Şart Muhayyerliğine Dâir Diğer Hükümler:

- Bir kimse malını satarken üç günden fazla muhayyer olacağını şart koşsa, sonra dört günden önce bu muhayyerlik şartını kaldırsa, İmam-ı Âzam’a göre; yapılan satış muâmelesi câizdir. İmam Züfer’e göre; câiz değildir. Çünkü üç günden ziyâde muhayyerlik şartıyla yapılan alışveriş câiz olmaz. Üç gün geçmeden alışverişe izin verilmesi, câiz olmayan bir alışverişi sahih bir alışverişe döndüremez. Şâhitsiz kıyılan nikah ve bir kimsenin nikâhı altında dört kadın varken, beşinci bir kadını nikah ettikten sonra dört kadından birisini boşaması gibi. Bu meselelerin hiçbirisi sahih değildir. Zîrâ başlangıcı bozuk olmakla, sonradan câiz olmaya dönüşmez. İmam-ı Âzam’ın aklî delili ise şöyledir: Alışverişi bozan şart, gerçekleşmeden giderildiği için yapılan alışveriş câizleşmiştir. Nitekim satıcı, elbiseyi, üzerine koyduğu ve alıcının göremediği etikete göre sattıktan sonra etiket miktarını alıcıya söylerse bu caizdir. İmam-ı Âzam’ın bu görüşü, Irak âlimleri yanında sahihtir. Zîrâ onların yanında, alışveriş fâsit olarak yapılmış olur. Bundan sonra şartın kaldırılmasıyla fâsitlik de ortadan kalkar. Çünkü alışverişi bozan üç günden fazla şart muhayyerliği ile yapılan alışveriş, günlerinin dördüncü güne bitişmesidir. Dördüncü günden önce alışverişi bozan muhayyerlik şartı kaldırılmakla, alışveriş sahih olur. Sanki alışverişte muhayyerlik şartı dört güne kadar şart koşulmamış gibi olur. Horasan âlimleri yanında, muhayyerlik şartı kaldırılıncaya kadar alışverişin sahih olması durdurulmuştur. Eğer dördüncü güne kadar muhayyerlik şartı kaldırılmazsa, alışveriş câiz olmaz. Eğer dört günden önce muhayyerlik şartı kaldırılırsa alışveriş câiz olur. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; gerek satıcı, gerek alıcı, gerekse her ikisi birden belirli bir müddet içine muhayyer olmalarını şart koşarlarsa, yani belirli olan müddet uzun olsun, kısa olsun câizdir. Bunların aklî delili de şudur: Şart muhayyerliğinin meşruiyeti, aldanmamak içindir. Bu takdirde, uzun zamana ihtiyaç vardır.

- Satış sırasında satıcı; ″Para üç güne kadar ödenmezse aramızda satış yoktur″ derse, câizdir. Dört güne kadar derse, İmam-ı Âzam ve İmam Ebû Yusuf’a göre, câiz değildir. İmam Muhammed’e göre; dört veya daha fazlası da denilse câizdir. Üç gün içinde ödenirse ittifakla câizdir. Bunun gerekçesi, muhayyerlik şartı mânâsında olmasıdır.

