TAKSİM

Taksim konusu, şuf’aile ilgidir.Ortaklardan birisi ayrılmak ister ve hissesini satarsa, o takdirde şuf’a vâcip olur.Eğer hissesini satmazsataksim yoluna gidilir. Böylece ortaklık, ya hisseyi üçüncü bir kimseye satma ile sonaerer, bu takdirde şuf’a hakkı doğar, ya dasatım söz konusu olmaksızın aynî taksimyapılır, yani herkes kendine düşen hissesini alır.

″Taksim″; bir şeyi bölmek anlamındadır. Fıkhî bir terim olarak da; ortakların kendilerine mahsus hisselerinden, tek başlarına faydalanmaları için ortak oldukları şeydeki taksim olunmamış ortak hisselerini, kendilerinin istekleri üzerine her birinin hissesini bir mikyas (ölçek, tartı, arşın) ile ayırmaktır.

Ortaklar arasında müşterek olan malları paylaşmak meşrûdur. Zîrâ Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, ganîmet ve mirasta paylaşma işlemini uygulamış ve ölünün bırakmış olduğu mallar, kimse tarafından itiraz edilmeden paylaşıla gelmiştir. Bu hususta çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir. Bunlardan birisi Câbir b. Abdullah Radiyallâhu anhu’dan şöyle anlatılmıştır:

جَاءَتْ امْرَأَةُ سَعْدِ بْنِ الرَّبِيعِ بِابْنَتَيْهَا مِنْ سَعْدٍ إِلَى رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ اللّٰهِ! هَاتَانِ ابْنَتَا سَعْدِ بْنِ الرَّبِيعِ، قُتِلَ أَبُوهُمَا مَعَكَ يَوْمَ أُحُدٍ شَهِيدًا، وَإِنَّ عَمَّهُمَا أَخَذَ مَالَهُمَا فَلَمْ يَدَعْ لَهُمَا مَالًا، وَلَا تُنْكَحَانِ إِلَّا وَلَهُمَا مَالٌ، قَالَ: يَقْضِي اللّٰهُ فِي ذَلِكَ فَنَزَلَتْ آيَةُ الْمِيرَاثِ، فَبَعَثَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى عَمِّهِمَا فَقَالَ: أَعْطِ ابْنَتَيْ سَعْدٍ الثُّلُثَيْنِ، وَأَعْطِ أُمَّهُمَا الثُّمُنَ، وَمَا بَقِيَ فَهُوَ لَكَ (ت ه حم عن جابر بن عبد اللّٰه)

Sa’d b. Rebî’in hanımı, Sa’d’dan olan iki kızıyla beraber Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldi ve ″Yâ Resûlallah! Bu ikisi Sa’d b. Rebî’in kızlarıdır. Babaları Uhud’da sizinle birlikte savaşırken şehit edildi. Amcaları bunların mallarını aldı ve bunlara hiçbir mal bırakmadı. Malları olmadığı için de bu çocuklar evlenemezler″ dedi. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Bu konuda Allah hüküm verecektir″ buyurdu.

Hz. Câbir dedi ki:

- Sonra miras âyeti nâzil oldu ve Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem kızların amcasına haber gönderip çağırttı ve ona: ″Sa’d’ın iki kızına üçte iki, annelerine sekizde bir ver ve kalanı senindir″ buyurdu.[1]

- Taksim; gerek ölçekle ölçülen gibi misliyyâttan[2] olsun ve gerek hayvanlar gibi kıyemiyyâttan[3] olsun, ortak olan bir şeyi hisselerine ayırmak veya bir hisseyi diğer bir hisse ile değiştirmek üzere iki kısımdır.

Ölçekle ölçülen veya terazi ile tartılan gibi misliyâttan olan şeylerde; ayırmak; hissenin hisse ile değiştirilmesinden efdaldir. Hayvanlar ve ticaret malı gibi kıyemiyyâttan olan şeylerde ise; hissenin hisse ile değiştirilmesi, ayırmaktan efdaldir.

- Misliyyâtta, ortaklardan herbiri diğerinin gıyâbında ve onun izni olmaksızın kendi hissesini ayırabilir. Zîrâ kendi hakkının aynını almış olur. Fakat gâib olan kişinin hissesi kendisine teslim edilmedikçe, taksim tamam olmuş olmaz. Bu halde, ittifakla taksim yapılmadan gâib olan kişinin hissesi telef olsa, ortağının almış olduğu hisse aralarında ortak olur.

- Kıyemiyyâttan olan ortak mallarda, ortaklardan her birisi diğerinin gıyâbında ve onun izni olmaksızın kendi hissesini ayıramaz. Ayıracak olsa, diğer ortağı gelince, tekrar taksim ettirebilir.

İki ortaktan birisi, diğer ortağından aralarında ortak bulunan cinsleri bir olan koyun, keçi gibi kıyemiyyâttan olan şeyin taksimini istese, diğerinin taksimi kabul etmesi için cebrolunur, cinsleri bir olmayan kıyemiyâttan ise taksimi kabul etmesi için cebrolunmaz.

