İSLÂM’DA EVLENMENİN ÖNEMİ:

Allah’u Teâlâ Sûre-i Nûr, Âyet 32’de şöyle buyurmaktadır:

″Ey Mü’minler! Sizden evli olmayanları ve kölelerinizden, câriyelerinizden sâlih olanları evlendirin. Bunlar fakir iseler, Allah’u Teâlâ lütfuyla onları zengin eder. Allah’u Teâlâ, lütfu geniş olandır ve her şeyi bilendir.″

İslâm’da evlenmek, Allah’ın emri olup, Fahr-i Kâinat Efendimizin de en büyük sünnetlerindendir. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

مَنْ رَغِبَ عَنْ سُنَّتِى فَلَيْسَ مِنِّى وَاِنَّ مِنْ سُنَّتِى النِّكَاحَ فَمَنْ أَحَبَّنِى فَلْيَسْتَنَّ بِسُنَّتِى (البيهقى عن انس)

″Her kim benim sünnetime rağbet etmezse benden değildir. Nikâh da benim sünnetimdir. Her kim beni seviyorsa sünnetimi yerine getirsin.″[1]

مَنْ تَزَوَّجَ فَقَدِ اسْتَكْمَلَ نِصْفَ الْاِيمَانِ فَلْيَتَّقِ اللّٰهَ فِى النِّصْفِ الْبَاقِى (طس عن أنس)

″Evlenen kimse dininin yarısını korumuş olur. Artık diğer yarısında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın.″[2]

مَنْ تَرَكَ التَّزْوِيجَ مَخَافَةَ الْعَيْلَةِ فَلَيْسَ مِنَّا (الديلمى عن أبى سعيد)

″Geçim korkusu sebebi ile evlenmeyen bizden değildir.″[3]

أَرْبَعٌ مِنْ سُنَنِ الْمُرْسَلِينَ الْحَيَاءُ وَالتَّعَطُّرُ وَالسِّوَاكُ وَالنِّكَاحُ (ت حم عن أبى ايوب)

″Dört şey var ki, bunlar Resûllerin sünnetlerindendir. Hayâ, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.″[4]

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, Hristiyanlarda olan ruhbanlık gibi hiç evlenmeme üzerine hayat kurmayı ümmetine yasaklamıştır. Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

تَزَوَّجُوا فَإِنِّي مُكَاثِرٌ بِكُمْ الْأُمَمَ، وَلَا تَكُونُوا كَرَهْبَانِيَّةِ النَّصَارَى (عد ق عن ابى امامة)

″Evlenin, ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ederim. Hristiyanların râhipleri gibi olmayın.″[5]

Bu husus Semûre Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te de şöyle geçmektedir:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنْ التَّبَتُّلِ (ن ت عن سمرة)

″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, evlenmemek şeklindeki ruhbanlığı yasakladı.″[6]

Yine Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

بُعِثْتُ بِالْحَنِيفِيَّةِ السَّهْلَةِ السَّمْحَةِ وَلَمْ أُبْعَثْ بِالرَّهْبَانِيَّةِ الصَّعْبَةِ.

″Ben kolay ve müsamâhakâr olan İslâm dini ile gönderildim; ruhbanlıkla ve güçlükle gönderilmedim″[7] diye buyurmuştur.

Bu sebeple Hristiyanlarda olan ruhbanlık yani hiç evlenmeme şekli bizim dinimizde yasaklanmıştır. Ancak erkeklikten dolayı bir sakatlığı varsa veya evlenmeyi istiyor da kadınlar tarafından farklı sebepler öne sürülerek kabul görmüyor ve bu nedenlerden dolayı da evlenme imkânı bulamıyorsa müstesnâ. Evlenmek isteyip de imkân bulamayanlar hakkında Allah’u Teâlâ Sûre-i Nûr, Âyet 34’te:

″Evlenme imkânı bulamayanlar da, Allah’u Teâlâ kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar...″ diye buyurmaktadır. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

