Evlenilmesi Haram Olan Kadınlar (Muharremat) İle İlgili Diğer Hükümler[1]:

- Bir kimse, sıhriyet sebebi ile haramlığı ikrâr ederse, bu ikrârı kabul edilir ve eşi ile araları ayrılır ve boşanırlar. Aynı şekilde bir kimse, bu haramlığı nikâhtan önceye izâfe ederek, karısına; ″Ben seni nikâhlamadan önce, annenle cimâ etmiştim″ dese, bu söz kabul edilir ve hemen ayrılırlar. Ancak bu söz, mehir hakkında doğru kabul edilmez. O kimsenin mehr-i müsemmâyı (nikâh akdi esnâsında, tâyin edilmiş olan mehri) vermesi gerekir. Bu ikrârda bulunan kimsenin, ikrârının üzerinde ısrar etmesi de şart değildir. Şâyet sözünden geri dönmüş olsa ve ″Ben, yalan söyledim″ dese, hâkim bu söze inanmaz. Ancak bu durum kendisi ile Allah’u Teâlâ arasında bir husustur. Şâyet nikâhtan önce yalan söylemişse, nikâh yapması kendisine haram olmaz.

- Bir adamın bir câriyesi olsa ve ″Ben ona cimâ ettim″ dese, bu câriyeyi, o adamın oğlu alamaz. Câriye, bu adamın mülkü (sahibi) olmasa bile durum böyledir.

Bir kimse, babasından miras kalan bir câriyeye, babasının cimâ ettiğini öğrenirse, kendisi cimâ edemez. Serahsî’nin ″Muhiyt″ adlı eserinde de böyledir.

- Bir kimse, bir kadını bâkire olarak nikâhlasa, cimâ etmek istediği zaman da onu onun bâkire olmadığını anlasa ve ″Sana bunu kim yaptı″ dese, kadın da; ″Senin baban yaptı″ demiş olsa, eğer kocası, kadının sözüne inanırsa, kadın ondan boş olur ve kocanın mehir vermesi gerekmez. Fakat kadına inanmaz ve onun sözünü yalanlarsa, bu durumda o kadın, bu adamın karısıdır. Zâhiriyye’de de böyledir.

- Bir adamın, kendi öz oğlunun karısının önceden evli olduğu kocasından olan kızını veya annesini (oğlunun kayınvâlidesini) almasında bir sakınca yoktur. Serahsî’nin ″Muhiyt″ adlı eserinde de böyledir.

- Kadı Ali es-Sağdî’den soruldu: ″Bir sarhoş, kendi kızını kucaklayıp öpse ve ona cimâ etmeyi kasdetse, bu sırada kızı; ″Ben senin kızınım″ dese ve bu sarhoş kızını bıraksa; bu durumda, o sarhoşa, bu kızın annesi haram olur mu?″ O şu cevabı verdi: ″Evet, haram olur. Tatarhâniye’de de böyledir.

- Bir kimse bir kadını öpse, ona dokunsa veya fercine baksa, sonra da bunları şehvetle yapmadığını söylese, bu durum hakkında Sadr’uş-Şehîd; ″Öpmek hakkında bu fiilin, şehvetsiz olduğu açığa çıkmadığı müddetçe, haramlığın sâbit olması ile fetvâ verilir. Dokunmak ve ferce bakmak hususunda ise, haramlığın sâbit olması ile fetvâ verilmez. Ancak bunların şehvetle yapıldığının ortaya çıkması hâli müstesnâdır. Yani bu durumda haramlığın sâbit olması ile fetvâ verilir. Çünkü öpmekte aslolan şehvettir, dokunmak ve ferce bakmak ise bunun hilafınadır (tersinedir). Muhiyt’te de böyledir. Bu hüküm, fercin haricine dokunulmuş olması hâlinde geçerlidir. Eğer bu kimse ferce dokunmuş olursa, onun; ″Ben, şehvetle dokunmadım″ demesine inanılmaz. Zâhiriyye’de de böyledir.