- Alışverişte satan kimsenin muhayyer olması, satılan malın kendi mülkünden çıkmasına mânidir. Bu suretle satın alan kimse, satılan malı muhayyerlik müddeti içinde satıcının izniyle alıp elinde helâk olsa, satın alana kıymeti lâzım olur. Alışverişte satın alan kimsenin muhayyer olması, satılan malı satıcının mülkünden çıkmasına mâni (engel) değildir. Çünkü satış, satan kimse tarafından lâzım olmuştur. Bu sûretle satılan mal, satın alanın elinde helâk olsa, satın alan kimseye, satın aldığı malın parasını vermesi lâzımdır. Çünkü satılan malın, satın alanın yanında kusurlanması malın geri verilmesine mânidir. Fakat alışverişte satın alanın muhayyer olması hâlinde İmam-ı Âzam’a göre; satılan mal satıcının mülkünden çıksa, satın alanın mülküne girmez. Zîrâ satılan malın parası, satın alan kimsenin mülkünden çıkmamıştır. Alışverişte muhayyerlik ise, muhayyerliğin ait olduğu kimsede amel eder. Bu itibarla satılan mal, satın alan kimsenin mülküne girmez. Eğer girmiş olsa, karşılıksız girmiş olur. Bir şahsın mülkünde hem satılan mal, hem de satılan malın karşılığı olan paranın toplanmasının benzeri yoktur. Bu sebeple satılan mal, satın alanın mülküne girmez. Ancak üç günlük muhayyerlik süresi bittiğinde, o zaman mülküne girer. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; satılan mal, satan kimsenin mülkünden çıkmıştır. Eğer satın alanın mülküne girmese, sahipsiz mülkün bulunması lâzım gelirdi. Şeriatta ise, bunun benzeri yoktur.

- Eğer satın alan, muhayyerlik şartıyla aldığı malı satıcının izniyle alsa, sonra satın alan yine satın aldığı malı satıcının yanına emânet olarak koysa, muhayyerlik müddeti sırasında satıcının yanında helâk olsa, helâk olan bu satılmış mal satıcıya lâzım olur. Zîrâ satılmış mal, satıcıya geri verilmekle alan kimse, İmam-ı Âzam’a göre; mâlik olmadığı için önce almış olduğu hükmü kalkmıştır. Muhayyerlikle satın alan kimse, satın aldığı mala mâlik olmayınca, o malı emânet olarak bırakması sahih değildir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; satın alan kimse, o mala mâlik olur, emânet bırakması da sahih olur. Bu muhayyerlikle satılmış malın helâk olması, satın alan kimse üzerinedir, yani onun tazmin etmesi gerekir.

- Bir kimse esir olmuş karısını muhayyerlik şartı ile satın alsa, İmam-ı Âzam’a göre; nikah bozulmaz. Muhayyerlik şartıyla almış olduğu karısı, mülküne girmez. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; nikah bozulur. Zîrâ karısı, satın alanın mülküne girmiştir. Muhayyerlik şartıyla satın aldığı karısına cinsel ilişkide bulunsa, İmam-ı Âzam’a göre; satın alan kimsenin onu geri vermesi câizdir. Zîrâ ona cinsel ilişkide bulunması, aralarında olan nikahladır, satın alma mülkiyeti değildir. Ancak satın aldığı karısı bâkire olup, ona cinsel ilişkide bulunursa, onu geri vermesi câiz değildir. Çünkü bekâretini gidermek kusurdur. Bu yüzden geri veremez. Satın aldığı karısı muhayyerlik müddetinde çocuk doğursa, İmam-ı Âzam’a göre; ümmü veled olmaz. Zîrâ satın alanın mülküne girmemiştir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; muhayyerlik şartı bâtıl olup, satın alanın mülkünde çocuk doğurmuştur. Satın alan kimse bu karısını geri veremez.

Bir kimse muhayyerlik şartıyla yakın mahremini[1] yahut ″Ben bir köleye mâlik olursam, o köle hür olsun″ dedikten sonra, bir köle satın alsa, gerek yakın mahremi, gerekse köle muhayyerlik müddetinde İmam-ı Âzam’a göre âzat olmazlar. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; âzat olurlar. Çünkü bunlar, satın alan kimsenin mülküne girmişlerdir. Ama o kimse, ″Bir köleye mâlik olursam″ yerine ″Satın alırsam″ dese, muhayyerlik müddetinde üç imamımıza göre de âzat olurlar. Zîrâ o kimse satın aldıktan sonra, onları âzat etmiş olur.

