MESTLER ÜZERİNE MESH:

Mest; ayakları topuklarıyla beraber örten temiz ayakkabılardır. Mest denilen bu ayakkabılar ve mest hükmünde bulunan şeyler üzerine abdest alırken meshetmek sünnetle câiz görülmüştür. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in bizzat kendisinin yapması ve sözleriyle sâbittir. Bu konuda nakledilen hadisler o derece meşhurdur ki, ″Mestleri meshetmenin cevâzını inkâr eden kimse, Ehl-i Sünnet’ten sayılmaz″ demişlerdir.[1]

Bu hususta Muğire İbn-i Şûbe Radiyallâhu anhu şu hâdiseyi anlatmıştır:

كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي رَكْبِهِ وَمَعِي إِدَاوَةٌ فَخَرَجَ لِحَاجَتِهِ ثُمَّ أَقْبَلَ فَتَلَقَّيْتُهُ بِالْإِدَاوَةِ فَأَفْرَغْتُ عَلَيْهِ فَغَسَلَ كَفَّيْهِ وَوَجْهَهُ ثُمَّ أَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ ذِرَاعَيْهِ وَعَلَيْهِ جُبَّةٌ مِنْ صُوفٍ مِنْ جِبَابِ الرُّومِ ضَيِّقَةُ الْكُمَّيْنِ فَضَاقَتْ فَادَّرَعَهُمَا ادِّرَاعًا ثُمَّ أَهْوَيْتُ إِلَى الْخُفَّيْنِ لِأَنْزَعَهُمَا فَقَالَ لِي دَعْ الْخُفَّيْنِ فَإِنِّي أَدْخَلْتُ الْقَدَمَيْنِ الْخُفَّيْنِ وَهُمَا طَاهِرَتَانِ فَمَسَحَ عَلَيْهِمَا (د عن عروة بن المغيرة بن شعبة يذكر عن أبيه)

Biz, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber bir deve süvarisi topluluğu içinde bulunuyorduk. Yanımda bir de su kabı vardı. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ihtiyacı için dışarı çıktı. Biraz sonra geri döndü. Ben kendisini su kabıyla karşıladım ve ona su döktüm. Ellerini ve yüzünü yıkadı, sonra da kollarını (sıvayarak) dışarı çıkarmak istedi. Halbuki üzerinde kolları yünden (dokunmuş) bir Rum cübbesi vardı. Cübbe dar gelince kollarını cübbenin altından çıkarıp uzattı. Sonra çıkarmak için mestlere ellerimi uzattım. Bana: ″Mestleri bırak! Çünkü ben onları ayaklarım temizken (abdestliyken) giydim″ dedi ve hemen üzerlerine meshetti.[2]

Muğire İbn-i Şûbe Radiyallâhu anhu’dan nakledilen diğer bir rivâyette de şöyle geçmektedir:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَسَحَ عَلَى الْخُفَّيْنِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللّٰهِ: نَسِيتَ؟ فَقَالَ: بَلْ أنْتَ نَسِيتَ، بِهَذَا أَمَرَنِى رَبِّى عَزَّ وَجَلَّ (د عن المغيرة بن شعبة)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem mestleri üzerine meshetti. Ben de: ″Yâ Resûlullah! Yoksa (ayağınızı yıkamayı) unuttunuz mu?″ dedim. O da: ″Bilakis sen unuttun. Rabbim Azze ve Celle bana bunu emretti″ buyurdu.[3]

Büreyde Radiyallâhu anhu’dan da şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

أَنَّ النَّجَاشِيَّ أَهْدَى اِلَى رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خُفَّيْنِ أَسْوَدَيْنِ سَاذَجَيْنِ فَلَبِسَهُمَا ثُمَّ تَوَضَّأَ وَمَسَحَ عَلَيْهِمَا (د عن ابن بريدة عن أبيه)

″Necaşi, Rasûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e bir çift siyah ve düz mest hediye etti. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bunları (abdestli iken) giydi. Sonra aldığı abdestler de onların üzerine meshetti.″[4]

Mestler, tam abdest alınıp ayaklar yıkandıktan sonra ayağa giyilmişse abdest bozulduğunda mestler üzerine mesh etmek câizdir. Kendisine gusül lâzım gelen kimse mestler üzerine meshedemez. Bu hususta Safvan b. Assal Radiyallâhu anhu şöyle buyurmuştur:

كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْمُرُنَا إذَا كُنَّا مُسَافِرِينَ أَنْ لَا نَنْزِعَ خِفَافَنَا ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ وَلَيَالِيهِنَّ إلَّا مِنْ جَنَابَةٍ وَلَكِنْ مِنْ بَوْلٍ وَغَائِطٍ وَنَوْمٍ (ت عن صفوان بن عسال)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem yolculukta bulunduğumuz vakit, bize mestlerimizi üç gün üç gece cenâbet hâli dışında küçük ve büyük abdest bozma ve uyku sebebiyle çıkarmamamızı emrederdi.″[5]