- İmam Muhammed, bu hususta şöyle demiştir: Aslında nikâh, mühâsere ve süt emme sebebi ile kalkmaz, bu durumlarda nikâh fâsit olur (bozulur). Bunun içindir ki, şüphe etme hâli bulunsun, bulunmasın müsâhere veya süt emme sebebi ile nikâh fâsit olduktan sonra ve ayrılmadan önce cimâ eden kimseye had (şer’î cezâ) gerekmez.

- İhramlı olan erkeğin veya kadının nikâhları câizdir. Zîrâ İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’dan nakledilen bir Hadis-i Şerif’te:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَزَوَّجَ مَيْمُونَةَ وَهُوَ مُحْرِمٌ (خ عن ابن عباس)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ihramlı iken Meymûne Radiyallâhu anhâ ile evlendi[2] diye geçmektedir. Sakıncalı olan, ihramlı iken evlenmek değil, cinsî münâsebette bulunmak ve bu temasa yol açacak hareketler yapmaktır. İmam Şâfii ise, ne kendi evlenebilir, ne de velâyeti altında olan bir kimseyi evlendirebilir, demiştir. Onun dayanağı:

الْمُحْرِمُ لَا يَنْكِحُ وَلَا يُنْكِحُ (م ه عن عثمان)

″İhramda olan kimse ne kendisi evlenebilir, ne de başkasını evlendirebilir″[3] diye geçen Hadis-i Şerif’tir. Hanefiler ise, Peygamber Efendimizin Hz. Meymûne ile ihramda iken evlendiğine dair olan Hadis-i Şerif’e dayanır. Zîrâ İmam Şâfii’nin dayandığı hadis, ″İhramda olan cinsî ilişkide bulunamaz″ mânâsındadır.[4]

- Bir kimsenin, kendisine haram kılınan kadınlarla başbaşa kalması câiz değildir. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

أُوصِيكُمْ بِأَصْحَابِي ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ يَفْشُو الْكَذِبُ حَتَّى يَحْلِفَ الرَّجُلُ وَلَا يُسْتَحْلَفُ وَيَشْهَدَ الشَّاهِدُ وَلَا يُسْتَشْهَدُ أَلَا لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا كَانَ ثَالِثَهُمَا الشَّيْطَانُ عَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ وَإِيَّاكُمْ وَالْفُرْقَةَ فَإِنَّ الشَّيْطَانَ مَعَ الْوَاحِدِ وَهُوَ مِنَ الِاثْنَيْنِ أَبْعَدُ مَنْ أَرَادَ بُحْبُوحَةَ الْجَنَّةِ فَلْيَلْزَمْ الْجَمَاعَةَ مَنْ سَرَّتْهُ حَسَنَتُهُ وَسَاءَتْهُ سَيِّئَتُهُ فَذَلِكُمْ الْمُؤْمِنُ (ت عن ابن عمر)

″Size Ashâbımı, sonra onların peşinden gelenleri ve sonra bunların peşinden gelenleri vasiyet ederim (sakın aleyhlerinde olmayın). Sonra yalan yaygınlaşır. Öyle ki, kişi kendinden yemin etmesi istenmeden yemin eder. Şâhit de, istenilmeden şâhitlik yapar. Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla aslâ yalnız kalmasın, yoksa üçüncüleri şeytan olur. Size, Ehl-i Sünnet toplumuna devam etmenizi vasiyet ederim, tefrikaya (ayrılığa) düşmeyin. Zîrâ şeytan, tek insanla beraberdir. Halbuki o, iki kişiye daha uzaktır. Cennetin ortasını isteyen kimse, Ehl-i Sünnet toplumuna yapışsın. Kim iyilik yapınca sevinir, günah işleyince de üzülürse, işte o kimse Mü’mindir.″[5]


[1] Bu hususta genel olarak bakınız: Fetevâyı Hindiyye Tercümesi, c. 2, s. 281-285.

[2] Sahih-i Buhârî, Hac 184.

[3] Sünen-i İbn-i Mâce, Nikâh 45; Sahih-i Müslim, Nikâh 5.

[4] Mevsilî, Kitab’ul-İhtiyâr, 3/111; Hidaye Tercümesi, c. 2, s. 13.

[5] Sünen-i Tirmizî, Fiten 7; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 158/1.