اَلنِّكَاحُ مِنْ سُنَّتِي فَمَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِسُنَّتِي فَلَيْسَ مِنِّي وَتَزَوَّجُوا فَإِنِّي مُكَاثِرٌ بِكُمْ الْأُمَمَ وَمَنْ كَانَ ذَا طَوْلٍ فَلْيَنْكِحْ وَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَعَلَيْهِ بِالصِّيَامِ فَإِنَّ الصَّوْمَ لَهُ وِجَاءٌ (فى الزوائد عن عائشة)

″Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evlenin, zîrâ ben diğer ümmetlere karşı sizin çoklu-ğunuzla iftihar edeceğim. Her kim güç ve kuvvet sahibi ise, hemen evlensin. Her kim de evlenme imkânı bulamıyorsa, o kimse de (nâfile) oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir özelliği vardır.″[8]

Allah’u Teâlâ Sûre-i Ra’d, Âyet 38’de Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallâhu aleyhi ve sellem için; Yemin olsun ki, senden evvel de Peygamberler gönderdik ve onlar için zevceler ve zürriyetler verdik″ diye buyurarak, bütün Peygamberlerin evlendiklerini açıkça beyan etmiştir. Müşrikler, ″Allah’ın Resûlü bir melek olmalı; biz, bizim gibi bir insana tâbi olur muyuz? Bu da bizim gibi bir insandır″ diyerek inkâra kalkışmışlardı. Hristiyanlar da, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in evlenmesini, çocuklarının olmasını ayıplamışlar ve ″Eğer Peygamber olsaydı, Hz. Yahyâ ve Hz. Îsâ gibi kadınlardan el çekip, bekar yaşaması gerekmez miydi?″ diyerek inkâr etmişlerdi. Allah’u Teâlâ bu Âyet-i Kerîme’de, hakikatin onların iddia ettiği gibi olmadığını ve Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’den evvel gönderdiği Peygamberlere de zevceler ve zürriyetler verdiğini açıkça beyan etmiştir. Bu hususta Sa’d b. Hişam Radiyallâhu anhu’dan şu hâdise nakledilmiştir:

أَنَّهُ دَخَلَ عَلَى أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ عَائِشَةَ قَالَ قُلْتُ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أَسْأَلَكِ عَنْ التَّبَتُّلِ فَمَا تَرَيْنَ فِيهِ قَالَتْ فَلَا تَفْعَلْ أَمَا سَمِعْتَ اللّٰهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ {وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً} فَلَا تَتَبَتَّلْ (ن حم عن سعد بن هشام)

Sa’d b. Hişam Radiyallâhu anhu, Hz. Âişe’nin yanına vardı ve ona şöyle dedi: ″Ben sana kadınlarla evlenmeksizin bekâr hayatı yaşamayı soracaktım, bu konuda senin görüşün nedir?″ Hz. Âişe de ona: ″Sakın ha böyle yapma! Allah’u Teâlâ ne buyuruyor duymadın mı? ″Yemin olsun ki, senden evvel de Peygamberler gönderdik ve onlar için zevceler ve zürriyetler verdik…[9] Bu sebeple nefsin bekâr yaşama arzusuna uyma!″ diye cevap verdi.[10]

Yine bu hususta Ebû Zerr Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

دَخَلَ عَلَى رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجُلٌ يُقَالُ لَهُ عَكَّافُ بْنُ بِشْرٍ التَّمِيمِيُّ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا عَكَّافُ هَلْ لَكَ مِنْ زَوْجَةٍ قَالَ لَا قَالَ وَلَا جَارِيَةٍ قَالَ وَلَا جَارِيَةَ قَالَ وَأَنْتَ مُوسِرٌ بِخَيْرٍ قَالَ وَأَنَا مُوسِرٌ بِخَيْرٍ قَالَ أَنْتَ إِذًا مِنْ إِخْوَانِ الشَّيَاطِينِ وَلَوْ كُنْتَ فِي النَّصَارَى كُنْتَ مِنْ رُهْبَانِهِمْ إِنَّ سُنَّتَنَا النِّكَاحُ شِرَارُكُمْ عُزَّابُكُمْ وَأَرَاذِلُ مَوْتَاكُمْ عُزَّابُكُمْ (حم عن أبى ذر)

