UMRE

″Umre″ lügatta; ziyaret anlamına gelmektedir. Şeriatta da; belli bir vakte bağlı olmaksızın, usûlüne göre ihrama girerek Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ve Safâ ile Merve arasında sa’y yaptıktan sonra saçını kesip ihramdan çıkmaktan ibârettir.

Hanefilere ve Mâlikilere göre; hayatta bir kere umre yapmak müekked sünnettir. Delilleri ise, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

اَلْحَجُّ فَرِيضَةٌ وَالْعُمْرَةُ تَطَوُّعٌ (ه طلحة بن عبد اللّٰه)

″Hac farzdır, umre nâfiledir″[1] Hadis-i Şerif’idir. Zîrâ umre için belirli bir zaman yoktur. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arefe günü ile Kurban bayramının dört gününde yapılması mekruhtur. Çünkü Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ, umreyi bu günlerde kerih görmüştür. Bu günler hac için tayin edilmiştir. Ramazan ayında yapılması ise mendubdur. Nâfile de olsa, başlanılan bir ibâdeti sonuçlandırmak vâciptir. Bu sebeple umreye başlamış olan bir kimsenin, bu ibâdetini tamamlaması gerekir. Çünkü Allah’u Teâlâ Sûre-i Bakara, Âyet 196’da: ″Allah için niyet ettiğiniz hac ve umreyi bütün erkânı ve şartlarıyla yerine getirin…″ diye buyurmuştur.

Bâzı Hanefi ulemâsı, umrenin vitir namazı ve kurban gibi vâcip olduğunu teyit etmişlerdir. Bu hususta İmam-ı Mahbûbî Rahimehullah şöyle buyurmuştur: ″İslâmiyette vâcip yedi kısımdır: 1- Fıtır sadakası. 2- Yakın akrabalara bakmak. 3- Vitir namazı. 4- Kurban kesmek. 5- Umre. 6- Kadının kocasına hizmeti. 7- Anne, babaya hizmet.″[2]

İmam Şâfii’ye göre; umre, ömürde bir defa hemen yerine getirilmesi gerekmeyen bir farz-ı ayndır. Hanbelilere göre; hemen yerine getirilmesi gereken bir farzdır. Bunlar, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in:

اَلْعُمْرَةُ فَرِيضَةٌ كَفَرِيضَةِ الْحَجِّ.

″Umre, hac fârizası gibi farzdır″[3] diye geçen Hadis-i Şerif’ini delil göstermişlerdir.

Hanefilere göre; umre için ihrama girmek ve Kâbe’yi tavaf etmek farz, sa’y ve tıraş vâciptir. İhrama girmek şart, Kâbe’yi tavaf ise rükündür.[4] Şafiilere göre; tamamı rükündür.

Umre yapmanın fazileti hakkında Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

اَلْحَجَّةُ الْمَبْرُورَةُ لَيْسَ لَهَا جَزَاءٌ إِلَّا الْجَنَّةُ وَالْعُمْرَةُ إِلَى الْعُمْرَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُمَا (ن عن أبى هريرة)

″Makbul olan haccın mükâfatı mutlaka Cennettir. İki defa umre yapan kimsenin mükâfatı ise, umreler arasında yapmış olduğu günahların affedilmesidir.″[5]

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِامْرَأَةٍ مِنْ الْأَنْصَارِ (سَمَّاهَا ابْنُ عَبَّاسٍ فَنَسِيتُ اسْمَهَا) مَا مَنَعَكِ أَنْ تَحُجِّي مَعَنَا قَالَتْ لَمْ يَكُنْ لَنَا إِلَّا نَاضِحَانِ فَحَجَّ أَبُو وَلَدِهَا وَابْنُهَا عَلَى نَاضِحٍ وَتَرَكَ لَنَا نَاضِحًا نَنْضِحُ عَلَيْهِ قَالَ فَإِذَا جَاءَ رَمَضَانُ فَاعْتَمِرِي فَإِنَّ عُمْرَةً فِيهِ تَعْدِلُ حَجَّةً (خ م عن ابن عباس)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, Ensâr’dan bir kadına: ″Bizimle haccetmekten seni alıkoyan nedir?″ diye sordu. Kadın: ″Bizim bahçe sulayan iki devemizden başka devemiz yoktur. Kocam ile oğlum, bu sulama devesinin birine binip hacca gittiler. Birisini de bahçe sulamamız için bize bıraktılar″ dedi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Ramazan geldiği zaman sen bir umre yap. Çünkü Ramazan ayındaki umre bir hacca denk olur″ buyurdu.[6]

إِنَّ عَبْدًا صَحَّحْتُ لَهُ جِسْمَهُوَوَسَّعْتُ عَلَيْهِفِيالْمَعِيشَةِ يَمْضِي عَلَيْهِ خَمْسَةُ أَعْوَامٍ لَا يَفِدُ إِلَيَّ لَمَحْرُومٌ (حب عن أبي سعيد الخدري)

