ŞUF’A

″Şuf’a″ lügatta; toplama, katma, çift mânâsındadır. Fıkhî bir terim olarak da; satılan bir taşınmaz malı satın alan kimseye kaça mal olmuş ise, o miktar ile satın alan kimseden zorla alıp, mülk edinmektir. Böylece şuf’a sahibi, kendi mülküne böyle şuf’a ile aldığı malı katmış olur. Yani şuf’a; satılan bir taşınmaz malı, satın alan kimseye kaça mal olmuş ise, o miktar karşılığında mülkiyetine geçirme yetkisi veren bir haktır. Şuf‘a hakkı, gayr-i menkul (taşınmaz) mallarda söz konusu olup, menkul (taşınır) malların satımında şuf‘a geçerli değildir.

Şuf’a hakkında çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir. Bunlardan bâzıları şöyledir:

قَضَى رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالشُّفْعَةِ فِي كُلِّ مَا لَمْ يُقْسَمْ فَإِذَا وَقَعَتْ الْحُدُودُ وَصُرِّفَتْ الطُّرُقُ فَلَا شُفْعَةَ (خ عن جابر بن عبد اللّٰه)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, taksim olunmamış her (taşınmaz) malda şuf‘a hakkı bulunduğuna hükmetti. Araya sınırlar konup, yollar belirlenince şuf‘a hakkı kalkar.″[1]

قَضَى رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالشُّفْعَةِ فِي كُلِّ شِرْكَةٍ لَمْ تُقْسَمْ رَبْعَةٍ أَوْ حَائِطٍ لَا يَحِلُّ لَهُ أَنْ يَبِيعَ حَتَّى يُؤْذِنَ شَرِيكَهُ فَإِنْ شَاءَ أَخَذَ وَإِنْ شَاءَ تَرَكَ فَإِذَا بَاعَ وَلَمْ يُؤْذِنْهُ فَهُوَ أَحَقُّ بِهِ (د ن عن جابر)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, henüz taksim edilmemiş arazi, mesken, bahçe gibi her ortaklıkta şuf’a hakkı bulunduğuna hükmetti. Ortaklardan birinin ortağına haber vermeden satması helal olmaz. Satmadan önce haber verir; ortağı satın alır veya almaz. Eğer ortağına haber vermeden satarsa, ortağı bu mala (aynı fiyat karşılığında) hak sahibi olur.″[2]

جَارُ الدَّارِ أَحَقُّ بِدَارِ الْجَارِ أَوْ الْأَرْضِ (د عن سمرة)

″Evin komşusu, (bitişik) komşunun evine veya tarlasına daha fazla hak sahibidir.″[3]

الْجَارُ أَحَقُّ بِشُفْعَةِ جَارِهِ يُنْتَظَرُ بِهَا وَإِنْ كَانَ غَائِبًا إِذَا كَانَ طَرِيقُهُمَا وَاحِدًا (د ت عن جابر)

″Komşu, komşusuna karşı şuf’a hakkına sahiptir. Yolları birse, komşu bulunmadığı takdirde gıyabına (ondan habersiz) satış yapmaz, bekler.″[4]

أَنَّ رَجُلًا قَالَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ أَرْضِي لَيْسَ لِأَحَدٍ فِيهَا شَرِكَةٌ وَلَا قِسْمَةٌ إِلَّا الْجُوَارَ فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْجَارُ أَحَقُّ بِصَقَبِهِ (ن عن عمرو بن الشريد عن أبيه)

Bir adam; ″Yâ Resûlallah! Benim bir tarlam var, kimsenin bunda ne ortaklığı ne de hissesi var, ancak komşum var″ dedi. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem; ″Komşu, (bir mala) yakınlığı sebebiyle başkalarından daha fazla hak sahibidir″ buyurdu.[5]

Âlimler taksim edilmemiş taşınmaz bir malda ortak olan kimsenin, o malda şuf’a hakkı bulunduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Ortaklıktan başka, herkese açık olmayan hususi kuyunun veya bir akarsuyun suyuyla sulama, hususi yoldan müştereken istifade gibi durumlarda da şuf’a hakkı oluşmaktadır. Bu durumlarda arazi veya evin bitişikliği de aranmaz.

Şâfii mezhebine göre; komşu olmakla şuf’a hakkı olmaz. Çünkü Hadis-i Şerif’te geçtiği üzere; şuf’a, taksim edilmemiş şeylerde olur. Araya sınırlar konup, yollar belirlenince artık şuf‘a hakkı yoktur. Ayrıca komşu hakkında paylaşma masrafı söz konusu olmaz. Ama malın kendisinde ortak olan için paylaşma masrafı vardır. Bu sebeple komşu için şuf’a hakkı yoktur. Hadis-i Şeriflerde şuf’a hakkından söz edilen ″Komşu″ kelimesi de, ″Taşınmaz bir mala ortak olan komşu″ anlamındadır. Hanefi mezhebine göre ise; bitişik komşu da şuf’a hakkına sahiptir. Bu hususta yukarıda geçen Hadis-i Şerifler delil olarak gösterilir. Nitekim Hz. Ömer, bitişik komşu için şuf’a ile hükmetmesi konusunda Kadı Şurayh’a mektup göndermiştir. Ayrıca şuf’anın sebebi, dıştan komşulara gelebilecek zararı önlemektir. Bu sebeple kötü komşunun, diğer komşularına zararı her zaman söz konusudur ve bunun önlenmesi gerekir. Hadis-i Şerif’te geçen; ″Sınırlar konup, yolları ayrılmış″ ifadesinden maksat; sınırları kesin çizgilerle belirlenmiş mülkler ile aralarında geniş yol bulunan mülklerdir. Bu itibarla giriş ve çıkışlarda ortak kullanımın bulunmayışı komşudan gelebilecek zararı önler. Ancak birbirine bitişik olan komşular, kapıları ayrı yollara bile açılsa, bitişik komşuluk sebebiyle şuf’a hakkına sahip olurlar. Hem şuf’a hakkının kullanımındaki sıra, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

