İSRÂ SÛRESİ

﴿ وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا ﴿١٣﴾ اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يبًاۜ ﴿١٤﴾

13-14. Biz, her insanın amelini kendi boynuna doladık ve mahşer günü ona öyle bir kitap çıkarırız ki, amellerinin hepsini açık olarak bulur ve görür.* Ona: ″Kitabını (amel defterini) oku! Bugün hesabını görmek için kendi nefsin sana yeter″ denilir.

İzah: Allah’u Teâlâ, insanoğlunun amelinin kaydedildiğini, gece gündüz bütün yaptıklarının yazılıp tesbit edildiğini ve bunların, mahşer gününde bir kitap hâlinde önüne serileceğini, böylece herhangi bir itiraza imkân kalmayacağını beyan etmektedir.

Bu husus Sûre-i Kıyâmet, Âyet 13-15’te de şöyle anlatılmaktadır:

″O gün insana, önceden gönderdiği ve ertelediği ameller haber verilir.* Doğrusu insan, kendi aleyhine şâhittir.* Hattâ birtakım mâzeretler öne sürse de.

Yapılan amellerin kaydedildiğine dair Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

لَيْسَ مِنْ عَمَلِ يَوْمٍ إِلَّا وَهُوَ يُخْتَمُ عَلَيْهِ فَإِذَا مَرِضَ الْمُؤْمِنُ قَالَتْ الْمَلَائِكَةُ يَا رَبَّنَا عَبْدُكَ فُلَانٌ قَدْ حَبَسْتَهُ فَيَقُولُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ اخْتِمُوا لَهُ عَلَى مِثْلِ عَمَلِهِ حَتَّى يَبْرَأَ أَوْ يَمُوتَ (حم عن عقبة بن عامر(

Her günlük amel mutlaka mühürlenir (paketlenip göğe yükseltilir). Mü’min hastalanınca, melekler derler ki: ″Ey Rabbimiz! Falanca kulunu sen hapsettin mi?″ Allah’u Teâlâ buyurur ki: ″Ona iyileşinceye veya ölünceye kadar yaptığının benzeriyle mühür vurun (aynı mükâfatı verin).″[1]

Her insanın, iyi ve kötü amellerini kaydeden kirâmen kâtibîn melekleri vardır. Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i İnfitâr, Âyet 10-12’de şöyle buyurmuştur:

″Halbuki yaptığınız işleri yazmakla görevli;* kirâmen kâtibîn (değerli ve güvenilir kâtip melekler) vardır.* Onlar, sizin yaptıklarınızı bilir ve kaydederler.

Mahşerde kaydedilen bu ameller, bir kitapta toplanmış olur ve kendi-sine: ″İşte amellerin, oku!″ diyerek verilir. Bu hususta Enes Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

كُنَّا عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَضَحِكَ فَقَالَ هَلْ تَدْرُونَ مِمَّ أَضْحَكُ قَالَ قُلْنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ قَالَ مِنْ مُخَاطَبَةِ الْعَبْدِ رَبَّهُ يَقُولُ يَا رَبِّ أَلَمْ تُجِرْنِي مِنَ الظُّلْمِ قَالَ يَقُولُ بَلَى قَالَ فَيَقُولُ فَإِنِّي لَا أُجِيزُ عَلَى نَفْسِي إِلَّا شَاهِدًا مِنِّي قَالَ فَيَقُولُ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ شَهِيدًا وَبِالْكِرَامِ الْكَاتِبِينَ شُهُودًا قَالَ فَيُخْتَمُ عَلَى فِيهِ فَيُقَالُ لِأَرْكَانِهِ انْطِقِي قَالَ فَتَنْطِقُ بِأَعْمَالِهِ قَالَ ثُمَّ يُخَلَّى بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْكَلَامِ قَالَ فَيَقُولُ بُعْدًا لَكُنَّ وَسُحْقًا فَعَنْكُنَّ كُنْتُ أُنَاضِلُ (م عن انس)

Biz, bir gün Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in yanında iken güldü de, ″Neye güldüğümü biliyor musunuz?″ buyurdu. ″Allah ve Resûlü daha iyi bilir″ dedik. Bunun üzerine: ″Kulun, Rabbine olan hitabından!″ buyurdu ve sözüne şöyle devam etti. Kul: ″Ey Rabbim! Sen beni zulümden korumadın mı?″ der. Allah’û Teâlâ da: ″Evet, korudum″ buyurur. Kul da: ″Fakat ben bugün kendime, kendimden başka bir kimsenin şâhit olmasını aslâ istemiyorum″ der. Allah’u Teâlâ: ″Bugün sana tek şâhit olarak nefsin, çok şâhit olarak da kirâmen kâtibîn melekleri kâfidir″ buyurur.

