Misafirin Uyması Gereken Âdâb:

1- Misafir olan kimse, ev sahibini fazla sıkacak kadar kalmamalıdır.

Misafiri ağırlamak, Müslüman üzerine düşen sorumluluklardandır. Zîrâ Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

لَيْلَةُ الضَّيْفِ حَقٌّ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ فَمَنْ أَصْبَحَ بِفِنَائِهِ فَهُوَ عَلَيْهِ دَيْنٌ إِنْ شَاءَ اقْتَضَى وَإِنْ شَاءَ تَرَكَ (د عن أبى كريمة)

″Misafiri bir gece ağırlamak her Müslümanın üzerine düşen bir görevdir. Bir kimse bir Müslümanın evinin önünde sabahlarsa, bu kimseye ikram etmek o ev sahibinin üzerine bir borçtur. Misafir bu hakkını ister talep eder, isterse de hakkından vazgeçer″[1] diye buyurmuştur. Ama misafirin de ev sahibini sıkıntıya sokacak kadar kalması uygun değildir. Zîrâ Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ جَائِزَتُهُ يَوْمٌ وَلَيْلَةٌ وَالضِّيَافَةُ ثَلَاثَةُ أَيَّامٍ فَمَا بَعْدَ ذَلِكَ فَهُوَ صَدَقَةٌ وَلَا يَحِلُّ لَهُ أَنْ يَثْوِيَ عِنْدَهُ حَتَّى يُحْرِجَهُ (خ ابى شريح الكعبى)

″Allah’a ve âhiret gününe îman eden kimse, misafirine ikram etsin. Farz olan ikram bir gün ve bir gecedir. Ziyafet ise üç gündür. Üç günden fazla yapılırsa, bu da sadakadır. Misafirin üç günden fazla kalarak ev sahibine meşakkatte bulunması ise helâl değildir″[2] diye buyurmuştur.

2- Yemek vaktine denk getirecek şekilde ziyarete gitmek doğru değildir. Bu şekilde yapılan ziyaret yasaklanmıştır. Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i Ahzâb, Âyet 53’te şöyle buyurmaktadır:

″Ey îman edenler! Peygamberin evlerine, yemeğe dâvet edilmeksi­zin girip de yemek vaktini beklemeyin. Ancak dâvet edildiğiniz zaman girin. Lâkin yemeği yer yemez dağılın, orada birbirinizle sohbete dalarak oturup kalmayın. Bu haller, Peygambere eziyet verir ve kendisi sizi çıkarmaktan utanır. Halbuki Allah’u Teâlâ, hakkı bildirmekten hayâ etmez…″

Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem de:

مَنْ دَخَلَ عَلَى قَوْمٍ لِطَعَامٍ لَمْ يُدْعَ إِلَيْهِ فَأَكَلَدَخَلَفَاسِقًاوَأَكَلَ مَا لَا يَحِلُّ لَهُ (هق وإبن النجار عن عائشة)

″Bir kimse dâvet olunmadan bir topluluğa gider ve yemek yerse, fâsık olarak girer ve kendisi için helal olmayanı yemiş olur″[3] diye buyurmuştur. Fakat yemek vaktini gözetmediği halde, gittiği yerde sofraya tesadüf eden kimse, ″Buyur″ edilmedikçe sofraya oturmamalıdır. Yemeğe ″Buyur″ dendiği zaman, onların vaziyetine bakar; gönülden ve seve seve söylüyorlarsa oturur, utandıklarından ve nezâketen ″Buyur″ ediyorlarsa oturmaz; ″Karnım tok″ vesaire gibi sözlerle mâzeret beyan eder.

Bir kimsenin acıkmış olup sofra vaktini gözetmeden, karnını doyurmak maksadıyla dostlarından birine gitmesinde sakınca yoktur. Hattâ Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ile Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer acıkmış olduklarından, yemek maksadıyla Ebu’l-Haysem ve Ebû Eyyüb el-Ensârî Radiyallâhu anhumâ’nın evlerine gitmişlerdir.[4]

3- Misafir, kendisine ikram edilen mübah şeyleri reddetmemelidir. Zîrâ bu hususta nakledilen bir Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

أُتِيَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِطَعَامٍ فَعَرَضَ عَلَيْنَا فَقُلْنَا لَا نَشْتَهِيهِ فَقَالَ لَا تَجْمَعْنَ جُوعًا وَكَذِبًا (ه عن أسماء بنت يزيد)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e bir yemek getirildi. O da o yemeği bize sunup ikrâm etti. Biz de; ″İştahımız yok″ diye karşılık verince, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:″Açlığı ve yalanı bir araya getirmeyin″ diye buyurdu.[5]

4- Yemekten sonra ev sahibi için duâda bulunmalıdır. Bu hususta şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

صَنَعَ أَبُو الْهَيْثَمِ بْنُ التَّيْهَانِ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَعَامًا فَدَعَا النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَصْحَابَهُ فَلَمَّا فَرَغُوا قَالَ أَثِيبُوا أَخَاكُمْ قَالُوا يَا رَسُولَ اللّٰهِ وَمَا إِثَابَتُهُ قَالَ إِنَّ الرَّجُلَ إِذَا دُخِلَ بَيْتُهُ فَأُكِلَ طَعَامُهُ وَشُرِبَ شَرَابُهُ فَدَعَوْا لَهُ فَذَلِكَ إِثَابَتُهُ(د عن جابر بن عبد اللّٰه)

Bir defasında Sahâbîleri ile birlikte Ebu’l-Heysem b. Teyyihân’ın evine misafir olan Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, yemek sonrası sahâbîlerine;″Kardeşinizi mükâfatlandırın″ buyurdu. Ashâb-ı Kirâm, ″Yâ Resûlallah onun mükâfatı nedir?″ deyince Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:″Bir adamın evine gidilir, yemeği yenir, içeceği içilir, sonra onun için duâ ederlerse işte bu onun mükâfatıdır″ buyurdu.[6]


[1] Sünen-i Ebû Dâvûd, Et’ıme 5.

[2] Sahih-i Buhârî, Edeb 87.

[3] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 25971; Râmûz’ul-Ehâdis, s. 419/13; İmam Gazali, İhyâu Ulûm’id-Din, c. 2, s. 28.

[4] İhyâu Ulûmi’d-Din, c. 2, s. 28.

[5] Sünen-i İbn-i Mâce, Et’ıme 23.

[6] Sünen-i Ebû Dâvûd, Et’ıme, 54.