ALIŞVERİŞ (BEY’)

″Bey’″ lügatta; karşılıklı değiştirmeye denir. ″Şirâ’″ kelimesi de böyledir. Bey’ kelimesi ile şirâ’ kelimesi zıt anlamlı kelimelerdendir. Yani bey’ hem satmak, hem almak mânâsında; şirâ kelimesi de, hem almak, hem satmak mânâsında kullanılır. Nitekim Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

لَا يَبِعْ أَحَدُكُمْ عَلَى بَيْعِ أَخِيهِ وَلَا يَخْطُبْ عَلَى خِطْبَةِ أَخِيهِ إِلَّا أَنْ يَأْذَنَ لَهُ (حم خ عن ابن عمر)

″Sizden biriniz din kardeşinin almak istediğini almasın. Din kardeşinin hıtbesi (evlenme teklifi) üstüne de, izni olmadıkça hıtbe yapmasın (teklifte bulunmasın)[1] diye buyurmuştur. Şirâ’ kelimesi de Sûre-i Yusuf, Âyet 20’de: Yusuf‘u istemeyen kardeşleri, birkaç dirhemden ibâret olan çok ucuz bir fiyat ile onu sattılar″ diye geçmektedir.

Şeriatta ise bey’ (alım-satım mâli değeri olan bir malı başkasının mâli değeri olan bir malıyla, kendisinin malını onun, onun malını da kendisinin mülkiyetine geçirmek sûretiyle, karşılıklı rızâ ile değişmek demektir. Sahih (geçerli) olan alım-satım yani alışveriş budur. Bunun meşrûluğu Kitap, Sünnet, İcmâ-i ümmet ve akıl ile sâbittir.

Kitap ile sâbit olduğu, Allah’u Teâlâ’nın Sûre-i Bakara, Âyet 275’te: ″Allah’u Teâlâ, alışverişi helâl, fâizi haram kılmıştır″ ve Sûre-i Nisâ, Âyet 29’da:Ey îman edenler! Birbirinizin mallarını aranızda haksız yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rızâ ile yapılan ticaret sûretiyle olursa müstesnâ″ diye geçen buyruğudur.

Sünnetten delili; Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem gönderildiğinde insanlar alım-satım yapıyorlardı. Peygamber Efendimiz onların bu muâmelelerini onayladığı gibi, kendisi de hem direkt, hem vekâlet yoluyla satmış ve satın almıştır. Nitekim Hz. Âişe annemizden nakledildiğine göre:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اشْتَرَى طَعَامًا مِنْ يَهُودِيٍّ إِلَى أَجَلٍ وَرَهَنَهُ دِرْعًا مِنْ حَدِيدٍ (خ عن عائشة)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir Yahudiden vâdeli bir yiyecek aldı ve ona demir bir zırhı rehin olarak verdi.″[2]

Yine Urve el-Bârık Radiyallâhu anhu’dan nakledildiğine göre:

أَعْطَاهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دِينَارًا يَشْتَرِي بِهِ أُضْحِيَّةً أَوْ شَاةً فَاشْتَرَى شَاتَيْنِ فَبَاعَ إِحْدَاهُمَا بِدِينَارٍ فَأَتَاهُ بِشَاةٍ وَدِينَارٍ فَدَعَا لَهُ بِالْبَرَكَةِ فِي بَيْعِهِ كَانَ لَوْ اشْتَرَى تُرَابًا لَرَبِحَ فِيهِ (د عن عروة)

″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, kendisine bir koyun veya kurbanlık herhangi bir hayvan satın alması için ona bir dinar verdi. O da kendisine iki koyun satın alıp koyunların birini bir dinara sattı ve Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’e bir koyun ve bir dinar ile geldi. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem alışverişlerini bereketli kılması için Allah’u Teâlâ’ya onun için duâ etti. Bundan dolayı toprak satın alsa, onda kâr ederdi.″[3] Başka bir rivâyete göre de bu kişi, Hakim b. Hizâm Radiyallâhu anhu’dur.[4]

Yine bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:

يَا مَعْشَرَ التُّجَّارِ اِنَّ الْبَيْعَ يَحْضُرُهُ اللَّغْوُ وَالْحَلْفُ فَشُوبُوهُ بِالصَّدَقَةِ (د ه عن قيس بن أبي غرزة)

″Ey tüccarlar! Alışverişe devam edin. Alışverişte size hile ve yeminler söylemek mecbur gibi görünür, bundan sakının ve sadakaya devam edin″[5] diye buyurmuştur.

Yine dürüst ve güvenilir tüccarlar hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ أَطْيَبَ الْكَسْبِ كَسْبُ التُّجَّارِ الَّذِينَ إِذَا حَدَّثُوا لَمْ يَكْذِبُوا، وَإِذَا وَعَدُوا لَمْ يُخْلِفُوا، وَإِذَا ائْتُمِنُوا لَمْ يَخُونُوا، وَإِذَا اشْتَرُوا لَمْ يَذِمُّوا، وَإِذَا بَاعُوا لَمْ يَمْدَحُوا، وَإِذَا كَانَ عَلَيْهِمْ لَمْ يَمْطُلُوا، وَإِذَا كَانَ لَهُمْ لَمْ يُعْسِرُوا (الأصبهاني عن معاذ بن جبل)

″En temiz ve helâl kazanç, konuşurken yalan söylemeyen, verdiği sözde duran, emânete hıyânet etmeyen, satın alırken malı kötülemeyen, satarken de övmeyen, aldıkları borcun ödemesini geciktirmeyen, alacakları konusunda da karşı tarafı sıkıştırmayan tüccarların kazancıdır.″[6]

İcmâ-i ümmetle sâbit olması; alışverişin meşrû olduğuna Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in asr-ı saadetlerinden günümüze kadar ümmetin bütün âlimleri ittifak ettiklerindendir.

Aklî delili; insanlar yaratılış itibariyle medenî olup, birbirlerine muhtaçtır. Eğer alışveriş olmasaydı, âlemde nizam ve intizam (düzen) mümkün olmazdı. İnsanlar yiyecek, içecek ve diğer hususlarda birbirlerine devamlı muhtaç bulundukları için, alışveriş meşrû olmuştur.


[1] Sahih-i Buhâri, Nikâh 15.

[2] Sahih-i Buhâri, Buyû’ 14.

[3] Sünen-i Ebû Dâvud, Buyû 27; Delilleriyle Hanefi Fıkhı, s. 472.

[4] Bu nakil de şöyledir: Hakîm b. Hizâm Radiyallahu anhu’dan nakledildiğine göre: Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem onu, bir dinar ile kendisi için bir kurban almak üzere gönderdi. Hakîm Radiyallâhu anhu, bir dinara bir kurban aldı ve o kurbanı iki di­nara sattı. Sonra da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem için bir dinara (başka) bir kur­ban satın aldı. Bir dinarı da Peygamber Efendimize getirdi. Peygamberimiz o parayı sadaka olarak verdi ve Hakîm’e ticaretinin bereketli olması için duâ etti. (Sünen-i Ebû Dâvud, Buyû 27)

[5] Sünen-i Ebû Dâvud, Buyû 1; Sünen-i İbn-i Mâce, Ticaret 3.

[6] Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 4, s. 343; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 9340.