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem sözüne devamla buyurdu ki:

″Ağzına mühür vurulur ve diğer organlarına, ″Konuş″ denilir. Onlar kişinin amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: ″Yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücâdele etmiştim″ der.[2]

Yine bu hususta Sûre-i İnşikâk, Âyet 7-12’de Allah’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

″O zaman amel defteri sağ eline verilen kimsenin,* hesabı kolayca görülür* ve ehline sevinçli olarak döner.* Amel defteri arkasından verilen kimse ise,* artık ölmek ister* ve alevli ateşe atılır.″


[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 16678.

[2] Sahih-i Müslim, Zühd 1 (17).


ENBİYÂ SÛRESİ

﴿ فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِه۪ۚ وَاِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ ﴿٩٤﴾

94. O halde Mü’min olduğu halde sâlih amellerden bir şey yapanın çalıştığını zâyi etmeyiz. Şüphesiz ki, onun çalıştığını (amel defterinde) yazarız.


MÜ’MİNÛN SÛRESİ

﴿ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿٦٢﴾ بَلْ قُلُوبُهُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ مِنْ هٰذَا وَلَهُمْ اَعْمَالٌ مِنْ دُونِ ذٰلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ ﴿٦٣﴾ حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذْنَا مُتْرَف۪يهِمْ بِالْعَذَابِ اِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَۜ ﴿٦٤﴾ لَا تَجْـَٔرُوا الْيَوْمَ اِنَّكُمْ مِنَّا لَا تُنْصَرُونَ ﴿٦٥﴾

62-65. Biz hiçbir nefsi gücünün yetmediği bir şey ile mükellef etmeyiz. Bizim katımızda bir kitap (amel defteri) vardır ki, hakkı söyler ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.* Fakat onların kalpleri bundan gaflet içindedir. O kâfirlerin bundan başka, kötü amelleri de vardır.* Nihâyet Biz onların ileri gelenlerini, azap ile yakaladığımız zaman, hemen yardım için bağırırlar.* Onlara: ″Bugün bağırıp durmayın, çünkü Bizden yardım göremezsiniz″ denir.

İzah: Allah’ın birliğine îman etmek, O’nun gönder­diği şeriatla amel etmek ve Peygamberine itaat etmek, kulun gücünün yetmeyeceği şeyler değildir. Bu itibarla herkes yaptığından sorumludur. Hiç kimse yaptığını inkâr edemez. Zîrâ yaptıklarının kaydedildiği herkesin bir amel defteri vardır. Âyette, ″Onlar haksızlığa uğratılmazlar″ diye geçtiği üzere, hiç kimseye, yapmadığı şeyler isnat edilerek veya yaptıkları eksiltilerek haksızlık edilmez.


CÂSİYE SÛRESİ

﴿ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ ﴿٢٧﴾ وَتَرٰى كُلَّ اُمَّةٍ جَاثِيَةً۠ كُلُّ اُمَّةٍ تُدْعٰٓى اِلٰى كِتَابِهَاۜ اَلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٢٨﴾ هٰذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّۜ اِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٢٩﴾

27-29. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve o gün ki, kıyâmet kopar, işte o gün kâfirler hüsrâna uğrarlar.* Görürsün ki, o günün dehşetinden her ümmet dizleri üzerine çökmüştür. Her ümmet, kendi amel defterine dâvet olunur. Onlara denir ki: ″Bugün amelinizin karşılığını görürsünüz!* İşte kitabımız (amellerinizin yazılı olduğu defter), yaptıklarınıza hak olarak şâhitlik ediyor. Şüphesiz Biz, sizin (dünyâda iken) yaptıklarınızı yazıyorduk.″