Allah’u Teâlâ şöyle buyurdu: ″Ben bir kuluma sıhhat ihsan edip rızkını da geniş kıldığım halde, o her beş senede bir bana gelmezse (hac veya umre ziyaretinde bulunmazsa), o kimse gerçekten mahrum biridir.″[7]

Umre yapmanın önemi hem âyetlerde hem de hadislerde açıkça belirtilmiştir. Hac ibâdetinden sonra Mekke’de yapılacak en üstün amel, umre ibâdetidir. Zîrâ Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem hac ibâdeti için Hacc-ı Ekber (büyük hac), umre ibâdeti için de Hacc-ı Asgar (küçük hac) tâbirini kullanmıştır. Bu hususta nakledilen Hadis-i Şeriflerden birisi şöyledir:

أَنَّ النَّبِىَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَتَبَ إِلَى أَهْلِ الْيَمَنِ كِتَابًا وَبَعَثَ بِهِ مَعَ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ فِيهِ وَإِنَّ الْعُمْرَةَ الْحَجُّ الأَصْغَرُ وَلاَ يَمَسُّ الْقُرْآنَ إِلاَّ طَاهِرٌ (طب عن عن أبى بكر بن محمد بن عمرو بن حزم عن أبيه عن جده)

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, Yemen halkına bir mektup yazdı ve onu Amr İbn-i Hazm Radiyallâhu anhu ile gönderdi. O mektupta, ″Şüphesiz umre Hacc-ı Asgar’dır (küçük hacdır), Kur’ân’a da ancak temizlenmiş olanlar dokunsun″ diye buyurdu.[8]

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem umre ibâdetine bu tâbiri kullandığından, Sahâbe-i Kirâm Efendilerimiz de umre için, Hacc-ı Asgar (küçük hac) tabirini kullanmışlardır.[9] Bu sebeple fıkıh kitaplarında da umre için bu tabir kullanılagelmiştir.[10] Hacdaki bereketler, kazançlar ve faziletler, hac kadar olmasada umrede de vardır. Nitekim hac ve umre ibâdetlerinin üstünlüklerine dair Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

عَمَلَانِ هُمَا أَفْضَلُ الْأَعْمَالِ إِلَّا مَنْ عَمِلَ بِمِثْلِهِمَا حَجَّةٌ مَبْرُورَةٌ أَوْ عُمْرَةٌ (حم عن عمرو بن عبسة)

″İki amel vardır ki bunlar, amellerin en faziletli olanıdır. Her kim bu iki ameli aynen işlemedikçe kimse onları geçemez. Bunlar; kabul edilmiş hac veya umredir.″[11]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in yaptığı umreler hakkında Enes Radiyallâhu anhu’dan şöyle nakledilmiştir:

اعْتَمَرَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَرْبَعَ عُمَرٍ كُلَّهُنَّ فِي ذِي الْقَعْدَةِ إِلَّا الَّتِي كَانَتْ مَعَ حَجَّتِهِ عُمْرَةً مِنْ الْحُدَيْبِيَةِ فِي ذِي الْقَعْدَةِ وَعُمْرَةً مِنْ الْعَامِ الْمُقْبِلِ فِي ذِي الْقَعْدَةِ وَعُمْرَةً مِنْ الْجِعْرَانَةِ حَيْثُ قَسَمَ غَنَائِمَ حُنَيْنٍ فِي ذِي الْقَعْدَةِ وَعُمْرَةً مَعَ حَجَّتِهِ (خ عن أنس)

″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, dört umre yaptı. Vedâ Haccı ile birlikte olan umresi dışında, diğerleri Zilkade ayında oldu. Hudeybiye’den Zilkâde için­de bir umre, ertesi yıl Zilkâde içinde bir umre, Cirâne’den Huneyn ganimetlerini taksim ettiği yerde Zilkâde içinde bir umre ve bir de haccı ile beraber yaptığı umre.″[12]

Peygamber Efendimizin Mekke’nin fethinden sonra çok geçmeden vefat ettiğini düşünürsek, umre ibâdetine de ne kadar önem verdiğini anlamış oluruz.

Yukarıda geçen Hadis-i Şeriflerde geçtiği üzere umre yapmak çok sevaplıdır. Bu sebeple fırsat buldukça tekrar tekrar umre yapılması çok faziletlidir, ancak ilk umreden sonra saç kazıtılmayıp kısaltılmalıdır. Çünkü sonraki yapılacak umrelerde kesilecek saç kalmaz.

Âlimlerin çoğunluğuna göre; çok umre yapmak müstehabdır.

سَبْعُ أَسَابِيعَ مِنْ الْأَطْوِفَةِ كَعُمْرَةِ شَرْحِ اللُّبَابِ

Lübab Şerhi’nde;[13] ″Yedi tavaf, bir umre gibidir″ diye buyrulmuştur.[14] Dolayısıyla bir umre, yedi tavaf yerine geçmektedir.