Muhayyerlik şartıyla satın alınmış câriyenin gördüğü âdet, İmam-ı Âzam’a göre; mülkiyet sâbit olmadığından temizlikten sayılmaz. Ama İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; sayılır. Muhayyerlik şartıyla satın alınan bir câriye satın alan kimsenin yanında muhayyerlik müddeti içinde kaldıktan sonra satan kimseye geri verilse, İmam-ı Âzam’a göre; bu câriyenin rahminin çocuktan uzak olduğunun bilinmesi için âdet görmesine ihtiyaç yoktur. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; câriyeyi satın alan, gerek teslim alsın, gerek teslim almasın, her iki durumda da rahminin çocuktan uzak olduğunu anlamak için bir âdet görmesi kıyasen lâzımdır.

- Kendi adına muhayyerlik hakkını şart koşan bir kimse, isterse süresi içinde satışı bozar, isterse kesinleştirir. Karşı tarafın bilgisi dışında almayı kesinleştirirse câizdir. Ancak alışverişi bozarsa, karşı tarafın bilgisi dışında câiz değildir. Bu, İmam-ı Âzam ile İmam Muhammed’e göredir. İmam Ebû Yusuf ise, bunun da câiz olduğunu söylemiştir, yani ona göre; alışverişi gerek kesinleştirmesi, gerek bozması, karşı taraf bilsin veya bilmesin câizdir.

- Kendisi için muhayyerlik şartı bulunan kimse, alışverişi bozsa; bunun alışverişi bozduğunu karşı taraf muhayyerlik müddeti içinde bilirse, alışveriş bozulur. Bilmezse, alışveriş sahih olur. Kendisi için muhayyerlik şartı bulunan kimsenin ölmesiyle de alışveriş sahih olur. Yani, şart muhayyerliğine (cayma hakkına) sahip olan tarafın ölümü hâlinde, bu hak ortadan kalkar, vârislerine geçmez. İmam Şâfii ise, bu hakkın vârislerine geçtiğini söylemiştir. Çünkü bu, satışta sâbit ve sürekli bir hak olduğundan kusur ve tâyin (dilediği malı seçme) muhayyerliğinde olduğu gibi burada da miras geçerlidir. Hanefiler ise şöyle söylemişlerdir; şart muhayyerliği, istek ve irâdeden başka bir şey değildir. Bunların başkasına intikal etmesi mümkün değildir. Miras ise, intikale elverişli hususlarda gerçekleşir. Kusur muhayyerliğine[2] gelince; müşteri satın aldığı malı sağlam olarak teslim alma hakkına sahip olduğundan dolayı, bu hakkı mirasçılarına intikal eder. Tâyin (dilediği malı seçme) muhayyerliğine[3] gelince; bu muhayyerlik, miras bırakanın malının başkasının malıyla karışabileceğinden dolayı, baştan beri onun için sâbit olan bir haktır.

Şart muhayyerliğinin müddetinin geçmesiyle de alışveriş sahih olur. Eğer bir kimse, üç gün şart muhayyerliği ile bir ev satın alıp, muhayyerlik müddeti içinde satın aldığı o evin yanında olan bir ev satılsa, şuf’a hakkı[4] ile o evi satın alsa, o kimsenin şuf’a ile o evi satın alması şart muhayyerliği ile almış olduğu evin alışverişine râzı olmuş olur ve şart muhayyerliği de bozulmuş olur. Yine satın alan kimse, muhayyer olduğu halde muhayyerliği müddeti içinde satın aldığı hayvana tecrübe maksadıyla olmaksızın binmesi, satın aldığı câriyeye cinsî ilişkide bulunması, köleyi âzat etmesi, kitâbete kesmesi gibi, satın alanın rızasına delâlet eden işler ile şart muhayyerliği bozulup, alışveriş sahih olur.

- Bir kimse bir şey satın alırken başka birinin onun adına cayma hakkına sahip olduğunu şart koşarsa, onlardan biri, satışı kesinleştirebilir de, bozabilir de. Bu hüküm, esas itibariyle istihsânen câizdir.

