MÂİDE SÛRESİ

﴿ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ ﴿٥٤﴾

54. Ey îman edenler! Sizden her kim dîninden dönerse, muhakkak Allah’u Teâlâ, onların yerine yakında öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar, Mü’minlere karşı merhametli ve mütevâzi, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler. Allah yolunda cihat ederler ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah‘ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah’u Teâlâ, lütfu geniş olandır ve her şeyi hakkıyla bilendir.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme’de geçtiği gibi, İslâm’a büyük hizmetlerde bulunacak Araplardan başka bir kavimin geleceği Sûre-i Muhammed, Âyet 38’de de şöyle geçmektedir:

″İşte sizler, Allah yolunda mallarınızı infak etmeye dâvet ediliyorsunuz. Fakat içinizden bâzınız cimrilik ediyor. Cimrilik eden, kendi aleyhine cimrilik etmiş olur. Allah’u Teâlâ hiçbir şeye muhtaç değildir. Siz ise fakirsiniz. Eğer itaatten yüz çevirirseniz, sizin yerinize başka bir kavmi getirir. Sonra o gelen kavim, sizin gibi olmazlar.″

Ömer Nasuhi Bilmen’in tefsirinde yazdığı gibi bâzı İslâm ulemâsı, Sûre-i Mâide, Âyet 54’te övgüyle bahsedilen kavmin Türkler olduğunu belirtmişlerdir.[1] Nitekim Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’den sonra birçok kavim mürtet olmuş yani İslâm’dan dönerek kâfir olmuştu. Bunlar ile Hz. Ebû Bekir Efendimizin yaptığı harpler meşhurdur. Sonra Yezid ile başlayan Emeviler zamanında da İslâmiyet büyük zarar görmüştür. İşte bu hâdiselerden kısa bir zaman sonra Türkler, topyekün Müslüman olmuşlar ve İslâmiyeti yüceltmek için hiç durmadan, hem mânen, hem madden bütün küffar ile harp yapmışlardır. İslâm tarihine bakıldığında Türklerin İslâmiyete yardımı miladi 751 yılında meydana gelen Talas Savaşı ile başlayıp, Selçuklular ve altı yüz yirmi yıl İslâmiyet’e hizmet eden Osmanlı İmparatorluğu ile devam etmiştir. Görüldüğü üzere, Araplardan sonra İslâmiyete en büyük hizmeti Türkler’in yaptığı anlaşılmaktadır. Âyet-i Kerîme’de, Arapların hâricinde başka bir kavimden bahsedilmesi de, bu kavmin Türkler olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak Türkler, uzun süre İslâm’ın bayraktarlığını yapıp Konstantin şehrini yani İstanbul’u da fethederek, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin övgüsüne ve müjdesine mazhar olmuşlardır.

Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذٰلِكَ الْجَيْشُ (حم طب ك عن عبد اللّٰه بن بشر)

″Konstantin (İstanbul) şehri muhakkak fetholunacak. Onu feth eden kumandan ne güzel kumandandır. Onun askeri de ne güzel askerdir.″[2]

Bu Âyet-i Kerîme’de bahsedilen kavmin, Türkleri işâret ettiği Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in şu Hadis-i Şerif’inden de anlaşılmaktadır:

اعْلَمْ أَنَّكُمْ سَتُقَاتِلُونَ بَنِي الأَصْفَرِ أَوْ يُقَاتِلُهُمْ مَنْ بَعْدَكُمْ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ، وَتَخْرُجُ إِلَيْهِمْ رُوقَةُ الْمُؤْمِنِينَ أَهْلِ الْحِجَازِ ، الَّذِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّٰهِ، لا تَأْخُذُهُمْ فِي اللّٰهِ لَوْمَةُ لائِمٍ، حَتَّى يَفْتَحَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَيْهِمْ قُسْطَنْطِينِيَّةَ، وَرُومِيَّةَ، بِالتَّسْبِيحِ وَالتَّكْبِيرِ فَيَنْهَدِمُ حِصْنُهَا، فَيُصِيبُونَ نَبْلا عَظِيمًا، لَمْ يُصِيبُوا مِثْلَهُ قَطُّ حَتَّى إِنَّهُمْ يَقْتَسِمُونَ بِالتُّرْسِ (ك كثير بن عبد اللّٰه)

″Sizler Rumlarla mutlaka çarpışırsınız! Ne varki sizden sonra İslâm’ın yüz akı olan başka bir ordu gelir ve Rumlarla, asıl onlar çarpışır. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah yolunda harp ederler ve Allah yolunda kendilerini kınayanların kınamalarından çekinmezler. İşte onlar tesbih ve tekbir sesleri ile Konstantin’i (İstanbul’u) ve Roma’yı fethederler. Oralardan daha önce hiçbir yerden alamadıkları miktarda öyle çok ganîmetler elde ederler ki, onlar bu ganîmetleri aralarında kalkanları ölçek yaparak taksim ederler…″[3]

İşte burada da geçtiği gibi, Türkleri işâret eden ve açık bir şekilde onlardan bahsederek öven çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir.

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اتْرُكُوا التُّرْكَ مَا تَرَكُوكُمْ، فَإِنَّ أَوَّلَ مَنْ يَسْلُبُ أُمَّتِي مُلْكَهُمْ وَمَا خَوَّلَهُمُ اللّٰهُ بنو قَنْطُورَاءَ. (طب عن عبد اللّٰه بن مسعود)

″Türkler, size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyin. Çünkü ümmetimin mülkünü ve Allah’u Teâlâ’nın ona olan ihsanını en evvel Kanturaoğulları (Türkler) alacaktır.″[4]


[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’ân-ı Kerîm Meâli Âlîsi ve Tefsîri, c. 2, s. 785-786.

[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 18189; Taberânî, Mu’cem’ul Kebir, Hadis No: 1202; Mehmed Emre, Kırk Mevzuda Kırk Hadis Kitabı, Hadis No: 28.

[3] Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 8625.

[4] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 10236.