Bu sebeple Kâbe’de yapılacak en büyük ibâdet hac görevidir, sonra umredir, sonra da tavaftır. Tavaf ibâdeti hakkında da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:

مَنْ طَافَ بِالْبَيْتِ خَمْسِينَ مَرَّةً خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ (ت عن ابن عباس)

″Her kim Kâbe’yi elli sefer tavaf ederse, annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir″[15] diye buyurmuştur.

Bu Hadis-i Şerif’te, elli tavaf yapan bir kişinin; bütün günahlarından kurtulacağı, annesinden doğduğu gün gibi olacağı söylenmektedir. Hac yapan kimse hakkında da Hadis-i Şeriflerde; ″Hac yapan kişi, annesinden doğduğu gün gibi bütün günahlarından temizlenir″[16] diye geçmektedir. Yani elli tavaf yapan kişinin; hac yapan bir kimsenin bütün günahlarından kurtulduğu gibi kurtulacağı bildirilmektedir. Yukarıda geçtiği üzere bâzı âlimler, ″Yedi tavaf, bir umre gibidir″ demişlerdir. Yedi tavaf bir umre yerine geçiyorsa, yedi umre de kırk dokuz tavaf yerine geçer. Dolayısıyla bu Hadis-i Şerif’te de geçtiği gibi elli tavaf yapan bir kişi, hacda olduğu gibi bütün günahlarından kurtuluyorsa, yedi umre yapan bir kimse de aynı şekilde annesinden doğduğu gün gibi günahlarından kurtulur. Bu değerlendirmelerden yola çıkarak bâzı âlimler de, ″Yedi umre, bir hac gibidir″ demişlerdir. Vallâhu a’lem bis-savab. Zaten umre için de Hadis-i Şeriflerde; ″Küçük hac″ tabiri kullanılmıştır.


[1] Sünen-i İbn-i Mâce, Menâsik 44; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 11879. Bakınız: Sünen-I Tirmizî, Hac 83.

[2] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 207.

[3] el-İnâye Şerh’ul-Hidâye, c. 4, s. 265; Serahsî, Mebsut, c. 5, s. 67; Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 207;

[4] Şart, rükünlerden önce yerine getirilir, şart yerine getirilmeden, rükün geçerli olmaz.

[5] Sünen-i Nesâî, Menâsik’ul-Hac 3; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 739.

[6] Sahih-i Müslim, Hac 36 (221 Sahih-i Buhâri, Hac 206;; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 1169.

[7] Sahih-i İbn-i Hibban, Hadis No: 3773.

[8] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 2756, 8258; Beyhakî, Şuab’ul-Îman, Hadis No: 6672.

[9] İbn-i Abbâs Radiyallâhu anhumâ; اَلْعُمْرَةُ الْحَجُّ الْاَصْغَرِ ″Umre, Hacc-ı Asgar’dır (küçük hacdır) diye buyurmuştur. (İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, c. 4, s. 305, Dârekutnî, Hadis No: 2754). Abdullah İbn-i Ömer Radiyallâhu anhumâ; ″Şu dört şeyi yerine getirmekle emrolundunuz; namazı kılmak, zekatı vermek, beyti (Kâbe’yi) hac ve umre etmek. Hac, Hacc-ı Ekber’dir ve umre, Hacc-ı Asgar’dır.″ (Dârekutnî, Hadis No: 10145)

[10] Bu kitaplarda وَكَانَ السَّلَفُ رَحِمَهُمُ اللّٰهُ يُسَمُّونَهَا الْحَجَّ الْأَصْغَرَ ″Selef (Sahabe ve Tâbiîn) Rahimehullah umreyi, Hacc-ı Asgar (küçük hac) diye isimlendirirdi″ diye geçmektedir. (Redd’-l-Muhtâr, c. 8, s. 166; Feth’ul-Kadîr, c. 6, s. 120)

[11] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 16413; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 20.

[12] Sahih-i Buhârî, Meğâzî 35; Sahih-i Müslim, Hac 35 (217, 220 Sünen-i Ebû Dâvud, Menâsik, 79.

[13] Lübab: Kudûrî’nin ″el-Muhtasar″ adlı eserinin şerhleri arasında en yaygın olanıdır. ″el-Muhtasar″, Hanefi mezhebinde en çok güvenilen temel metinlerden biridir. Hanefi literatüründe de ″el-Kitâb″ dendiği zaman Kudûrî’nin bu eseri kastedilir.

[14] Reddü’l-Muhtâr, c. 8, s. 163.

[15] Sünen-i Tirmizî, Hac 41.

[16] Bakınız: Sahih-i Buhârî, Hac 4; Sahih-i Müslim, Hac 79 (438 Sünen-i İbn-i Mâce, Menâsik 17; Rudânî, Cem’ul-Fevâid, Hadis No: 3126; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 201/12.