Zemzem Kuyusu:

Kâbe’nin doğu tarafında ve Mescid-i Haram’ın içerisinde Safa tepesi tarafındadır. Zemzem kuyusunun derinliği yüz otuz dört ayak (yaklaşık 10 metre) olup, ağız genişliği de iki ayaktır (yaklaşık 60 cm). Kuyu bileziğinden Kâbe’ye kırk yedi (yaklaşık 14 metre), Makâm-ı İbrâhim’e ise yirmi dokuz ayak (yaklaşık 9 metre) çekmektedir. Burada yapılan duâlar makbuldür.

Zemzem, Cenâb-ı Hakk Teâlâ’nın Hacer vâlidemiz ve oğlu İsmâil Aleyhisselâm’a ihsan ettiği sudur. Zemzem’in nasıl oluştuğu İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’dan kısaca şöyle nakledilmiştir:

″İbrâhim Aleyhisselâm, İsmâil Aleyhisselâm ve annesi Hz. Haceri alır. Henüz daha annesi çocuğu emzirmektedir ve yanlarında bir torba içinde su kabı ve biraz hurma vardır. Onları şu anki Beytullah’ın (Kâbe’nin) bulunduğu yere yakın zemzem kuyusunun üstüne bırakır ve oradan ayrılır. Su bitince kendisi ve oğlu susuzluk çekerler ve İsmâil Aleyhisselâm’ın susuzluktan neredeyse nefesi kesilecektir. Hacer vâlidemiz dayanamaz Safâ’ya koşar oradan da Merve’ye… Çâre arar ancak kimseyi bulamaz ve Allah’a yalvarır. Bunu yedi kez yapar. Sonunda Zemzem kuyusunun olduğu yerde Cebrâil Aleyhisselâm’ı görür ve oğlunun ayağının altında akan suyu fark eder. Koşar suyun önünü tutar ve zem zem diyerek durdurur.″ Zemzem adı buradan gelir. İbrânicede ″Zem zem″, ″Dur dur″ demektir. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

يَرْحَمُ اللّٰهُ أُمَّ إِسْمَاعِيلَ لَوْ تَرَكَتْ زَمْزَمَ أَوْ قَالَ لَوْ لَمْ تَغْرِفْ مِنْ الْمَاءِ لَكَانَتْ زَمْزَمُ عَيْنًا مَعِينًا (خ عن ابن عباس)

″Allah’u Teâlâ, Hz. İsmâil’in annesi Hz. Hacer’e rahmet etsin. O Zemzem’i kendi hâline bıraksaydı da suyun etrafına set yaparak dur dur demeseydi, muhakkak Zemzem akar bir ırmak olurdu.″[1]

Daha sonra burası, İbrâhim Aleyhisselâm tarafından kuyu hâline getirilmiştir. Bir süre sonra oradaki Cürhümlüler ve Huzâalılar arasında meydana gelen bir savaşta kullanılmaz bir duruma gelmiş ve yeri kaybolmuştur. Bu kaybolan Zemzem’i Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin dedesi Abdulmuttalip Hazretleri, rüyâsında kendisine gösterilen yeri kazarak tekrar ortaya çıkarmıştır. Günümüzde tavaf alanını genişletmek için Zemzem kuyusunun üzeri kapatılmış ve alttan borularla farklı noktalara götürülmüş, Safâ tarafında yapılan çeşmelere verilmiştir.

Zemzem’in özelliği ve şifâsı hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

مَاءُ زَمْزَمَ لِمَا شُرِبَ لَهُ (ه عن جابر)

″Zemzem suyu ne niyetle içilirse, ona göre fayda sağlar.″[2]

إِنَّهَا مُبَارَكَةٌ وهي طَعَامُ طُعْمٍ وَشِفَاءُ سُقْمٍ (مسند الطيالسى عن أبى ذر)

″Şüphesiz ki Zemzem mübârektir. Bu su, aç olanın gıdası, hasta olanın şifâsıdır.″[3]

مَنْ طَافَ بِالْبَيْتِ سَبْعًا وَصَلَّى خَلْفَ الْمَقَامِ رَكْعَتَيْنِ ، وَشَرِبَ مِنْ مَاءِ زَمْزَمَ غَفَرَ اللّٰهِ ذُنُوبَهُ كُلَّهَا بَالِغَةً مَا بَلَغَتْ (الديلمي وابن النجار عن جابر)

″Bir kimse Kâbe’yi yedi defa dönerek tavaf eder ve Makâm-ı İbrâhim’in arkasında iki rek’at namaz kılar ve Zemzem suyundan içerse, Allah’u Teâlâ onun günahlarını, ne kadar olursa olsun affeder.″[4]

Yine Zemzem hakkında Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Bekr Radiyallâhu anhum’dan şu hâdise nakledilmiştir:

İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’nın yanında oturuyordum. Bir adam onun yanına geldi. İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ o adama; ″Nereden geliyorsun?″ diye sordu. Adam: ″Zemzem’den geliyorum″ dedi. İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ ona: ″Zemzem’den lâyıkı ile içtin mi?″ diye sorunca, o adam: ″Bu nasıl oluyor?″ diye sorunca, İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ şöyle buyurdu: ″Zemzem suyundan içmek istediğin zaman kıbleye doğru yönel, Allah’ın ismini zikret, ondan kana kana üç nefesle iç. İçtikten sonra da Allah’u Teâlâ’ya hamdet. Çünkü Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

إِنَّ آيَةَ مَا بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْمُنَافِقِينَ إِنَّهُمْ لَا يَتَضَلَّعُونَ مِنْ زَمْزَمَ (ه عن محمد بن عبد الرحمن بن أبي بكر)

″Bizimle münâfıklar arasındaki alâmet, onlar Zemzem suyundan içerler, ama bir türlü kana kana içemezler (az içerler).″[5]


[1] Bakınız: Sahih-i Buhârî, Enbiyâ 10.

[2] Sünen-i İbn-i Mâce 78.

[3] Tayâlisî, Müsned, Hadis No: 453; Tahâvî, Müşkül’ül-Âsâr, Hadis No: 1604; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 34769; Râmûz’ul-Ehâdîs, 143/6; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 20546.

[4] Râmûz’ul-Ehâdîs, 428/11.

[5] Sünen-i İbn-i Mâce, Menâsik 78.