NİSÂ SÛRESİ

﴿ وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًاۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا۟ ﴿٢٢﴾

22. Babalarınızın evlendiği kadınlar ile evlenmeyin. Câhiliye devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz bu, çok çirkin ve Allah’ın gazabını gerektiren bir iştir ve kötü bir yoldur.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme ile câhiliye devrinde, babalarının evlendiği kadınlarla evlenmek gibi çirkin ve kötü olan adetler vardı. Artık bunlar, kesin olarak yasaklandı ve İslâmiyet’te böyle kötü ve çirkin olan işlerin yerinin olmadığı açıkça beyan edildi.

Bu Âyet-i Kerîme’nin nüzul sebebi şöyle nakledilmiştir:

Ebû Kays İbn-i el-Eslet Radiyallâhu anhu öldüğünde ki o zât, Ensârın sâlih kişilerindendi. Oğlu Kays, onun karısıyla evlenmek istedi. Kadın:

- Ben seni bir oğul olarak görüyorum, sen kavminin sâlihlerindensin. Ben, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e gidip danışacağım, dedi ve Resûlü Ekrem’e gelerek, ″Ebû Kays öldü″ dedi. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:

- Hayırdır, buyurdu. Kadın:

- Oğlu Kays, beni istedi. Halbuki o, kavminin sâlihlerindendir. Ben onu sâdece bir oğul olarak görüyorum. Ne emredersin? diye sordu. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ona:

- Evine dön ve bekle, diye buyurdu ve Babalarınızın evlendiği kadınlar ile evlenmeyin…″ diye devam eden Sûre-i Nisâ, Âyet 22 nâzil oldu.

Bu hususta Berâ İbn-i Âzib Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

مَرَّ بِي عَمِّي الْحَارِثُ بْنُ عَمْرٍو وَمَعَهُ لِوَاءٌ قَدْ عَقَدَهُ لَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُلْتُ لَهُ أَيْ عَمِّ أَيْنَ بَعَثَكَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ بَعَثَنِي إِلَى رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ فَأَمَرَنِي أَنْ أَضْرِبَ عُنُقَهُ (حم عن البراء بن عازب)

Bana amcam Hâris İbn-i Amr uğradı. Yanında Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in, kendisine verdiği bir de sancak vardı. Ben: ″Ey Amca! Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem seni nereye gönderdi?″ diye sordum. Şöyle dedi: ″Beni babasının hanımı ile evlenen bir adama gönderdi ve boynunu vurmamı emretti.″[1]

﴿ حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّٰت۪ٓي اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَٓائِكُمْ وَرَبَٓائِبُكُمُ الّٰت۪ي ف۪ي حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَٓائِكُمُ الّٰت۪ي دَخَلْتُمْ بِهِنَّۘ فَاِنْ لَمْ تَكُونُوا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْۘ وَحَلَٓائِلُ اَبْنَٓائِكُمُ الَّذ۪ينَ مِنْ اَصْلَابِكُمْۙ وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًاۙ ﴿٢٣﴾

23. Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, zevcelerinizin anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz zevcelerinizin diğer kocasından olan kızları ile evlenmek size haram kılındı. Kendisiyle zifafa girmediğiniz zevcelerin kızlarıyla evlenmekte ise vebal yoktur. Kendi oğullarınızın zevceleriyle evlenmek ve (neseben yahut süt kardeş olan) iki kız kardeşi birlikte almak dahi sizin için haram kılındı. Câhiliye devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah’u Teâlâ çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme’de evlenilmesi yasaklananlar genel olarak şöyledir[2]:

- Yakınlık bakımından haram olanlar: Anneler, kız kardeşler, halalar, teyzeler, erkek kardeşin kızları, kız kardeşin kızları.

İster anne, ister baba tarafından olsun bütün nineler de anne hükmündedir. Çünkü anne deyimi, onlara da şâmildir. Yahut onlarla evlenmenin haram olması icmâ ile sâbittir. Hala, teyze ve kardeş deyimleri de genel olup, anne baba bir, yalnız baba bir veya yalnız anne bir olanların hepsine şâmildir.

- Akrabalık bakımından haram olanlar: Babasının karısı, oğlunun karısı, karısının annesi, karısının kızları.

- Süt emme bakımından haram olanlar. Süt emen erkek veya kız çocuğuna haram olanlar: Sütannesi, sütnineleri, süt kardeşleri, süt kardeş-lerinin çocukları, süt halası ve teyzesi, süt amca ve dayıları vs.[3] Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اِنَّ اللّٰهِ حَرَّمَ مِنَ الرَّضَاعِ مَا حَرَّمَ مِنَ النَّسَبِ (ت عن على)

″Allah’u Teâlâ, nesep ile haram ettiğini, süt ile de haram etti.″[4]

- İki kız kardeşi bir nikahta bulundurmak haramdır. İki süt kız kardeşi aynı nikâhta bulundurmak da haramdır. Yani bir kız kardeş ile evli iken, diğer kız kardeşi de nikahına alamaz.

Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلَا يَجْمَعَنَّ مَاءَهُ فِي رَحِمِ أُخْتَيْنِ.

″Kim Allah’a ve âhiret gününe îman etmişse, suyunu iki kız kardeşin rahmine toplamasın.″[5]

- Musâhere (evlenme ile meydana gelen akrabalık) bakımından haram olanlar; karısının önceki kocasından olan kızı ve karısının annesi kocasına haramdır. Kocanın, oğlu ve babası da kadına haramdır.

- Mecûsi ve putperest olan kadınlarla evlenmek haramdır. Ancak Ehl-i Kitap olan iffetli bir kadınla evlenilmesi sahihtir.[6] Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i Mâide, Âyet 5’te şöyle buyurmuştur:

″… Ehl-i Kitap’tan olan hür ve iffetli kadınlarla evlenmeniz de size helâldir…″ Fakat aslâ bir Müslüman kız veya kadın, Ehl-i Kitab’a verilemez, haramdır. Ayrıca Müslüman kadınlar, İslâm’ın dışında olan hiç kimseyle evlenemez, haramdır.

- Şeriatın belirlemiş olduğu sayıdan fazlasını almak haramdır.[7] Yani bir kölenin iki kadından fazla ve hür olan kimsenin de dört kadından fazla kadını nikâhı altında bulundurması haramdır. Hanefi Mezhebi’ne göre köle, hür olan kimsenin sahip olduğunun yarısına sahiptir.

- Başkasının nikahlısı olan ve iddet bekleyen kadını nikah etmek de haramdır.

İmam-ı Âzam ve İmam Muhammed’e göre, zinâdan hâmile olan kadının nikâhı câizdir. Çocuğu doğurmadan nikahlanabilir.

Ayrıca bir kimsenin kendisine haram kılınan kadınlarla baş başa kalmasının câiz olmadığına dâir Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

أُوصِيكُمْ بِأَصْحَابِي ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ يَفْشُو الْكَذِبُ حَتَّى يَحْلِفَ الرَّجُلُ وَلَا يُسْتَحْلَفُ وَيَشْهَدَ الشَّاهِدُ وَلَا يُسْتَشْهَدُ أَلَا لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا كَانَ ثَالِثَهُمَا الشَّيْطَانُ عَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ وَإِيَّاكُمْ وَالْفُرْقَةَ فَإِنَّ الشَّيْطَانَ مَعَ الْوَاحِدِ وَهُوَ مِنَ الِاثْنَيْنِ أَبْعَدُ مَنْ أَرَادَ بُحْبُوحَةَ الْجَنَّةِ فَلْيَلْزَمْ الْجَمَاعَةَ مَنْ سَرَّتْهُ حَسَنَتُهُ وَسَاءَتْهُ سَيِّئَتُهُ فَذَلِكُمْ الْمُؤْمِنُ (ت عن ابن عمر)

″Size Ashâbımı, sonra onların peşinden gelenleri ve sonra bunların peşinden gelenleri vasiyet ederim (sakın aleyhlerinde olmayın). Sonra yalan yaygınlaşır. Öyle ki, kişi kendinden yemin etmesi istenmeden yemin eder. Şâhit de, istenilmeden şâhitlik yapar. Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla aslâ yalnız kalmasın, yoksa üçüncüleri şeytan olur. Size, Ehl-i Sünnet toplumuna devam etmenizi vasiyet ederim, tefrikaya (ayrılığa) düşmeyin. Zîrâ şeytan, tek insanla beraberdir. Halbuki o, iki kişiye daha uzaktır. Cennetin ortasını isteyen kimse, Ehl-i Sünnet toplumuna yapışsın. Kim iyilik yapınca sevinir, günah işleyince de üzülürse, işte o kimse Mü’mindir.″[8]

Yine âyette: ″Şüphesiz ki Allah’u Teâlâ çok bağışlayandır, çok merhamet edendir″ diye buyrulmaktadır. Bu hususta da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَلّٰهُ أَرْحَمُ بِعِبَادِهِ مِنْ هَذِهِ بِوَلَدِهَا (خ م عن ابى هريرة)

″Bir annenin çocuğuna olan merhametinden, Allah’ın kullarına olan merhameti çok daha fazladır.″[9]

﴿ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۚ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۘ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَٓاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَۜ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِه۪ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَر۪يضَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا تَرَاضَيْتُمْ بِه۪ مِنْ بَعْدِ الْفَر۪يضَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًا ﴿٢٤﴾

24. Kocası olan kadınlarla evlenmek de size haram kılındı. Ancak elinizin altında bulunan câriyeler müstesnâ. Bu yasaklanan hususlardan sakınmayı Allah’u Teâlâ size farz kıldı. Evlenilmesi yasaklanan bu kadınların hâricindekileri ise, iffetli olmak ve zinâ etmemek şartıyla mallarınızla (mehir ve câriyelerin değerlerini vermek sûretiyle) meşrû olarak istemeniz size helâl kılındı. Zifafa girdiğiniz zevcelerinizin mehirlerini tamamen vermeniz lâzımdır. Ancak iki tarafın da rızâsı ile mehri fazla veya eksik vermekte veya tamamen bağışlamakta bir vebâl yoktur. Şüphesiz ki Allah’u Teâlâ her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

