Duâda Vesîle:

İbâdet yalnız Allah’u Teâlâ’ya yapılır. Ancak duâda Peygamberleri ve evliyâları vesîle yapmakta bir sakınca yoktur. Bu hususta İmam Mâturidî Hazretleri; ″Resûlullah’ı, Ashâb-ı Kirâm’ı, Tâbiîn’i ve evliyâyı vesîle ederek duâ etmek, duânın kabulüne sebep olur″ diye buyurmuştur.

Bu konu hakkında çok sayıda Âyet-i Kerîme ve Hadis-i Şerif vardır. bunlardan bâzıları şöyledir:

Allah’u Teâlâ Sûre-i Bakara, Âyet 89’da şöyle buyurmaktadır:

″Onlara, Allah tarafından, ellerindeki Tevrat’ı tasdik eden Kur’ân gelince, daha önce kâfirlere (Arap müşriklerine) karşı âhir zaman Peygamberini vesîle ederek yardım istedikleri halde, tanıyıp bildikleri bu Peygamber kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti kâfirler üzerinedir.″

Bu Âyet-i Kerîme ile ilgili olarak İbn-i Abbas, Katâde, Ebu’l Âliye, Süddî, Mücâhid, Said b. Cübeyr ve İbn-i Zeyd Hazretleri gibi çok sayıdaki ulemâ tarafından şu hâdise anlatılmıştır:

Yahudiler, Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’i vesîle kılarak yardım diliyor ve müşriklerle savaştıklarında, ″Yâ Rabbi! Sen, gönderilecek âhir zaman Peygamberi hürmetine, müşriklere karşı bize yardım et″ diyorlardı. Fakat Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem gönderilip de, onun kendi ırklarından olmadığını görünce, Arapları kıskanarak Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’i inkâr ettiler. Yahudiler kâfir oldukları halde, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’i vesîle ederek birçok savaş kazanmışlardır.

Yine Sûre-i Nisâ, Âyet 64’te Allah’u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

… Eğer onlar nefislerine zulmettiklerinde sana gelip, Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resûl de onlar için Allah’tan bağışlanma dileseydi, elbette Allah’u Teâlâ’yı, tevbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulurlardı.

Bu âyette de Allah’u Teâlâ, Sahâbe-i Kirâm’ın, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem‘e gelip onun huzurunda ve onu vesîle ederek Allah’u Teâlâ’dan istiğfarda bulunmalarını söylemiştir.

Sûre-i Yûsuf, Âyet 93’te geçtiği üzere, Yusuf Aleyhisselâm kardeşlerine, babası Yâkub Aleyhisselâm’ın kör olan gözlerinin açılması için, Şu gömleği götürün, babamın yüzüne koyun. Babamın görmez olan gözleri açılır…″ diye buyurmuştur.

Yine Sûre-i Yûsuf, Âyet 97-98’de, işledikleri günahlardan dolayı babalarına gelerek, Yakub‘un oğulları: ″Ey babamız! Allah’tan günah-larımızın affını dile. Şüphesiz biz, hatâ ettik″ dediler.* Yâkub da: ″Yakında Rabbimden, sizin için günahlarınızın affını dileyeceğim. O, çok bağışlayandır ve çok merhametlidir″ dedi.

Şu Hadis-i Şerif’te Âdem Aleyhisselâm da Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’i vesîle edince, onun hürmetine tevbesi kabul edilmiştir:

لَمَّا اِقْتَرَفَ آدَمُ الْخَطِيئَةَ قَالَ: يَا رَبِّ! اَسْأَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِلَّا لَمَّا غَفَرْتَ لِى فَقَالَ اللّٰهُ تَعَالَى: يَا آدَمُ! كَيْفَ عَرَفْتَ مُحَمَّدًا وَلَمْ أَخْلُقْهُ؟ قَالَ: يَا رَبِّ! لِاَنَّكَ لَمَّا خَلَقْتَنِى بِيَدِكَ وَنَفَخْتَ فِىَّ مِنْ رُوحِكَ رَفَعْتُ رَأْسِى فَرَأَيْتُ عَلَى قَوَائِمِ الْعَرْشِ مَكْتُوبًا لَا اِلَهَ اِلَّا اللّٰهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ فَعَلِمْتُ أَنَّكَ لَمْ تُضِفْ اِلَى اسْمِكَ اِلَّا أَحَبَّ الْخَلْقِ اِلَيْكَ فَقَالَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ: صَدَقْتَ يَا آدَمُ! اِنَّهُ لَاَحَبُّ الْخَلْقِ اِلَىَّ وَاِذَا سَأَلْتَنِى بِحَقِّهِ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكَ وَلَوْ لَا مُحَمَّدٌ مَا خَلَقْتُكَ (ك وابن عساكر عن عمر)

