İmamda Bulunması Gereken Özellikler:

İmamlık yapmanın mesuliyeti ağırdır. Bu sebeple imamlık yapmak için kendiliğinden ileri atılmamalıdır. Ancak imamlık yapmaya ehil olan ve cemaatin ileri sürdüğü kimse imamlık yapmalıdır. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

اِبْتَدَرُوا الْآذَانَ وَلَا تَبْتَدِرُوا الْاِمَامَةَ. (ش عن يحيى بن أبى كثير)

″Ezan okumaya koşun, fakat imamlık yapmaya koşmayın.″[1]

ثَلَاثَةٌ لَا تَرْتَفِعُ صَلَاتُهُمْ فَوْقَ رُءُوسِهِمْ شِبْرًا رَجُلٌ أَمَّ قَوْمًا وَهُمْ لَهُ كَارِهُونَ وَامْرَأَةٌ بَاتَتْ وَزَوْجُهَا عَلَيْهَا سَاخِطٌ وَأَخَوَانِ مُتَصَارِمَانِ (ه عن ابن عباس)

″Üç kişi vardır ki bunların na­mazları başlarının üstüne bir karış bile yükselmez (kabul olmaz): Kendisini istemeyen bir topluma imam olan kimse, kocasını gücendirmiş olarak gece­leyen kadın, bir biriyle çekişen kardeşler.″[2]

Yine bu konu hakkında Hz. Ali ile ilgili şu hâdise nakledilmiştir:

- Bir gün pazarda çok cins, hızlı koşan bir koşu atı vardı. Herkes o ata ve onun koşmasına hayran kalmışlardı. ″Bu at bende olsa şöyle koşu yapardım.″ Diğer birisi: ″Bu at benim olsa şöyle harb ederdim″ Diğer birisi: ″Bu at benim olsa postacılık yapardım″ derler. Orada hazır bulunan Hz. Ali Kerremallâhu veche’ye sormuşlar: ″Sen hiçbir şey söylemedin, bu gördüğün at neye yarar?″ Hz. Ali Kerremallâhu veche: ″Üstüne binip de imamlık yapmaktan kaçmaya yarar″ demiş. Bunun üzerine: ″Yâ Ali! İmamlıktan kaçılır mı hiç?″ diye sormuşlar. Hz. Ali Kerremallâhu veche de: ″İmamlığın, imam olarak yaptığınız hatâların Allahu Teâlâ’nın yanındaki mesûliyetin büyüklüğünü, sorgusunu, hesâbını bir bilseniz! Hepiniz bana hak verirsiniz. İmamlığın sevâbı ne kadar büyükse, mesûliyeti de o kadar büyüktür″ diye buyurmuştur.

İnsanların imâmete en lâyık olanı, sünneti iyi bilendir. Zîrâ İmam-ı Âzam Efendimiz, imamlık yapacak kişilerde aranan ilk şartın; sünneti bilmek olduğunu beyan etmiştir. Bu sebeple imamlık yapacak kişinin öncelikle Kur’ân’ı iyi okuyanlar içinden değil, sünneti en iyi bilen ve uygulayan kimselerin içinden seçilmesi gerekir. Nitekim Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem hastalandığında sahabe arasında daha iyi Kur’ân okuyan olduğu halde, namaz kıldırması için Hz. Ebû Bekir Efendimizi tercih etmiştir.[3] Bu hususta Enes İbn-i Mâlik Radiyallâhu anhumâ’dan nakledilen Hadis-i Şerif şöyledir:

أَرْحَمُ أُمَّتِي بِأُمَّتِي أَبُو بَكْرٍ وَأَشَدُّهُمْ فِي دِينِ اللّٰهِ عُمَرُ وَأَصْدَقُهُمْ حَيَاءً عُثْمَانُ وَأَقْضَاهُمْ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ وَأَقْرَؤُهُمْ لِكِتَابِ اللّٰهِ أُبَيُّ بْنُ كَعْبٍ… (ه عن أنس بن مالك)

