Kâr Ortaklığının Bozulması Durumunda Alacakların Tahsili:

Ortaklar ayrılır da, kâr olmayıp başkaları üzerinde sermâyeden alacak kalırsa; sermâyeyi çalıştıran şahıs, sermâye sahibini onların toplanmasına vekil tâyin eder. O burada gönüllü çalışan bir vekil durumundadır. Alacakları toplamaya mecbur değildir. Ancak akdi yapan şahıs kendisi olduğu ve haklar da kendisine döndüğü için, vekil kılınması mecburî olur. Fakat kâr varsa, sermâyeyi çalıştıran şahıs onları toplamaya mecbur edilir. Çünkü kâr onun için ücret yerindedir. Dolayısıyla o, ücretle tutulmuş bir işçi gibidir. İşini tamamlaması gerekir. Ortağın sermâyesinden zâyi olan, kârdan kapatılır. Çünkü kâr, sermâyeye tâbidir. Eğer zâyi olan miktar kârdan fazla ise, bu fazla kısım sermâyeden düşürülür. Zîrâ ortak mal, sermâyeyi çalıştıran şahsın yanında emânet hükmündedir. Zâyi olan mal için tazminat ödemez. Sermâye sahibi ile sermâyeyi çalıştıran şahıs kârı paylaştıktan sonra kâr ortaklığı devam eder ve ortak malın tamamı veya bir kısmı telef olursa, sermâyeyi tamamlamak için kârdan alınır. Çünkü kâr, sermâyenin üzerine gelen fazlalıktır. Sermâye sağlama alınmadıktan sonra, ″fazlalık var″ denemez ve bu fazlalığın, yani kârın paylaşılması sahih olmaz.

Sermâyenin tamamı veya bir kısmı zâyi olduğunda, zâyi olan şey kârdan kapatılır. Zâyi durumunda evvelâ sermâye, sonra sermâyeyi çalıştıran şahsın nafakası, sonra kâr; ehemmiyet sırasına göre telafi edilir. Ortaklar kâr ortaklığını feshedip kârı paylaşır, sonra yeniden kâr ortaklığı akdi yapar da, sermâye telef olursa, aldıkları kârı geri vermezler. Çünkü bu yeni bir kâr ortaklığıdır. Evvelki sona ermiş ve hükmü nihâyet bulmuştur. Sermâyeyi çalıştıran şahıstan devlet yetkilisi olan biri zorla bir şeyler alırsa; kendisi bundan mesül olmaz ve tazminat ödemesi gerekmez. Kendisine ilişmesin diye devlet yetkilisine bir şey verirse, bu verdiğini tazmin eder. Çünkü bu maksatla devlet yetkilisine bir şey vermesi ticarî işlerden değildir. Aynı şekilde öşür memuru, sermâyeyi çalıştıran şahıstan öşür almak ister de, sermâyeyi çalıştıran şahıs bir miktar mal vererek onunla anlaşırsa; verdiğini tazmin eder, yani bunu kendisi öder. Doğrusunu en iyi Allah’u Teâlâ bilir.