الشَّرِيكُ أَحَقُّ مِنْ الْخَلِيطِ وَالْخَلِيطُ أَحَقُّ مِنْ الشَّفِيعِ.

″Satılan malın kendisinde ortak olan, kullanma hakkında ortak olandan, kullanma hakkında ortak olan da komşudan önde gelir″[6] diye buyurduğu Hadis-i Şerif’iyle düzenlenmiştir. Bu hususta Kadı Şurayh’ın:

الشَّرِيكُ أَحَقُّ مِنْ الْخَلِيطِ وَالْخَلِيطُ أَحَقُّ مِنْ الْجَارِ وَالْجَارُ أَحَقُّ مِنْ غَيْرِهِ.

″Satılan malın kendisinde ortak olan, kullanma hakkında ortak olandan; kullanma hakkında ortak olan, komşudan; komşu da başkalarından önde gelir″[7] diye buyurduğu da nakledilmiştir.

Böyle olunca, şuf’a hakkı; üç sebebin biriyle sâbit olur. Bunlar derece olarak sırasıyla şöyledir:

1- Satılan şeyin kendisinde ortak olmaktır. İki kimsenin bir gayr-i menkule ortak olması gibi; bunlardan birisi hissesini satınca, diğeri bu hissenin şuf’a sahibi olur.

2- Satılan şeyin haklarından birinde ortak olmaktır. Bir gayr-i menkulün kendisinde gemi işlemeyen ırmak gibi şibr-i hass’ında (belirli şahısların tarlalarını sulamak için akar sudaki haklarında) yahut tarik-i hass’ta (belirli kimselerin mülkü olan çıkmaz sokakta) ortak olmaktır.

Bir gayr-i menkul satıldığında, bu gayr-i menkul ortak olursa, şuf’a hakkı önce ortakçıya tanınır; ortakçısı bulunmaz veya bulunduğu halde gâib olduğu veyahut hazır olup şuf’a hakkını kullanmadığı takdirde şuf’a hakkı, o gayr-i menkuldeki su ve yolda ortak olanlara âit olur. Bunlar da haklarını kullanmazsa, şuf’a hakkı komşuya geçer.

3- Satılan gayr-i menkule bitişik komşu olmaktır. Bitişik komşudan maksat; evinin kapısı başka bir yola açılmış olsa bile, evinin arkası şuf’a ile alınacak evin arkasına bitişik olmasıdır. Bir gayr-i menkule, bir taraftan bitişik olan komşu ile birkaç taraftan bitişik olan komşular arasında fark yoktur, hepsi de eşit olarak şuf’a sahibi olurlar.

Bir kimsenin evinin kirişleri komşusunun duvarı üzerine uzatılmış olsa yahut komşusunun duvarı üzerine uzatılmış olan kirişlerde ortak olsa, bu durumlarda bitişik komşu sayılıp bunlardan her biri diğerinin evinde şuf’a hakkına sahip olmuş olur.

Satılan bir gayr-i menkulün dereceleri eşit, birkaç tane şuf’a sahibi bulunsa, şuf’a hakkı bulunanların adedine göre taksim edilir, hisselerinin miktarına göre taksim olunmaz. Meselâ; üç kişi bir evde ortak olup; yarısı birinin, üçte biri birinin, altıda biri de birinin olsa; yarısına sahip olan hissesini satsa, üçte birine sahip olan ile altıda birine sahip olan, satılan evin yarısını satın alıp eşit olarak aralarında taksim ederler. İmam Şâfii, İmam Mâlik ve İmam Ahmed b. Hanbel’e göre ise; hisseleri üzere taksim olunur. Meselâ; bir ev; yarısı birinin, üçte biri birinin, altıda biri de birinin olmak üzere üç kimse arasında ortak olsa, altıda bir hissesi olan kimse hissesini satsa, evin yarı hissesine sahip olan beşte üçünü, üçte birine sahip olan beşte ikisini satın alır.


[1] Sahih-i Buhârî, Şuf‘a 1; Sünen-i Ebû Dâvud, Buyû’ 73; Sünen-i Tirmizî, Ahkâm 33.

[2] Sahih-i Müslim, Musâkât 134; Sünen-i Ebû Dâvud, Buyû’ 73; Sünen-i Nesâî, Buyû’ 80; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 355; Râmûz’ul-Ehâdîs, 216/2.

[3] Sünen-i Ebû Dâvud, Buyû’ 73.

[4] Sünen-i Ebû Dâvud, Buyû’ 75; Sünne-i Tirmizî, Ahkâm 33; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 356.

[5] Sünen-i Nesâî, Buyû’ 109; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 360.

[6] el-İnâye Şerh’ul-Hidâye, c. 13, s. 421.

[7] Serahsî, Mebsut, c. 17, s. 60.