- Hâkimin, ortakların hisselerini aralarında ücretsiz taksim eden ve ücreti, beyt’ül-maldan karşılanan mütehassıs bir kimseyi tâyin etmesi mendûbdur (sevaplıdır). Eğer hâkim, ücreti beyt’ül-maldan ödenen ve ortak olan malları, ortaklar arasında ücretsiz taksim eden birini tâyin etmezse, ücreti hâkim tarafından tâyin ve takdir edilir ve bu ücret, malları taksim edilen kimselerden alınır. Hâkimin takdir ettiği ücret, İmam-ı Âzam’a göre; ortakların sayısına göre taksim olunur. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; hisselerin miktarına göre taksim olunur. Çünkü ücret, malın karşılığı olur. Dolayısıyla hisselerin miktarına göre takdir edilir. Tıpkı ölçenin, tartanın, müşterek kuyuyu kazanın ücretiyle müşterek kölenin nafakasında olduğu gibi. İmam-ı Âzam da diyor ki: ″Ücret, taksim ve ayırma işine karşı taksim edene verilir. Dolayısıyla hissenin azlığı veya çokluğu arasında fark yoktur. Bir çok defa, az hisse yüzünden hesap zorlaşabilir. Bâzen de tam tersine olurken, azlık ve çokluğun itibar edilmesi güçleşir. Ama kuyu kazılması konusunda durum değişir. Çünkü bu konuda ücret, toprağın bir yerden başka yere nakline karşılık verilmektedir ve bunda da farklılık vardır.

- Ölçekle ve tartıyla satılan maddelerin ölçme ve tartma parası, eğer bunların ölçülmesi ve tartılması bunların taksim edilmesi için olmazsa, ittifakla hisselerin miktarına göredir. Eğer bunların ölçülmesi ve tartılması taksim için olursa, İmam-ı Âzam’a göre; ortakların sayısına göre taksim olunur. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; hisselerin miktarına göre taksim olunur.

- Ortak malları taksim etmek için hâkim tarafından tâyin edilen zâtın adâletli, kendisine güvenilir ve taksim etmenin bütün hallerini bilen bir kimse olması vâciptir. Zîrâ kendisinde bu vasıflar bulunmayan kimsenin taksimine itibar edilmez. Ücreti çok olmaması için bir şehir halkının bir taksimatçı ile yetinmeleri hâkim tarafından cebrolunamaz. Bir şehirde, en az iki ve daha fazla taksimatçı tâyin edilir. Bir şehirde halk arasında ortak malları taksim eden kimseler birden fazla olduklarında, bunların birbiriyle ortaklık kurmalarına (ağız birliği yaparak fiyatı yüksek tutmalarına) hâkim mâni olur. Çünkü bunların kendi aralarında ortaklık kurdukları takdirde, halka onlardan zarar gelir.

- Ortakların, ortak mallarını kendi aralarında hâkimden emirsiz taksim etmeleri sahihtir. Çünkü her birisi yaptıkları taksimata râzı olmuştur.

- Ergenlik çağında olmayan çocuğun ortak malını velisinin yahut vasîsinin taksim etmesi câizdir. Eğer çocuğun velisi yahut vasîsi bulunmazsa; malının taksim edilmesi için hâkimin emri lâzımdır.

- Vârisler; ″Bu gayr-i menkul, bize babamızdan kaldı″ diye ikrâr ve itiraf ederek, bu gayr-i menkulün aralarında taksim edilmesini isteseler; babalarının öldüğüne ve kendilerinin mirasçı olarak kaç kişi olduklarına dair şâhit getirmedikleri müddetçe, gayr-i menkul aralarında taksim edilmez. Bu hüküm, İmam-ı Âzam’a göredir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed ise; ″Kendi ikrarları ile gayr-i menkul aralarında taksim edilir″ demişlerdir. Vârislerin ikrâr ettikleri mal, eğer taşınan mal türünden olursa, kendilerinden şâhit istenmeksizin ittifakla aralarında taksim edilir.

- Birkaç kişi ellerinde bulunan bir gayr-i menkulü satın aldıklarını iddia edip yahut ne sebeple mâlik olduklarını açıklamaksızın aralarında taksim edilmesini isteseler, kendilerinden şâhit istenmeden taksim edilir. Çünkü gayr-i menkulün ellerinde bulunması, onların olduğuna delildir. Şâyet iki kimse, taksim edilmesini istedikleri gayr-i menkulün ellerinde olduğuna dair şâhit getirip, bunun aralarında taksim edilmesini isteseler, o gayr-i menkulün kendi mülkleri olduğuna dair şâhit getirmedikleri sürece, aralarında taksim edilmez. Zîrâ ellerinde bulunan bir gayr-i menkulün başkalarına âit olabileceği için, bir gayr-i menkulün ellerinde bulunması taksim edilmesi için yeterli değildir.