Âdem, Cennetten kovulduğunda hatâsını anlayıp, ″Yâ Rabbi! Eğer beni affetmemiş isen Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem hürmetine Senden affımı diliyorum″ demişti. Allah’u Teâlâ (ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için): ″Yâ Âdem! Ben onu henüz (zâhirde) yaratmadığım halde, sen Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’i nasıl tanıdın?″ diye buyurdu. Âdem: ″Yâ Rabbi! Sen beni (kudret) elin ile yaratıp bana rûhundan üflediğin zaman, başımı kaldırıp baktığımda Arş’ın ayaklarında -Lâ ilâhe illallâh Muhammed’un Resûlullâh- yazılmış olduğunu gördüm. İsminin yanına ancak yaratıl-mışların en sevgilisini koyacağını bildim″ dedi. Allah’u Teâlâ: ″Yâ Âdem! Doğru söyledin, hakikaten Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem Bana yaratılmışların en sevgilisidir. Onun hürmetine Benden ne istesen sana verirdim. Affını diledin, Ben de seni affettim. Şâyet Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem olmasaydı, seni yaratmazdım″ buyurdu.[1]

Yine bir Hadis-i Şerif’te: Gözlerinin açılması için duâ ricâsında bulunan bir âmâya Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, abdest alıp iki rekât namaz kıldıktan sonra şöyle duâ etmesini söylemiştir:

اَللّٰهُمَّ اِنِّى أَسْأَلُكَ وَأَتَوَجَّهُ اِلَيْكَ بِنَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ اِنِّى تَوَجَّهْتُ بِكَ اِلَى رَبِّى فِى حَاجَتِى هَذِهِ لِتُقْضَى لِيَ اللّٰهُمَّ فَشَفِّعْهُ فِيَّ. (ت عن عثمان بن حنيف‏)

″Allah’ım! Ben, rahmet Peygamberi olan Senin Nebîn Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’i vesîle ederek Senden istiyorum. Yâ Muhammed! Yâ Resûlallah! Ben seni vesîle ederek Rabbimden hacetimin hallini istiyorum. Allah’ım! Onu bana şefaatçi yap.″[2]

Bu hususta Enes Radiyallâhu anhu da şu hâdiseyi anlatılmıştır:

أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ كَانَ اِذَا قَحَطُوا اسْتَسْقَى بِالْعَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَقَالَ اللّٰهُمَّ اِنَّا كُنَّا نَتَوَسَّلُ اِلَيْكَ بِنَبِيِّنَا فَتَسْقِينَا وَاِنَّا نَتَوَسَّلُ اِلَيْكَ بِعَمِّ نَبِيِّنَا فَاسْقِنَا قَالَ فَيُسْقَوْنَ (خ طب عن انس)

Kuraklık olduğunda, Ömer b. el-Hattab, (Peygamberimizin amcası) Abbas İbn-i Abdulmuttalib’i vesîle ederek, ″Yâ Rabbi! Bizler, Peygamberimiz (hayatta iken) vesîlesiyle senden yağmur isterdik de bize yağmur ihsan ederdin. Şimdi de Peygamberimizin amcasının vesîlesiyle bize yağmur ihsan et″ diye duâ ederdi. Enes Radiyallâhu anhu der ki: ″Bu duâyı edince hemen yağmur yağardı.″[3]

Bir Hadis-i Şerif’inde Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:

اَللّٰهُمَّ اِنِّى أَسْأَلُكَ بِحَقِّ السَّائِلِينَ عَلَيْكَ ... (ه عن ابى سعيد الخدرى)

″Ey Allah‘ım! Duâlarını kabul ettiklerinin hakkı için Senden istiyorum″[4] diye duâ etmiş, bu duâyı Ashâb-ı Kirâm’a da öğretmiştir.

Bu deliller açıkça göstermektedir ki, Peygamberleri, evliyâları vesîle ederek Allah’u Teâlâ’dan istekte bulunmak haktır ve duânın kabulüne de sebeptir. Ehl-i Sünnet’in görüşü budur. Bunun içindir ki, Allah’ın velî kullarının duâsını almalı ve duâlarımızda onları vesîle kılmalıyız. Çünkü onlar Allah katında sevgilidir ve duâsı da makbuldür.


[1] Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 4287; İmam Kastalânî, Mevâhib-i Ledünniyye, s. 13; Rudânî, Cem’ul-Fevâid, Hadis No: 8371; Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 1, s. 256.

[2] Sünen-i Tirmizî, Duâ bablarında çeşitli hadisler 6, Hâkim, bu Hadis-i Şerif’in tahricinden sonra Hadisin sonuna: ″Bu duâ ile duâ edip kalktığı zaman görmeğe başladı″ diye ilâve etmiştir.

[3] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 537; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 82.

[4] Sünen-i İbn-i Mâce, Mesâcid 14.