Hasan-ı Basrî Hazretleri: ″Rasûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Ashâbından yetmiş kişiye yetiştim. Hepsi mestler üzerine meshetmeyi câiz görürlerdi″ demiştir.[6]

Bu hususta İmam-ı Âzam Ebû Hanife Hazretleri ile ilgili olarak şu hâdise nakledilmiştir:

أَنَّ قَتَادَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ لَمَّا قَدِمَ الْكُوفَةَ دَخَلَ عَلَيْهِ أَبُوحَنِيفَةَ رَحِمَهُ اللّٰهُ وَهُوَ فَتًى فَقَالَ قَتَادَةُ: مِنْ أَيْنَ أَنْتَ قَالَ: مِنَ الْكُوفَةِ فَقَالَ: أَنْتَ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ شِيَعًا قَالَ: لَا وَلٰكِنْ أُفَضِّلُ الشَّيْخَيْنِ وَأُحِبُّ الْخَتَنَيْنِ وَأُؤَدِّي الصَّلَاةَ خَلْفَ كُلِّ بَرٍّ وَفَاجِرٍ وَلَا أُكَفِّرُ أَحَدًا بِذَنْبٍ وَلَا أُخْرِجُ أَحَدًا مِنَ الْإِسْلَام ِ إِلَّا مِنَ الْوَجْهِ الَّذِي دَخَلَ فِيهِ وَأَرَى الْمَسْحَ عَلٰى الْخُفَّيْنِ فَقَالَ لَهُ قَتَادَةُ: أَصَبْتَ.

Katâde Radiyallâhu anhu, Kûfe’ye girdiğinde Ebû Hanife Rahimehullah genç olup kendisi ile buluştuğunda, Katâde Radiyallâhu ona: ″Sen neredensin?″ dedi. Ebû Hanife Rahimehullah: ″Kûfe’denim″ dedi. Katâde Radiyallâhu anhu: ″Sen dinlerini fırka fırka bölenlerden (Şiilerden) misin?″ dedi. Ebû Hanife Rahimehullah: ″Hayır, lâkin iki şeyhi (Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’i) efdal sayarım. İki damadı (Hz. Osman ve Hz. Ali’yi) severim. Namazı her iyi ve fâcir (günahkâr) olan kimselerin peşinde kılarım. Günah yüzünden hiçbir kimseyi kâfir sayarak İslâmiyet’ten çıkarmam. Mestler üzerine mesh etmeyi câiz görürüm. Katâde Radiyallâhu anhu: ″Tam isâbet ettin″ dedi.[7]

Ayakları topuklar ile beraber örten çizmeler, potinler, kendileri ile normal yürüyüşle en az bir fersah[8] (on iki bin adım) kadar yürünebilecek derecede kuvvetli, kalın çoraplar da mest hükmündedir.[9] Mest hükmünde olacak çorap; üzerine su döküldüğünde ve ıslak bir zemine basıldığında suyu içine çekmeyecek kadar kalın ve sık örülmüş olmalıdır.[10]

Postal, çift sürerken giyilip başka zaman giyilmez ise ona da meshedilir. Bu ise tarlada çift süren, tarımla uğraşan içindir. Devamlı tarlada yürüdüğünden ayakkabının pisliğini toprak temizler. Fakat necis olan yerlerde kullanıyor veya onunla tuvalete gidip geliyor ise ona meshedilmez.

Toprağın temizleyici olduğu hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِذَا وَطِئَ أَحَدُكُمْ بِنَعْلِهِ الْأَذَى فَإِنَّ التُّرَابَ لَهُ طَهُورٌ (د عن أبى هريرة)

″Sizden biriniz ayakkabısı ile bir pisliğin üzerine basarsa, bilsin ki toprak onun için temizleyicidir.″[11]


[1] el-Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 60.

[2] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 60; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3692, 3293.

[3] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 60; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3695; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 17510.

[4] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 60; Sünen-i Tirmizî, Edeb 55; Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâret 84.

[5] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3710; Sünen-i Tirmizî, Daavât 52; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 29374.

[6] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 41.

[7] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 41.

[8] Fersah; 12.000 adıma veya 1 saatlik yola denk geldiği kabul edilen eski ölçü birimidir.

[9] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 62; Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3702.

[10] Bu hüküm İmamâmeyn’e (İmam Muhammed ile İmam Ebû Yusuf’a) aittir. İmam Ebû Hanife’ye göre ise, çoraplar üzerine meshetmek câiz değildir. Ancak eğer çorabın dibine deri çekilmiş ise o zaman câizdir. ″Çorap ne kadar kalın da olsa, mest gibi olamaz. Çünkü mestle yürünebilir. Çorapla eğer dibi derili olmazsa, yürünemez. Peygamber Efendimizin çoraplarını meshettiğine dair rivâyet de buna mahmuldur″ demiştir. İmam Ebû Hanife’nin, sonradan bu görüşten dönerek iki imamın görüşüne katılmış olduğu rivâyet olunmaktadır ve fetvâ da buna göredir. (Hidâye Tercümesi, c. 1, s. 64)

[11] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâret 137.