Abdestin Sünnetleri:

Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:

1- Niyet etmek sünnettir. Niyet kalp ile olur. Dil ile; ″Niyet ettim Allah rızâsı için abdest almaya″ denilmesi güzel görülmüştür.

Hanefilere göre, abdestte niyet sünnettir. İmam Şâfii Rahimehullah; ″teyemmümde niyet nasıl farz ise, abdest bir ibâdet olduğu için onda da niyet farzdır″ demiştir. Biz diyoruz ki: ″Niyetsiz olan abdestin abdest olması bakımından sevâbı yoksa da onunla namaz kılınabilir. Çünkü abdest su ile alındığı için onunla niyet getirilmese de temizlik hâsıl olur. Teyemmüm ise öyle değildir. Çünkü teyemmüm toprakla edildiği ve toprakla temizlik hâsıl olmadığı için eğer niyet getirilmezse mânasız bir şey olur.″[1]

2- Abdeste ″Eûzu″ ve ″Besmele″ ile başlamak sünnettir.

″Eûzubillâhimineşşeytânirracîm″ demek gerektiğine dair Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

تَعَوَذُوا بِاللّٰهِ مِنَ وَسْوَسَةِ الْوُضُوءِ.

″Abdest alırken şeytanın vereceği vesveselerden Allah’u Teâlâ’ya sığının.″[2]

″Bismillâhirrahmânirrahîm″ demek gerektiğine dair de Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَا صَلَاةَ لِمَنْ لَا وُضُوءَ لَهُ، ولَا وُضُوءَ لِمَنْ لَمْ يَذْكُرِ اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهِ وَلَا صَلَاةَ لِمَنْ لَا يُصَلِّي عَلَى النَّبِيِّ وَلَا صَلَاةَ لِمَنْ لَا يُحِبُّ الْأَنْصَارَ (ه عن عبد المهيمن بن عباس وعن ابى هريرة)

″Abdesti olmayanın namazı yoktur. Abdeste başlarken Allah’u Teâlâ’nın ismini zikretmeyen kimsenin de abdesti yoktur. Ve Peygamber üzerine salâvat getirmeyenin namazı yoktur. Ensârı sevmeyenin de namazı yoktur.″[3]

Hadis-i Şerif’te geçen ″Abdeste başlarken Allah’u Teâlâ’nın ismini zikretmeyen kimsenin de abdesti yoktur″ ifadesi, hakikatte abdest olmaz demek değil, abdestin faziletine nâil olamaz, demektir. Nitekim Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde şöyle buyurmuştur:

مَنْ ذَكَرَ اللّٰهَ تَعَالَى أَوَّلَ وُضُوئِهِ طَهُرَ جَسَدُهُ كُلُّهُ، وَاِذَا لَمْ يَذْكُرِ اسْمَ اللّٰهِ لَمْ يَطْهُرْ مِنْهُ اِلَّا مَوْضِعُ الْوُضُوءِ (رزين عن أبى هريرة)

″Kim abdestinin başında Allah’ı zikrederse (Besmele çekerse) bedeninin tamamı temizlenir. Eğer Allah’ın ismini zikretmezse bu kimsenin sâdece abdest uzuvları temizlenir.″[4]

Besmele’nin önemi hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

كُلُّ كَلَامٍ أَوْ أَمْرٍ ذِى بَالٍ لَا يُفْتَحُ بِذِكْرِ اللّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ فَهُوَ أَبْتَرُ أَوْ قَالَ أَقْطَعُ (حم عن ابى هريرة )

″Her söze ya da önemli bir işe Allah’ın zikriyle (Besmeleyle) başlanmazsa, o işin sonu kesik olur.″[5]

3- Abdeste başlarken ellerini bileklerine kadar üç kere yıkamak sünnettir.