İzah: Bu âyetler ile ilgili olarak Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إذَا كانَ يَوْمُ القِيامَةِ أمَرَ اللّٰهُ جَهَنَّمَ فَيَخْرُجُ مِنْها عُنُقٌ ساطِعٌ مُظْلِمٌ، ثُمَّ يَقُولُ {أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَنْ لا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ* وَأَنِ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ* وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنْكُمْ جِبِلا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ* هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ} {وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ} فيَتَمَيَّزُ النَّاسُ ويَجْثُونَ، وَهِيَ قَوْلُ اللّٰهِ {وَتَرَى كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً كُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَى إِلَى كِتَابِهَا الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ} (ابن جرير الطبرى، جامع البيان عن ابى هريرة)

Mahşer günü, Allah’u Teâlâ Cehenneme emreder de ondan karanlık ve parlayan bir boyun çıkar ve ″Ey Âdemoğulları! Ben size demedim mi ki, şeytana ibâdet etmeyin (onun vesvesesine kapılmayın). Şüphesiz o, sizin için apaçık bir düşmandır.* Bana ibâdet edin. İşte doğru yol budur.* Yemin olsun ki şeytan, sizden birçok halkı dalâlete düşürdü. Hiç aklınızı kullanmadınız mı?* İşte bu, size vaad olunan Cehennemdir.″[1] ″Ey Mücrimler! Bugün Mü’minlerden ayrılın″[2] der. Bunun üzerine insanlar ayrılırlar ve dizleri üstü çökerler. İşte Allah’u Teâlâ’nın, Sûre-i Câsiye, Âyet 28’deki: Görürsün ki, o günün dehşetinden her ümmet dizleri üzerine çökmüştür. Her ümmet, kendi amel defterine dâvet olunur. Onlara denir ki: ″Bugün amelinizin karşılığını görürsünüz!″ buyruğu budur.[3]


[1] Sûre-i Yâsîn, Âyet 60-63.

[2] Sûre-i Yâsîn, Âyet 59.

[3] İbn-i Cerir et-Taberî, Câmi’ul-Beyan, c. 20, s. 542; İbn-i Kesir, Tefsir’ul-Kur’ân’il-Azim, c. 6, s. 585.


KAMER SÛRESİ

﴿ وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ ﴿٥٢﴾ وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ ﴿٥٣﴾ اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ ﴿٥٤﴾ ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ ﴿٥٥﴾

52-55. Ve yaptıkları her şey, amel defterlerinde yazılıdır.* Küçük, büyük her şey kayıtlıdır.* Şüphesiz ki takvâ sahipleri, Cennetlerde ve nehirler kenarındadırlar.* Her şeye kâdir olan Melîk’in (Allah’ın) yanında sıdk meclisindedirler.

İzah: Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, büyük küçük bütün günahların amel defterlerinde tespit edildiğine dair şöyle buyurmuştur:

يَا عَائِشَةُ إِيَّاكِ وَمُحَقَّرَاتِ الْأَعْمَالِ فَإِنَّ لَهَا مِنَ اللّٰهِ طَالِبًا (ه عن عائشة)

″Ey Âişe! Küçük günahlardan sayılan amelleri işlemekten sakın. Zîrâ on­ları Allah tarafından izleyen melekler vardır.″[1]

İbâdet hususunda yarışan takvâ sahipleri, Allah’u Teâlâ’nın en yakınında Cennet-i Naîm’de olacaklardır. Bu hususta geniş bilgi için de Sûre-i Vâkıa, Âyet 7-12 ve izahına bakınız.


[1] Sünen-i İbn-i Mâce, Zühd 29.


HADÎD SÛRESİ

﴿ يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعٰى نُورُهُمْ بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ بُشْرٰيكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۚ ﴿١٢﴾

12. O gün Mü’min erkekleri ve Mü’min kadınları görürsün ki, nûrları önleri ve sağ tarafları arasında koşar. Onlara: ″Bugün sizin müjdeniz, altlarından nehirler akan Cennettir. Orada ebedî olarak kalacaksınız″ denir. İşte büyük kurtuluş budur.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme ile ilgili olarak Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ مَنْ يُضِيء نُوره كَمَا بَيْن الْمَدِينَة وَعَدَن أَوْ مَا بَيْن الْمَدِينَة وَصَنْعَاء وَدُون ذَلِكَ حَتَّى يَكُون مِنْهُمْ مَنْ لَا يُضِيء نُوره إِلَّا مَوْضِع قَدَمَيْهِ (القرطبى, الجامع لأحكام القرآن عن قتادة)

″Mü’minlerden kimisinin nûru, Medîne ile Aden ya da Medî­ne ile San’a arasındaki bir bölge gibi bir yeri aydınlatacaktır. Kimisi daha aşa­ğı bir bölgeyi aydınlatacak; tâ ki aralarında, nûru ancak ayaklarının bastığı ye­ri aydınlatacak olan kimseler de olacaktır.″[1]


[1] İmam Kurtubî, el-Câmi’u li-Ahkam’il-Kur’ân, c. 17, s. 244.


