MESCİTLER:

Mescit, İslâm mabetlerine verilen bir isimdir. Lugatte, secde edilecek yer anlamına gelmektedir. Mescitlerin büyüğüne de ″Cami″ denir.

Mescitlerde hiç kimsenin dilediği gibi tasarrufa hakkı yoktur. Bir mescit kıyâmete kadar mescittir. Ayrıca mescitlere hürmetsizlik etmenin uhrevî mesuliyeti vardır. Bir mescidin içerisi gibi avlusu ve semâya kadar olan bütün üst tarafı da mescit hükmündedir. Bu sebeple mescitlerin içerisinde yapılması mekruh olan ve menedilen şeyler, bunların avlusunda ve üstlerinde de mekruhtur.

Mescitlerin kendilerine bitişik olup aralarında yol bulunmayan sahalar da namaz hususunda mescit hükmündedir. Bu sebeple saflar oralara kadar bitişik ise oralarda da imama uymak sahihtir. Fakat diğer hususlarda mescit hükmünde değildirler. Oralardan geçip gitmek ve oralara abdestsiz girmek câizdir. Bayram ve cenâze musallaları (namazgahları) da yalnız namaz hususunda mescit hükmündedirler.

Mescitlerin efdali; evvela ″Mescid-i Haram (Kâbe-i Muazzama)″, sonra Medine-i Münevvere’deki ″Mescid-i Nebevî″, sonra ″Beyt’ül-Makdis Mescidi (Mescid-i Aksâ)″, sonra ″Kuba Mescidi″dir. Bundan sonra da en büyük olan mescittir.

Bu mescitlerin önemi hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَا تُشَدُّ الرِّحَالُ إِلَّا إِلَى ثَلَاثَةِ مَسَاجِدَ مَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَسْجِدِي هَذَا وَمَسْجِدِ الْأَقْصَى (خ م د ن ت عن ابى هريرة)

″Şu üç mescit için yolculuk yapılır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ.″[1] Bu mescitleri ziyaret etmek ibâdet hükmündedir. Yoksa bu, diğer mescitlere gidilmeyeceği anlamına gelmez.

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

صَلَاةُ الرَّجُلِ فِي بَيْتِهِ بِصَلَاةٍ وَصَلَاتُهُ فِي مَسْجِدِ الْقَبَائِلِ بِخَمْسٍ وَعِشْرِينَ صَلَاةً وَصَلَاتُهُ فِي الْمَسْجِدِ الَّذِي يُجَمَّعُ فِيهِ بِخَمْسِ مِائَةِ صَلَاةٍ وَصَلَاتُهُ فِي الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى بِخَمْسِينَ أَلْفِ صَلَاةٍ وَصَلَاتُهُ فِي مَسْجِدِي بِخَمْسِينَ أَلْفِ صَلَاةٍ وَصَلَاةٌ فِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ بِمِائَةِ أَلْفِ صَلَاةٍ (ه عن انس)

″Bir adamın kendi evinde kıldığı namaza bir namaz sevabı verilir. Oturduğu beldenin sakinlerinin devam ettikleri camide kıldığı namaza yirmi beş kat sevap verilir. Cuma namazının kılındığı camide kıldığı namaza beş yüz kat sevap verilir. Mescid-i Aksâ’da kıldığı namaza elli bin kat sevap verilir. Benim camimde kıldığı namaza da elli bin kat sevap verilir. Mescid-i Haram’da kıldığı namaza ise yüz bin kat sevap verilir.″[2]

Müslümanların yaptıkları ilk mescit olan ″Kuba Mescidi″ hakkında da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اَلصَّلَاةُ فِي مَسْجِدِ قُبَاءٍ كَعُمْرَةٍ (ت عن أسيد بن ظهير الأنصاري)

″Kuba Mescidi’nde kılınan bir namaz, (sevap bakımından) umre gibidir.″[3]


[1] Sahih-i Buhârî, Mescid-i Mekke 1, 6; Sahih-i Müslim, Hac 95 (511, 512 Sünen-i Ebû Dâvud, Menâsik 94; Sünen-i Tirmizî, Salât 126; Sünen-i Nesâî, Mesâcid 10.

[2] Sünen-i İbn-i Mâce, İkâmet’us-Salat 198.

[3] Sünen-i Tirmizî, Salât 131.