Akkâf İbn-i Bişr, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldiğinde, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem ona: ″Yâ Akkâf! Zevcen var mı?″ diye sorunca Akkâf: ″Hayır″ dedi. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Câriyen de mi yok?″ dediğinde yine Akkâf: ″Hayır″ dedi. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Peki sağlam ve varlıklı mısın?″ diye sorunca, o: ″Evet, Allah’a hamd olsun″ dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ″Öyleyse sen, şeytanın kardeşlerindensin. Eğer Hristiyan rahiplerinden isen onlara git, eğer bizden isen yaptığımızı yap, çünkü sünnetlerimizden biri de nikâhtır. En şerli olanlarınız bekar olanlarınızdır ve ölülerinizin en rezili bekar olanlarınızdır.″[11] Muaz İbn-i Cebel Radiyallâhu anhu’nun iki eşi de tâun hastalığından ölmüştü. Kendisi de aynı hastalığa yakalanmıştı. Hasta hasta; ″Beni evlendirin, zîrâ ben bekar olarak ölmeyi istemem″ diye buyurmuştur.[12]

Evli olmanın ve evlenecek kişilere yardımda bulunmanın Allah katında çok büyük mükâfatı vardır. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ نَكَحَ لِلّٰهِ وَأَنْكَحَ لِلّٰهِ اسْتَحَقَّ وَلَايَةَ اللّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ (احياء علوم الدين عن معاذ بن أنس)

″Allah için evlenip, Allah için evlendiren, Allah’ın dostluğunu kazanır.″[13]

Ashâb-ı Kirâm’ın evlenmenin önemine dair söyledikleri sözlerden bâzıları da şöyledir:

Hz. Ömer Radiyallâhu anhu: ″İnsanı nikâhtan ancak âcizlik ve fâcirlik meneder″ diye buyurmuştur.

İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ, evlenme çağını idrak etmiş çocuklarını toplar, onlara şöyle derdi: ″Eğer evlenmek isterseniz, sizi evlendireyim. Çünkü kul, zinâ ettiği zaman kalbinden îmanı alınır.″

İbn-i Mes’ud Radiyallâhu anhu da şöyle buyurmuştur: ″Allah’ın huzuruna bekar olarak varmamak için ömrümden on gün kaldığını dahi bilsem evlenmeyi tercih ederim.″[14]


[1] İhyâ-u Ulûmi’d-Din, c. 2, Hadis No: 75; Sahih-i Buhârî, Nikâh 1.

[2] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 44433.

[3] İmam Gazâli, İhyâ-u Ulûm’id-Din, c. 2, Hadis Ho: 76; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 44460.

[4] Sünen-i Tirmizî, Nikâh 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 22428.

[5] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 250/14; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 44432.

[6] Sünen-i Tirmizî, Nikâh 2; Sünen-i Nesâî, Nikâh 4.

[7] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 2, s. 214; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 21260; Serahsî, Mebsut, c. 34, s. 170. Bu Hadis-i Şerif, bir diğer nakilde de Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: بُعِثْتُ بِالْحَنِيفِيَّةِ السَّمْحَةِ وَمَنْ خَالَفَ سُنَّتِى فَلَيْسَ مِنِّى (خط عن جابر) ″Ben müsamâhakâr olan İslâm dîni ile gönderildim, her kim sünnetime muhalefet ederse benden değildir″ diye geçmektedir. (Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 900)

[8] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 6664; Ayrıca bakınız: Sahih-i Buhârî, Nikâh 3; Sahih-i Müslim, Nikâh 1 (3).

[9] Sûre-i Ra’d, Âyet 38.

[10] Sünen-i Nesâî, Nikâh 4.

[11] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 20477.

[12] İhyâu Ulûmi’d-Din, c. 2, s. 263.

[13] İhyâu Ulûmi’d-Din, c. 2, Hadis No: 79; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 15064.

[14] İhyâu Ulûmi’d-Din, c. 2, s. 263.