4- Misvak kullanmak sünnettir. Misvak, arak denilen ağacın dalıdır. Bunun gibi elyaflı olan diğer ağaçlardan da yapılabilir. Misvak parmak kalınlığında ve kullanan kişinin karışı boyunda olmalıdır. Sağ ele alınır, serçe parmağının üstünden geçirilir, baş parmakla altından tutulur, ağzın sağ tarafından başlanarak fırçalanır. Bunun kullanılması oruca zarar vermez. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اِذَا صُمْتُمْ فَاسْتَاكُوا بِالْغَدَاةِ وَلَا تَسْتَاكُوا بِالْعَشِيِّ فَاِنَّهُ لَيْسَ مِنْ صَائِمٍ تَيْبَسُ شَفَتَاهُ بِالْعَشِيِّ اِلَّا كَانَتَا نُورًا بَيْنَ عَيْنَيْنِ يَوْمَ الْقِيَمَةِ (طب ت ط ق وضعفه والخطيب عن خباب بن الارت قط ق عن على)

″Oruç tuttuğunuz zaman misvakı sabahleyin kullanın, akşamleyin kullanmayın! Çünkü akşamleyin oruçlunun dudaklarında bulunan kuruluk, kıyamette iki gözü arasında bir nûr ve alâmet olacaktır.″[6]

Misvak kullanmanın fazileti hakkında çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

رَكْعَتَانِ بِسِوَاكٍ أَفْضَلُ مِنْ سَبْعِينَ رَكْعَةً مِنْ غَيْرِ سِوَاكٍ (ابن النجار عن ابى هريرة)

″Misvak kullanarak kılınan iki rek’ât namaz, misvaksız kılınan yetmiş rek’ât namazdan efdaldir.″[7] Bir diğer Hadis-i Şerif’te de Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

فَضْلُ الصَّلَاةِ بِالسِّوَاكِ عَلَى الصَّلَاةِ بِغَيْرِ سِوَاكٍ سَبْعِينَ ضِعْفًا (حم عن عاشئة)

″Misvak kullanarak kılınan namaz, misvaksız kılınan namaz üzerine yetmiş derece katlanır.″[8]

Yine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

تَسَوَّكُوا فَإِنَّ السِّوَاكَ مَطْهَرَةٌ لِلْفَمِ مَرْضَاةٌ لِلرَّبِّ مَا جَاءَنِي جِبْرِيلُ إِلَّا أَوْصَانِي بِالسِّوَاكِ حَتَّى لَقَدْ خَشِيتُ أَنْ يُفْرَضَ عَلَيَّ وَعَلَى أُمَّتِي وَلَوْلَا أَنِّي أَخَافُ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَفَرَضْتُهُ لَهُمْ وَإِنِّي لَأَسْتَاكُ حَتَّى لَقَدْ خَشِيتُ أَنْ أُحْفِيَ مَقَادِمَ فَمِي (ه عن أبى أمامة)

″Misvaklanın! Çünkü misvak ağzı temiz tutmaya yarar. Rabb’in râzı olmasına sebep olur. Cibril, her gelişinde bana misvakı tavsiye etti. Öyle ki, bana ve ümmetime farz olacağından gerçekten korktum. Ümmetime meşakkat vermekten korkum olmasaydı, misvakı onlar için farz kılardım. Ben misvakı o kadar çok kullanırım ki, öndeki dişlerimi köklerinden oynatacağımdan (veya) öndeki dişlerimin etlerini köklerinden gidereceğimden korktum.″[9]

Misvağın pek çok faydaları vardır. Bunlardan bâzıları şöyledir: Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in mühim bir sünneti yerine gelmiş olur, Allah’u Teâlâ’nın rızâsına vesiledir, ağız temizliğini sağlar, dişleri parlatır ve diş etlerini kırmızı kılar, ağız kokusunu giderir, dişlerin sağlamlığını artırır, diş taşlarını (diş aralarında meydana gelen kisleri) önler, diş etlerini kuvvetlendirir, diş çürümelerini önler,[10] zekayı artırır, sesi güzelleştirir, konuşmayı kolaylaştırır,[11] göze kuvvet verir,[12] son nefeste Kelime-i Şehâdet’i hatırlattırır, ihtiyarlığı geciktirir, mideyi takviye edip mide hastalıklarını önler, hazmın kolaylaşmasını sağlar, can çekişmeyi kolaylaştırır, bedenin rutubetini keser, sevabı artırarak ömrü bereketli kılar.[13]

Ağız temizliği hakkında Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

مَا لِي أَرَاكُمْ تَدْخُلُونَ عَلَي قُلْحًا؟ اِسْتَاكُوا (بزار عن عباس بن عبد المطلب)

