Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
اَلرِّبَا سَبْعُونَ حُوبًا أَيْسَرُهَا أَنْ يَنْكِحَ الرَّجُلُ أُمَّهُ (ه عن ابى هريرة)
″Fâiz, yetmiş çeşittir. Allah katında bunların en hafifi annesi ile zinâ eden gibidir.″[1]
يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَا يُبَالِي الْمَرْءُ مَا أَخَذَ مِنْهُ أَمِنَ الْحَلَالِ أَمْ مِنْ الْحَرَامِ (خ ن عن ابى هريرة)
″İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki kişi, aldığı (mal veya para) helâlden midir, yoksa haramdan mıdır aldırmayacak.″[2]
أَتَيْتُ لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي عَلَى قَوْمٍ بُطُونُهُمْ كَالْبُيُوتِ فِيهَا الْحَيَّاتُ تُرَى مِنْ خَارِجِ بُطُونِهِمْ فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلَاءِ يَا جِبْرَائِيلُ قَالَ هَؤُلَاءِ أَكَلَةُ الرِّبَا (ه عن ابى هريرة)
Ben, Mîraç Gecesi’nde karınları evler kadar büyük olan bir topluluğun yanına vardım. Karınlarında yılanlar vardı. Bu yılanlar dışarıdan görünüyordu. Dedim ki: ″Yâ Cebrâil! Bunlar kimdir?″ Dedi ki: ″Bunlar, fâiz yiyenlerdir.″[3]
Yine İbn-i Mes’ud Radiyallâhu anhu şu Hadis-i Şerif’i nakleder:
لَعَنَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ آكِلَ الرِّبَا وَمُؤْكِلَهُ وَشَاهِدَيْهِ وَكَاتِبَهُ (ت عن ابن مسعود)
″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem; fâizi yiyene de yedirene de, şâhidine de, yazana da lânet etti.″[4]