Alışverişin Karşılıklı Rızâ ile Yapılması:

Alışveriş; satıcıyla alıcının rızâlarıyla malı, mal karşılığında değişmeleridir. Alışveriş; icab ve kabul ile yapılır. Alışveriş yapanlardan hangisi önce söylerse; onun sözüne ″İcab″ denir. Sonraki söyleyenin sözüne de ″Kabul″ denir. Gerek ″Sattım″ sözü önce olsun, gerek ″Satın aldım″ sözü önce olsun. Hulâsa; icab ve kabulün, satılan mal ile parada eseri görülecek şekilde birbirine bağlanmasıdır. Bu eserden maksat da; satanın paraya, satın alanın da satın alınan mala mâlik olmalarıdır.

Alışveriş yalnız icab ile yapılamaz. Ancak babanın küçük oğlu hakkında kemâl-i şefkati bulunduğu için bir cümle, iki cümle yerine geçer. Meselâ; ″Şu malı bin liraya falanca oğlumdan satın aldım″ yahut ″Şu malımı bin liraya falanca oğluma sattım″ dese, ″Kabul ettim″ diyen kimseye muhtaç olmaksızın, pazarlık yapılmış olur. Alışveriş yetime faydalı olunca, vâsi de baba gibidir.

Satma, alma, kirâya verme, havâle, nikâh gibi akitlerde; icâbla, kabûl mâzî sîgasıyla yapılır. Yani, ″Sattım″ ve ″Satın aldım″ gibi, geçmiş zamanı ifade eden lâfızlarla yapılır, ″Alacağım″ ve ″Satacağım″ gibi lafızlarla olmaz. Alışveriş ve diğer akitler için mâzi sîgasının tahsis edilmesi, haber verilen şeyin varlığının sübutunu ve gerçekliğini kesin olarak ortaya koymak içindir. Muzârinin (geniş zamanın), haber verilen şeyin varlığı ve sübutu üzerine delâleti kesin değildir. Eğer satıcı tarafından müstakbel (gelecek zaman) sîgası söylenmiş olsa, meselâ; ″Satacağım″ gibi, sırf vaad olacağından, alışveriş câiz olmaz. Eğer alıcı tarafından söylenmiş olsa, pazarlaşmak ve alışverişi söyleşmek olacağından, alışveriş sahih olmaz. Meselâ; satıcı, ″Şu malımı sana üç bin liraya satacağım″ dese, alıcı da, ″Ben de alacağım″ dese, alışveriş câiz olmaz. Fakat Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem mâzî sîgasıyla alışveriş yapmıştır. Câiz olan da budur.

Alışverişin ″Aldım″, ″Sattım″ gibi icâb ve kabûl ile yapılmasından maksat; satıcı ile alıcının rızâsıdır. Rızâ, bir kalp işi olduğundan, icâb ile kabûl bunu anlatır. Bu itibarla satan ile satın alanın rızasına delâlet eden teâti (karşılıklı alıp verme) ile de alış veriş yapılır. Teâti ile yapılan alışveriş şöyledir: Satıcı, alıcıya; ″Bu malımı elli liraya sana sattım″ ve alıcı da; ″Ben de satın aldım″ demeksizin, yani pazarlık yapmadan, aldım ve sattım ifadeleri kullanılmadan malın fiyatını sorarak bedeli ne ise bedelin mal sahibine verilmesi ve mal sahibinin de parayı alıp malı teslim etmesidir. Bu alışveriş de câizdir. Sahih olan görüşe göre; alıp-verme yoluyla yapılan alışveriş hem kıymetli mallarda, hem de kıymetsiz mallarda câizdir.

- Bir yerde alışveriş yapanlardan biri, diğerine; ″Ben şu malımı sana iki bin liraya sattım″ dese, alıcı için o malın ya hepsini, teklif edilen paranın hepsiyle alır yahut almaz. Yani dilerse, satılan malı iki bin liraya kabul eder, dilerse kabul etmez. Buna kabul etme muhayyerliği (serbestliği) denilir.

Alıcı için, satılan malın bir kısmını kabul edip, bir kısmını bırakma hakkı yoktur. Ancak hepsinin parası açıklanırsa başka. Meselâ; satıcı alıcıya; ″Şu elbiseyi sana bir dirheme sattım″, ″Şu elbiseyi de iki dirheme sattım″ dese, satın alan da iki elbiseden birisini kabul etse, alışveriş câiz olur. Satıcı, ″Şu elbiselerin her birisi onar akçedir″ deyip, satın alan da bir kısmını kabul etse, alışveriş câiz olur. Satıcı sözünden caysa yahut alışveriş yapanlardan biri alışverişi kabul etmeden önce bulundukları yerden kalksa, alışveriş bozulmuş olur. Zîrâ alışverişi kabul etmeden önce bulundukları yerden birinin kalkması alışverişten yüz çevirmektir. Ama iki kimse yürürken, birisi diğerine; ″Şu malı sana sattım″ yahut ″Senin şu malını aldım″ dese, diğeri de hemen ″Kabul ettim″ yahut ″Sattım″ dese, alışveriş yapılmış olur. Eğer biraz yürüdükten sonra diğeri ″Kabul ettim″ yahut ″Sattım″ dese, ara açılmış olduğu için alışveriş câiz olmaz.

- Gemi içinde bulunan iki kişi, gemi giderken alışveriş yapsalar; ikisinin sözlerinin arasına biraz suskunluk girse, alışverişin olmasına mâni değildir.

- Miktar ve vasfı bilinmeyen, fakat gösterilen malın alışverişi câizdir. Bu gösterilen mal, gerek satılan şey olsun gerek para olsun eşittir. Ama miktarı ve vasfı bilinmeyen, hem de gösterilmeyen malın alışverişi câiz değildir. Çünkü üzerinde alışveriş yapılan malın vasfı ve miktarını alışveriş yapılırken belirtmek lâzımdır.