- Vârislerin, babalarının öldüğüne; mirasçı olarak kendilerinin kaç kişi olduklarına, taksim edilecek yerin ellerinde olduğuna, yalnız vârislerden birinin gâib yahut çocuk olduğuna şâhit getirip, miras kalan malın aralarında taksim edilmesini isteseler, gâib olanın yahut çocuğun mirastan olan hissesini alması için, ya bir vekil veya bir vasî tâyin edilir ve miras malı aralarında taksim edilir. Eğer taksim edilecek malın hepsi yahut bir miktarı gâib olan kimsenin yahut onun emânetçisinin yahut küçük çocuğun elinde bulunsa, vârisler arasında taksim edilmez. Vâris iki kişi olup birisi gâib olsa, yine miras malı taksim edilmez.

Birkaç kişi, bir gayr-i menkul satın alıp birisi gâib olsa, diğerleri aldıkları gayr-i menkulün aralarında taksim edilmesini isteseler, taksim edilmez. Çünkü ortakların hepsinin hazır olması lâzımdır.

Ortakların her biri kendi hissesinden faydalanabiliyorsa, birisinin taksim talebi üzerine mal taksim edilir. Taksim edilebilen eşyada taksim talebi, gerçek bir haktır. Birinin talebi vâki olursa, mal taksim edilir. Eğer ortakların hepsi taksimden zarar görürlerse, bu takdirde hepsinin rızâsıyla taksim olunur. Çünkü taksim etmek, menfaati mülk edindirmek içindir. Şâyet taksim etmekten ortakların bir kısmı faydalanıp, diğer bir kısmı zarar görürse, fayda görenlerin talebi ile taksim olunur. Zîrâ fayda görenlerin talebi muteberdir. Yani hissesi az olanın, talebi muteber sayılmaz, çünkü taksim talebinde inat etmiş olur.

- Ticaret eşyası aynı cinsten olursa hâkim, cebren taksim yapabilir.

- Birbirine karışmış, cinsleri ayrı olan ortak hayvanların taksim edilmeleri ancak ortakçıların rızâsıyla câiz olur. Meselâ; ortakçılardan birisine bir deve, buna karşılık olarak diğer ortakçıya iki koyun verilmesi gibi.

- Cevherler (değerli taşlar), hamam, kuyu, değirmen, bir elbise, iki ev arasında bulunan duvar gibi ortak olan malların taksimi, ancak ortakların rızâsıyla olur.

Cevherlerde taksimin câiz olmamasının sebebi; büyüklük, küçüklük itibariyle aralarında büyük fark bulunduğu içindir. Bâzı âlimlere göre; mücevherler küçük olursa, taksim edilmeleri câizdir.

- İmam-ı Âzam’a göre; taksim edilmeyen eşyadan birisi de undur. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; cinsleri bir olan at, koyun gibi hayvanların taksim edilmesi câiz olduğu gibi, unun taksim edilmesi de câizdir.

- İmam-ı Âzam’a göre; bir şehirde birkaç müşterek ev olsa, her ev kendi bünyesinde müstakil olarak ancak ortakların rızâsıyla aralarında taksim edilir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; biri diğerinin karşılığında taksim edilmesi ortaklar için faydalı olursa, taksim olunması câizdir. Zîrâ evler, içinde oturmak maksadıyla yapıldığı için bir cinsten sayılırlar. Eğer iki şehirde birkaç müşterek ev olsa, üç imamızın ittifakıyla kendi yerlerinde müstakil olarak ortaklar arasında taksim edilir. İmam Muhammed’den; ″İki evden birisi Basra’da diğeri Kûfe’de olsa, biri diğerinin karşılığında taksim edilir″ diye rivâyet edilmiştir.

- Bir şehirde ortak evler ile çiftlikler yahut evler ile dükkanlar olsa, her birisi müstakil olarak taksim olunur. Çünkü bunların cinsleri farklıdır.

- Bir mahallede yahut ayrı ayrı mahallelerde bulunan ortak evlerden her birinin diğer evin karşılığında taksim edilmesi câizdir.

- Birbirine bitişik evler, odalar taksimatta, odalar hükmündedir. Birbirine bitişik olmayan evler taksimatta, konaklar gibidir.


[1] Sünen-i Tirmizî, Ferâiz, 3; Sünen-i İbn-i Mâce, Ferâiz, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 14270.

[2] Misliyyât: Çarşı ve pazarda kendi gibi bulunan ve aralarında fiyat bakımından fazla fark olmayan şeylerdir. Ölçekle ölçülen, terazi ile tartılan, ceviz ve yumurta gibi taneleri birbirine yakın olan şeyler bu cinstendir. Ancak başka bir cinsle karışmış olup ölçekle ölçülenler misliyyâttan değildir. Altın ve gümüşten yapılan kaplar da misliyyâttan olmazlar.

[3] Kıyemiyyât: Çarşı ve pazarda benzeri bulunmayan yahut bulunsa da fiyat bakımından farklı olan şeylerdir. Süslü kaplar, hayvanlar, yazma kitaplar, karpuz ve kavun gibi meyveler bu türdendir.