- Alışverişte hem satan hem alan kimse için şart muhayyerliği bulunup, alıcı veya satıcı alışverişi bozsa, hangisi önce olursa, onun sözü geçerlidir. Gerek kabul olsun gerek ret olsun. Eğer birinin alışverişi kabul etmesi, diğerinin bozması aynı zamanda olursa, bir rivâyete göre; satış akdi yapanın (mal sahibinin), başka bir rivâyete göre; feshedenin (akdi bozanın) kararı geçerlidir. Birinci görüşün gerekçesi şudur; satış akdi yapanın tasarruf yetkisi daha güçlüdür. Çünkü öbürü yetkiyi ondan almaktadır. İkinci görüşün gerekçesi ise şöyledir; satışı bozmak, daha güçlü bir hükümdür. Çünkü kesinleştirilen bir akid, bozulabildiği halde bozulan bir akid kesinleştirilemez. İkisi birden tasarruf sahibi olunca, biz daha güçlü olan tasarrufu tercih ettik. Nakledildiğine göre; birinci görüş, İmam Muhammed’in, ikinci görüş de İmam Ebû Yusuf’un görüşüdür. Yukarıdaki tercih, şu meseleden çıkarılmıştır. Aynı anda vekil, bir malı birisine müvekkil (mal sahibi) de başkasına satarsa, İmam Muhammed, müvekkilin tasarrufuna itibar ederken, İmam Ebû Yusuf her ikisine de itibar ederek ″Mal, alıcılar arasında ortaklı olur″ demiştir.

- Bir kimse iki atını satıp, ikisinden birinde şart muhayyerliği ile muhayyer olduğunu şart kılsa, eğer atı belirleyip, her birinin arasını ayrı ayrı açıklamışsa, alışveriş sahih olur. Eğer muhayyer olduğu atı belirlemeyip, her birinin parasını da açıklamamışsa alışveriş sahih olmaz. Meselâ; bir kimse, üç gün içinde birini geri çevirmede serbest olması şartıyla, iki atından birini belirlemeyip ikisini bin dirheme satsa, satış bozulur. Şâyet belirlediği birisini geri çevirmede serbest olmak üzere atların her birini beş yüze satsa, bu câizdir. Bu meselenin dört şekli vardır:

a- Atlardan her birinin kıymeti açıklanıp, muhayyer olduğu at da belirtilirse alışveriş câizdir. Çünkü hem satılan at, hem de parası bellidir.

b- Atların kıymetleri açıklanmaz, muhayyerlik şartı olan at da belirtilmezse, alışveriş câiz değildir.

c- Atların kıymeti açıklanıp, muhayyerlik şartı olan at açıklanmazsa, alışveriş câiz olmaz.

d- Atların kıymeti açıklanmayıp, muhayyerlik şartı olan at açıklanırsa, alışveriş yine câiz değildir.


[1] Bir kimse zî-rahm-i mahremine mâlik olsa, mâlik olan ister küçük, ister deli olsun, mâlik olduğu köle veya câriye derhal âzat olur. Zî-rahm-i mahrem de; nikâhları birbirine haram olan nesep cihetinden yakın akraba demektir.

[2] Kusur muhayyerliği: Bir şeyde bulunan kusurun alışveriş yapıldıktan sonra meydana çıkmasından dolayı alışveriş yapanlardan biri için sâbit olan muhayyerliktir. Bu konu ileride anlatılacaktır.

[3] Tâyin muhayyeliği: Kıyemiyyât’tan yani hayvan, eski araba, el yazma olan kitap ve standart olmayan mallar gibi çarşı ve pazarda benzeri bulunmayan mallardan olan ve fiyatları ayrı ayrı açıklanan iki veya üç şeyden dilediğini alıcının alması veya dilediğini satıcının vermesi üzere muhayyer olmasıdır. Bu konu da ileride anlatılacaktır.

[4] Şuf’a: Satılan bir taşınmaz malı satın alan kimseye her kaça mal olmuş ise, o miktar ile satın alan kimseden zorla alıp, mülk edinmektir.