İzah: Allah’u Teâlâ bu âyette, evli olan kadınlarla evlenmenin haram olduğunu bildirmekte, ancak cihat sırasında kâfirlerden esir alınan evli kadınları istisnâ etmektedir. Bunlar câriye­ olup sahiplerine helâldirler. Bun­ların ganîmet olarak alınmaları, kocalarıyla evlilik bağını koparır. Bu sebeple bu ka­dınlarla iddetleri bittikten sonra evlenmek câizdir.

Nitekim bu Âyet-i Kerîme’nin nüzul sebebine dâir Ebû Said el-Hudrî Radiyallâhu anhu’dan şu hâdise anlatılmıştır:

أَنَّ نَبِيَّ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْم حُنَيْن بَعَثَ جَيْشًا إِلَى أَوْطَاس, فَلَقُوا عَدُوًّا فَأَصَابُوا سَبَايَا لَهُنَّ أَزْوَاج مِنَ الْمُشْرِكِينَ فَكَانَ الْمُسْلِمُونَ يَتَأَثَّمُونَ مِنْ غِشْيَانهنَّ فَأَنْزَلَ اللّٰهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى هَذِهِ الْآيَة: {وَالْمُحْصَنَات مِنَ النِّسَاء إِلَّا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانكُمْ} أَيْ هُنَّ حَلَال لَكُمْ إِذَا مَا اِنْقَضَتْ عِدَدهنَّ (م عن ابى سعيد الخدرى(

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Huneyn Savaşı’ndan sonra Evtas denen yere asker gönderdi. Düşmanla karşılaşıp savaştılar. Neticede gâlip geldiler. Ganîmetler ve cariyeler aldılar. Fakat bu Sahâbîler, aldıkları câriyelerin, müşriklerden kocaları bulunma­sı sebebiyle onlara yaklaşmaktan kaçındılar. Bunun üzerine Allah’u Teâlâ: ″Kocası olan kadınlarla evlenmek de size haram kılındı. Ancak elinizin altında bulunan câriyeler müstesnâ…″ diye devam eden Sûre-i Nisâ, Âyet 24’ü indirdi. Yani câriyeler, iddetleri bittikten sonra, esir düşmeden önce evli olmalarına bakılmaksızın Mü’minlere helâl kılındı.[10]

Bir erkek harp yurdundan esir olarak getirilmiş olan bir kadın ile evlense veya ona mâlik olsa, o kadın bir hayız görmedikçe ve hayız görmeyen bir kadın ise bir ay geçmedikçe ona yaklaşamaz. Bu bir istibrâ[11] meselesidir. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, ″Evtas câriyeleri″ hakkında şöyle buyurmuştur:

لَا تُوطَأُ حَامِلٌ حَتَّى تَضَعَ وَلَا غَيْرُ ذَاتِ حَمْلٍ حَتَّى تَحِيضَ حَيْضَةً (د عن ابى سعيد الخدرى)

″Hâmile olanlar doğum yapmadan, hâmile olmayanlar ise bir defa âdet görmeden onlarla birlikte olmayın.″[12]


[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 17841.

[2] Bu konu, Mülteka Tercümesi , Mevkûfat, c. 1, s. 214-219’dan özetlenerek alınmıştır.

[3] Süt hısımlığı hakkında daha geniş bilgi için Sûre-i Bakara, Âyet 233’ün izahına bakınız.

[4] Sünen-i Tirmizî, Radâ l; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 5669.

[5] Mülteka Tercümesi, Mevkûfat, c. 1, s. 214-219.

[6] Sûre-i Bakara, Âyet 221.

[7] Sûre-i Nisâ, Âyet 3.

[8] Sünen-i Tirmizî, Fiten 7; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 158/1.

[9] Sahih-i Buhârî, Edeb 18, Sahih-i Müslim, Tevbe 4 (22).

[10] Sahih-i Müslim, Radâ, 33; Sünen-i Ebû Dâvud, Nikah 45; Sünen-i Tirmizî, Tefsir’ul-Kur’ân 5.

[11] İstibrâ:Kadının rahminde çocuğun olmadığını tespit etmek anlamına gelir. Bu ise, hâmile kadının çocuğu doğurmasıyla, hâmile olmayan kadının ise bir adet görüp temizlenmesiyle anlaşılır. Bu adet süresinin azami gün sayısı; Hanefilere göre on gündür, Şâfiilere göre ise on beş gündür. Bu sûrenin bitiminden sonra kadın artık temizlenmiş sayılır. Hanefi Mezhebi’ne göre, adet müddetinin en azı üç gündür.

[12] Sünen-i Ebû Dâvud, Nikah 44; Sünen-i Dârimî, Talak 18.