″Ümmetime mensup insanlar içerisinde ümmetime en çok merhametli olan zât Ebû Bekir’dir. Allah’ın dîni (hükümlerin tatbiki) hususunda onların en şiddetlisi Ömer’dir. Onların en hayâlı olanı Osman’dır. Hak ve bâtılı ayırt etmek bakımından onların en isabetli hüküm vereni Ali B. Ebî Talib’dir. Onların Allah’ın kitabını en iyi okuyanı Übeyy b. Kâ’b’dır...″[4]

Sünneti uygulama bakımından şartlar eşit olursa, o zaman Kur’ân okuması daha iyi olan kimsenin imam olması gerekir. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

يَؤُمُّ الْقَوْمَ أَقْرَؤُهُمْ لِكِتَابِ اللّٰهِ تَعَالَى.

″Cemaate Allah’ın kitabını en iyi okuyan kimse imam olsun″[5] diye buyurmuştur. İkisi eşit olurlarsa, âlim olan zât imam olur. Eğer bunda da eşit olurlarsa, o zaman hangisi daha fazla takvâ sahibi ise, o zât imam olur. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem:

مَنْ صَلَّى خَلْفَ عَالِمٍ تَقِىٍّ فَكَاَنَّمَا صَلَّى خَلْفَ نَبِىٍّ

″Kim takvâ sahibi bir âlimin arkasında namaz kılarsa, bir Peygamberin arkasında namaz kılmış gibi olur″[6] diye buyurmuştur.

Bu vasıflarda da eşit olurlarsa, yaşça büyük olan imam olur. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, İbn-i Müleyke Radiyallâhu anhu’ya:

وَلْيَؤُمَّكُمَا أَكْبَرُكُمَا سِنًّا.

″Size yaşça büyük olanınız imam olsun″[7] diye buyurmuştur.

Bu vasıflarda da eşit olurlarsa, ahlakça güzel olan zât imam olur. Güzel ahlakta ihtilaf edilmiştir. Bâzıları, ″İnsanlarla iyi geçinen kimsedir″ demişlerdir. Bâzıları da Peygamberimiz Sallalâhu aleyhi ve sellem’in:

مَنْ كَثُرَتْ صَلَاتُهُ بِاللَّيْلِ حَسُنَ وَجْهُهُ بِالنَّهَارِ

″Kim gece çok namaz kılarsa, gündüz yüzü güzel olur″[8] diye geçen Hadis-i Şerif’i gereğince, ″Yüzü güzel olan imam olur″ demişlerdir. Eğer bunda da eşitlik varsa bâzıları, ″Karısı güzel olan imam olur″ demişlerdir.

Sonuç olarak imamlık yapacak kişinin cemaatten daha fazla takvâ sahibi olması ve sünnete daha fazla önem vermesi gerekir. Herhalukarda imamlık yapacak kişinin, cemaatten her yönüyle üstün bir durumda olması lâzımdır.


[1] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 6/8.

[2] Sünen-i İbn-i Mâce, İkâme 43. Yine benzeri için bakınız: Sünen-i Ebû Dâvud, Salât 62; Sünen-i Tirmizî, Mevâkit 149.

[3] Sünen-i İbn-i Mâce, Mukaddime 11; Sünen-i Tirmizî, Menâkib 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 13479. Hadislerle Hanefi Fıkhı, c. 3, s. 265.

[4] Sünen-i İbn-i Mâce, Mukaddime 26; Sünen-i Tirmizî, Menâkib 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 13479. Hadislerle Hanefi Fıkhı, c. 3, s. 265.

[5] Sünen-i Nesâî, İmamlık 3, 4; Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 79.

[6] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 79; Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 124.

[7] el-İnâye Şerh’ül-Hidâye, c. 1, s. 413; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 15991.

[8] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 79; Şemseddin Serahsî, el-Mebsut, c. 1, s. 114.