Iskat-ı Salât ve Devir:

″Iskât-ı Salât″, kazâya kalmış olan beş vakit farz namazlar ile vitir namazlarının bağışlanması ümidi ile yapılan bir sadaka verme işlemidir. Şöyle ki; kazâ borcu olan kimse vasiyet ederse, malının üçte biri üzerinden veya vârislerden birinin bağış yolu ile verdiği maldan bu altı namazdan herbiri için fidye verilmesidir.

Böyle bir uygulama farz değil, vâcip değil, sünnet değil, Sahâbe, Tabiin ve mezhep imamları zamanında da yapılmamış olup, sonradan oruca kıyas edilerek ortaya atılan bir iddiadır.

Ölünün üzerinden, sağlığında mâzereti sebebiyle tutamadığı oruç borçlarının düşürülmesi için fidye verilmesi hakkında delil vardır. Zîrâ bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ مَاتَ وَعَلَيْهِ صِيَامُ شَهْرٍ فَلْيُطْعَمْ عَنْهُ مَكَانَ كُلِّ يَوْمٍ مِسْكِينٌ )ه عن ابن عمر)

″Bir kimse üzerinde bir aylık Ramazan orucu borcu varken ölürse, onun her günü için bir yoksul doyurulsun.″[1]

Burada oruç için her bir güne karşılık bir yoksul doyurmak sûretiyle fidye verileceği açıklanmaktadır. Halbuki namaz için fidyeden bahseden bir delil yoktur.

Namaz borcu olup, bu borcunun bağışlanması ümidiyle fidye olarak malından çok düşkün durumda olan fakirlere sadaka verilmesini vasiyet eden bir kimse hakkında İmam Muhammed’in; ″Namaz fidyesi, İnşallâhu Teâlâ kifâyet eder″ diye söylediği zayıf olarak rivâyet edilmiştir. Görüldüğü üzere burada da Allah’u Teâlâ’dan ümid edilir, diye ifade edilmiştir. Çünkü böyle bir uygulamanın câiz olduğunu gösteren herhangi bir delil yoktur. O kişinin hayrına mâni olmamak, ümidini kırmamak adına böyle söylenmiş olabilir. Çünkü o ölü adına yapılan her türlü hayır, hasenâtın ona faydası vardır.

″Devir″ de, Iskât-ı Salât için ayrılan para, hesap edilen namazların karşılığı olarak yetmediği takdirde bâzı kimseler tarafından uygulanan bir işlemdir. Devir; genellikle ölen kişinin sağlığında iken kılamadığı namaz borçlarını ölünün üzerinden düşürebilmek için, cenâze yakınlarından para talep edilerek yapılmaktadır. Şöyle ki; ölen kişinin her bir vakit namaz borcu için, oruçta olduğu gibi bir fitre miktarı belirleyerek o para talep edilir. Meselâ: Bir fitre miktarı 23 TL olsa, günde beş vakit namaz ile vitir namazı 138 TL’ye denk gelir. Bu da yılda 50.370 TL olur. Ortalama otuz yıl namaz borcu olan bir adamın vermesi gereken devir miktarı da, 1.511.100 TL eder. Altına çevirecek olursak 6.193 kg altına denk gelir. Bunu da vermek insanlara çok ağır gelir. Bu parayı tedarik edebilmek için cenâze sahiplerinden alabildikleri kadar para alınır. Örneğin cenâze yakınlarından alınan bu para 10.000 TL olsa, bu para, ölenin namaz borcu toplamını karşılamayacağı için parayı alan bu kişiler kendi aralarında toplanarak, ölen kişinin ismini söyleyip o kişinin adına ″Namaz borcundan dolayı bu parayı sana veriyorum″ der. Sonra verdiği kişi de, ″Aldım, kabul ettim″ der ve bu parayı aynı şekilde başka birine verir. Bu şekilde alınan 10. 000 TL iki defa el değiştirdiği için 20.000 TL olmuş olur. Böylece o ölünün toplam namaz borcu ne kadar ise, o paraya ulaşacakları miktar kadar ellerindeki parayı kendi aralarında bu şekilde devrettirirler. Onun için bunun adına devir demişlerdir.

Allah’u Teâlâ kuluna şah damarından daha yakınken[2], elden ele devir suretiyle para dolaştırılarak hâşâ Allah’ı mı kandırmak istiyorlar. Bu devir diye yapılan uygulamanın dinde aslâ yeri yoktur, bid’attir. Bâzı sapık kişilerin, cenâze sahiplerinden para almak için yaptıkları bir uygulamadır. Bu da orta çağ Hristiyan papazlarının Cennetten arsa satmalarına benzemektedir.


[1] Sünen-i İbn-i Mâce, Sıyâm 50.

[2] Bakınız: Sûre-i Kâf, Âyet 16.