″Niçin sararmış dişleriniz ile huzuruma giriyorsunuz? Misvak kullanın.″[14]

طَيِّبُوا اَفْوَاهَكُمْ فَاِنَّ اَفْوَاهَكُمْ طَرِيقُ الْقُرْآن (هب ابو مسلم فى سننه ابو نصر عن بعض الصحابة)

″Ağzınızı temiz tutun. Çünkü ağzınız Kur’ân yoludur.″[15]

Misvak hakkında Şakîk Radiyallâhu anhu da şöyle buyurmuştur:

كُنَّا نُؤْمَرُ اِذَا قُمْنَا مِنَ اللَّيْلِ أَنْ نَشُوصَ أَفْوَاهَنَا بِالسِّوَاكِ (د عن شقيق)

″Gece teheccüde kalktığımız zaman, dişlerimizi misvaklamamız emrediliyordu.″[16]

5- Üç kere ağzını çalkalamak sünnettir. Sağ elle üç kere ağzına su koyup çalkalamaya ″Mazmaza″ denilir. Her defasında avucuna yeniden su almak sûretiyle ağza su verip çalkalanır.

6- Burnuna üç kere su vermek sünnettir. Abdest alan kim­senin burnunu çekerek hâsıl olan nefes ile suyu çek­mesine ″İstinşak″ denir. Her defasında avucuna yeniden su almak sûretiyle burnuna su verilerek yapılır.

7- Kaş ve bıyık altına suyu eriştirmek sünnettir.

8- Başın tamamını bir kere meshetmek sünnettir. Yani her iki el ıslatılarak, iki elin orta, küçük ve yüzük parmak uçları birleştirilip, başın ön tarafından enseye kadar çekilir.

9- Kulaklarını meshetmek sünnettir. Başı mesh ederken başa değmeyen baş parmakların içiyle kulakların dışları ve şehâdet[17] parmaklarının içiyle de kulakların içleri meshedilir. Hanefilere göre, başı meshettiği su ile kulakları meshetmek sünnettir. Zîrâ Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

اَلْأُذُنَانِ مِنْ الرَّأْسِ. (ه عن أبي هريرة)

″Kulaklar baştandır″[18] diye buyurmuştur.

10- Boynunu meshetmek sünnettir. Baş parmak ve şehâdet parmağı hâriç diğer parmakların arkaları ile boynu meshetmektir. Bunu yaparken de elleri yeniden ıslatmaya gerek yoktur.

11- Hilâllemek sünnettir. El ve ayak parmaklarını hilâllemenin sünnet olmasında ihtilaf yoktur. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’ya hitap ederek:

اِذَا تَوَضَّأْتَ خَلِّلِ الْاَصَابِعَ مِنْ يَدَيْكَ وَرِجْلَيْكَ (حم عن ابن عباس)

″Abdest aldığın zaman, ellerinin ve ayaklarının parmaklarını hilâlle″[19] diye buyurmuşlardır.

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

مَنْ لَمْ يُخَلِّلْ أَصَابِعَهُ بِالْمَاءِ خَلَّلَهَا اللّٰهُ بِالنَّارِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ (طب عن واثلة)

″Her kim parmaklarının arasını suyla hilâllemezse, Allah’u Teâlâ onları mahşer gününde ateşle hilâlleyecektir.″[20]

El parmaklarını hilâllemek; bir elini diğer elinin üzerine koyup, bir elin parmaklarını diğer elinin parmaklarının arasına geçirerek ovalayıp suyla yıkamaktır. Ayak parmaklarının hilâllenmesi ise; sol elin serçe parmağıyla, sağ ayağın serçe parmağı arasından başlayarak sırayla devam edip, sol ayağın serçe parmağında bitirmek suretiyle parmak aralarını ovalayıp suyla yıkamaktır. Sakalın hilâllenmesi de; her iki elin parmaklarını aralayarak parmak uçlarıyla sakalın diplerine ulaşacak şekilde ovalayarak suyla yıkamaktır.

