İbâdetler Karşılığında Ücret Almak:

- Ezan okumak, başkasının yerine haccetmek, imamlık yapmak, Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmek ve fıkıh okutmak gibi ibâdet ve taat için ücret almak câiz değildir. Hanefi mezhebine göre; fıkhı bir kural olarak, Müslümanlara mahsus olan hiç bir dînî taat için ücret almak câiz değildir. İmam-ı Şâfii’ye göre ise, ücretlinin yapmak zorunda olmadığı hususlarda ücret alması câizdir. Çünkü bu, bir kimseyi yapmak zorunda olmadığı bir iş için ücretle tutmak olduğundan câizdir. Hanefi mezhebi ise; şu Hadis-i Şerifleri delil olarak göstermişlerdir:

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

تَعَلَّمُوا الْقُرْآنَ فَإِذَا عَلِمْتُمُوهُ فَلَا تَغْلُوا فِيهِ وَلَا تَجْفُوا عَنْهُ وَلَا تَأْكُلُوا بِهِ وَلَا تَسْتَكْثِرُوا بِهِ (حم عبد الرحمن بن شبل)

″Kur’ân’ıöğrenin, onu öğrendiğinizde ise ne aşırıya gidin, ne de ondan uzak durun. Onunla geçinmeyin (dünyâ menfaati talep etmeyin) ve onunla mallarınızı çoğaltmaya çalışmayın (bir diğer rivâyette de; ″Onunla kibirlenmeyin″[1] diye buyurarak, ibâdet ve taat için yapılması gereken husularda ücret almayı yasaklamıştır.

Ayrıca Osman b. Ebi’l-As Radiyallâhu anhu:

كَانَ آخِرُ مَا عَهِدَ إِلَيَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ لَا أَتَّخِذَ مُؤَذِّنًا يَأْخُذُ عَلَى الْأَذَانِ أَجْرًا (ه عن عثمان بن أبي العاص)

″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in bana en son söylediği söz; okuduğu ezan karşılığında ücret alan bir müezzini tutmama dairdi″[2] diye buyurmuştur.

İbn-i Mes’ud Radiyallâhu anhu’dan nakledilen bir hadiste de:

أَرْبَعٌ لَا يُؤْخَذُ عَلَيْهِنَّ أَجْرٌ الْأَذَانُ وَقِرَاءَةُ الْقُرْآنِ وَالْمَقَاسِمُ وَالْقَضَاءُ (مصنف ابن أبى شيبة عن ابن مسعود)

″Dört şey vardır ki, onlar üzerinde ücret alınmaz: Bunlar; Ezan, Kur’ân okumak, miras taksimini hesaplamak ve şer’î hüküm vermektir″[3] diye buyrulmuştur.

Hem bunlardan hâsıl olan sevap, yapana aittir. Zîrâ Allah’u Teâlâ Sure-i Necm, Âyet 39’da: ″Şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur″ diye buyurmuştur. Bu nedenledir ki bu kişide ehliyet (mesuliyeti yüklenecek nitelikte olması) aranır. O halde oruç ve namazda olduğu gibi bunlar için de başkasından ücret alması câiz değildir. Aynı zamanda öğretmek, öğrencinin de katkısı olmadan öğreticinin yapamadığı işlerdendir. Böylece öğretici, teslim edemediği bir şeyi üstlendiğinden akit sahih olmaz. Aynı gerekçe ile sanatları öğretme karşılığında, ustanın ücret alması da câiz görülmemiştir. Çünkü öğretme hadisesi sâdece usta ile meydana gelmez. Aksine hem usta hem de çırağın zekâ ve kavrayışıyla meydana gelir. Ancak bâzı fıkıhçılarımız bugün için Kur’ân öğretme ücretini istihsânen câiz görmüşlerdir. Çünkü insanların buna ihtiyacı vardır. Dinî işlerde gevşeme ve ağırdan alma, hasbî (karşılık beklemeden gönüllü) olarak yapılan işlerde insanların tembelleşmesi durumu ortaya çıkmıştır. Eğer bundan imtinâ edilirse, bu durum Kur’ân-ı Kerîm’in ezberlenmesinin ortadan kalkmasına yol açacaktır. Nitekim fetvâ da bu görüşe göredir.

İmam-ı Âzam’a göre; ezan okumak için ücret almak şart koşulmuş ise, bu ücret haramdır. Şâfiilerin bu hususta üç görüşü vardır: En sahih olan görüşe göre; devlet reisi hazineden veya kendi malından ezan ücretini ödeyebilir. Cemaatten olanlar veya başka şahıslar kendi mallarından ezan ücretini ödeyebilirler. İkinci görüşe göre; hiç kimsenin ezan ücretini ödemesi câiz değildir. Üçüncü görüşe göre; sâdece devlet yetkilisi ödeyebilir, şahıslar ödeyemez. Hanbelî mezhebine göre; fahrî olarak ezan okuyacak kimse bulunursa, ücretli müezzin tutmak câiz değildir. Aksi takdirde hazineden nafakası ödenir. Mâlikilere göre de iki görüş vardır. İbn’ül Arâbî demiştir ki; sahih kavle göre ezan, namaz kıldırmak, şer’î hüküm vermek ve bir umum dînî hizmetlerin ifâsı için ücret almak câizdir. Çünkü halife, bütün dînî hizmetlerin yöneticisi olarak ücret alır. Devlet memurları onun adına çalıştıkları için onun gibi ücret almaları doğaldır. Bunun temel delili, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in şu Hadis-i Şerif’idir:

ما تركت بعد نفقة نسائي ومؤنة عاملي فهو صدق.

″Zevcelerimin nafakasından ve atadığım vâlinin nafakasından sonra bıraktığım her şey sadakadır.″[4]


[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 14981, 14986; Abdurrezzak, Musannef, Hadis No: 19444; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c. 2, s. 292.

[2] Sünen-i İbn-i Mâce, Ezan 3.

[3] İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c. 5, s. 269; Abdurrezzak, Musannef, Hadis No: 15285

[4] Sünen-i İbn-i Mâce Tercüme ve Şerhi, c. 2, s. 506.