HÂKKA SÛRESİ

﴿ فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْۚ ﴿١٩﴾ اِنّ۪ي ظَنَنْتُ اَنّ۪ي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْۚ ﴿٢٠﴾ فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۙ ﴿٢١﴾ ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ﴿٢٢﴾ قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ ﴿٢٣﴾ كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـًٔا بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ ﴿٢٤﴾

19-24. O gün amel defteri sağ tarafından verilen der ki: ″Alın, amel defterimi okuyun.* Çünkü ben, hesabımın görüleceğini biliyordum.″* Artık o, hoşnut olduğu bir hayat içinde,* Cennet-i Âliye’dedir.* O Cennetin meyveleri ona yakındır.* Onlara: ″Geçmiş günlerde (dünyâda) işlediği­niz sâlih amellerin mükâfatı olarak âfiyetle yiyin, için″ denir.

İzah: Bu âyetler ile ilgili olarak Ebû Osman Radiyallâhu anhu şöyle buyurmuştur:

الْمُؤْمِنُ يُعْطَى كِتَابَهُ )بِيَمِينِهِ( فِي سِتْرٍ مِنَ اللّٰهِ فَيَقْرَأُ سَيِّئَاتِهِ فَكُلَّمَا قَرَأَ سَيِّئَةً تَغَيَّرَ لَوْنُهُ حَتَّى يَمُرَّ بِحَسَنَاتِهِ فَيَقْرَؤُهَا فَيَرْجِعُ إِلَيْهِ لَوْنُهُ. ثُمَّ يَنْظُرُ فَإِذَا سَيِّئَاتُهُ قَدْ بُدِّلَتْ حَسَنَاتٍ قَالَ: فَعِنْدَ ذَلِكَ يَقُولُهَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ (ابن كثير، التفسير القران العظيم عن ابى عثمان)

Mü’min kişiye amel defteri Allah’ın koruması altında verilir. O, günahlarını okur. Her bir günahı okudukça, rengi değişir. Sonra iyiliklerine geçer, onu okumaya başlayınca rengi tekrar yerine gelir. Sonra bir de bakar ki, günahları iyiliklerle değiştirilmiş. İşte o zaman ″Alın, amel defterimi okuyun″[1] der.[2]

Abdullah İbn-i Hanzala Radiyallâhu anhu da şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللّٰهَ يَقِفُ عَبْدُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيُبْدِي سَيِّئَاتِهِ فِي ظَهْرِ صَحِيفَتِهِ فَيَقُولُ لَهُ أَنْتَ عَمِلْتَ هَذَا؟ فَيَقُولُ نَعَمْ

أَيْ رَبِّ فَيَقُولُ له إني لَمْ أَفْضَحْكَ بِهِ وَإِنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَكَ فَيَقُولُ عِنْدَ ذلكهَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلاقٍ حِسَابِيَهْسورة حِينَ نَجَا مِنْ فَضِيحَتِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ. (ابن كثير، التفسير القران العظيم عن عبد اللّٰه بن حنظلة)

Muhakkak ki Allah, mahşer günü kulunu huzurunda durdurur ve sayfanın üstünde kötülüklerini kendisine gösterir ve ″Bunu sen mi yaptın?″ der. O: ″Evet Rabbim″ der. Allah’u Teâlâ buyurur ki: ″Ben, ondan dolayı seni rezil etmeyeceğim. Doğrusu Ben seni bağışladım.″ İşte o zaman Mü’min kişi: ″Alın, amel defterimi okuyun.* Çünkü ben, hesabımın görüleceğini biliyordum″ der.[3]