Bu hususta el-Müstevrid b. Şeddâd Radiyallâhu anhu şu Hadis-i Şerif’i nakletmiştir:

رَأَيْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّأَ فَخَلَّلَ أَصَابِعَ رِجْلَيْهِ بِخِنْصِرِ (ه ت د عن المستورد بن شداد)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’i gördüm: Abdest aldı ve (abdest alırken sol elin) serçe parmağı ile her iki ayak parmaklarını hilâlledi.″[21]

İmam-ı Âzam ve İmam Muhammed’e göre; sakalı hilâllemek müstehaptır. İmam Ebû Yusuf’a göre; sünnettir. Bu hususta Enes b. Mâlik Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إِذَا تَوَضَّأَ أَخَذَ كَفًّا مِنْ مَاءٍ فَأَدْخَلَهُ تَحْتَ حَنَكِهِ فَخَلَّلَ بِهِ لِحْيَتَهُ وَقَالَ هَكَذَا أَمَرَنِي رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ (د عن أنس بن مالك)

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, avucunun içine su alıp o suyu mübârek çenesinin altına koyarak sakal-ı şerifini hilâlledi ve ″Aziz ve Celil olan Rabbim bana böyle emretti″ buyurdu.[22]

12- Sıraya riâyet etmek sünnettir. Mesela; önce yüzünü, sonra kollarını, sonra başını, en sonra ayaklarını yı­kamak.

13- Abdest uzuvlarını üçer defa yıkamak sünnettir. Birincisi farz, ikinci ve üçüncüsü sünnettir. Üçten fazla veya noksan yıkamak ise sünnete muhaliftir. Bu hususta şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّأَ مَرَّةً مَرَّةً وَقَالَ: هَذَا وُضُوءٌ لَا يَقْبَلُ اللّٰهُ الصَّلَاةَ إلَّا بِهِ، وَتَوَضَّأَ مَرَّتَيْنِ مَرَّتَيْنِ وَقَالَ: هَذَا وُضُوءُ مَنْ يُضَاعِفُ اللّٰهُ لَهُ الْأَجْرَ مَرَّتَيْنِ، وَتَوَضَّأَ ثَلَاثًا ثَلَاثًا وَقَالَ: هَذَا وُضُوئِي، وَوُضُوءُ الْأَنْبِيَاءِ مِنْ قَبْلِي فَمَنْ زَادَ عَلَى هَذَا، أَوْ نَقَصَ فَقَدْ تَعَدَّى وَظَلَمَ.

Bir gün Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem abdest alırken, abdest uzuvlarını birer defa yıkadıktan sonra: ″Bu öyle bir abdesttir ki Allah’u Teâlâ, namazı onsuz kabul buyurmaz.″ İkişer defa yıkadıktan sonra: ″Bu, Allah’u Teâlâ’nın kendisine iki kat ecir verdiği kimsenin abdestidir.″ Üçer defa yıkadıktan sonra da: ″Bu, benim ve benden önceki Peygamberlerin abdestidir. Kim ki bundan fazla veya eksik yaparsa, haddi aşmış ve kendine yazık etmiş olur″ diye buyurmuştur.[23]

14- Her yıkayışta yıkanan uzvun bir yeri kuru kalmamak üzere her tarafını iyice ovmak sünnettir.

15- Her bir uzvu, kendinden evvel yıkanan uzvun suyu kurumadan yani ara vermeden abdestten gayri bir şeyle meşgul olmadan yıkamak sünnettir.

16- Yıkamaya sağdan başlamak sünnettir. Yani sağ kol sol koldan evvel, sağ ayak sol ayaktan evvel yıkanır. Zîrâ bu hususta Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ şöyle buyurmuştur:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يُحِبُّ التَّيَمُّنَ فِي الطُّهُورِ إِذَا تَطَهَّرَ وَفِي تَرَجُّلِهِ إِذَا تَرَجَّلَ وَفِي انْتِعَالِهِ إِذَا انْتَعَلَ (ه عن عائشة)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, abdest aldığı zaman, saç ve sakalını taradığı zaman ve ayakkabı giydiği zaman sağdan başlamayı severdi.″[24]

Kısaca Sünnet-i Resûlullah üzere abdestin nasıl alındığına dair Hz. Osman-ı Zinnûreyn’nin azat ettiği Humran b. Eban Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

