Vasiyetten Dönmek:

- Bir kimse vasiyetinden döndüğünü açıkça söylerse veyahut vasiyetinden döndüğünü gösteren bir davranışta bulunursa, vasiyetinden dönmüş olur. Yani vasiyet eden, vasiyet ettiği şeyden; ″Vasiyetimden döndüm″ demesi gibi açık bir sözle dönmesi câiz olduğu gibi, gasbedilmiş malda sahibinin hakkını ortadan kaldıracak bir işi gasbedenin işlemesi gibi, vasiyet eden kimsenin de vasiyet ettiği şeyden döndüğünü gösteren bir iş işlemesi ile de vasiyetinden dönmesi câiz olur. Meselâ; vasiyet eden kimsenin, vasiyet ettiği elbiseyi biçmesi veya vasiyet ettiği elbiseyi satmak ve hibe etmek gibi mülkünden çıkarmasıyla da vasiyetinden yapmış olduğu işle dönmüş olur. Her ne kadar vasiyet ettiği şeyi sattıktan sonra geri alsa yahut hibe ettikten sonra geri dönse yahut vasiyet ettiği şeye bir şey ziyâde edip, vasiyet edilen şeyi teslim etmek, ancak ziyâde edilen şeyle mümkün olsa, meselâ; vasiyet ettiği şey kavrulmuş un olup sonra onu yağlasa, vasiyet etmiş olduğu arsa olup içine binâ yapsa, vasiyeti pamuk olup kaftan içine doldursa, bu takdirde vasiyet edilen şeyde, bu yapılan işler ziyâdeliği gerektirip vasiyet edilen şeyin bu ziyâde edilen şeyler olmadan teslim etmek mümkün olmadığı için vasiyet edilen şeyden bu işler sebebiyle yine vasiyetinden dönmesi câizdir. Çünkü vasiyet ettiği şeye başka şeyler karıştığı için, bu işler vasiyetinden döndüğüne delâlet eder.

- Bir kimse, bir elbise veya bir koyun vasiyet ettikten sonra elbiseyi kesmiş veya koyunu boğazlamış olsa, vasiyetinden dönmüş olur. Fakat vasiyet edilen elbisenin yıkanması yahut vasiyet edilen evin sıvanması veyahut vasiyet edilen evin yıkılması, vasiyetten dönme sayılmaz. Çünkü bu fiiller malın kendisinde değil, malın tabiindedirler.

- Vasiyet edenin, vasiyet ettiği şeyi inkâr etmesi, İmam Muhammed’e göre; vasiyetten dönme sayılmaz. Zîrâ dönmek, geçmişte olan bir şeyi ispat, şimdi olan bir şeyi nefyetmektir (olumsuz kılmaktır). İnkâr ise, geçmiş zamanda olan ve şimdiki zamanda olan bir şeyi nefyetmektir. Bu itibarla bir şeyden dönmekle, o şeyi inkâr etmek arasında zıtlık vardır. Bundan dolayıdır ki, nikâhı inkâr etmekle ayrılık gerçekleşmez. Yani, evliliğini inkâr eden kimsenin evliliğini inkâr etmesiyle karısı boş olmaz. İmam Ebû Yusuf’a göre ise; vasiyet edenin, vasiyet ettiği şeyi inkâr etmesi, vasiyetten dönme sayılır. Çünkü dönüş, edilen vasiyeti bozmak, inkâr da vasiyet edilmediğini söylemek olduğuna göre, inkârın dönüş olması evleviyetle lâzım gelir.

- Vasiyet eden kimse; ″Ben vasiyetimi erteledim″ dese, vasiyetten dönmüş olmaz. Zîrâ vasiyetin ertelenmesi, vasiyetten vazgeçmek değildir. Fakat vasiyet eden; ″Ben vasiyetimi bıraktım″ dese, vasiyetinden vazgeçmiş olur. Meselâ; alacaklı borçlusuna; ″Alacağımı sana bıraktım″ dese, alacağından vazgeçmiş olur. Fakat alacaklı, borçlusuna; ″Alacağımı erteledim″ dese, alacağından vazgeçmiş olmaz.

- Vasiyet eden kimse; ″Falan şahıs için vasiyet yapmıştım, o vasiyet haramdır″ dese, vasiyetten dönmüş olmaz. Çünkü bir şeye haram demek, o şeyin varlığını kabul etmektir. Ama vasiyet eden kimse; ″Falan şahıs için vasiyet yapmıştım, o vasiyet geçersizdir″ dese, bu sözle vasiyetten dönmüş olur. Zîrâ bu ifâde, vasiyetten dönüşün bizzat kendisidir.

- Vasiyet eden kimse; ″Zeyd için vasiyet etmiştim, o vasiyet ettiğim şey Ömer içindir″ dese, bu sözüyle vasiyetinden dönmüş olur. Ancak Ömer ölmüş olursa, bu takdirde vasiyeti sahih olup, dönmüş olmaz.

- Hasta bir kimse, bir kadına bir şey hibe veya vasiyet edip sonra o kadınla evlense, yaptığı hibe veya vasiyeti geçersiz olur. Yine bir kimse, kâfir olan oğluna yahut köle olan oğluna bir şey ikrâr yahut vasiyet yahut hibe etse; ikrâr, vasiyet ve hibeden sonra kâfir olan oğlu Müslüman veya köle olan oğlu âzat olsa; yapılan ikrâr, vasiyet veya hibe geçersiz olur. İkrârın geçersiz olması; ikrâr zamanında mirasa sebep olan oğulluğun mevcut olmasıdır. Oğulluk ise, babasını töhmet altında bulundurur. İkrâr ile babasının töhmet altında bulunacağından dolayı ikrâr da vasiyete katılmıştır. Vasiyet ile hibenin geçersiz olmaları; bunların muteber olması ölüm zamanındadır. Kâfir olan oğlu veya köle olan oğlu ise, babalarının ölüm zamanında mirasçı oldular, bu yüzden vasiyet ile hibe de geçersiz oldu.

Kötürüm, çolak, felçli veya veremli olan kimsenin yapmış oldukları hibe, bu hastalıktan ölecekleri korkulmayıp hastalıkları devam ederse, mallarının hepsinden itibar edilir. Eğer bu hastalıklardan ölecekleri korkulur ve uzun zaman geçmeden de ölürlerse, yapmış oldukları hibe, mallarının üçte birinden itibar edilir. Zîrâ bu hastalıklar, müzmin (ne kadar süreceği belli olmayan) hastalıklardır.