Diğer Meseleler:

- Üst katı başkasının, alt katı başkasının olan bir binanın alt katında oturan kimsenin, üst katındaki mülk sahibinin rızâsı olmadan kendi katına (duvara zarar verecek şekilde) kazık çakması yahut pencere açması câiz değildir. Üst katın sahibi de alt kattakinin rızâsı olmadan kendi katı üzerine bina yapması câiz değildir. Bunlar, İmam-ı Âzam’a göredir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; bunlardan her birinin rızâsı olmadan kendi mülklerinde diğer kata zararı olmayan işleri yapması câizdir. Bâzı âlimler; İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’in görüşü, İmam-ı Âzam’ın görüşünün açıklamasıdır. Zîrâ İmam-ı Âzam’ın yukarıda geçen hususları menetmesinin sebebi diğerine zararlı olacağından dolayıdır. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’in menetmediklerinin sebebi, zararlı olmadığı durumdadır. Bu takdirde bu iki imamın görüşü, İmam-ı Âzam’ın görüşünü açıklamış olur″ demişlerdir.

- Bir kimse, başkasının tasarrufunda bulunan bir evde hak iddia eder ve tasarrufu elinde bulunduran şahıs, bu hakkı önce inkâr ettikten sonra dâvacıyla anlaşırsa câizdir. Bu, inkârdan sonraki anlaşma meselesidir. Allah izin verirse bu mesele ″Sulh″ bahsinde anlatılacaktır.

- Bir kimse, bir şahsa; ″Senin benden bin dirhem alacağın var″ diye ikrâr etse, o şahıs da ikrar eden kimseye; ″Benim sende hiç alacağım yok″ dese, sonra yine aynı yerde o şahıs, kendisi için bin dirhemi ikrâr eden kimseye, ″Benim sende bin dirhem alacağım var″ dese, bu şahsın son sözü, dâva olduğu için şâhitsiz kabul edilmez. Fakat bir kimse, bir şahsa; ″Sen benden bu köleyi satın aldın″ dese, o şahıs, o kimsenin sözünü yalanlayıp sonra tasdik etse, bu mesele önceki geçen meselenin zıddınadır; yani evvelâ yalanlayıp sonra tasdik eden şahsın sözü şâhitsiz kabul edilir.

- Sakk’ın (hâkimin dâva edilen muâmeleye ve bu husustaki hükmüne dair yazdığı vesikanın) sonunda, inşallahın zikredilmesi, İmam-ı Âzam’a göre; sakk’ın hepsini geçersiz kılar. Bu ise kıyastır. Zîrâ sakk’ın hepsi bir cümle hükmündedir. Bunlar birbirine bağlı cümlelerdir. Meselâ, bir kimsenin; ″İnşallah (Allah izin verirse) kölem hür veya zevcem boş yahut yürüyerek Kâbe’ye gitmeliyim″ demesi hâlinde sözünün geçersiz olması gibi. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise, sakk’ın sonundaki inşâallah ifadesi, yalnız son cümleyi geçersiz kılar. Bu ise istihsândır. Zîrâ sonra olan cümleler, başlı başına ayrı ayrı cümlelerdir.