عَنْ حُمْرَانَ بْنِ أَبَانَ مَوْلَى عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ قَالَ رَأَيْتُ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ تَوَضَّأَ فَأَفْرَغَ عَلَى يَدَيْهِ ثَلَاثًا فَغَسَلَهُمَا ثُمَّ تَمَضْمَضَ وَاسْتَنْثَرَ {اِسْتَنْشَقَ} وَ غَسَلَ وَجْهَهُ ثَلَاثًا وَغَسَلَ يَدَهُ الْيُمْنَى اِلَى الْمِرْفَقِ ثَلَاثًا ثُمَّ الْيُسْرَى مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ مَسَحَ رَأْسَهُ ثُمَّ غَسَلَ قَدَمَهُ الْيُمْنَى ثَلَاثًا ثُمَّ الْيُسْرَى مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّأَ مِثْلَ وُضُوئِى هَذَا ثُمَّ قَالَ مَنْ تَوَضَّأَ مِثْلَ وُضُوئِى هَذَا ثُمَّ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ لَا يُحَدِّثُ ف۪يهِمَا نَفْسَهُ غَفَرَ اللّٰهُ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ (خ م عن حمران بن أبان)

Ben, Hz. Osman‘ın abdest aldığını gördüm. Önce ellerine üç defa su döküp onları yıkadı, sonra üç defa ağzına su alıp çalkaladı. Sonra üç defa burnuna su verip dışarı attı. Sonra üç defa yüzünü yıkadı. Sonra sağ elini dirseği ile beraber üç defa ve sol elini de aynı şekilde yıkadı. Başını ve iki kulağını ve boynunu mesh edip önce sağ, sonra sol ayağını yıkayınca şöyle dedi: Ben, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in aynen şu benim abdest aldığım gibi abdest aldığını gördüm ve şöyle buyurduğunu duydum: ″Kim benim abdest aldığım gibi abdest alırsa, gönlünden hiçbir şey geçirmeyerek iki rek’at namaz kılarsa, Allah’u Teâlâ onun geçmiş günahlarını affeder.″[25]


[1] Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 25.

[2] Sünen-i Nesâî, Tashâret 109; Sahih-i İbn-i Hibban, Hadis No: 1048; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 147, 3896.

[3] Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâret 41; Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 48; Sünen-i Tirmizî, Tahâret 20;; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3648-3649.

[4] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3650; Kitab’ul-İhtiyâr, 1. Kısım, s. 12.

[5] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 8355.

[6] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 53/4; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 3608.

[7] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 291/13; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 26179, 26180.

[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 25135.

[9] Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâret 7.

[10] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 325/1.

[11] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 214/9.

[12] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 214/10.

[13] Kütüb-i Sitte, c. 10, s. 425.

[14] İmam Gazâli, İhyâ-u Ulumi’d-Din, c. 1, Hadis No 282; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 26210.

[15] Beyhâkî, Şuab’ul-Îman, Hadis No: 2054; Râmûz’ul-Ehâdîs, 314/4.

[16] Sünen-i Nesâî, Kıyâm’ul-Leyl 11. Yina baıkınız: Sünen-i Ebû Dâvûd, Tahâret 30.

[17] Şehâdep parmağı yerine serçe parmağı da denilmiştir. Her ikisi de câizdir. Hengini tercih ederse, o parmağını başı meshederken değdirmez ve kulağının içini de o parmak ile temizler.

[18] Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâret 53; Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 51; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 21251, 21278.

[19] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 15; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 2473; Sünen-i Nesâî, Tahâret 92.

[20] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 17622; Münâvi, Feyz’ül-Kadir, Hadis No: 9022; Sünen-i Dârukutnî, Tahâret 36, Hadis No: 327. Bu Hadis-i Şerif bir diğer rivâyette de: خَلِّلُوا أَصَابِعَكُمْ كَيْ لَا تَتَخَلَّلُهَا نَارُ. ″Parmaklarınızın arasını hilâlleyin ki, Cehennem ateşi aralarına girmesin″ diye geçmektedir. (el-Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 24-25)

[21] Sünen-i İbn-, Mâce, Tahâret 54; Râmûz’ul-Ehâdîs, 529/5.

[22] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 57.

[23] el-Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 25.

[24] Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâret 42; Sünen-i Nesâî, Tahâret 90.

[25] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 127; Sahih-i Müslim, Tahâret 3, 4. Yine bakınız: Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 51; Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâret 52; Sünen-i Nesâî, Tahâret 84.