FÂTİHA SÛRESİ

﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

1. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

İzah: Hayır murad edilen her işe; Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismini zikir ile başlarım, demektir. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

كُلُّ كَلَامٍ أَوْ أَمْرٍ ذِى بَالٍ لَا يُفْتَحُ بِذِكْرِ اللّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ فَهُوَ أَبْتَرُ أَوْ قَالَ أَقْطَعُ (حم عن أبى هريرة (

″Her söze ya da önemli bir işe Allah’ın zikriyle (Besmeleyle) başlanmazsa, o işin sonu kesik olur.″[1]

Bir Mü’min her sözünde ve her işinde, Allah’ı zikrederse (Besmele çekerse) o iş hayırlı ve bereketli olur. Eğer bir işe Besmele ile başlamaz ise, o işin sonu kesik olur, demektir.

Hanefi Mezhebi’ne göre; namazların evvelinde ″Subhâneke″ okunması, bundan sonra Fâtiha’dan evvel yine sâdece kendi duyacağı şekilde ″Eûzu-Besmele″ okunması ve diğer rek’atlarda da aynı şekilde sâdece kendi duyacağı şekilde Fâtiha’dan evvel ″Besmele-i Şerife″ okunup Fâtiha’nın sonunda da ″Âmin″ denilmesi sünnettir. Bu hususta imam ile cemaat arasında bir fark yoktur. Fakat imama uyulduğunda cemaat, Fâtiha’yı okumayacağından ″Eûzu-Besmele″ okumazlar. Fâtiha’dan sonra okunacak sûrelerin başında ″Besmele-i Şerife″ okunmaz.

Besmele hakkında Fahreddin er-Râzî Hazretleri şöyle buyurmuştur:

كُلُّ الْعُلُومِ مُنْدَرِجٌ فِي الْكُتُبِ الْأَرْبَعَةِ وَعُلُومُهَا فِي الْقُرْآنِ وَعُلُومُ الْقُرْآنِ فِي الْفَاتِحَةِ وَعُلُومُ الْفَاتِحَةِ فِي بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ وَعُلُومُهَا فِي الْبَاءِ مِنْ بِسْمِ اللّٰهِ.

″İlimlerin hepsi dört kitapta toplanmıştır ve bu ilimler, Kur’ân’dadır.[2] Kur’ân’daki ilimler Fâtiha‘dadır. Fâtiha’daki ilimler de Bismillâhir-rahmânirrahîm’dedir. Bundaki ilim de Besmelenin başındaki B’dedir.″[3]

İşte Kur‘ân-ı Kerîm‘deki mânâların hepsi, Besmelenin B harfindedir. Hikmet ilmi de bu B’nin altındaki noktadadır. Bu hususta Hz. Ali Kerremallâhu veche‘nin:

)أَنَا اَلنُّقْطَةُ تَحْتَ الْبَاءِ) (مَنْ عَلَّمَنِي حَرْفًا صِرْتُ لَهُ عَبْدًا(

B harfinin altındaki nokta benim. Bana bir harf öğretenin kölesi olurum″[4] diye buyurduğu harften maksat, Besmeledeki B harfidir.

Ashâb-ı Güzîn ve ulemâ, Çâr-ı Yâr Efendilerimizden bahsederken onları özellikle şu sıfatlarıyla övmüşlerdir:

Hz. Ebû Bekir için ″es-Sıddîk″, Hz. Ömer için ″el-Fâruk″, Hz. Osman için ″Zinnûreyn″ ve Hz. Ali için ″Bâbu Medînet’ül-İlm ve noktatulletî tahte’l-bâ″ denilmiştir. Burada Hz. Ali için ″İlim şehrinin kapısı ve B‘nin altındaki nokta″ diye söylenmiştir.

Hz. Ali kerremallâhu veche hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

أَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَعَلِيٌّ بَابُهَا فَمَنْ أَرَادَ الْمَدِينَةَ فَلْيَأْتِ الْبَابَ (ت طب عن على عن ابن عباس(

″Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır. İlim isteyen, o kapıya müracâat etsin.[5]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

قُسِمَتِ الْحِكْمَةُ عَشْرَةُ أَجْزَاءٍ فَأُعْطِيَ عَلِيٌّ تِسْعَةَ أَجْزَاءٍ وَالنَّاسُ جُزْءًا وَاحِدًا وَعَلِيٌّ أَعْلَمُ بِالْوَاحِدِ مِنْهُمْ (حل واربعة عن ابن مسعود(

″Hikmet ona ayrıldı. Dokuzu Ali‘ye, biri diğer insanlara dağıtıldı. O, bu biri de diğer insanlardan iyi biliyordu.″[6]


[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 8355.

[2] Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ″Allah’u Teâlâ es-Seb’ut-Tivâli (yedi uzun sûreyi) Tevrat’ın yerine, el-Miûn’u (âyet sayısı yüzden fazla olan sûreleri) İncil’in yerine, et-Tavâsin’i (Tâ, Sîn ile başlayan sûreleri) Zebur’un yeri­ne vermiş ve beni Havâmim (Hâ, Mîm ile başlayan sûreler) ve el-Mufassal (kısa) sûreler ile üstün kılmıştır. Ben­den önce bunları hiçbir peygamber okumuş değildir.″ (İmam Kurtubî, el-Câmi’u li-Ahkam’il-Kur’ân, c. 13, s. 87; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 7929)

[3] Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebîr, c. 1, s. 89.

[4] Bakınız: Berîka, c. 5, s. 61.

[5] Sünen-i Tirmizî, Menâkib 20; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 10898.

3 Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 335/1; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 32982.