Allah’u Teâlâ’nın rahmetiyle Cennete girileceğine dair de Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَنْ يُدْخِلَ أَحَدًا عَمَلُهُ الْجَنَّةَ قَالُوا وَلَا أَنْتَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَالَ لَا وَلَا أَنَا إِلَّا أَنْ يَتَغَمَّدَنِي اللّٰهُ بِفَضْلٍ وَرَحْمَةٍ فَسَدِّدُوا وَقَارِبُوا وَلَا يَتَمَنَّيَنَّ أَحَدُكُمْ الْمَوْتَ إِمَّا مُحْسِنًا فَلَعَلَّهُ أَنْ يَزْدَادَ خَيْرًا وَإِمَّا مُسِيئًا فَلَعَلَّهُ أَنْ يَسْتَعْتِبَ (خ عن ابى هريرة)

″Bir kimse yaptığı ameliyle Cennete giremez.″ ″Sen de mi Yâ Resûlallah?″ denilince, buyurdu ki: ″Ben de Allah’ın lütfuyla ve rahmetiyle girerim. Buna göre amelinizi sağlam yapın ve Allah’a yakınlık elde edin. Sizin hiçbiriniz ölümü temenni etmesin! Çünkü o, hayır ve ihsan sahibi ise onun yaşayıp hayrını ihsanını artırması umulur. Eğer günahkâr bir kişi ise onun tevbe ederek Allah’ın rızâsını dilemesi umu­lur!″[4]

﴿ وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه۪ فَيَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْۚ ﴿٢٥﴾ وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ ﴿٢٦﴾ يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ ﴿٢٧﴾ مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ ﴿٢٨﴾ هَلَكَ عَنّ۪ي سُلْطَانِيَهْۚ ﴿٢٩﴾

25-29. O gün amel defteri sol tarafından verilen ise der ki: ″Keşke amel defterim verilmeseydi.* Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim.* Keşke ölümüm, benim sonum olsaydı.* Malım bana hiçbir fayda sağlamadı.* Mülküm ve gücüm benden yok olup gitti.″


[1] Sûre-i Hâkka, Âyet 19.

[2] İbn-i Kesir, Tefsir’ul-Kur’ân’il-Azim, c. 8, s. 214.

[3] İbn-i Kesir, Tefsir’ul-Kur’ân’il-Azim, c. 8, s. 214.

[4] Sahih-i Buhârî, Merdâ 19.


İNŞİKÂK sûresi

﴿ فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ۙ ﴿٧﴾ فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَس۪يرًاۙ ﴿٨﴾ وَيَنْقَلِبُ اِلٰٓى اَهْلِه۪ مَسْرُورًاۜ ﴿٩﴾ وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ وَرَٓاءَ ظَهْرِه۪ۙ ﴿١٠﴾ فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًاۙ ﴿١١﴾ وَيَصْلٰى سَع۪يرًاۜ ﴿١٢﴾ اِنَّهُ كَانَ ف۪ٓي اَهْلِه۪ مَسْرُورًا ﴿١٣﴾ اِنَّهُ ظَنَّ اَنْ لَنْ يَحُورَۚ ۛ ﴿١٤﴾ بَلٰىۚۛ اِنَّ رَبَّهُ كَانَ بِه۪ بَص۪يرًاۜ ﴿١٥﴾

7-15. O zaman amel defteri sağ eline verilen kimsenin,* hesabı kolayca görülür* ve ehline sevinçli olarak döner.* Amel defteri arkasından verilen kimse ise,* artık ölmek ister* ve alevli ateşe atılır.* Şüphesiz ki o, dünyâda iken ehlinin yanında sevinç içindeydi.* Şüphesiz ki o, Rabbine aslâ dönmeyeceğini sanıyordu.* Evet, elbette dönecektir. Şüphesiz ki, Rabbi onu görüyordu.

İzah: Sûre-i İnşikâk, Âyet 7-8 ile ilgili olarak Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

″Yâ Resûlallah! Ben Kur’ân’da en şiddetli olan âyeti biliyorum″ dedim. ″Yâ Âişe! O hangi âyettir?″ diye sordu. Ben de: ″… Her kim bir kötülük işlerse, onun cezâsını görür…[1] diye geçen âyet olduğunu söyledim. Bunun üzerine buyurdu ki: ″Yâ Âişe! Bir Mü’mine bir musîbet hattâ bir diken dahi isâbet eder ve o da buna sabrederse, onun amellerinin en çirkinlerine karşılık keffâret olur (o günahlardan hesaba çekilmez). Mahşer günü günahlarından dolayı hesaba çekilen kimse ise mutlaka azap görür.″

