır. Bir atın eyerine binmiş kimse ile aynı atın terkisine binmiş şahıstan her birisi, o atın kendisinin olduğunu iddia etse, o at, eyer üzerine binmiş olan kimsenin olur.

- İki kimseden her birisi, bir hayvan için kendisinin mülkü olduğunu dâva etse, fakat bu iki kimseden birisinin o hayvan üzerinde yükü, diğerinin de o yük üzerinde asılı su kabı bulunsa, o hayvan yük sahibinin olur. Çünkü o hayvan üzerinde yükü bulunan kimsenin, o hayvanda tasarrufu, yük üzerinde asılı su kabı bulunan kimsenin tasarrufundan daha çoktur.

- Bir hayvanın üzerine eyersiz yahut eyer üzerine binmiş iki kimseden her birisi, o hayvanın kendisinin olduğunu dâva etse, o hayvan o iki kimse arasında müşterek olarak hükmolunur.

- Bir kilimin üzerine bir kimse oturmuş olup, diğer bir şahıs da o kilimin bir tarafından yapışmış olup, bunlardan her birisi kilimin kendisinin mülkü olduğunu dâva etse; bu kilim de aralarında müşterek olarak hükmolunur. Zîrâ kilim üzerine oturmak, kilime yapışmaktan tasarruf bakımından daha ziyâde değildir. İki kimseden her birisi bir elbisenin kendisinin olduğunu dâva edip, bu elbisenin bir tarafı bu kimselerden birinin elinde, elbisenin diğer tarafı da diğer kimsenin elinde bulunsa, yine bu elbise o iki kimsenin arasında müşterek olarak hükmolunur. Çünkü o iki kimseden her birinin, o elbisede eli vardır.

- Bir duvarın üzerinde birinin mertekleri (kalın direkleri) olursa veya duvar kendi evine bitişik olup başka birinin de üzerinde asması bulunsa ve bunlardan her birisi o duvarın kendisinin olduğunu dâva etse, o duvar, üzerinde mertekleri olan ve bitişik olan evin sahibine verilir. Asma, bir şey ifâde etmez. Çünkü merteklerin sahibi, duvarı kullanan kişi iken, asma sahibi, duvarda asması bulunan kişidir. Duvarın bitişik olmasından maksat; bu duvarın kerpiçlerinin, evinin duvar kerpiçlerine geçirilmiş olmasıdır. Buna, yarım kerpiç geçirmeli bitişiklik adı verilir. Bu da, ev sahibi için açık bir şâhittir. Çünkü ev sahibinin binasının bir kısmı, bu duvara dayanmaktadır. ″Asma, bir şey ifâde etmez″ sözü, asmanın hiçbir değer taşımadığını gösterir. Gölgelikler de böyledir. Çünkü duvar, bu maksatla yapılmaz. Nitekim çekişen iki kişiden birinin duvar üzerinde asması bulunur, öbürünün de hiçbir şeyi bulunmazsa duvar ikisinin olur.

Eğer her birinin duvar üzerinde üçer merteği olursa, o duvar iki komşu arasında ortak olur. Çünkü ikisi eşittir. Üçten fazlasına bakılmaz. Yani eğer o duvar üzerinde komşulardan birinin üç direği, diğer komşunun da o duvar üzerinde on direği bulunsa, yine o duvar iki komşu arasında ortak olur, çok direği bulunan komşu için tercih hakkı yoktur. Eğer o duvar üzerinde iki komşudan birinin üç merteği, diğerinin üçten az merteği bulunsa, bu takdirde o duvar, üç merteği olanındır, diğer komşuya da bir mertek yeri verilir. Bir rivâyette; iki komşudan her birine kendi merteği miktarınca hükmolunur.

- Bir evde, bir odaya sahip olan kimse, o evin avlusundan faydalanmada, aynı evde birkaç odaya sahip olan kimse gibidir. Çünkü avluyu kullanmada ve oradan gelip geçmede beraberdirler.

- İki kimseden her biri, bir tarlayı dâva edip, her birisi de tarlanın kendi elinde bulunduğuna dair delil getirse, delil gereğince tarlanın her birisinin elinde bulunduğuna hükmolunur. Bundan sonra, bu tarlanın aralarında taksim edilmesini isteseler, her birisi kendisinin mülkü olduğuna dair delil getirmedikçe, o tarla aralarında taksim edilmez. Eğer o tarlayı dâva eden iki kimseden birisi, o tarlanın kendi elinde olduğuna dair delil getirse yahut o tarlada kerpiç kesse yahut orada bir bina yapsa yahut bir kuyu kazmış olsa; o tarlanın, o kimsenin elinde bulunduğuna hükmolunur. Zîrâ bunları yaptıktan sonra, bu yerin kendisinin olduğunu dâva etmesi, bu yerin elinde bulunduğuna delildir.

- Bir kimsenin elinde konuşabilen bir çocuk bulunup, o çocuk; ″Ben, hürüm″ dese, o çocuğun sözü kabul edilir. Zîrâ kendisinin kimliğini anlatabilen çocuk, kendisinin kendi elinde olmasına delildir. Bu takdirde başkasının; ″Bu, benim kölemdir″ demesi kabul edilmez. Ancak çocuk, köle olduğunu inkâr ettiğinde, çocuk elinde bulunan kimse, çocuğun köle olduğuna dair delil getirirse, delili kabul edilir. Eğer o çocuk; ″Ben, falancanın kölesiyim″ dese, köleliği ikrar ettiği için, o çocuk elinde bulunan kimsenin kölesi olur.