قَالَتْ أَلَيْسَ اللّٰهُ يَقُولُ {فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسِيرًا} قَالَ ذَاكُمْ الْعَرْضُ يَا عَائِشَةُ مَنْ نُوقِشَ الْحِسَابَ عُذِّبَ (د عن عائشة)

Bunun üzerine Hz. Âişe annemiz: Allah’u Teâlâ, Sûre-i İnşikâk, Âyet 7-8’de: ″O zaman amel defteri sağ eline verilen kimsenin,* hesabı kolayca görülür″ diye buyurmuyor mu? diye sordu. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de: ″O, amellerin Allah’ın huzurunda arzedilmesidir. Kulun günahlarından dolayı hesaba çekilmesi değildir. Yâ Âişe! İnceden inceye hesaba çekilen kimse azâba uğratılır″ buyurdu.[2]

Yine Âyet-i Kerîme’de, ″Amel defteri arkasından verilen kimse ise,* artık ölmek ister″ diye buyrulmaktadır. Amel defterleri arkadan verilen kimsenin, sağ eli boynuna bağlanacak ve sol eli arkaya çevrilecektir. Böylece amel defterini sol eliyle arkadan alacaktır. Allah’u Teâlâ bu gibi insanların amel defterlerini bâzı âyetlerde sol taraflarından bâzı âyetlerde de arkalarından alacaklarını zikretmiştir.


[1] Sûre-i Nisâ, Âyet 123.

[2] Sünen-i Ebû Dâvud, Cenâiz 1.


KEHF SÛRESİ

﴿ وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَا لِ ‌هٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًاۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا۟ ﴿٤٩﴾

49. Herkesin amellerinin yazılı olduğu amel defteri ortaya konulur. Ey Resûlüm! O zaman mücrimler, amel defterlerindeki suçlarından ve günahlarından korkarak, ″Eyvah bize! Bu nasıl bir defterdir ki, ne küçük bırakmış, ne büyük; günahlarımızın hepsini saymış, tesbit etmiş″ derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin, hiç kimseye haksızlık etmez.

İzah: Kulların yaptıkları her şeyin amel defterine yazıldığına dair Sa’d İbn-i Cünâde Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

لَمَّا فَرَغَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ حُنَيْنٍ نَزَلْنَا قَفْرًا مِنَ الأَرْضِ لَيْسَ فِيهِ شَيْءٌ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اجْمَعُوا مَنْ وَجَدَ عُودًا فَلْيَأْتِ بِهِ وَمَنْ وَجَدَ عَظْمًا أَوْ شَيْئًا فَلْيَأْتِ بِهِ قَالَ: فَمَا كَانَ إِلا سَاعَةً حَتَّى جَعَلْنَاهُ رُكَامًا فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَتَرَوْنَ هَذَا فَكَذَلِكَ تَجْتَمِعُ الذُّنُوبُ عَلَى الرَّجُلِ مِنْكُمْ كَمَا جَمَعْتُمْ هَذَا فَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَجُلٌ فَلا يُذْنِبْ صَغِيرَةً وَلا كَبِيرَةً فَإِنَّهَا مُحْصَاةٌ عَلَيْهِ (طب عن سعد بن جنادة)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, Huneyn Savaşı’ndan dönünce, çorak bir arazide konakladı. Orada hiçbir şey yoktu. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: ″Toplanın, kim bir çöp bulursa, onu getirsin. Kim bir odun veya başka bir şey bulursa, onunla gelsin.″ Bir süre geçmeden bir tomar hâlinde toparladık. Bunun üzerine Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: ″Şunu görüyor musunuz? İşte sizin bu odun ve çöpü topladığınız gibi, sizden bir kişinin günahları toplanır. Öyleyse kişi Allah’tan korksun da, büyük veya küçük hiçbir günah işlemesin. Çünkü bunların hepsi, onun aleyhinde sayılmıştır.″[1]

Mahşer günü amellerin yazılı olduğu defterlerin, Cennet ehline sağından ve Cehennem ehline de solundan verileceğine dair çok sayıda Âyet-i Kerîme vardır. Bu hususta Sûre-İsrâ, Âyet 13-14, 71 ve izahına bakınız.


[1] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 5352.